MÜSLÜMANLARIN TARİHİ
İslam Tarihi üzerine çalışmalarıyla bilinen ve 40 yıldan fazla bir zamandan beri hem yetiştirdiği öğrenciler hem de yayınladığı kitaplarla on binlerce kişi üzerinde önemli etkileri olan Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma Hoca, ‘hayatının eseri’ mesabesinde olan çalışması, ‘Müslümanların Târihi’ adı ile yayınlandı.
Eserin 1. cildi, ‘Tarih Nedir?’ sorusunun cevabını aramayla başlıyor. Tarihin, Kur’an’dan ayrılması mümkün olmayan, onunla kaim, insanı ideale götüren bir ilim olduğu vurgulanıyor. Âdem (a.s) ile başlayıp kıyamete kadar devam edecek olan târihin, sadece okullarda okutulan geçmiş hadiseler kronolojisi olmadığını; bilâkis insanoğlunun hayatıyla çok yakından ilgili ve yaşanan hayatın kendisi olduğuna dikkat çekiliyor.
2. cilt, Hz. Muhammed (sav) Efendimizin İslam’ı tebliğ görevini üstlenmesiyle başlıyor. İslâm’ı tebliğin kolay olmadığı, işkence çekmeden, ezâ görmeden bu ilahî görevin yerine getirilemediği, Sünnetullah’ın bu olduğu anlatılıyor. İslam’ı tebliğ yüzünden, sadece Hz. Muhammed ve ashâbının değil, onlardan önceki peygamberler ve onların ümmetlerinin de bu uğurda işkence çektikleri vurgulanıyor.
3. ciltte, Hz. Peygamberin vefatından sonra hilafete seçilen Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin yaşadığı dönem ile daha sonra yönetimi ele geçiren Emeviler’in saltanat dönemi inceleniyor. Müslümanların ilk yöneticileri olan ve daha sonra gelecek yöneticiler için en uygun model olduğu için ‘Örnek Halifeler Dönemi’ olarak anılan bu dönemde görev yapan Halifelerin yönetime getirilişleri ve İslam Devleti’nin temellerinin atıldığı süreç anlatılıyor.
4. ciltte, Emeviler dönemini sona erdiren Abbasiler’in saltanat dönemi ile Endülüs Emevileri, Selçuklular ve Haçlı Seferleri inceleniyor. Bu dönemde İslamî fetihlerin devam etmesine rağmen birçok İslamî kavramın sulandırılıp öz anlamından saptırılmış olduğu vurgulanıyor.
5. cilt Osmanlı Devleti’ne tahsis edilmiş. Osmanlı Devleti’nin dünyamızda ‘İmparatorluklar Dönemi’ diye tanımlanabilecek bir dönemin son temsilcilerinden biri olduğu ve bünyesinde farklı dilden, ırktan ve dinden pek çok topluluğu barındırması bakımından günümüz devletlerinden farklı özellikler taşıdığına dikkat çekiliyor
Bu ciltte ayrıca, Kronolojik olarak bütün padişahların hayatları anlatılarak Osmanlı Devletinin, yetersiz yöneticiler sebebiyle tarih sahnesinde yer aldığı 6 asırlık bir ömürden sonra yıkıldığı anlatılıyor.
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, daha önceki eserlerinde olduğu gibi bu çalışmasında da okuyucularına farklı bir bakış açısı yanında, farklı bir şuur aşılamayı da hedefliyor. Tarihlerini bilmeyen kişilerin ve toplumların, başkalarına bağımlı ve uydu olmaya mahkûm olacaklarını, eğer bu şuurda olmazlarsa, kendilerine öğretilenden başka bir hakikati göremeyeceklerini anlatmaya çalışıyor. Cenab-ı Allah’ın geçmişte bu hakikatleri insanlara öğretmek için Peygamberler gönderdiğini, günümüzdeki insanların bu hakikatleri öğrenmek için peygamberlerin yoluna tâbi olmalarını, bunun için de târihlerini bilmeleri gerektiğini önemle vurguluyor.
Müslümanların Tarihi, 5 cilt bile olsa, tek bir kitapla ilk insandan günümüze kadar Müslümanların yeryüzünün değişik bölgelerindeki siyasi hayatlarını kronolojik olarak anlatması açısından onlarca kitabın göreceği fonksiyonu tek başına yerine getiriyor.
‘Hiçbir değere sâhip olmayan birisinden, birilerinin değerlerine saygı göstermesi beklenemez!’ Diyen Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, Beyan Yayınları arasında İslam Tarihi / Siyer dizisinden çıkan  bu kitabında sâdece dünya Müslümanlarının tarih boyunca hangi devlet isimleri altında ve kimler tarafından yönetildiklerini anlatmıyor, aynı zamanda yaptığı yorumlarla geçmişte yaşananların günümüzdeki anlamına da işâret ediyor ve buradan nasıl dersler çıkarmamız gerektiğine dikkat çekiyor.
13,5 X 21 Santim ölçülerinde, şamua kâğıda basılı kitap, Kasım 2014’te yayınlandı.
BEYAN YAYINLARI: Ankara Caddesi Nu: 21 Cağaloğlu, İstanbul.
Telefon: 0.212-512 76 97
Belgegeçer: 0.212-526 50 10
e-posta: [email protected]  //  www.beyanyayinlari.com

