NİSAN BİR

GÜNÜN MÂNÂSIZLIĞI VE ÖNEMSİZLİĞİ

Dünyânın pek çok ülkesinde farklı şakaların gelenek hâline geldiği ‘1 Nisan Espri Günü’ ile ilgili, farklı kültür, inanç ve dillerde efsâneler bulunuyor.

Bâzılarına göre 1 Nisan, ‘Hile Günü’dür. 

15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu Endülüs Müslümanlarının son kalesini kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir. 

En sonunda 31 Mart gecesi kalenin önüne giderek bir elinde Kur'an bir elinde İncil;  ‘Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size hiçbir kötülük yapmayacağım.’ Der.  

Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler. 

Ertesi sabah, yâni 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir. Bunun üzerine, Müslümanlar;  ‘Yemin etmiştiniz bize söz vermiştiniz.’ dediklerinde Haçlı ordusu komutanı; ‘Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur.’ Diye cevap verir ve bütün Müslümanlar katledilir 

İşte o gün bugündür 1 Nisan Hıristiyanlar arasında ‘Hile Günü’ olarak kutlanmaktadır. 

Bâzılarına göre ise  1 Nisan, ‘Şaka Günü’dür.

Fransa'da ‘Poisson d'avril-Nisan Balığı’ geleneğinin tarihçesi, 16. yüzyıla kadar uzanıyor. 1564 yılında Fransa Kralı 9. Charles, yılbaşını 1 Nisan'dan 1 Ocak'a aldırdı. Bu arada, 1 Nisan'ı hâlâ sene başı olarak kabul etmeye devam edenlerle alay etmek maksadıyla yapılan şakalar, bir süre sonra gelenek hâline geldi. 1 Nisan'ı yılbaşı kabul edenlere ise ‘Nisan balığı’ ismi verildi.

İngiltere'de 1 Nisan, ‘Kaçıklar Günü’dür. İskoçya'da; ‘Guguk Kuşu-Gowk (Cuckoo)’ olarak anılan şaka günü, pagan kültüründe de yer alıyor. En eski 1 Nisan şakasının ise Romalılar döneminde yapıldığına inanılıyor. 

Roma takviminde 1 Nisan baharın ilk günüydü. Bu gün dünyanın ve hayatın yenilenmesi olarak görülüyor ve bâzı festivallerle kutlanıyordu.

ABD'nin bâzı eyâletlerinde ise 1 Nisan şakalarına benzer şakalar, 28 Aralık târihinde yapılıyor.

PEYGAMBER AŞKI 

Tasavvuf terbiyesi de görmüş olan Peygamber âşığı Şâir Nâbî, (1642-1712) 4 Osmanlı padişahı döneminde yaşamış onlar tarafından sevilip desteklenmiştir.

Halep Vâlisi Baltacı Mehmet Paşa, sadrazam olunca Nâbîyi yanına alır. Şâir 1666 yılında 24 yaşındayken İstanbul'a gelir. Tasavvuf terbiyesi de görmüş olan Peygamber aşığı Nâbî, hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkânıyla birlikte yola çıktı. Kafile Medine-i Münevve’reye vardığında gece yarısıdır. Nâbî'nin Hz. Peygamber’e bir an önce ulaşma özlemiyle gözüne uyku girmedi. Fakat kafiledeki bir devlet adamı, ayaklarını kıbleye doğru uzatarak uyudu. Hz. Peygamber’in beldesinde, böyle bir hâli bir türlü hazmedemeyen ve çok üzülen Nâbî, içinden gelen bir ilhamla Peygamber (sav) efendimiz için bir kaside yazdı. 

Şiir bittiğinde, günün ışıkları soluk soluğu gelerek gecenin karanlığını uzaklaştırma ya çalışıyordu. Minarelerde sabah ezanı, ardından da Nâbî’nin az önce tamamladığın şiiri, gür bir sesle okundu.  

Nâbî, dikkat eder, okunan kendi şiiridir. Hemen minârenin kapısına koşar. Müezzine ‘Allah aşkına, okuduğun bu kasideyi nerden öğrendin?’ Diye sorar. Müezzin:

“Bu gece rüyâmda Efendimiz’i gördüm, bana dedi ki: ‘Ümmetimden Nâbî adında bir şâir, benim hakkımda bir kaside yazdı. Bu kasideyi okumanı istiyorum. Ben de rüyamda Efendimizden öğrendiğim beyitleri aynen okudum.’

