İSTİKBAL TÜRÜT

Istikbal Trt

Toronto'da artık altıncı kışımı bitirdim. Zannediyorum en kısa geçen kış bu yılkiydi. Normalde aralık ayı ortalarında başlayan yoğun kar yağışı, bu yıl ocak ayının sonuna doğru kendini göstermeye başladı. Önceki yıllardan farklı olarak, sadece haftada bir veya iki gün yoğun kar yağışı oldu. Diğer günler, yollar temiz ve trafik olağan seyrindeydi. Bu yağış biçimi Şubat ve mart ayının ilk haftasına kadar devam etti. Çok şükür, kışı bitirmek üzere olduğumuz bahar günlerine ulaştık.

Toronto'da farklı alışkanlıklar ediniyorsunuz. Mesela hava durumunu sürekli takip etmek gibi. Tabii ki Türkiye’de her akşam izlediğimiz hava durumları sıklığından bahsetmiyorum. Daha yoğun, gün içi değişimlerden bile önceden haberdar olmalısınız. Telefonumdaki hava durumu uygulaması, zannediyorum, sosyal medya hesaplarından sonraki en aktif uygulamadır. Ve en az 15 günlük takip ediyorum. Bütün kışı bitirdik derken, Mart’ın sonuna kadar kar yağmayacağını tahminlerden bildiğimi hesaba katın.

Kış sadece kardan ibaret değil Kanada'da. Benzerini daha önce görmediğimiz, çok ciddi soğuk havalar da yaşıyoruz. Dikkatsizce dışarı çıktığım birkaç günde, kemiklerimin ağrıdığını hissettim. Ve bu ifadeyi sonra başka insanlardan da duyunca, hava o kadar soğuk ki, kemikleriniz ağrıyor diye tanımladım. Eksi 30 dereceleri bulan kupkuru soğuk bir havadan bahsediyorum. Veya bir başkası; buz yağmuru. Hava yağmurlu ama o kadar soğuk ki, yağmur suyu buz tutmuş. Bunu anneme anlattığımda, bu kış burada (İstanbul) da dolu yağdı, dedi kendi has Laz şivesiyle. Dolu değil, dedim anne, her yer buz tutuyor. Buz yağmurunu ilk fark ettiğim anı hatırladım şimdi, ilk görünüşte fark edilmiyor aslında, yürümeyi deneyince fark ediyorsunuz zeminin buz kestiğini, arabaların tüm yüzeyleri buzla kaplanıyor. Ağaçlar adeta buzdan yapılmış heykellere dönüşüyor. Ve bu coğrafyada insanların en çok korktuğu hava koşullarından birisi bu. Elektrikler kesiliyor ve trafik kazalarının sayısı artıyor. Benimse müthiş bir önlemim var bu hava koşullarına karşı, önceden saat saat haberim olduğu için, ev için alışverişlerimi yapmış oluyorum, arabaya ALLAH korusun hastalık vesaire acil bir şey olur da lazım olur diye veya elektrikler uzun süre kesilir, istasyonlardan benzin alamayız diye, benzin dolduruyorum. Ve kesinlikle evden dışarı çıkmıyorum. Evet, bu benim dahiyane çözümüm,” asla evden çıkma”. Bu kışta toplam 4 veya 5 gün bu metodu uyguladım. Bunu anlattığım yolcularım genelde şu cevabı veriyorlar. Smart guy (zeki adam). Gerçekten çok zor Kanada'da kış aylarını yaşamak, hani her güzelin bir kusuru olur derler ya, işte o kusur kış mevsimi Kanada’da. “İnsan niye burada yaşar ki?” sorusunu defalarca soruyorsunuz kendinize. Ama herkesin mutlaka ciddi bir sebebi var…