Prof. Dr. İHSAN SÜREYYA SIRMA
10 Temmuz 1944 tarihinde Siirt’in Pervari İlçesi’nde doğdu. İlköğrenimini Pervari’de yaptıktan sonra; orta ve lise öğrenimini Siirt’te tamamladı. 1962 yılında girdiği Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni, 1966 yılında bitirdi. Üniversite öğrenimi sırasında, bir müddet Batman’da, Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı’nda işçi, bir müddet de Diyanet İşleri Başkanlığı’nda memur olarak çalıştı.
Üniversite mezuniyetinden sonra, orta öğrenimini yapmış olduğu Siirt Lisesi’ne öğretmen olarak tâyin edildi. 1967 baharında, devlet doktora burs imtihanını kazanarak, İslâm Tarihi dalında doktora yapmak üzere Fransa’ya gitti. Paris’te, College de France’da Prof. Dr. Jacques Berque’le başladığı doktora öğreniminin yan çalışmaları içerisinde, Arapça öğrenimi için 1969-1970 ders yılında Tunus’ta bulundu ve Zeytuna Üniversitesi’nde, Arapça’nın yanı sıra, Büyük sosyolog Fadıl b. Aşur’un derslerine devam etti.
1973 yılında İslâmî İlimler dalında doktor olarak Türkiye’ye döndü. 1973-1974 ders yılında Erzurum Yüksek İslam Enstitüsünde İslam Târihi hocalığı yaptı. 1974 yılında Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi’nde İslam Târihi Doktoru olarak göreve başladı. 1980 yılında Doçent, 1989 yılında Profesör oldu. 1993 yılında naklen Sakarya Üniversitesine geçti ve 1995 yılına kadar bu Üniversitenin İlahiyat Fakültesinde İslam Târihi öğretim üyeliği yaptı. Aynı yıl bu üniversiteden emekli edildi. 1995-1997 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanlığı görevinde bulundu.
İslam Târihi dalında 30 kitabı ve 200’ü aşkın ilmî makalesi yayınlandı. Millî, ve milletlerarası bir çok konferansa katılarak tebliğler sundu; Zaman, Yeni Devir, Millî Gazete, Yeni Şafak gibi gazete; ve İslâm Mecmuası, Yeni Dünya, Bilgi ve Hikmet, Tarih Dergisi, Tarih Enstitüsü Dergisi, Tarih ve Toplum gibi değişik dergilerde, tarihle ilgili makaleler yazdı. Kanal 7’de dört seneyi aşkın bir süreyle ‘Seyahatnâme’ adı altında târih programları yaptı. Kendi alanındaki araştırmalarını tâkip edecek derecede Fransızca, İngilizce, Arapça, ve Farsça bilmektedir.


