“ALAADDİN’İN SİHİRLİ LAMBASI”
PARA POLİTİKASINI EKONOMİK DENGESİZLİKLERLE MÜCADELE ARACI OLARAK KULLANAN ÜLKELERİN ANA HEDEFİ, KRİZ ÖNCESİ BÜYÜME TEMPOSUNU YAKALAYABİLMEK VE SÜRDÜREBİLMEK. KRİZ ÖNCESİ BÜYÜME TEMPOSUNU YAKALAYABİLMEK VE SÜRDÜREBİLMEK, ANCAK, DAHA FAZLA ÜRETMEKLE MÜMKÜN OLDUĞUNDAN, KÜRESEL ÇAPTA HESAPLARI OLANLAR İÇİN DE, AYAKTA KALABİLME ÇABASI İÇİNDE OLANLAR İÇİNDE EN ÖNEMLİ İHTİYAÇ MADDESİ “ALAADDİN’İN SİHİRLİ LAMBASI”, YANİ ENERJİ, YANİ PETROL VE DOĞALGAZDIR.

Yeri geldiğinde hatırlatma gereği duymuşuzdur; “Yeni Dünya Düzeni”, BOP, GBOP, renkli, çiçekli devrimler, Akdeniz’in bir “Batı Gölü”ne dönüştürülmesi, Avrupa Birliği’nin küresel kriz eşliğinde borç batağına sürüklenerek parçalanmanın eşiğine getirilmesi birbirinden bağımsız gelişmeler değildir.
11 Eylül İkiz Kuleler şokuyla birlikte ABD silahlı gücünü de yanlarına alan küresel elitler, tek bir dünya devleti ve tek bir para birimi esasına dayanan ve 5 bin devletçikten oluşan "Yeni Dünya Düzeni"ni hayata geçirme operasyonlarına Afganistan ve Irak'ı işgal ederek başladılar. Öncelikle enerji kaynaklarını kontrol altına alabilmek için başlatılan silahlı operasyonlarda Avrupa Birliği de ABD'nin yanındaydı, ama II. Dünya Savaşı sonrasında kayıtsız şartsız teslim olan Almanya'nın AB bayrağı altında attığı adımlar yakından izleniyordu.
"Yeni dünya düzeni"ni hayata geçirme bağlamında gerçekleştirilen operasyonlar sonrasında küresel krizle birlikte izlediğimiz ve devletlerin iflasına varan ekonomik çöküntü, kitlesel öfkelerin beslediği halk ayaklanmalarına dönüşmeye başladı. Sosyal huzursuzluklar, siyasal hırçınlıklar olarak izlediğimiz bu hareketlenmeler, yönetimlerin otoriterleşmesine, özgürlüklerin kısıtlanmasına, insanlığın baş tacı ettiği değerlerin anlamlarına yitirmelerine neden oluyor.
Avrupa, dev kurtarma paketlerinin açılmasına rağmen, küresel krizle birlikte içine sürüklendiği borç batağından bir türlü kutulamıyor. Ekonomik sorunların giderek ağırlaşması Avrupa Birliği'nin çatırdamasına neden oluyor. AB'nin çekirdek ülkeleri üye ülkelerin hovardalıklarına daha fazla katlanamayacaklarını açıkladılar, kendi varlıklarını ayakta tutmanın derdine düştüler. Krizin olumsuz etkileri, Almanya ve Fransa'nın otoriterleşip içe kapanmalarına neden oldu. Almanya 130 milyar Euroluk yeni kredi paketini açmak için Yunanistan’dan egemenliğini tartışma konusu yapacak isteklerde bulunuyor. Yunanistan bütçesi ve vergi konularında alınacak kararlarda denetleme ve veto yetkisi olan bir AB komiserinin bulunmasını şart koşuyor. İMF de, 150 bin kamu çalışanının işine son verilmesini ve… orduda toplu terhisler yapılmasını istiyor.
“ARAP BAHARI”NIN BUMERANG ETKİSİ
Küresel elitlerin kendi amaçlarını hayata geçirebilmek için destekledikleri "Arap Baharı"nın bumerang etkisi, refah kaybına uğrayan Batı ülkelerinin sokaklarını hareketlendirmeye başladı. Yani, daha güzel bir hayat özlemi, Doğu ve Batı ülkelerinde değişik şekillerde isyana dönüşüyor. Dünyaya özgürlük ve demokrasi dersi veren ülkelerde başlayan isyanlar, özgürlüklerin kısıtlanmasına, yönetimlerin otoriterleşmesine neden oluyor.
Yunanistan'ın kendini toplayamaması ve İspanya, Portekiz hatta İtalya'nın Yunanistan'ı izlemesi halinde Avrupa Birliği'nin çözülme sürecine gireceğinden, Euro bölgesinin dağılacağından, hatta Avrupa’dea bir iç savaş yaşanma olasılığından ciddi ciddi söz ediliyor.
 Wallstreeet isyanının önlenememesi halinde, ABD'nin, orduyu iç güvenliği sağlaması konusunda göreve çağırabileceğinden söz ediliyor.  
Küresel krizin gerçek nedenleri henüz açıklanmadı. Küresel ekonomik kriz küresel elitlerin "yeni dünya düzeni"ni hayata geçirebilmek amacıyla organize ettikleri bir koç başı olma olasılığını hiç de kulak ardı edemeyiz.
