Merhum, Ahmed Hamdi Akseki, 03 Mart 1924’ çıkarılan bir kanun ile, medreseler kapatılıp, Şer’iyye ve Evkâf Vekaleti lağvedilip, yerine, Vakıflar Umum Müdürlüğü ile, Diyanet İşleri Reisliği te’sis edilince, Diyanet  İşleri  Reisliği,müşâvere Hey’eti azalığına  seçilmişti.Ahmed Hamdi Akseki,  1924 yılında, Diyanet İşleri Reisliği, Müşavere Hey’etine getirildiğinde artık olgunluk yaşındaydı, kırkına merdiven dayamış 37 yaşına ulaxmıştı. Gençlik hevesi, heyecanı geçmiş, hislerinin değil, artık kalbinin, ruhunun,derunu’nun, insaf ve vicdanının sesini dinleme zamanı gelmişti.Platonik aşk ile meftunu olduğu, Mısır’lı masonlar Cemaleddin-i Efgânî, Muhammed Abduh, Ferid Vecdi ve M. Reşid Rıza’ların Yüce İblâm Dini’ni bid’at ve hurafelerden arındırmak değil,aksine, Ehl-i Salîp devletler, Dünya Kiliseler Birliği’nin desteğiyle, müslümanları, Şerîa’t-i Garrâ-i Ahmediyye’den, Ehl-i Sünnet akidesinden    saptırıp, İslâm Birliği’ni, müslümanların beraberliğini ortadan kaldırmak için, tecdit- reform peşinde olduklarını anladı. Diğer taraftan, talebeliği ve gençlik yıllarında, hayranlıkla ta’kip ettiği, mason, İzmir’li, İsmail Hakkı gibi’lerin Yüce İslâm dinini, Ehl-i Sünnet akidesini tahrip için çalışan birer müfsid olduğunu anlamıştı.

T.C. Diyanet İşleri Reisliği’nin  ilk Reisi, Ankara Müftüsü. Rifak Börekci Efendiydi. Kendisi aynı zamanda, Ankara Milletvekili de olduğundan, Mustafa Kemal ile  pek yakından çalışıyor, Kendisine Çankaya Köşkü içinde bir Lojman, vekillere bile tahsis edilmemişken, bir de Makam Aracı tahsis edilmişti.Diyanet İşleri Reisliği’ne hiç uğramıyordu bile!... Diyanet İşleri Reisliği’ni, fi’î’len, Ahmed Hamdi Akseki  diğer Müşavere Hey’eti azaları müderris’lerle birlikte idare ediyorlardı. Ahmed Hamdi Akseki ile birlikte her birini minnetle,şükranla ve rahmetle yâd ettiğimiz Müşavere Hey’eti aza’ları,Hasan Fehmi Başoğlu, Hasan Hüsnü Erdem, Şehid Oral ve diğer aza’lar Diyaneti, Ehl-i Sünnet, i’tikad’da, Mâtürîdî- Eşa’rî, Amelde, diğer amelî HAK Mezhep’leri dışlamadan Hanefî  Mezhebi eksenine   milim sapmadan oturttular 03 Mart 1924’den, 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Teşkilatı  kanunu’nun mer’ iyyete alındı, Temmuz 1965 tarihine kadar, Diyanet İşleri Reisliği, Müşavere Hey’eti, Ehl- Sünnet Akdesine muğayir hiç bir karar almamış, hiçbir fetva da vermemiştir.Temmuz 1965’den günümüze, artık, Din İşleri Yüksek Kurulu da, Peygamber’imizin, “ Ümmetim,( Ümmetimin Uleması) dalâlet üzere içtima etmeyecektir,” Hadis-i Fehvasınca dalalet üzere  ittifak etmemiş, Ehl-i Sünnet Akidesine muğayir her hangi bir karar almamış, herhangi bir fetva vermemiştir, Din İşleri Yüksek Kurulunu  ekserisini şahsen tanıma fırsatım oldu, aralarında, en azından, “ Ellâ Mezhebiyye,”den olanlar vardı. Ama, Hey’et olarak bir araya gelince, onlar ekalliyyette kaldılar, ekseriyyet Ehl-i Sünnet Akidesini tercih ettiler.

İhtilâllere, Mutlak din düşmanı, İttihad ve Terakkî  bakiyyesi Tek Parti Mütegallibe, C.H.P.’ ye,Ehl-i Sünnet i’tikadını tahrip için her yıl Türkiye’de 15 milyar dolar harcayan Dünya Kiliseler Birliğine, Vatikan’da Papa’dan aldığı misyon ile 50 yıla yakın bir müddette Milletimizi Hıristiyanlaştırmak için çalışan, ahirzaman decacilesinden Deccal F.E.T.Ö.’ ye rağmen Diyanet zaman zaman kısmî  sapmalara rağmen, Ehl-i Sünnet akidesi ekseninde devam ediyorsa, Ahmed Hamdi Akseki ve arkadaşlarının Diyanet’in temelini ne kadar sağlam attıklarını en büyük delilidir.

