Sayın Başbakan’ın geçen haftaki konuşma ve açıklamalarına bakarsak Türkiye çoktan düzlüğe çıkmış, mutlu mesut büyümeye devam ediyor da biz farkında değiliz sanırsınız.
Sayın Başbakan binlerce kişi  önünde ne diyor? 
“428 Milyon dolar IMF borcu ödedik ve artık IMF’ye borcumuz sıfırlandı”.
Yani bunu yalnız biz başarabildik, gururu da bu hükümete aittir demek istedi!
İlk bakışta haklı görünebilir de..
Acaba madalyonun diğer yüzü de böyle mi?
Çünkü Sayın Başbakan’ın IMF’e  hiç borcumuz kalmadı açıklamasını yaptığı gün itibariyle bakın tablo nasıldı:
IMF’ye ödenen son taksit 426 MİLYON dolardı ama aynı tarihte Türkiye’nin iç ve dış borç stoku toplam 550 MİLYAR dolara ulaşmış idi... 
Kısa vadeli borçları yani 12 ay içinde ödenmesi gereken toplam borç 151 Milyar dolar. Buna bir de Dış ticaret açığından doğan asgari 67 Milyar doları da eklersek toplam kısa vadeli borcumuz 218 milyar dolar civarında.
Peki bir yıl içinde bulunması gereken 220 milyar dolarlık fona karşılık Merkez Bankası rezervlerinde sadece 127 milyar dolar bulunduğunu yok mu sayalım?
Üstelik bu rezervin 21 Haziran 2013 itibariyle 65 Milyar dolarlık bölümü bankaların Mevduat Munzam karşılığı yani “emanet” para olduğunu, 20 milyar doların Altın ve 7 milyar doların da İşci Dövizi olduğunu unutmayalım.
Bu durumda kalan 32 Milyar dolar Merkez Bankası’nın gerçekten kullanabileceği kendi rezervi oluyor.
Başbakan IMF borcunun sıfırlanmasını büyük bir övünç meselesi gibi ağdalı dille anlatırken Ülkenin Cumhuriyet tarihinin en büyük borç batağında olduğundan ise hiç bahsetmedi.
“Usta” bu büyük tehlikeden hiç sözetmeden direkt “sollamayı” daha uygun buldu!
Ya her doğan bebeğin ortalama 9 bin dolar borçla doğduğunu?
Nasıl bahsetsin ki?
Tablonun izahı neredeyse imkansız.
Kabul etmek gerek çok zor bir durum bir Başbakan için.
Görünen o ki ekonomide dengeler ciddi oranda sarsılmış durumda.
Nasıl sarsılmasın, üretim ve üretime yönelik yatırımın olmadığı bir ülkenin zenginleştiği görülmemiştir ki. 
Büyüme yüzde 4.4 olsa da bu nufus artış hızı, yüksek cari açık ve yüksek dış borç oranına bir de büyümesi dışarıdan gelecek sıcak paraya dayalı ekonomide %4.4 oranında büyüme çok düşük kalacaktır.
Sağlıklı ve dengeli büyüme için üretim ve yatırımların ülkenin kendi tasarrufları ile yapılması temel prensiptir.
Oysa AKP Hükümeti öncesinde GSYH’ye oranı %20’nin altına düşmeyen yurtiçi tasarrufları, 2013’te %13.4’e kadar düşmüş bulunuyor.
Bu tasarruf oranıyla ülke büyümesi ve zenginleşmesinden sözetmek sadece hayalcilik olur.
Şimdi bir de Dış Ticaret değerlerimize bakalım:
Son altı aydaki performansta 88 milyar dolarlık ihracata karşın 148 milyar dolarlık ithalat var.
Yani ciddi bir dış ticaret açığı kesintisiz devam ediyor..
Açığın kapatılması olanaksız zira ihracat mallarının bile içinde %70’lere varan ithal girdisi var.
Bu durumda ara mal ithali ihracatın olmazsa olmazı konumunda ve devam etmek zorunda.
Sonuç nedir peki?
İhracatla birlikte çok daha fazla oranda ithalata devam ve tabi ki dış ticaret açığında da artışa devam. 
Şunu söylemek artık kaçınılmaz:
AKP iktidarı başaramadıklarını çeşitli yöntemlerle unutturmak ve gizlemeye çalışırken ki- bunda büyük başarı sağlamıştır- ekonomide tablo işte bu tehlikeli noktaya  kadar geldi.
Ama artık tablo o kadar belirgin ki “masallarla narkozla “geçiştirilecek gibi değil.
Sayın Başbakan’a tavsiyemiz;
Lütfen rakamlara takla attırarak hayali “ekonomi masalları” anlatmayı bir kenara koyun.
Onbir yıldır ihmal ettiğiniz üretim ve istihdama yönelik yatırımlara acilen el atın.
Açlık ve yoksulluk sınırı altında  yaşayan milyonlarca dar gelirlinin, ayın onbeşini zor getiren emeklinin ve milyonlarca diplomalı diplomasız işsizin sorunlarını başka bir yöntemle çözemezsiniz.
İstihdama yönelik, katma değeri yüksek ürünler başta olmak üzere Üretim Yatırımları.
Tüm yurtta, planlı ve hızlı ...
Tek çıkış yolu budur.
Bizden  hatırlatması !