Küresel ekonomik krizin boyutu nedir? Küresel ekonomik krizin, dünyanın her ülkesinde, insanların sırtlarına kaç trilyon dolarlık bir yük yüklediği bilinmiyor ya da açıklanmıyor. Açıklanmıyor, ama ekonomik dar boğazı aşabilmek adına getirilen sıkı uygulamalara refah düzeylerini kaybeden insanların isyanla karşılık vermesi, milletle yönetimleri karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır. Yalnızca “Arap Baharı”nın yaşandığı coğrafyada değil, AB ülkelerinde, hatta ABD’de yaşanmakta olan halk ayaklanmaları benzer öfke lerin tetiklediği olaylardır.  
Dünyanın her yöresinde bölgesel denklemlerin değişmesi huzursuz edici olayların gelişmesine neden oluyor. Küresel kriz, makro ekonomik dengeleri olumluya çevirebilme adına, para politikalarının daha aktif olarak kullanılmalarına, mali politikaların devre dışı bırakılmalarına neden oldu. Para politikası, küresel krizden olumsuz etkilenen bütün ülkelerde, enflasyon riski göz ardı edilerek, ekonomik dengesizlikleri giderme aracı olarak kullanıldı. Mali politikaları, daha çok ekonomik dengeleri çıkmaza girmiş, borç batağına sürüklenmiş ülkeler uyguluyorlar.
“ALAADDİN’İN SİHİRLİ LAMBASI”
Para politikasını ekonomik dengesizliklerle mücadele aracı olarak kullanan ülkelerin ana hedefi, kriz öncesi büyüme temposunu yakalayabilmek ve sürdürebilmek. Kriz öncesi büyüme temposunu yakalayabilmek ve sürdürebilmek, ancak, daha fazla üretmekle mümkün olduğundan, küresel çapta hesapları olanlar için de, ayakta kalabilme çabası içinde olanlar içinde en önemli ihtiyaç maddesi “Alaaddin’in Sihirli Lambası”, yani enerji, yani petrol ve doğalgazdır.
Dünyamız genelinde, insanlığın baş tacı ettiği demokrasi, insan hakları, uluslar arası hukuk gibi bütün değerlerin göz ardı edildiği enerji yataklarını ve dağıtım yollarını kontrol altına alma savaşları yaşanmaktadır. “Alaaddin’in Sihirli Lambası”na sahip olan mavi gezegenimizin imparatoru olacaktır. “Demokrasi götürüyoruz” uyutmalarıyla, çeşitli ülkelerde organize edilen renkli, çiçekli devrimlerle, “Arap Baharı”yla kamufle edilmeye çalışılan gelişmelerin ardındaki gerçek enerji savaşlarıdır. Küresel elitler, küresel krizin narkoz etkisi altında, 5 bin devletçikten oluşan “Yeni Dünya Düzeni” ile petrol ve doğalgaz yataklarını ve dağıtım yollarını daha kolay kontrol edebileceği bir küresel düzen oluşturma telaşında. Dünyamız, fillerin ziyaret ettikleri bir zücaciye dükkanı görünümünde..
TARİH BİZİ HER ADIMDA DİKKATLİ OLMAYA DAVET EDİYOR
Söz konusu gelişmeler nedeniyle bölgemizde denklemin değişmesi, Türkiye'nin olayların girdabına kapılmasıyla sonuçlanabilir. Akdeniz'in İsrail'in önderliğinde "Batı Gölü"ne dönüştürme operasyonları, doğrudan Türkiye'ye yönelik tehditlere dönüşmekte, Türkiye ile İsrail arasında zaten var olan gerginliğin giderek artmasına ortam hazırlamaktadır. Uzun yıllar stratejik ortak gibi davranan iki ülke ilişkilerinin böylesine gerilmesi, bölgenin dengelerini temelden sarsacak gelişmelere neden olabilecek niteliktedir.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP ve GBOP), Küreselleşme, “Yeni Dünya Düzeni”, 11 Eylül İkiz Kuleler şokuyla Afganistan ve Irak’ın işgal edilip parçalanmaları, Kuzey Afrika’dan Afganistan’a uzanan Müslüman coğrafyanın “Arap Baharı” rüzgarıyla sarsılması, Libya’nın post-modern bir işgalle yağmalanması, Avrupa Birliği’nin parçalanma aşamasına girmesi, Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Kuzey Afrika’da, Balkanlar’da, Kafkasya’da imzalanan Türkiye’yi çevrelemeye yönelik  askeri ve ekonomik anlaşmalar yakından izlememiz gereken gelişmelerdir.
Dikkat etmişsinizdir; sözünü ettiğimiz bütün gelişmeleri anlatırken, varisi olduğumuz Osmanlı coğrafyasından, tarihi ve kültürel bağlarımız nedeniyle stratejik derinliğimiz olan bir coğrafyadan söz etmekteyiz. Yüzyıl önce hazırlanan emperyal planlar henüz rafa kaldırılmamıştır. Gelişmelerden etkilenmemek mümkün değildir. “Alaaddin’in Sihirli Lambası”, maalesef, insanlığı refaha değil, felakete götüren yolları aydınlatmada kullanılıyor.
Tarih bizi, her adımda çok daha dikkatli olmaya davet etmektedir.