(Sosyal medyanın İnsanlar
Üzarindeki Olumsuz Etkisi)
Sosyal medya ve ağlar uzun süreli ve aşırı bir şekilde kullanıldığında kişi üzerinde narsist eğilimlerin baş göstermesine sebep olmaktadır. Bilindiği üzere narsistik, bir kişilik bozukluğu olup, narsist kimseler sürekli ilginin kendi üzerlerinde olmasını isteyip, diğer insanlara karşı aşağılayıcı ve egoist bir tavır içerisine girmektedirler. Sosyal ağların kişi üzerinde oluşturduğu her paylaştığı girdinin beğenilmesi güdüsü, bu tür eğilimlere sebep olmakta ve kişi günlük hayatında da sürekli takdir edilmeyi, beğenilmeyi çevresindeki insanlardan beklemektedir.
Diğer yandan temelinde bir sosyalleşme aracı olarak bilinen sosyal ağlar amacının tamamen aksine anti-sosyal kişiliklerin oluşmasına imkân tanımaktadır. Gerçek hayatta, kendini ifade edemeyen içe kapanık kimseler, sosyal ağlarda kendilerini çevresine gösterme gayretine girmekte ve sosyalleşmeye yönelik arayışlarını sosyal ağlarla bastırmaya çalışmaktadırlar. Kişi, gerçek hayatta yapamayacağı birçok davranışı sosyal ağlarda yapma arayışına girmektedirler. Bu ise onları gerçek hayattan daha da soyutlayıp, sosyal ağlara bağımlı bir kişilik kazanmalarına sebep olmaktadır.

Sosyal medya bağımlılığı
ilişkileri bozuyor
Bir kafeye oturduğunuzda artık arkadaşlarınızla sohbet edemediğinizi fark ettiniz mi? Dürüst olmakta fayda var. Herhangi bir mekana daha çok arkadaşlarınızla birlikte olmak için mi gidiyorsunuz yoksa check-in yapıp fotoğraf paylaşmak için mi gidiyorsunuz?
Bu iki durumun sürekli çakışması sonucunda, yeni ve göstermelik arkadaşlıklara kucak açıyoruz.
Arkadaşlık ilişkilerinin dışında, flört aşamasındaki çiftlerin ve evli insanlarında sosyal medya bağımlılığından zarar gördüklerini gözlemleyebiliyoruz. Yapılan bir araştırmaya göre, 2010 ve takip eden yıllarda internet üzerinden tanışıp evlenen insanların oranı %35 artmış. Ancak bu evliliklerin uzun sürmediği ve internet üzerinden tanışıp evlenenlerin %60‘ının 2-5 yıl içerisinde boşandığı da bir gerçek.

Egoyu tatmin ettiği için seviliyor
Sosyal medya kullanımını oyun oynamak gibi düşünebiliriz. Bir bilgisayar oyunundan neden zevk alırız? Çünkü her oyunun kendine ait bir dünyası vardır ve bu dünyayı biz istediğimiz gibi şekillendiririz. Gerçek hayatta yapmak istediğimiz ama yapamadığımız şeyleri oyun içerisinde yaparız.
Yazımın başında belirttiğim gibi, sosyal medyada bizler kendi dünyamızın kahramanlarıyız. Kendi dünyamızı oluşturup bu dünyaya istediğimiz gibi şekil verebiliriz. Profilimizin çok görüntüleniyor olması, paylaştığımız fotoğraf yada videoların beğenilmesi dünyamızın popülerliğini belirler. Ve bizler popüler olmak için her şeyi yapıyoruz. Bunu gören sosyal ağ sahipleri de her geçen gün ağlarını gerçek hayata daha fazla entegre ediyor.
Evet Sevgili Okurlar; En büyük cehalet insanın kendisini bilmemesidir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik, kendinin farkında olması, hayatı bilerek ve hissederek yaşamasıdır.
Gönül sultanı Mevlâna insanın bu acıklı ve perişan halini pek güzel dile getirmektedir:
“Herkes hayale dalmış ve hayalinin maskarası olmuş, define bulmak ümidiyle köşeyi bucağı kazıyor. Dünya altın peşinde koşuyor. Sen kendin altın madenisin ama kendinden haberin yok, hazine arayacağına içindeki gizli hazineyi araştır. Kendi gönlünün penceresinden kendi içine bak, karanlık mı aydınlık mı gör. Köpüğü gidermeye çalış ki, denizin güzelliği gözüksün