"AB CENNETİ"NE HOŞ GELDİNİZ...
M. Kemal SALLI
3 Ekim'de yaşanan büyük heyecanın ertesi günü gazetelerimiz, "Viyana Valsi", "Direndik Kazandık", "Merhaba Avrupa" başlıklarıyla duyurdular zorlu ve sonu belirsiz AB maceramızın yeni etabını.
Medyamızın pompaladığı bayram havasına baktığımızda, "Viyana'yı 3. kuşatma sonrasında nihayet fethettik" gibi bir duyguya kapılıyor insan.
Hey millet! Sevindirik olmanın alemi yok, biz bu macerayı 19. yüzyılın ortalarında da yaşadık. 1856'da imzaladığımız Paris Antlaşması ile biz 150 yıl önce Avrupa'nın tam üyesi olmuştuk. Yapılan düzenlemelerle hukuk sistemimiz Avrupa hukuk sistemi ile uyumlu hale getirilmişti ve sınırlarımızın elbirliği ile korunacağı Batılı dostların imzalarıyla garanti altına alınmıştı.
Paris Anlaşması (1856) sonrasında Avrupa ile dünya savaşı yaşadı...
Ders alınmazsa, tarih "tekerrür eder".
Aklımızı başımıza toplayalım, koltuğumuzun altına sıkıştırılan Çerçeve Belge'de nelerin olduğuna eleştirel bir gözle bakalım. Biliyorsunuz, uluslararası anlaşmalar hin oğlu hin diplomatlar tarafından yazılır ve "Yapıcı belirsizlikler" içeren bu metinlerin içine yerleştirilen tuzakları görebilmek için oldukça deneyimli ve uzman olmak gerekir.
3 Ekim'de yaşanan büyük heyecan fırtınası sonrasında AB, son dakika pazarlıkları ve "Avusturya direniyor" oyunuyla, Ankara'ya, imtiyazlı ortaklık dışında tüm isteklerini bir bir kabul ettirdi.
Gazetelerimiz "Direndik, kazandık" diyorlar, ama piyasaların derinden derine dalgalanmaya, "AB cenneti" düşünün tedavülden kalkma olasılığının başgösterdiği, Başbakan'la Dışişleri Bakanı'nın farklı konuşmaya başladığı bir ortamda, Çerçeve Belgeye sokuşturulan tuzakları farkedebildik mi?
Sevinelim, ama Çerçeve Belgesi içinde Türkiye'nin "kabul edilemez" olarak nitelediği "hazmetme kapasitesi" ile serbest dolaşım, yapısal uyum koşulları ve tarımla ilgili alalarda "kalıcı kısıtlamalar"ın yer aldığını da görmezden gelmeyelim.
Hey millet! Çerçeve Belgesinde "imtiyazlı ortaklık" yer almadı, fakat "Oldu da bitti maşallah" havası pompalayanlar acaba 23'üncü maddeyi nasıl yorumluyorlar?
Başbakan Gül de, Lüksemburg'daki imza töreninden sonra, düzenlenen basın toplantısında, "Tam üyelik perspektifi açıktık" dedi.
Çerçeve belgede tam üyeliğe ilişkin hiçbir açıklayıcı ifade yoktur. 23'üncü paragrafı doğru okuyalım; buradan imtiyazlı ortaklıktan başka bir anlam çıkarmak mümkün mü?
Bu paragraf kurucu anlaşmaların ruhuna aykırıdır. Serbest dolaşıma kısıtlama getirmek iradesini elinde tutmak konusunda oldukça titiz davranan Avrupalı dostların Türkiye hakkında iyi şeyler düşündüğü söylenebilir mi?
En çok duyarlı olduğumuz konulardan biri olan Rum Kesimi'nin NATO gibi uluslararası kuruluşlara üyeliğine ilişkin 5'inci madde Çerçeve Belgesi'ndeki yerini korudu. Bu konuda şimdilik ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın verdiği sözlü garanti ve 25 AB üyesinin ayrıca imzaladığı deklarasyonla yetinmek durumundayız.
AB'nin kapısını çaldığımız şu günlerde attığımız imza başımızı döndürmesin.
Başlatılan müzakere süreci uzun ve zorlu bir mücadele gerektiriyor.
Her şeyden önce başlatılan müzakere sürecinin "ucu açık" olduğunu unutmayalım.
Fransa'nın uyuşturucu ticaretini, akaryakıt kaçakçılığını bahane ederek, "Boğazlar Türkiye ve AB tarafından ortaklaşa kurulacak bir organizasyonla denetlenmelidir" şeklindeki teklifinin çerçeve belgeye girip girmediğini henüz bilmiyoruz. Bu masum görünümlü fakat tehlikeli teklif konusunda çok uyanık olmamız gerekir.
Tarım konusu hükümetin bütün engellemelerine rağmen müzakere sürecinin başına alındı.
Hey millet! Tarım konusunda AB'ye uyum sağlayabilmemiz için tarımda çalışan 5 milyon kişiyi işsiz bırakmamız gerekiyor!
Aşabilecek miyiz bu ve buna benzer barajları?
Gerçekçi olmakta büyük yarar var.
Milleti, sanal AB cenneti ile uyutarak, Haşhaşi Lideri Hasan Sabbah'ın askerlerine döndürmek isteyenlerin çok başka hesapları olmalı...
KÜPE: Egemenlik verilmez, alınır.
M.Kemal ATATÜRK
Yorumlar