Soğuk günler üst üste gelince insan daha bir depresif oluyor… her taraf günlerce bembeyaz, toplanan karlardan tepeler oluşmuş evlerin ve alış merkezlerinin önünde. Ama şu birkaç gün artık baharı hissettiğim için, depresyonumda kayboldu. Daha mutluyum, daha bir huzur doluyor insanın içi. En azından arabanın camını açıp ciğerlerine dolu dolu oksijen çekebiliyorsunuz. Doğma büyüme İstanbullu birisiyim. Şehir çocuğuyum. Zannediyorum Rize'ye ve köyüme gidiş sayım iki elin parmaklarını geçmez. Ve çok kısa süreli geziler hep, günlük belki haftalık. Ama Kanada'da yağmurlu bir sabah dışarı çıktığımda veya bugün olduğu gibi arabanın camını açıp ciğerlerime ilaç gibi gelen temiz havaya çektiğimde, hep köyümü hatırlıyorum. Bende koku hafızasının daha güçlü olduğunu söyleyen binlerden biriyim. Burası da bir şehir, ama bana İstanbul'u değil de köyümü çağrıştırması daha bir güzel ve anlamlı. Ecevit’in köy kent projesini gelir aklıma hep. Köy gibi, temiz hava, doğa ama kent. Espri kısmı bir yana, gerçekten köy kent projesi, sıklıkla aklıma düşen iç sözlerimden birisi. Yirmi katlı bir binada yaşıyorum. Ve her katında 12 daire var, bekli de 1000 yakın insan. Köy gibi değil mi? ve bulunduğum çevrede bu tür binalardan yirmiden fazla var. Bir çırpıda 20 bin insan. Tabii yine aynı çevrede, bizim köylerde olana benzer iki katlı evler var, hatta bazıları o kadar güzel ki, villa da diyebilirsiniz. İstanbul’a hiç benzemiyor buralar. İstanbul’da sadece binalar var. 6-7 katlı, şimdilerde belki daha yüksek katlı ama sadece binalar. Şehrin yapısı da çok farklı belki, başka bir günde bunu biraz daha açarım, yorgunluğumun az olduğu bir günde…

Bugün çok nadir olan bir şey oldu, bir Türk yolcu aldım arabaya. Maalesef Türk'e rastlamak o kadar kolay değil burada. Dünyanın her yerinden insanlar var, adeta bir insan laboratuvarı gibi. Üzücü olan şeyse şu; bize göre çok daha küçük ülkelerden, bize göre çok daha fazla insan gelmiş Kanada'ya. Yunanlılar veya Balkan ülkelerinden olan insanlar… hatta Iraklılar, her taraf Irak'tan gelen insanlarla dolu, Suriyeliler mesela veya adını dahi duymadığınız başka milletler. Ama ne mümkün ki sokaklarda bir Türk'e rastlayasın. Çok az 40 bin civarında diyorlar, bilmiyorum gerçek sayıyı. Bu konu açıldığında Kanadalılara, hep aynı şeyi söylüyorum. “Bizimkiler daha çok Avrupa'ya gitmişler. Mesela Almanya'da 8 milyon Türk var diyorlar. Burası biraz uzak herhalde” … ama henüz “uzakta bir sana mı uzak” diyen çıkmadı… Bugün karşılaştığım Türk arkadaş buraya bir sene önce gelmiş gencecik bir üniversite öğrencisiydi. York Üniversitesinde okuyor. York Üniversitesi, dünya sıralamasında çok önde bir üniversite olmasa da, öğrenci sayısı itibariyle oldukça büyük bir üniversite. Üniversitenin kampüsüne girdiğiniz zaman, sanki bir şehrin, bir kasabanın içine girmiş gibi oluyorsunuz. Her tarafta, okul binalarının yanında, öğrencilerin kalabileceği evler ve yurtlar var. Bütün evler özel mülkiyet. Ama çok büyük oranda, okul öğrencileri kalıyor bu evlerde. Bizim Türk arkadaş da, böyle bir evde, her biri farklı milletten 5 öğrenciyle kalıyormuş. Ev kirası 650 dolar. Kendine ait, eşyalı, kendi içinde banyosu ve tuvaleti olan bir odası var. Elektrik, su, ısıtma, anlayacağınız yemek dışında her şey bu paraya dahil. Kanada şartlarına göre oldukça hesaplı bir miktar olduğunu düşünüyorum. Dersliklerine yürüyerek gittiğini de hesaba katarsak, hele kış mevsimlerinde, bence harika bir fiyat. Mutfak kısmı ortak, herkes kendi yemeğini hazırlayacak veya dışarda yiyecek. Bu şartları duyunca insanın öğrenci olası geliyor.

Bugünlük bu kadar…

Yüreğimde ateşten bir hüzün, öyle ağlamaklı ki sesim…

Kırık kalpler ülkesiyim, ta ki düşünene kadar, annesiz bir çocuğu…"