Yunanlı yazar Nikos Kazancakis’ in aynı adlı romanından uyarlanarak sahneye konulan ‘Zorba’ nın bestesi Yunan Mikis Theodorakis’e ait. Benim için ise bu 2 perdelik bale eseri haftanın en güzel sanat etkinliği idi.
Yunan folklorik tınılarının kıvraklığı ile hüzün, aşk ve nefretin başarılı kareografisi balenin büyüsünü sahneden alıp tüm salona yaydı. Dansçılar çıldırdı izleyiciler çıldırdı. Sıralardan kalkıp sirtaki yapmaya çalışanlar gecede güzel bir komedi unsuru oluşturdu.
Meğer o meşhur final müziğini bilmeyenimiz yokmuş. Hani ‘Bolero’ gibi yavaştan başlayıp bizim halaylar gibi hızlanan, damarlara kanı pompalayan ‘Zorba’ müziği. Bir karikatür vardı. Halay çekenler dağ bayır gidiyorlar ama düğün yerinden çıktıklarının farkında bile değiller. İşte muzip tarafımla, o gece sirtaki yapa yapa AKM den çıkıp kollar omuz omuza ayakları fırlata fırlata gideceğiz sandım.
Enerji ne muhteşem bir şey, nasılda yayılıyor musibet. Sahneden salona, salonda sahneye akan sinerji ile o gece oraya gelmenin keyfini doya doya yaşadık. Ben bir balenin 3 ya da 4 kez ( sayamadım kaç kere oldu) bis (Uzun alkışlara yanıt olarak sanatçıların verdiği ek performans) yapıldığını görmemiştim. Kimsenin sahneyi ve salonu terketmeye niyeti yoktu. Alkışlamaktan avuçlarımız patladı desem yalan olmaz.
Efendim;
Aşk ve tutkunun büyük bir coşkuyla anlatıldığı eserde anlatılan hikayenin özüne bakarsak kısaca iki dünya arasında oluşabilecek dostça bir buluşma ve balenin bunu en güzel yorumuyla anlatımı…
Zorba herkes tarafından sevilen iyi kalpli bir vatandaş. Aynı zamanda kimsesiz, güçlü ve özgür bir adam. Kasabalarına yerleşmeye karar veren Amerikalı John’u kasabalıların tepkisinden korur üstelik cazibeli güzel Marina’yla olan aşklarını da kabullenir herkese kabullendirir ve onu kasabanın bir parçası yapar. Asla vazgeçmez, var olan gücün ve dayanağın dans etmekle mümkün olacağı inancını gösterir...
Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnede yerini alan eser 15. İstanbul Bale ve Opera etkinlikleriyle İstanbul’da iki performans sergiledi. Festival en seçkin eserlerle ülke çapında devam ediyor.
Bu arada atlamadan;
Her performansta salonda yerini alıp, kurumun başına getirildiği ilk günkü heyecanını hiç kaybetmeyen ve yüzündeki çocuk ifadeyi gülücüklerle taçlandıran samimi, amatör profesyonel batılı müdür anlayışıyla işini götüren Sevgili Tan Sağtürk’ü ve değerli tüm ekibini başarılarından dolayı kutluyorum.
Sanatın gücü hepimizi çemberine alsın hayat hoşgörü sevgi ve kardeşlik içinde aksın gitsin.