AK Parti İktidarı döneminde, Vakıf Gureba Hastahanesinde  üniversite kurulmasından başka gelişmeler de oldu. Öncelikle ba’zı işgallere son verildi. Zaman içinde, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından, Vakıf Gureba Hastahanesi içindeki  arsalarda inşa ettirilen  Lise’ler yıktırıldı. Yine, Vakıf arazi üzerine Asker’lerin inşa ettirdikleri Orduevi,( Aksaray Orduevi)  boşaltıldı. Hazırlanan proje’ler çerçevesinde,Hastahane’ye yeni yeni servisler kazandırılacak, Fizik Tedâvî, Fizyo Tedâvî’ye yeni anlamlar kazandıracak servisler yapılacak, Hastahane, Ortopedi, Fizik Tedâvî ve  Fizyo Terapi’de Türkiye’nin en iyisi, daha da iyi olmak için, içerisinde, kapalı, Olimpik Yüzme Havuzunun da bulunacağı böylece,Ortopedik hastalıkların ve diğer, Fizik Tedâvî  ve Fizyo Terapi’de, Hidroterapi’nin imkanlarından da faydalarılacaktır.

Hani,hep söylenir ya, Sovyetler, hep sıcak denizlere inmek isterler. Tıpkı bunun gibi, Yukarı Gureba Hastahanesini tamamiyle işgal eden, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi’nin gözü, hep Aşağı Gureba’nın üzerinde olmuş,her fırsatta, Hastahane’nin tamamını işgal etmek için her yolu denemiştir.

Vakıf Gureba Hastahanesi, 1974 yılında yenilenen kadrosundaki genç hekimlerin teşebbüsü ile bir Tıp Fakültesine afile olma veya Tıp Fakültesi kurma faaliyetlerine başlamıştı. Önce İstanbul Tıp Fakültesi ile afilasyon yapılmak istenmiş, fakat Tıp Fakültesi Profesörler Kurulu kabul etmemiştir.(1977). Ardından Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesiyle  afilasyon gündeme gelmiş, bu da gerçekleşmemişti. 1979 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İstanbul İktisadî  ve Ticarî İlimler Akademisi arasında imzalanan bir protokol ile Gureba Hastahanesinde bir “ Sağlık Bilimleri Fakültesi,” kuruldu. Bir müddet sonra  adı  Bezmiâlem Tıp Fakültesi olarak değiştirildi, Prf.Dr. Ergun Saber dekan olarak ta’yin edildi. Aynı yıl öğretim üyeleri transfer edilip 1979-1980 öğretim yılında 60 öğrenci alındı. Bu dönemde inşaatı devam etmekte olan Yeni Gureba Hastahanesi adına çıkarılan, “ Döner Sermâye Yönetmeliği, Trihî Hastahane binasında da uygulanıp  Vakfiye hükmü ihlal edilerek, bütün hastalardan ücret alınmayı başlandı.Bu durum karşısında,  devrin Vakıflar Genel Müdürlüğünü tedvirle görevli Devlet Bakanı, Hasan Korkut, Hukuk Müşavir’lerine ta’limat vererek kanuna ve Vakfiye şartlarına aykırı bu durum karşısında Akademi aleyhine dava ikame ettirdi. İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi, 18.09.1980 tarihli, Esas No:380/37  Karar NO:980/558, Mahkeme öncelikle, Akademi’nin işgal ettiği, koğuşlarda  ihtiyat-i Tedbir kararı verdi sonra da şu gerekçe ile tahliye kararı verdi. “ Dava’lı Akademi’nin Vakıf Gureba Hastahanesi bina ve tüüm te’sislerinde esas Vakıf Hastane’si’nin faaliyyetlerini tamamen oırtadan kaldıracak şekilde faaliyyete geçmesi keyfiyyeti, bir haksız müdahale ve füzûlî işgal niteliğinde görüldüğünden, Vakıf Gureba Hastahani Klinikleri’nin faaliyyet gösterdiği kısımlar     üzerindeki faaliyyet ve çalışmalarını engelleyici müdahale ve muhasara men’i ile işgalin kaldırılmasına karar verilmiştir. Vakıf Gureba Hastahanesi’nin bir kamu kuruluşuna tahsisi düşünülemez. Zira Hastahane halen Vakfiyesindeki fonksiyonunu mükemmelen ifa etmektedir.”  Gerekçe, hep aynı gerekçe, Kaziyye-i Muhkeme haline gelen gerekçe. Kurulan Statü üzerine bir başka statü kurulameaz,Vakıf eserler başka kamu kurum ve kuruluşlarına devr’edilemez.”