Nâbî, sevincinden oracığa bayılıp düşer. Onun, bu iltifata, Hz. Peygamber’e duyduğu edep ve muhabbetten dolayı nâil olduğu bilinir.

(Müridan isimli internet sitesinden iktibastır. Erişim târihi: 01.08.2022 / 13,35) 

OKUNASI KİTAPLAR:

1-ÖRNEK MEDENİYETİMİZ / Vakıflar ve Dernekler: Recep Öncel.

2-AVARLAR: Ziya Şâkir. 

3-HÜNKÂR HACI BETAŞ VELİ VE NAMAZ: Süleyman Üstüner Dede. 

4-ANKA’NIN FISILDADIKLARI: Âdem Duyan.  

  5-İBRÂHİM ETHEM: Muammer Yılmız.

6-KUBİLAY HAN: Ziya Şâkir.

7-TÜRKÇEMİZİN ZERÂFETİ: Ayhan Güldaş.

8-150 SORUDA TÜRKLER: Gürbüz Azak.

9-YAZI MASASI: Mehmet Nuri Yardım.

10-EFSUNLU GÜZELLİKLER ŞEHRİ İSTANBUL: Nidayi Sevim. 

AKIL FİKİR YAYINLARI  Alemdar Mahallesi, Alayköşkü Caddesi, Küçük Sokak Nu: 6/3 Cağaloğlu, Fatih, İstanbul  

Telefon: 0.212-514 77 77 e-posta: [email protected]  www.akilfikiryayinlari.com  

HALK VE MİLLET

Fransızcada ve İngilizcede ‘millet’ kelimesinin karşılığı; ‘nation’, ‘halk’ kelimesinin karşılığı; Fransızcada; ‘peuple’, İngilizcede ise bir harf değişimi ile ‘people’dir. 

Demek ki ‘millet’ ve ‘halk’ kelimeleri, farklı kavramlardır. 

Şimdi bir de Türkçe sözlüklere bakalım:

Misalli Büyük Türkçe Sözlük’te Millet kelimesi için (konumuzla ilgili olarak) şu karşılıklar veriliyor:  1- Genellikle aynı topraklar üzerinde yaşayan, aynı soydan gelen ve aralarında dil, din, târih, sanat, töre, dünya görüşü ve ülkü birliği bulunan insanlar topluluğu. 2- Demokrasiyle yönetilen bir ülkedeki insanların bütünü olarak kabul edilen ve hâkimiyetin gerçek sâhibi olan hukukî varlık. 

Ötüken Türkçe Sözlük’te Millet kelimesi için verilen karşılıklar: 1- Aynı topraklar üzerinde yaşayan, aynı köke dayanan, târih, töre, gelenek, görenek, ülkü, dil, duygu ve benzeri birliği bulunan insanların tümü. 2- (Milliyet adlarından sonra tamlanan olarak kullanıldığında) o millete ait bireylerin tamamı. Türk milleti. 

Temel Türkçe Sözlük ve Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Sözlük isimli eserlerde de millet kelimesine aynı karşılıklar verilmiştir. Hiçbirinde ‘Millet’ kelimesinin karşılığında ‘halk’ kelimesi yoktur. Demek ki Türkçemizde de ‘millet’ ve ‘halk’ kelimeleri ayrı kavramları ifâde etmektedir. 

Aynı kaynaklar, ‘halk’ kelimesi için şu karşılıkları veriyorlar: 

Misalli Büyük Türkçe Sözlük’te Halk: 1- Bir milleti meydana getiren insan toplulukları, 2-Aynı ülkede, aynı devlete bağlı vatandaşların tamamı, 3- Aynı yerde bulunan kimseler (Mahalle halkı, vapur halkı, ev halkı gibi), 4- Belli bir bölgede yaşayan kimseler (Batı Anadolu halkı gibi), 5- Bir milletin aydın tabakası ve devlet yöneticileri dışında kalan kısmı; ahâli, 6- Kalabalık, güruh, 7- İnsanlar. 

Ötüken Türkçe Sözlük’te Halk: 1- İnsan, insan soyu, 2- Bir arada yaşayan insan topluluğu, 3- Bir ülkede yaşayan aynı uyruktan olan insan topluluğu, 4- Belli bir bölgede yaşayan küçük topluluk, 7- Bir olay veya değişik sebeplerle bir yerde birikmiş insanlar topluluğu; ahâli 

Diğer 2 kaynakta halk kelimesinin karşılıkları; İnsanlar, insanlık topluluğu, bütün herkes, kalabalık, bir ülkede yaşayan çeşitli milletlerden olan insan topluluğu, ahali, insanlardan bir bölük… şeklinde veriliyor. 

