Geçenlerde sevgili Erol Battal ve İsmail Dervişoğlu ile konuştum. İki dostumuz da TYB üyesiydi. İkisi de kemoterapi tedavisi görüyorlardı. Konuşmalarından her ikisinin de sağlık durumunun iyiye gittiğini anladım. Dünyalar benim olmuştu. Yaklaşık on yıldır EĞİTİM BİR-SEN çatısı altında sendikacılık yaptığımız bu dostlarla en küçük bir kırgınlığımız, dargınlığımız dahi olmamıştı. Çünkü hepimiz görevimizi layıkıyla yapıyorduk.

TYB İstanbul Şubesi adayları ya da listede bulunan arkadaşlar, bu arkadaşları da genel kurul sürecinde aramışlardı. İsmail Dervişoğlu, arayan arkadaşa; “Cafer yönetimde olsaydı mutlaka bizleri arar sağlığımıza ilgilenirdi. İşsiz olan, düğünü, hastası ve cenazesi olan üyelerle mutlaka ilgilenirdi..” şeklinde haklı yakınmalarını dile getirmiş.

Dünyanın en önemli vazgeçilmez, en başarılı insanı olabiliriz. En önemli ve etkili sivil toplum örgütünü yönetebiliriz ancak “insan yönümüzü ve insanlığımızı” kaybedemeyiz. İlkeler ve değerlerimiz uğruna maddi temelli bütün kazanımlarımızı kaybedebiliriz. TYB üyelerinin kurumla ilişkisi bir nevi şeyh ile mürit ilişkisi gibidir. Aralarında gönül bağı vardır. Mesela birkaç ay önce ağır bir kalp ameliyatı geçiren sürgündeki Doğu Türkistan Milli Hükümeti Devlet Başkanı ve TYB üyesi İsmail Cengiz’i aramam ve ilgilenmem sanki ona dünyaları verdi. Nerede olursak olalım üyelerimizle gönül ilişkimizi mutlaka kurmak ve devam ettirmek zorundayız. Üyelerimizin derdiyle dertlenmek, mutluluğuyla mutlu olmak ana ilkemiz olmalıdır.

İkinci önemli nokta ise üye merkezlilik ve adalet olmalıdır. Varlık sebebimiz üyelerimiz ise, bütün faaliyetleri de üye merkezli düşünmek ve gerçekleştirmek zorundayız. 2008 yılı başından 2010 yılı başına kadar yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığım TYB İstanbul Şubesi’nde Ustalara Yaşarken Saygı ve Perşembe Sohbetlerini gerçekleştirdim.

Ustalara Yaşarken Saygı programını düzenlediğim Dilaver Cebeci, Ümit Meriç, Cemal Anadol, Olcay Yazıcı ve Ali Uğur TYB üyesiydi.. Ekmel Denizer ve Gazanfer Sanlıtop üye değildi. Ancak bu programlarda da konuşan rahmetli Olcay Yazıcı ile Özcan Ünlü TYB üyesiydi. Yine on iki tane Perşembe sohbetinin onunda TYB üyelerine mikrofon verilmişti. Yani  “üye merkezlilikten” hiç taviz vermedim.

1978’de “kurşunların adres sormadığı” tarihlerde bir avuç idealist yazar ve düşünce insanı tarafından kurulan Türkiye Yazarlar Birliğimizin İstanbul Şubesinde ilk defa “üye kurumun geleceği konusunda” etkin olmuştur. Şube tarihinde ilk defa üyelerden destek alınarak katılımcı, özgür, demokratik ve şeffaf bir seçim gerçekleşmiştir.
   
Bize göre Türkiye Yazarlar Birliği’nin misyonu;
- Üyelerin hak ve hukukunu korumak,
- Ahde vefa ,
- Üyelerin,TYB’yi geniş aileleri olarak görmeleri,
- Ekonomik, sosyal ve siyasal nedenlerle eserlerini yayınlayamayan üyelerimizin eserlerinin basımına, tanıtımına ve dağıtımına katkıda bulunulması olmalıdır.

TYB İstanbul Şubesi Yönetim kurulu üyesi Doç. Dr. Abdulkadir Emeksiz’in “kültür hayatımız için elzem” olan aşağıdaki görüşlerini de çok önemsemekteyiz:

“-Facebook sayfası aktif, katılımcı, hareketli bir yapıya kavuşturulmalıdır.

-Üyelerinin yayınlarından ve faaliyetlerden haberdar olunmalı her yıl yenilenen bir katalog hazırlanmalıdır.

-Benzer faaliyet içinde olan dernek, vakıf ve kuruluşlarla, üye olmasalar da milli kültürümüze ve edebiyatımıza hizmet etmiş / etmekte olan şahıslarla irtibatlı olunmalıdır.

-Ülkenin mevcut gündemi ve geleceğine dair konulu ( dosya içeren ) çalışmalar yapılmalıdır.

-Gençlerle yaşayan edebiyat ve kültür adamlarının teması sağlanmalıdır.

-Faaliyetlerin video kayıtları, fotoğrafları internet sitesine yüklenerek, toplantıya katılma imkânı bulamamış olanların da faydalanmasına açık bir alan oluşturulmalıdır.

-Üyelerin yayınlarının tamamını da içeren bir kütüphane kurulmalıdır.

-Kan Grubu Veri Merkezi oluşturularak ihtiyaç durumunda gönüllü üyelerimizin, üyemiz ve yakınlarına yardımcı olması sağlanmalıdır. Ayrıca düğün,nişan, hastalık, vefat vb. durumlardan haberdar olunup gerekli hizmetlerin verilmesi için bir sistemli bir yapı oluşturulmalıdır.
 
-Genç şair ve yazarları teşvik için yarışmalar düzenlenmelidir. Bu yarışmalarda yayımlanmaya değer eserler seçilerek kurum yayımı olarak yayınlanmalıdır.

-İnternet sitesine heveskârların yazılar, şiirler göndermesi için bir sistem oluşturulmalı, gönderilen yazılar, ustalar tarafından tenkit edilerek metinle birlikte yayımlanmalı ve edebiyata ilgi arttırılmalıdır.

-Düzenlenecek programlarla ilgili olarak üyelerimiz başta olmak üzere kültür çevresiyle ve akademik camia ile istişare edilmeli, konu seçiminden toplantı niteliğine kadar iletişimin sürekliliği sağlanmalıdır.”

Özlediğimiz ve beklediğimiz Türkiye Yazarlar Birliği’nin ayak seslerini duyuyor gibiyiz.