Necip Fazıl Kısakürek tarafından yayınlanan Büyük Doğu dergisinin ilk sayısı 17 Eylül 1943’de yayınlanan dergi son olarak 5 Haziran 1978’de yayınlanmıştır. 35 yıllık tarihinde, 16 devrede toplam 573 sayı yayınlanmıştır. 10000 sayfayı bulan dergide 900’e yakın imza yer almıştır. Günlük, haftalık, on beş günlük, aylık ve düzensiz aralıklarla yayınlanmıştır. Bazen gazete, bazen de dergi olarak yayınlanmıştır. Her ne kadar 1978’de fiilen ömrünü tamamlasa da, derginin etkisinin devam ettiği görülmektedir. Bugün, Büyük Doğu geleneğine bağlı olduğunu yazan ve ifade eden birçok insana rastlamaktayız.
Büyük Doğu dergisi Türkiye’de çok partili hayata geçişten az önce yayın hayatına başlamıştır. 1980 ihtilalından az önce de yayın hayatını tamamlamıştır. Dergi 35 yıllık hayatında çok partili siyasal hayata geçişi, Demokrat Parti dönemini, 1960 ihtilalı ve devamında 1961 anayasasının getirdiği ortamı, 1971 Muhtırasını, Kıbrıs hadisesini ve 12 Eylül 1980 ihtilaline götüren süreçleri yaşamıştır. Derginin kamuoyundaki algısı “Türk muhafazakârlığını” temsil ettiği, oluşturduğu yönündedir. Büyük Doğu yayınlandığı dönemde gerçekten de “Türk muhafazakârlığını” temsil ediyor muydu? Türkiye’de muhafazakâr bir kitlenin oluşmasına etkili olmuş mudur? Bu kitleyi ne düzeyde temsil etmiştir? Büyük Doğu coğrafi olarak neresidir? Büyük Doğu neleri dile getirmiştir? Problemleri nelerdir ve nasıl ele almıştır? Ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri nasıl değerlendirmiştir? Türkiye’nin Batı’daki ve Dünyadaki yerine nasıl bakıyordı? Bağımsız bakış açısı var mıydı? Tarihimize bakışı nasıldı? Çok partili siyasi hayatla derginin ilişkisi nasıldı? Türkiye’deki gelişmelerden ne şekilde etkilenmiştir ve Türkiye’deki gelişmeleri ne şekilde etkilemeye çalışmıştır? Bütün bu soruları şiir, hikaye, deneme, fıkra, karikatür ve edebiyat ürünleriyle de dergide ne şekilde ifade etmişlerdir? 
Üstatcı ve hatıracı geleneğimiz elbette bu sorulara cevap vermemize mani. Özellikle son 15 yılldır herkes üstadı anlatıyor, göklere çıkartıyor, ona toz kondurmuyor. Bu doğru olmakla birlikte yanlıştır da.. Çünkü çok farklı açılardan konuyu ele almamızı engellemektedir. 
Türk Ünüversiteleri Necip Fazıl Kısakürek düşüncesi ile ilgili üç adet doktora tezi ile yirmiden fazla yüksek lisans tezi hazırlanmıştır. Bu tez sahiplerinin hiçbirine hiçbir toplantıda yer verilmez. Büyük Doğucular Necip Fazıl’ı miri malı olarak gördüklerinden dolayı bilim hayatına mal olmalarına da engel olurlar. Belediyelerimiz ve kamu kurumlarımız ise Necip Fazıl Kısakürek üzerinden daha çok kendi tanıtımını yapabilecekleri faaliyetlerde bulunurlar. 
Fatih Sultan Mehmet Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatih Andı’nın Necip Fazıl’la ilgili ezberi bozduğunu söylemek mümkündür. Üniversite ve Küçükçekmece Belediyesi’nin 9 Mayıs 2013 tarihinde Cennet Kültür ve Sanat Merkezinde gerçekleştirdiği “Büyük Doğu’nun Kapakları: Özü Yüzden Okumak” başlıklı sempozyumu bu yönde bir kilometre taşı olarak görmekteyim. Necip Fazıl Kısakürek düşüncesi ile ilgili ilk defa bir sempozyum beni heyecanlandırmıştı. Necip Fazıl Kısakürek ilk defa ciddi olarak bir üniversitemize ve başında Fatih Andı’nın bulunduğu ilim heyetine teslim edilmişti. İlk defa bir belediyemiz bu konuda faydacı davranmayarak uzun zaman alan çalışmayı sonuna kadar destekleme sabrını göstermişti. 
Büyük Doğu demek bir bakıma kapaklarıdır. Bu açıdan da Fatih Andı ve arkadaşları konuyu çok isabetli, faydalı ve heyecanlı noktasından ele almıştır. Bir bakıma Büyük Doğu dergisini ve Necip Fazıl Kısakürek düşüncesini bilim alanına çekmişlerdir.
Olması gereken de zaten budur.