Görüldüğü gibi halk kelimesi ile kast edilen insanlar arasında; dil, din, târih, sanat, töre, dünya görüşü ve ülkü birliği gibi kavramlara yer verilmemektedir. Aynı dili konuşma, aynı kökten gelme şartı da aranmamaktadır. O halde halk kelimesi; bir futbol maçını veya spor müsabakasını, bir tiyatro eserini, bir filmi seyretmek için bir araya gelmiş ve aralarında derin bağlar bulunmayan insanlar topluluğunu ifâde etmek için kullanılmaktadır. 

Bu bilgilerin ışığında; ‘Türk halkı’, ‘Türkiye halkı’, ‘Kıbrıs halkı’ gibi isimlendirmeler, kasıtlıdır veya en iyimser değerlendirme ile hatâlıdır. 

Sovyetler Birliği döneminde; Rus idareciler, yönetimi altında tuttukları Türkler için kasıtlı olarak ‘Türk milleti’ kavramını kullanmıyor, ‘Sovyet halkı’ diyordu. Onlar biliyorlardı: ‘halk’, ‘millet’ olma vasfını kazanamamış insanlar topluluğudur. Yine biliyorlardı: ‘Millet’ vasfını kazanamamış insanlarda ‘vatan’, ‘bağımsızlık’, ‘hürriyet’ ve ‘devlet’  kavramları da gelişemez.

Biz, ‘Türk halkı’ değil, ‘Türk Milleti’yiz. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kıbrıs, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan bağımsız devletlerinde; Doğu Türkistan’da, Kırım’da, Rusya Federasyonu’nda, Balkanlarda, Batı Trakya’da ve Rumeli’nde yaşayan soydaşlarımızla; Irak, İran ve Suriye Türkleriyle ve de Ahıskalı-Doğu Türkistanlı Türklerle birlikte 300.000.000 nüfuslu büyük bir Türk ailesjyiz.   

SAĞLIK BAHİSLERİ

DİYABET NEDİR?

Şekeri düzenleyen insülin hormonu, yeterli seviyede salgılanmadığında, salgılanan insülin, hücreler tarafından kullanılamadığında oluşan ve hayat boyu devam eden kronik bir hastalıktır.

Pankreastaki insülin eksikliği sebebiyle veya yeterli oranda üretilememesi neticesinde ortaya çıkan diyabet, kontrol altına alınması gereken metabolik bir bozukluktur. Aynı zamanda diyabet, kişinin şekerli maddeleri sindirme gücünü elinden alıp, kan şekerini yükseltir.

Amerikanan Diyabet Derneği'nin verilerine göre: Diyabet insülin eksikliği, insülin bozukluğu veya bunların her ikisi sebebiyle kan şekerini yükselten metabolik hastalık grubunda yer alır. Diyabet sebebiyle hastanelerde yatan hastaların sayısı diğer hastalara oranla iki kat daha fazladır. Diyabet hastalarının sağlık harcamaları, bakımı ve tedavisi bütün dünyada yıllık 174.000.000 dolardan fazladır. 

Yüzyılın hastalıklarından biri olan diyabet veya diğer adıyla şeker hastalığı, sanayi toplumları arasında en yaygın hastalıklardan biridir. Obezite ve tiroid hastalıklarından sonra, dünyada üçüncü olarak en sık görülen metabolik hastalık diyebettir.

Diyabet, kandaki şeker seviyesi sistematik bir dengede olmadığında meydana gelen bir hastalıktır. Bu hastalık ortaya çıktığında, insülin salgılanamaz veya yeterli miktarda üretilemez ve buna bağlı olarak da her zaman açlık hissedilir. Bununla birlikte idrarda ve kanda, vücudun enerjiye dönüştüremediği çok miktarda şeker ortaya çıkar.

Bu hastalık genellikle halsizlik, aşırı susuzluk, sık idrara çıkma ihtiyacı, zayıflama ve kas kaybı gibi belirtilere sahiptir. Bâzen mide bulantısı ve kusma da görülür. Eğer tedavi edilmezse bir sonraki aşamada baş dönmesi, titreme, baygınlık ve zayıf düşme görülebilir. Bazı diyabet hastalarında bu belirtilerinden herhangi birisinin görülmediği de olabilir.