Akademi’nin  Mahkeme  Kararıyla  tahliyesi  ve  Fakülte’nin  lağvedillmesi  üzerine doğan boşluğun doldurulması için, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi hemen, “ Ülke’nin ihtiyaç ouyduğu, hekim ihtiyacının karşılanması için daha fazla hekim yetiştirilebilmesi için yeni Tıp Fakülteleri kurmak gerekiyor,” gerekcesiyle,” Yeni Tıp Fakülte’leri kurmakla  görevli komisyonu,” adında bir komisyon’a havale edilmişti.Bu komisyon,  22 ve 26 Ağustos 1980 tarihleri arasında, İstanbul’daki Hastahane idarecileriyle görüşmeler yaptı. “ Vakıf Gureba Hastahanesi. 300 hasta yatağına tıbbın bütün dallarında çalışan servislere,modern bir onkoloji bölümüne yeni ta’mir edilmiş büyük bir anfiye ve yeterli labravatuvar’lara sahiptir. 400 yatak  üzerine  plânlanmış bir başka bina inşaat halindedir. Sahip olduğu arazi nedeniyle genişleme potansiyeli vardır. İstanbul Tıp Fakültesine  çok yakın olduğu için   Fakülte’nin eğitim kadrosunca destek verilebilir. Hasta ideresinin ve sağlık hizmetinin eğitim hizmetinin dışında tutulması halinde, Hastahane vakfiyesindeki ana şart zedelenmeyecektir,” diye bir rapor hazırlamış, Vakıf Gureba Hastahane’si’nin,” Bezmiâlem Valide Sultan Tıp Fakültesi,” adıyla Tıp Fakültesine dönüştürülmesini tavsiye etmiştir... Bunun üzerine devrin İstanbul Tıp Fakültesi  Dekanı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne başvurarak, “ Vakıf Gureba Hastahane’si’nde yeni bir Tıp Fkültesi açılması için her türlü yardıma hazır olduğunu bildirdi. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile görüşmelerin ışığında, İstanbul Tıp Fakültesi Aralık 1980’de, bir Afiliasyon ön protokolü hazırlayıp devrin Vakıflar Genel Müdürü, Necmeddin Vangölü’nü protokolün muhtevası hakkında bilgilendirdi. Bu protokole göre İstanbul Tıp Fakültesi Vakıf Gureba Hastahane’siyle eğitimde işbirliği yaparak ekonomik şartlarda sür’atle öğrenci kontejanını artırmak istiyordu. Bu işbirliği gereğince Hastahane7NİN MÜLKİYETİ HARİÇ, Başhekimlik Ve dekanlıkla birlikte tayin edilecek esasları dahilinde İstanbul Tıp Fakültesine tahsis edilecek, vakfiyenin bütün şartlarına riayet edilecekti.Vakıf Gureba Hastahanesinin o devirdeki Başhekimi Opr.Dr. Fahir Altan, 26 Mart 1981 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği yazısında, “ Böyle bir afiliasyon olduğu takdirde   Vakfiye’nin esas gayesi olan hastalara ücretsiz bakımın   tesbit edileceği büyük bir sorun olacaktır. Bu güne kadar bünyesine Fakülte almış hastahaneler zamanla ortadan kalkmış bunların yerlerine Fakülteler hakim olmuştur.( Cerrahpaşa Hastahanesi gibi) Bence uzak veya yakın bir fakülte ile afiliasyon yapmak Vakıf Gureba Hastahane’si’ne, fayda değil zarar verir. Bu afiliasyon Fakülte’nin kendinde olmayanı bizden olmasını, bize ise sadece yük getirmesine sebep olacaktır. Hastahane de esas gayesinden koparılacaktır.” İfadesiyle karşı çıkmış ve çözüm olarak Hastahane’de İstanbul Üniversitesine bağlı bir Sağlık Bilimleri Fakültesinin kurulmasını teklif etmişti. Hastahane böylece Ülkemizde büyük bir ihtiyaç duyulan yardımcı sağlık personeli yetiştirerek Türk Tıbbına hizmet edebilir. Başhekim en yakın çözümün ise Vakıf Gureba Hastahane’si’nin bir eğitim hastahanesine dönüştürülmesi olduğunu bildirmişti...

İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı, Prf.Dr. Cemaleddin Öner’in ısrarlı çabaları o sırada Danışma Meclisi Başkanı olan Ord. Prf. Dr. Sadi Irmak’ın teşebbüsleri netice vermedi. Zamanın Vakıflar Genel Müdürü, Galip Yiğitgüden 02. Nisan 1982 tarihli yazısıyla son noktayı koydu ve şu gerekçe ile İstanbul Tıp Fakültesiyle işbirliği yapmanın faydalı olamayacağını bildirdi. Vakıf Gureba Hastahane’si’nin tarihten gelen ve vâkifiye’lerin iradesini de yerine getirmeyi ihtiva eden   yasal vazifeleri vardır. Bu vazifeleri ifa ederken bir yandan da yeni ve büyük gelişmeleri gerçekleştirerek    en kısa zamanda ülke  sağlığına daha müessir hizmetler verme çalışmalarını sonuçlandırmak üzeredir. Yapısı, vazifesi ve inkişaf plân’ları i’tibariyle herhangi bir fakülte ile müşterek çalışmasında bir fayda olmayacağı hususu yapılan   müteaddid    toplantılarda, bilimsel, hukûkî ve idarî  incelemeler neticesi mümkün olmadığı te’y  î’den tesbit edilmiştir...