Zenginlik, itibar ve gördü birbirinden farklı kavramlar… Onları birbirine karıştırınca ortaya bir takım gariplikler, ibretlik sosyolojik olaylar çıkıyor.

Yalnız bizde mi?

Belki de az gelişmiş ülkelerin kaderi böyle diye düşünüyorum.

Dünyanın çoğu ülkesinde davranış farklarının oluşturduğu karmaşayı hep birlikte görüyoruz. Bazen şaşıyor, bazen alkışlıyor, bazen de gösteriş meraklıların adına seviniyoruz.

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum;  Geçtiğimiz günlerde dünya medyasının gündemine Hindistan’daki bir düğün şöleni oturmuştu. Ülkenin en zengin adamı oğlunun düğünü için bir servet harcamaya başlamış…  Daha önce de kızının düğünü için 100 milyon dolar harcadığı söylenmişti. Bu kez oğlunun Temmuzda günlerce sürecek düğünü için kesenin ağzını açmış; düğün öncesi düzenlediği partide Rihenna isimli şarkıcıya 10 milyon dolar karşılığında sahne aldırmış… Dünyanın zenginleri, sinemanın ünlüleri ve siyasilerin davet edildiği magazin haberleri arasında yer aldı.Bu arada Hindistanın fakir  halkına  yemekler verilecekmiş… Oysa Hindistan’da zenginin yanı sıra sefaletin de hüküm sürdüğü biliniyor.

Kime kimsenin kazancını nasıl harcayacağına, nasıl para dağıtacağını, itibar için neler yapacağına karışamaz. Bizde meşhur bir söz vardır; zenginin parası züğürdün çenesini yorar diye…

Bizimkisi de o hesap…

Bizim toplum biraz gariptir; kendisinin parası, malı mülkü, son model arabası yoktur ama olanların zenginliğinden, har vurup harman savurmasından mutluluk duyar. Bu gün ne yiyeceğini düşünürken yemediklerini pişiren programları zevkle izler, izledikçe de kendi yemiş gibi olur.  Televizyon dizilerindeki büyük para harcayanları izleyince kendisi harcamış gibi zevkten dört köşe olur!.

Geçmişte aşağıdakiler yukarıdakiler gibi bir televizyon dizisi vardı. Bir binanın üst katında zevki sefa içerisin bir aile alt katında da onların hizmetkârları yaşardı. Üst kattakilerin alttakilerin sıkıntılarından sorunlarından haberleri bile yoktu. Alttakiler ise bütün sıkıntılarına rağmen üst kattakilerin mutluluğundan kendilerine pay çıkarıp zevk duyarlardı.

Gerçekte sosyolojik bir olgu...

Bazen televizyonlarda ve sosyal medyada öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki; yok artık bu kadar da olmaz diyoruz. Sonra da yok dediğimizin pek ala olduğunu görüyoruz.

Medya da paylaşılan bazı olaylarla karşılaşınca; görgüsüzlüğün veya itibarın nasıl birbirine karıştığını görüyoruz.  Kaynağı belli olmadan zenginleşenler görgüsüzlükleri sergilerken bazıları da onları alkışlıyor…

Böyle olunca da  birden zenginleşen ve görgüsüzlerden oluşan bir toplum ortaya çıktı. Onlara sorarsanız “Allah yürü ya kumlum dedi” derler.

Bir zamanlar nereden buldun diye bir kanun vardı,  yakınlarda yürürlükten kaldırılmıştı.

Dünyada olsun bizde olsun bütün bunların arkasında görgüsüzlüğün payı olduğu var mı?

Bence tartışılacak bir konu olmalı. Sözlükler toplum içerisinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik kuralları diye görgüyü tanımlanmış. Görgüsüzlük ise görgüsü olmayanlar için kullanılmış. Rüküş ise görgüsüzlüğün bir başka şekli olup; giyimi, süsleniş biçimi gülünç olanlar için söylenmiş... Görgü konusunda; eskiden Adab-ı Muaşeret, günümüzde görgü denilen pek çok kitap yazılmıştı. Anlaşılan toplum olarak görgülü olduğumuzdan (!) satışı çok az olan bu kitapları çoğu kişi okumak istemiyor.

Toplumun zengin kesimlerinin şatafat ve gösteriş merakı yeni bir şey değildir. Osmanlı Saraylarında, Rus devrimi öncesi Romanof sülalesi başta olmak üzere Avrupa’nın pek çok krallarında buna benzer görüntüler vardı.  Sonra o şatafat ve görgüsüzlükten eser kalmadı. Anlaşılan emekle kazanılmayan para böylesine har vurup harman savrulmuş olmalı…

Yakın tarihimizde benzeri görüntülere şahit olmuştuk. Yıldız Sarayının Has Bahçesinde papatyalar denilen, dönemin iş adamlarının hanımları şatafatlı görüntüler sergilemişlerdi. Lale devrinin özentisiyle kaplumbağaların sırtlarına yanan mumlar yerleştirilmiş, kendileri de Osmanlı saray giysileri, kaftanları içerisinde görüntüler sergilemişlerdi. Sonra ne oldu; devir devran değişti, o dönemin iş adamlarının, prenslerini isimleri bile unutuldu.

Bir zamanların ABD’nin yeri dolmayan Başkanlarından Franklin Roosevelt bakın ne kadar güzel söylemiş;

“Tecrübesiz insanlar, her türlü sorunlarını parayla çözeceklerini sanırlar.”