DERKENAR
MUKADDES KİTAPLAR ve KUR’AN-I KERİM

Allah Teâlâ, insanı değerli kılmış, diğer canlılardan ayrı olarak ona akıl vermiş, iyi ile kötüyü birbirinden ayırt etme yeteneği bahşetmiştir. Bununla birlikte insan her ne kadar aklını kullansa da nefsine bazen yenik düşmekte, her zaman doğru olanı tercih edememektedir. Bu sebeple Yüce Allah, peygamberlerinden bir kısmı ile ilahî kitaplar göndererek en değerli varlık kıldığı insana lütufta bulunmuştur. Bu cümleden olarak Hz. Musa aracılığı ile Tevrat, Hz. İsa aracılığıyla İncil ve Hz. Muhammed (sav) Efendimiz aracılığıyla Kur’an-ı Kerim gönderilmiştir. Tevrat Yahudi milletine, İncil İsrailoğullarına, Kur’an-ı Kerim ise bütün insanlığa hitap etmektedir.  
İlahî kitaplar farklı zamanlarda farklı toplumlara gönderilmekle beraber hepsi de insanları aynı hedefe yönlendirmekte ve onların hem dünyada hem de âhirette mutlu olmalarını istemektedir. 
Cenab-ı Allah’ın vahyi olmaları bakımından ilahî kitapların asılları arasında hiçbir fark yoktur. Yüce Allah, kendi vahyettiği şekliyle bütün ilahî kitapların doğru ve gerçek olduğuna iman edilmesini istemiştir. Ancak son kitap Kur’an-ı Kerîm dışında diğer kitaplar zamanla tahrif edilmiştir. Kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak gönderilen Kuran-ı Kerîm ise kıyamete kadar Allah’ın korumasında kalacaktır.
Kur’an-ı Kerim,Yüce Allah tarafından vahiy yolu ile Arapça olduğu söylenen farklı bir dille peyder pey Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.)’a indirilen, nesilden nesile bize kadar gelen, mushaflarda yazılı, Fatiha sûresi ile başlayıp Nas sûresi ile sona eren, okunması ile ibâdet edilen ve sevap kazanılan, 323.015 harf, 77.439 kelime, 6.236 âyet ve 114 sûreden oluşan mucize bir kelamdır. 
Allah sözü olduğunda hiç şüphe yoktur. Kendisinde hiçbir eğrilik ve tezat mevcut değildir. Önünden ve arkasından O’na bir bâtıl gelip karışmaz. Dosdoğru, kerim, çok hikmetli, çok şerefli, mübârek, apaçık ve Allah’tan gelen hak bir kitaptır. İnsanlar ve cinler bir araya gelseler bir benzerini meydana getiremeyecekleri bir kitaptır. Kendinden önceki kitapları doğrulayıcı ve gözeticidir. Müjdeleyici ve uyarıcıdır. Özellikle zâlimleri ve inkâr edip isyan edenleri, ilahî azap ile uyarır. Îmân edip sâlih amel işleyenleri cennetle müjdeler. İnsanlara bir açıklama ve bir duyurudur. Bütün insanlar için yol göstericidir. İnsanlara Allah (cc) ve kâinat hakkında bilgi verir. Maksadı; insanın dünya ve ahret saadetini sağlamaktır. İnsanlığın rehberi ve mutluluk kaynağıdır. 
Kur’an-ı Kerim’in bildirdiği Hak Din; sâdece kişilerin özel ve aile hayatı ile ilgili değildir. Çünkü insan, tek başına veya sâdece ailesi ile birlikte değil, toplum içinde yaşayan sosyal bir varlıktır. Bunun için Kur’an ve Sünnet, toplu olarak yaşamak durumunda olan insanların; sosyal, ekonomik, ahlakî, idârî ve hukukî ilişki ve vazifeleri ile ilgili temel kurallar getirmiştir. 

KUŞBAKIŞI
YANSIMALAR 

(Bir Yol Hikâyesi / Eflatun Sordu)
Niğdeli Şair, Yazar, Akpınar Dergisi Sâhibi ve Genel Yayın Yönetmeni, Av. İsmail Özmel, son eseri ‘Yansımalar’da; varoluşu anlamlı kılan kadim sorular soruyor ve cevaplarını veriyor.  Çünkü insan hâfızası hiçbir zaman boş kalmamıştır. 
İşte o sorulardan bâzıları: İnsanı, dünya seyahatinde yalnız bırakmayan, yalnızlık ve yalınkatlılıktan kurtaran nedir? İnsan ömür boyu neyin mücâdelesini verir? Mutluluğun sırrı nedir? İnsan hayatında dostlukların ve hâtıraların kıymetini bilen şanslı insanlar artıyor mu, yoksa eksiliyor mu? Hayat daha yaşanabilir ve daha güzel hâle mi geliyor? Yoksa gölgeli koridorlar artıyor mu? İnsan hakikaten karmaşık bir rüya veya bilinmeyenler yumağı mıdır?
Av. İsmail Özmel, bu ve benzeri soruları cevaplandırdıktan sonra genel bir değerlendirme yapıyor: ‘İnsanlık târihinin çok yönlü kazanımları, bu birikimde her dünyâlının az çok hissesi vardır. Bu safhadan sonra suyun terkibini bulmaya çalışmak zaman kaybıdır. Birikimlere ilaveler yapmanın gayreti içinde olan insan mutludur ve hayat denilen serüveni boşa geçirmediğini anlar. Medeniyet tarihinin temelinde her şeyden önce hakikat, düşünce ve sanat yani insan vardır.’
Alışılagelmişin dışında deneme türündeki kitap, zevkle okunuyor. 
AKPINAR DERGİSİ: Yeni Çarşı İş Merkezi B Blok Nu: 1/5 NİĞDE. 
Telefon: 0.388-213 12 50
Belgegeçer: 0.388-233 35 45             
e-posta: www.akpinardergisi.com  //  

