ALİ DAYI’DAKİ SIRLAR!...
Merhum, Ali Dayı( Ali Yılmaz), zaman zaman, benim Tekâmül okuttuğum, Zeytinburnu, Taşcami’i Kur’ân Kursumuzu teşrif eder, talebe arasına oturur, boynunu büker, derin bir tefekkür içiinde dersimizi sonuna kadar ta’kip ederdi. “ Mustafa! Dersi ta’kip ederken, Hazreti Üstaz’ımızın huzurunda bulunduğum anlaürın feyzini huzurunu alıyorum. Başka hiçbir yerde ve hiçbir zaman, bu feyzi,nuru ve huzuru bulamıyorum, izin ver , zaman zaman, geleyim, ders Halkanıza ben de katılayım. Fırsat buldukça Kasımpaşa Büyükpiyalepaşa Kursu’na da gidiyor, Hüseyn’in ( Hüseyin Kaplan’ın) ders’lerini de ta’kip ediyorum. “ Ali Dayı, her zaman Teşrifinizden ben ve talebe arakadaşlarım, dernek mensuplarımız şeref duyarız, sizin hikmetli sözlerinizden, zaman zaman, yaptığnız, latîf, latîfe’lerinizden müstefid oluyoruz. Diğer günler, kendisini, Zeytinburnu, Banliyö tren İstasyonuna kadar geiçirir, uğurlardık. Gece misafirimiz ol! Diyemezdik,çünkü oaha önceki sohbetlerimiezde öğrenmiştik, Aliu Dayı her şart aytında nöbet yerini terk etmezdi, nöbetine dönecekti.
Perşembe günü ise, ders bittikten sonra, ikindi namazını kılar, beraberce, Halkalı-Sirkeci Banliyö trenine Zeytinburnu İstasyonundan biner, Sirkeci’ye kadar giderdik.Bir şey dikkatimi çekmeye başladı, Tren, Cankurtaran İstasyonundan hareket edip, son istasyoın Sirekiciye doğru giderken, Sarayburnu Parkıa’nın tam hizasında, Ali Dayı, bizim duyacağımız bes bir sesle, Ahzâb Sûresi’nin, 33/ 61. Âyetini, ki, Meâl-i âlisi şudur, “ Onlar, la’nete uğramışlardır. Nerede ele geçirilirilerse, tutulurlar ve öldürülüler.” Okuyordu. Önceleri , herhangi bir ma’na veremezken, sonradan anladım ki, Sarayburnunda, İstanbul’a dikilen ilk heykellerdean birisi var,-Sizler de ne demek istediğimi anlamış olmalısınız .-
Sirkeci’den Galata Körüsüne geçtik. O yıllarda Eminönü Meydanındaki Vapur İskeleleri yoktu. Kadıköyü, Üsküdar, Boğaz hatları ve Haliç vapurları Galata Köprüsündeki iskelelerden hareket ederdi. Üsktdar Vapuru’na bindik.O yıllarda, vapurların alt- kapalıbölümlerinde yoğun sigara içildiği için sigara dumanından zehirlenmemek için kış aylarında bile üstü ve yanları açık ön güvertede, ya da yanları açık arka güvertede seyahat ederdik.Ben, ön güverteye doğru hareket ederken, Ali Dayı, “ arka güverteye çıkalım,” dedi, çıktık, tahta sıralara oturduk, vapur hareket etti. Ali Dayı’dan günün ilk dersi, ne de olsa, tecrübe konuşuyor. Ali Dayı uzun yıllar, Uzakyol Gemi adamı olarak çalışmış, dünyada görmediği memleket, uğramadığı liman bırakmamıştı. Derin tecrübesiyle, Bak a Mustafa! Gemiler,( teknelear), küçük büyük fark etmez, eğer yandan şiddetli daygaya ma’ruz kalarak alaborda olup batmamış ise, umûmiyyetle önden batar. Tekne en alt bölüm sintineden su almaya başlamışsa veya bir başka sebeble batmaya başlamışsa, batış müddeti yaklaşık, dört saattir. Eğer, arka güverte iseniz, kurtulma şansınız daha kuvvetlidir. Zirâ, Kaptan Zâten, gemi batmaya başladığında, imdat çağrısıhda bulunmuştur. Bu dört saat zarfında, civardaki seyir halindeki bir başka tekne( gemi) tarafından kurarılma ihtimaliniz, her zaman daha yüksektir. Bu bakımdan tavsiyem, Deniz yolculuğu uzun veya kısa fark etmez, daima tehlikelerle doludur. Tedbirli olmakta fayda vardır. Öncelikle, ma’nevi tedbir.