Medreseler kapatılmış, din eğitimi bütünüyle yasaklanmış, bundan sonra   arapça olarak yazılmış,basılmış, tefsirlerle, Hadis Külliyatını okuyup- anlayacak nesiller gelmeyecekti. Bunun için, Ahmed Hamdi Akseki ve arkadaşları, Diyanet İşleri Reisliğince, Bir Kur’ân Meâli, Türkçe bir tefsir ve Kur’ân-ı Kerim’den sonra, en mu’teber Hadis Külliyatı olan Buharî’nin hazırlanmasını kararlaştırdılar. Uzun müzakerelerden sonra, Meâl yazımını Mehmed Akif Bey’e, Türkçe Tefsiri, Küçük Hamdi Efendi olarak şöhrete eren, Muhammed Hamdi Yazır’a, Hadis Tercüme ve şerh’i’nin  de, Dâru’l- Fürûn  müderris’lerinden Ahmed Naim Bey’e teklif edilmesi kararlaştırıldı. Müzakereler neticesinde, Meâl için Mehmed Akif Bey’le,Türkçe Tefsir için, Muhammed Hamdi Yazır ile,Hadis Tercüme ve şerh’i için de Ahmed Naim Bey iye,  mukavele’ler imzalandı, kaporalar verildi. Her üç Muhterem Zevât işe koyuldular.Mukavelenamelerde, Âkid’ler, taraflar arasında- ki,Diyanet tarafını Ahmed Hamdi Akseki temsil ediyordu-müzakere edilen ve kabul edilen en ehemmiyyetli şart,Hazırlanacak, meâl,tefsir, ve Hadis Külliyatı,  i’tikad’da  Mâtürîdî- Eşa’rî,amel’de ise Hanefî Mezhebine uygun olacaktır.İfade etmiştim, zâten, Diyanet İşleri Reisliği, Ahmed Hamdi Akseki ve arkadaşları tarafından Ehl-i Sünnek eksenine oturtulmuş, milim sapmadan aynı eksen üzerinde devam ettirilmiştir, Bu şart da bunun bariz bir delili ve işaretidir.Meâl    yazımını üstüne alan, Mehmed Akif Bey Mısır’da, hazırladığı müsveddelerden bir nüshasını, Muhammed Hamdi Yazır’a gönderir,” Ne kadar gayret sarf ettiysem de muvaffak olamadım, Gerçek ma’na’ da Kur’ân-ı Kerim’in tercümesi mümkün değildir,^der, tercüme’den vazgeçer, İstanbul’a döndükten sonra da, Yozgat’lı İhsan Efendi’ye,- Ekmeleddin İhbandğlu’nun babası- orada kalan nüshaların da yakılarak yok edlmesini istemiştir.Böylece, hem meâl, hem de tefsir, Muhammed Hamdi Yazır’ın üzerine kalmıştır. Merhum, Hamdi Yazır, Muhteşem bir meal, İmamü’l- Müfessirîn, Fahru’d-Din-i  Râzî’nin Tefsir-i Kebîr’ini esas alarak Muhalled Eseri,Günümüzde bile henüz aşılamayan, “ Hak Dini, Kur’ân Dili,” Tefsirini hazırlamıştır.Hadis için mukavele akd’edilen, Merhum, Ahmed Naim Bey, Zebedî’nin, “ Sahih-i Buhârî   Muhtasarı  Tecrid-i Sarîhi  tercüme ve şerh etmeye başlamış, üçüncü cild’in sonlarına geldigğinde,üçüncü Cild 402. Sahife,574 Numaralı, Gece Namazıyla alakalı, Haz. Aişe Validemizden rivayet edilen Hadis-i Şeref’i tercüme ve şerh ederken, 14 Ağustos 1934 Pazartesi günü, öğle namazını kılarken ikinci rek’at’te ruhunu teslim etmiştir.4. cilt’ten i’tibaren    eser’in tercüme ve şerh’ini Afyon Sabık Meb’us’larınadn Deris-iâm, Merhum Kamil Miras  tamamalamıştır. Her iki Muhalled Eser, Diyanet İşleri Reisliği tarafından bastırılmış, ilk basıkılar  ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Elimizde bulunan ilk baskılarda,  “Diyanet İşleri Reisliği’nin Hediyesidir, para ile satılmaz,” Kaydı  büyük harfler evvelinde  ve sonunda  iç kapaklarda, bariz bir şekilde yazılıydı.

Meâl, tefsir yazılması,Buhârî, tercüme ve şerh’i için devrin Cumhurreisi,Mustafa Kemal Paşa’nın ta’limat verdiği, bütün masraflarının  Riyaset-i  Cumhur  veya  TB.M.M.’ since karşılandığı,  gerçek değil, tamameh bir “ Şehir Efsanesi,”inden ibarettir. Bu hakikati, tahrif edilen tarihe i’tibar edilmemesi ve tarihe bir not düşmek adına yazdım.

Meâl, Tefsir ve Hadis tercüme ve şerhi için, Ahmed Hamdi Akseki’nin  i’tikad’da, Mâtürîdî- Eşa’rî, amel’de, Hanefî Mezhebine uygun olması şartını be’tahsis   derc etmiş olması, gençlik hevesiyle,20’li yaşlarındaki hayal ve hevesiye, biraz da Arabî  metin’lere vukufiyyetini sınamak için, MASON m.Reşid Rıza’nın, hiçbir  dinî,ilmî, değeri olmayan kurgu, saçma sapan bir kitabı tercüme etmiş olmaktan derin pişmanlığının bir delilidir.27 YIL, bilâ fâsıla,Müşavere Hey’eti azası, Reis Muavini ve Reis olarak, Diyanette hizmet verdiği, diğer eserleri def’â’atle basıldığı halde, bu değersiz eserin Diyanet’in tarihin tozlu raflarında nisyana terk’edilmesi de bunun bir işaretidir...