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN KAPİTALİSTLEŞME TECRÜBESİ VE TELİF HAKLARININ GELİŞİMİ
Eserde; kapitalizmi anlama modeli rehberliğinde, Osmanlı kapitalistleşme tecrübesi değerlendirilmiş ve telif haklarının gelişimi incelenmiştir. Osmanlı kapitalistleşme tecrübesinin başarısızlık hikâyesi olduğu; başarısızlığın sebebinin zihniyette aranmasının gerektiği ve telif hakkı bilincinin gelişmemesinin, fikir ve sanat eseri üzerindeki özel mülkiyet hakkının ahlaken meşru sayılmamasından kaynaklandığı ortaya konulmuştur. Kitapta; Osmanlı Devleti’nin kuruluştan Tanzimat’ın ilan edildiği 1839’a kadar olan dönemine ‘tarihteki devlet ’ veyahut ‘Eski Osmanlı ’ denilmesi gerektiği, Türklerin bugün özlediği Osmanlı’nın ‘tarihteki devlet’ olduğu ileri sürülmektedir. Tanzimat’ın ilanıyla başlamış olan ‘Yeni Osmanlı ’ döneminin iki alt döneme ayrılmasının isâbetli olduğu ve ekonominin kapitalizme göre teşkilatlanmasının 1839-1908 döneminde yavaş ve sathî, 1908-1922 döneminde hızlı ve kapsamlı seyrettiği iddia edilmiş, Osmanlı Cihan Devleti’nin yıkılışı, ‘eski rejim’ zihniyetinin tasfiyesinin yapılamamasıyla açıklanmıştır. Tabiîdir ki bütün okuyucuların bu görüşlere katılması mümkün değildir. 
Diren Çakmak’ın yazdığı, 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 227 sayfalık kitap, 2014 yılında yayınlandı. 
LİBRA KİTAP VE YAYINCILIK: Meşrutiyet Mahahallesi, Ebe Kızı Sokağı Nu: 9 Daire: 2 Şişli, İstanbul. 
Telefon: 0.212-232 99 04  
Belgegeçer: 0.212-232 00 05 
[email protected]  //  www.librakitap.com.tr


APAÇİ GENÇLİK
Dr. Ömer Miraç Yaman eserinde; son yıllarda adından çokça bahsedilen, bâzen horlanan, pek çok defa dışlayıcı ifâdelerle tanımlanan bir gençlik akımının, ‘Apaçi Gençlik’ olarak anılan kişilerin gerçek hikâyesine ışık tutuyor.
Genellikle ‘varoş çevrelerin gençleri’ ve ‘fakir çocuklar’ diye anılan, adları ‘tacizci’ kelimesi ile özdeşleştirilmiş, rengârenk kıyafetleri, çoğu zaman havaya dikilmiş saçları, façaları ve dövmeleri ile kimdir bu gençler?
Nerelidirler, ne yer ne içerler, niye okuldan atılırlar, hangi işlerde çalışırlar, nasıl eğlenir, en çok hangi mekânlara takılırlar, aileleri ile araları nasıldır, Polisle araları neden bozuktur,  Neden argoyu çok kullanırlar? ‘Allah ve Peygamber ’ dendiğinde ne derler? Bu ve daha pek çok sorunun cevabını bizzat ‘apaçiler’ ve onlara ‘apaçi’ diyenlerin anlatımlarıyla kitabın sayfaları arasında bulacaksınız.
Türkiye’de gençlik araştırmaları alanında yeni bir sayfa aralayan bu çalışma apaçi gençlerin dili, argoyu kullanma biçimlerine de ışık tutuyor.
15 X 23 santim ölçülerinde, 430 sayfalık kitap, 2013 yılında yayınlandı. 
AÇILIM KİTAP: Halıcılar Caddesi Nu:38/1 Daire:4 Fatih, İstanbul. 
Telefon: 0.212-520 98 90 
Belgegeçer: 0.212-527 06 77. 
E-posta: [email protected]  www.acilim.com  


KISA KISA…
1- İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ OSMANLI MÂLİYESİ: Muharrem Öztel. Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış: 
2- MEDİNE MÜDAFAASI: İsmail Bilgin. Timaş Yayınları. 
3- KUR’AN’DA TEMEL KAVRAMLAR: Ali Ünal / Işık yayınları 
4- KELEBEK ÖMRÜ VE SÜVEYDA’YA MEKTUPLAR: Mehmet Nuri Parmaksız. Akçağ Yayınları.
5- HASRET: Canan Tan. Doğan Kitap.