İnsülin, şekeri hücrelere ileten ve enerji sağlayan bir hormondur. Bir anahtar gibi hareket eder ve şeker moleküllerini kandan hücrelere aktarır. İnsülin yetersizliğinde kan şekeri seviyesi yükselir ve şeker enerji üretmek için hücreye giremez ve hücrelerin etrafında fazla miktarda şeker birikir. Şeker hücreye giremediği için hücreler bir nevi acıkır ve enerjisi düşer. Bu nedenle de hasta bu durumu telafi edebilmek için sık sık yeme eğiliminde olur. 

Kan şekerinin aşırı yükselmesiyle şeker, böbrekler yoluyla idrara ulaşır. Bu sık sık idrara çıkmayı ve fazla miktarda sıvı tüketmeyi gerektirir. Sık yeme-içme ve sürekli idrara çıkma diyabetin başlıca problemlerindendir.

 Diyabet Teşhisinde Yapılacak Testler

1-Açlık Kan Şekeri Ölçümü:

Açlık kan şekerinin bir kez ölçümüyle diyabet teşhisi konulamayabilir. Açlık kan şekeri ölçümü için kişi 8 saatlik bir açlıktan sonra kahvaltı yapmadan kan örneği verir. Açlık kan şekerinin 100-110 mg/dl altında olması gerekir. 126 mg/ : üzerinde ise Oral Glukoz Tolerans Testi (OGTT) yapılır.

2-Glukoz Tolerans Testi (OGTT)

İçeriğinde 75 gram glikoz bulunan sıvı alınır. 2 saat beklenir. Süre sonunda Crai Glukoz Tolerans Testi (OGTT) nden elde edilen kan şekeri ölçüm sonucu 200 mg/dl üzerindeyse tip 2 diyabet teşhisi konur.

 3-İdrar Testi

Diyabet belirtileri ortaya çıktığında idrarda çok miktarda glikoz görülür ve bu fazlalık vücuttan idrar yoluyla atılır. İdrarda bulunan glikoz testi daha az öneme sahip olup, diyabet teşhisinde her zaman yardımcı olmayabilir.

 Diyabet Belirtileri

Karbonhidrat tüketiminden sonra pankreasta hızla salgılanması gereken insülin hormonundaki aksaklıklar, diyabet oluşumuna sebep olur. Hastalığın ilerlemesiyle insülin salınımı zayıflar ve kan şekerinin daha fazla yükselmesine yol açar. Kan şekerinin yükselmesi hastalığın belirtilerini ortaya çıkarır. Diyabetin yaygın görülen belirtileri şunlardır:

1-Yorgunluk: Diyabet kontrol altına tutulmazsa, vücut kendisi için gerekli olan enerjiyi glikozdan alırken yorgunluk, halsizlik gibi problemlerle karşılaşabilir.

2-Fazla sıvı ve sık idrar: Diyabet hastaları sağlıklı insanlara göre daha fazla susuzluk hisseder ve daha sık idrara çıkarlar. Bunun sonucunda da vücuttan atılan suyu yerine koymak için bol bol su içerler ve kısır döngülü bir süreç başlar.

3-Sürekli açlık: Kan dolaşımındaki glikoz ne kadar fazla olsa da hücre içine giremediğinden dolayı hücreler bir nevi acıkır ve enerjiye ihtiyaç duyar. Pek çok kişide sürekli açlık durumu görülür ve daima daha fazla yeme eğilimi gösterirler.

Sebepsiz kilo kaybı: Kanda glikoz yükseldiğinde boşaltım sistemine doğru hareket eder. Boşaltım yoluyla atılan glikoz ise kalori (enerji) kaybettirir.

El ve ayaklarda hissizlik/karıncalanma: Bu belirti kan şekerinin yükselmesine bağlı olarak sinirlerin de zarar gördüğünün bir işâretidir.

Bulanık görme: Eğer kan şekeri yüksekliği birkaç gün devam ederse göz merceği şişer. Bu durum net görmeyi daha da zorlaştırır.

Geç iyileşen yara veya kesikler nedeniyle tekrarlayan enfeksiyonlar: Enfeksiyona sebep olan mantar ve bakteriler, şekerin yükselmesi durumunda daha iyi büyür ve yayılırlar. Yüksek kan şekeri seviyesinde bağışıklık sistemi düzgün çalışamaz.

Bu belirtiler oluştuğunda doktora danışılmalıdır. Bâzen bu belirtiler açıkça görülmeyebilir. Kan dolaşımındaki bozukluklar, böbrek hastalıkları ve doğum kaynaklı olabilecek komplikasyonlara da dikkat edilmelidir.

Ali Polat: Tatlı Düşmanla Başa Çıkma Yolları. İstanbul 2020