“ Nihayet emrimiz geldiğinde ve tandır kaynağında şöyle dedik: “ Gemi’nin içine her birinden ikişer cift, aleyhinde hüküm verilymiş o5lan dışında aileni ve iman edenleri bindir! “ Onunla beraber çok az kişi iman etmişti. ( Nuh aleyhisselâm, şşöyle dedi:) Ona binin, onun gitmesi ve durması Allah’ın ismiyledir. Şüphesiz Rabbim, çok bağışlayan, çok acıyandır.” ( HÛD/ 11 / 40,41)
Asıl harfleriyle,” Bismi’llâhi Mecrâhâ ve Mürsâhâ inne Rabbî le’ Gafûrur- Rahîm,” Gemiye binerken,veya herhangi bir Hava ve Kara vasıtasında seyahat etmek isterken, binmeden veya bindiktensonra, böylece Besmele çekilmelidir.İlâveten, “ Bismi’llâhİ la Yadurru ma’a’smihi şeyün fi’larzı velâ Fi’s-Semâ ve Hüve’s- Semîu’l-Alîm” ( Allah’ın adıyla, Allah’ınismiyle berabeer yerde ve göklerde hiç bir şey zarar veremez. Şüphesiz, Allah, hakkıyla işiten ve hakkıyla bilendir.) Zahirî tedbir ise mümükün olduğunca gemilerin arka kısımlarına ve bilhassa, arka güvertede seyahat etmektir.
Gemi Üsküdara’a doğru, Boğazın serin sularında sakin sakien seyr ederken, Üsküdar iskelesine yanaşmak üzereyken gemi’nin Tennuru birden harlandı, uskuru etrafa köpükler savurmaya başladı. Ali Dayı, Bak,a , Mustafa! Gemi normay seyrinde iken, Nakşibendiyye Tarikatinden, İskele’eye yanaşırken,Tarikati Kadiriyye’den oluyor. Bilindiği gibi,Nakşibendiyye Tarikati Zikr-i Hafî gizli zikir yoludur. Zâkir, mürid, dilini üst damağına yapıştırır, lisaniyle= diliyle değil,kalbiyle Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını müste’cmî’ Lafza-i Celali “ Allah,” Lafzını kalbiyle zikreder, başkaları bundan haberdar bile olmazlar.Ama, Tarikat-i Kâdiriyye, Zikr-i Celî Yolu, kaville zahiren, Kelime-i Tevhid, “ Nefy-ü İsbat,”= Lâ İlâhe i’lle’llâH,” zikridir.
Ehl-i İrfan konuşuyor: öyle ya, “ Yedi gök, yeryüzü ve onlarda bulunan akıllılar, O’nu tesbih edip durmaktadırlar. Hattâ hiç bir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tesbih etmesin! Ancak siz, onların bu tesbihlerini anlamazsınız. Şüphesiz O, çok şefkatli, çok bağışlayıcıdır.” ( İsra /17 /44)
Akıl sahipleri, melekler, insanlar, cin’ler Allah’ı hem zikrederler, hem de tesbih ederler. Akıl sahibi olmayan, behâiem, kuşlar, ruh ve hayat sahibi olanlar, yalnız tesbih ederler.Cemadat dahil, nücum, ecram-i Sema, felekiyyet, göklerde ve yerde ve bunların arasında hher neki varsa, Liusan-ı haliyle Allah’ı tesbih ederler...