NİKAH AKDİ, ELBETTEKİ  DÎNΠ  BİR  AKİT’DİR!

Nikah akdi, eğer dinî  bir akid olmasaydı,Kemalist devrimler arasında gösterilen, “ Evlenme akdinin, Belediye me’muru önünde yapılacağına dair, 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk  kanunu medenisi,ki, - Türk Kanunu medenisi dedikleri kanunun, Türklerle,müslümanlarla uzaktan- yakından herhangi bir alaka ve münasebeti yoktur. Türk kanununu Medenisi dedikleri, İsvicre Medenî  kanunu      kelimesi bile değiştirilmeden, herhangi bir yorum,tefsir meşruhat ilave edilmeden aynen kabul edilen bir kanundur.Halen mer’î  olan, Anayasa’nın 174. Maddesiyle   değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez, 8 devrim kanunu arasında sayılmıştır.

NİKAH AKDİNİN ŞART’LARI:

Evlenme akdi ile alakalı dört nevi şart vardır; Akdin vücuda gelmesini te’min eden şartlara “ in’ikad” sahih ve mu’teber olmasını te’min eden şartlara “sıhhat”, yapıldığı andan i’tibaren başka bir hususa muhtaç olmaksızın geçerli olmasını te’min eden şartlara “ nefâz” ve nikahın devamını sağlayarak fesih dâ’vasına  imkân vermeyen şartlara da “ lüzum” şartları denilmektedir.

İn’ikad şartları:

Evlenme akdinin vücudu ve hüküm ifade edebilmesi şu altı şartın bulunmasına bağlıdır:

İcab ve kabul’ün ( karşılıklı olarak kabul ettim,demelearinin) her cihetten aynı unsurlar  ve uyuşması, mesela icabı yapan, “ Seni şu kadar miktar  mehir mukabilinde nikahladım,” der. Muhatabı da söylediğin üzçere ben de kabul ettim,” derse akid tamamdır( müü’akiddir) icabı yapan ile kabul eden başka isim veya mehir zikrederlerse bu şart yerine gelmemiş olur.

             İcab ile kabulün aynı yer ve  zamanda  olması, icab yapıldıktan sonra mesela mehrin miktarı üzerinde uzun zaman tartışma olabilir ve sonunda kabul edilirse akid tamamdır. İmam-ı Şâfî’î’ye göre kabul hemen icabı ta’kip edecektir.

Akid yapanların biribirlerinin söylediklerini işitip anlaması.

              İcabdan sonra ve kabulden önce icabı iptal eden bir durumun meydana gelmemesi, mesela icabı yapanın vazgecmesi veya iki taraftan birinin o anda cinnet geçirmesi in’ikada manidir.

Tarafların asalet, vekalet velâyet yollarından birisi bakımından evlenme veya evlendirme ehliyetini haiz olması.

              Evlenecek kadın müslüman iken erkeğin gayr-i müslim olmaması.

Nikah’ta sıhhat şartları:

              Evlenme akdinin sahih olaabilmesi  fukaha üç şart tesbit etmişlerdir.

Evlenme manilerinin bulunmaması,Nikah sırasında velinin bulunması

Şahid’ler veya ilân...  Bir taraftan evliliğin zinadan ayrılması diğer taraftan gerektiğindei karşılıklı hakların isbatını te’min gibi faydalarından dolayı hemen bütün hukuk sistemleri şahid veya ilan şartı üzerinde durmuş, evlililiğin gizli kalmamasını te’min edecek tedbirler almıştır. İslâm hukukunda mezhepler evlenmenin iki kişi arasında gizlice yapılmış olmaması şartında birleşmiştir. İçtihad farkları aleniyyetin vasıtaları üzerinde meydana gelmiştir.

İmam-ı Malik’e göre akid esnasında şahidlerin bulunması şart olmayıp fi’îlΠ evlilikten( birleşmeden önce ilân şarttır. İki şahid huzurunda taraflar akid yapsalar ve şahidlerden de akdi gizli tutmalarını isteseler bu mezheplere göre nikah sahih değildir. Yine Malikî’lerden, Yahyâ bin Yahyâ’ya göre nikah sahihtir, fakat şahid’lere ilân etmeleri emr’edilir.

Akid esnasında şahid’lerin bulunmasını şart telakkî  eden, mezhepler de aranan vasıflardan ikisi dışında farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.

İttifak edilen iki vasıf.(1) Akıl, Akıl hastalarının. Ruh sağlığı bozuk olanların şahid’liği mu’teber değildir.

(2) Büluğ. Bu çağa gelmemiş çocuklar evlilik gibi önemli bir akde şahid olamazlar, şahidlik edemezler.

İhtilaf edilen vasıflar:

            •          Erkeklik: Şâfi’î, Mâlik ve ibn-i Hanbel kısasta ve diğer şer’î  cezalarda( Hudûd)  olduğu gibi, nikahta da şahidlerin erkek olmasını şart koşarken bu mevzuda varid olan hadislerde geçen, “Şahideyn”  vb. İfadeler ile nikahın önemi karşısında kadınların za’fını göz önüne almışlardır

İmam-ı A’zam, Ebû  Hanife “ İki erkek veya bir erkek ile iki kadın” snisabını kabul etmiş, bu nisabı veren ayetin yalnız mali mevzulara değil nikaha da şamil olduğunu içtihad etmiştir.

            •          Hürriuyet, Ahmed bin Hanbel dışındaki müçtehidlere göre şahidler köle olmayacaklardır. İbn-i Hanbel bu şartı kabul etmemiş, “ kitap ve sünnette böyle bir kayıd olmadığı gibi şehadetleri için herhangi bir mani de yoktur,” demiştir,

            •          Adalet, burada  adaletten maksad İslâmî bakımdan iyi ahlak sahibi olmaktır, böyle olmayana “ fasık” ve “Macin” denir. İmam-ı Şâfi’î  bunu şahid’de ararken, Ebû  Hanife,” velâyet ehliyetini taşıyan kişi şahid de olur,” demiştir. Fısk ise velâyete mani değildir.

            •          Müslüman olmak: İki tarafın müslüman olduğu bir evlenmede şahid’lerin müslüman olmasının gerekli bulunduğunda bütün müçtehidlerin, mezheplerin ittifakı vardır. İki taraf  veya yalnız kadın ehl-i Kitap olunca şahid’lerin de ehl-i Kitaptan olabileceğini Ebû Hanife kabul etmiş, Şâfi’î’ler ise yine müslüman olması gerektiğini ileri sürmüşlerdir

            •          Ekseriyyete göre görme kabiliyyeti şart olmayıp, işitme ve idrak anlama kabiliyyeti şarttır.

            •          Şahid’ler,  tarafların  usûl ve füru’dan( soy bağından yukarı ve aşağıya doğru akraba) hısımları olabilir. Hanefî ve Şâfi’î’ler bu noktada ihtilaf etmemişlerdir...