"Arkadaşlar bizim Avrupa ile aramızda bir asırlık fark var" dediğimde bana biraz abarttığımı söylemişlerdi!

İTÜ Dış İlişkiler Müdürlüğünde çalıştığım yıllarda, birçok ulusal ve uluslararası bilimsel kongre, konferans ve seminerler yapılıyordu. Bu organizasyonda rektörlük adına bizler ön plandaydık. Konuşmacıları kürsüye ben bizzat davet ediyordum. İşte bunlardan biri olan "Türk-Alman Teknik İşbirliği Kongresi"nde Alman bilim adamlarından biri Berlin Metrosundan bahsediyor ve ta bir asır öncelerine gidiyor. İçinde bulunduğumuz zaman ise 1977-78. Tercümanın yanında duyduklarım beni hem heyecanlandırdı ve hem de derinden yaraladı. O psikolojik halimle arkadaşlara bu serzenişte bulunmuştum!

Demek adamlar yukarıdan zembil ile inip bugünlere gelmediler! Çok sağlam ve köklü bir sosyal-ekonomik yapıları var. Böyle olmasa 2 savaş geçirmiş ama bugün hala Avrupa'nın lokomatifi olurlarmıydı? Bir de bize bak! 6-7 asır dünya sahnesinde koca İmparatorluktan bize kala kala her tarafı işgal altında bir avuç toprak ve bitik-yoksul, yılgın halk...

Bugün at gözlüğü takıp da hala TC kurucularına en yakışıksız sözlerle etmediklerini bırakmayan acınası insanlara gerçekten üzülüyorum. Dünü bilmeyen bu kişiler neden biraz okuyup araştırmazlar ki!

Bundan sadece yarım asır öncesini Yaşar Kemal, "Taş Çatlasa" kitabında toplumuzun 60 ihtilali yıllarını çok iyi anlatıyor: "Halkımız utanılacak bir sefalet içinde.Utanılacak bir gerilik içinde, utanılacak bir cehalet içinde. Bir ekmeğe, kuru bir ekmeğe muhtaç insanlar memleketidir Türkiye. Bu gerçeği inkar edenin Allah belasını versin."

Okudukça hayretler içerisinde kalıp, şöyle günümüze bakınca fazla bir şeyin değişmediğini apaçık görüyorsunuz! Köprü ve duble otobanlar bizim kültürel gelişmemizi tetikleyici birer unsur olabilir mi hiç? Büyük usta Yaşar Kemal, bugünü bile ta o zamandan görüp çok yerinde tespitlerde bulunmuş adeta.Örneğin, Köy Enstitülerin kapatılmasının ardından, halkın aydınlanmasını engelleyen kaynağı ise bakın nasıl anlatıyor:

"Perişanız. Yokluk içinde, gerilik içindeyiz. Bunun bir tek büyük sebebi var, o da gericilerin çelmesi. Bunlar büyük soyguncularla birlik olarak halkın soyulmasına araç olanlardır. Bunlar din örtüsüne bürünmüş sömürücülerdir. Bunlar dindar değil, tam aksine din düşmanıdırlar. Şu koca Anadolu, her geride kalmış memleket gibi bir hurafeler yatağıdır. Din adına inanılmayacak kadar korkunç yolsuzluklar olmuştur. Oluyor. Şeyhler, mollalar, hocalar, hoca kılıklılar, ipten kazıktan kurtulmuş cingözler, sahtekarlar... karlı iş olduğu için çoğu zaman din adamı kılığındadırlar. Bal gibi de el üstünde tutulurlar. Bunlar, memlekete gelecek her yeniliğe karşıdırlar. Onları besleyen ekmek geriliktir."

Ne acıdır ki yaşadığımız son seçim bile bize hala o anlatılan yarım asır öncesi durulan noktanın aynı nokta olduğudur. Demokrasi gibi dinin de bir araç olarak kullanılması, özlenen bu açığı kapatmayı bir tarafa bırakalım, bizatihi söz konusu açığın daha da açılacağına delalettir.