Değer’li Kardeşim, Ali Muaviye Ömeroğlu.

Öncelikle belirteyim. Bu isim, gerçekten müsemmâ olduğunuz isim ise de, “Mahlas” olarak aldığınız isim ise de çok güzel... Ashab-ı Güzîn arasında tefrika yaparak, Ali taraftarı, Muaviye taraftarları gibi, sun’î olarak ayırım yaparak, güyâ, ehl-i Beyt’e sevgi, kendilerinde ehl-i Beyt’e karşı olanlara adâvet besleyen bedbaht’lara çok güzel bir cevaptır.

Bu isimle deniliyor ki, Alî de bizim, Muaviye de bizim. Bizim ashab arasında tefrika hakkımız yoktur hepsini birden severiz. Temas buyurduğunuz mevzu’a gelince:

Aziz Kardeşim. Namaz vakitlerinde temkin ve ihtiyatın kaldırılması, Milâdî takvime göre Peygamber’imizin velâdeti için bir hafta kutlanması, merkezî sistem ezan, merkezî sistem va’az gibi mevzu’larda hep tenkid, ihda ve irşadımızı bu köşelerde def’atle dile getirdik. Henüz daha Başkan Yardımcısı bulunduğu yıllarda yüz yüze görüştüğümüzde, bize hakk veren, “Mutlakâ bunları düzelteceğiz. Hele hele, İmam’larımızı, hattâ ba’zı vâiz’lerimizi cehalete, kesâlete (tembelliğe) sevk eden merkezî sistem ezân, merkezî sistem va’az ve hutbeye mutlakâ son vereceğiz, gerekirse “Elime bir makas alıp ibret olsun, diye iletişim hatlarını bizzat keseceğim,” diyenler, maalesef bu makam’a geldiler, birinci dönemlerini tamamladılar, geçtiğimiz aylarda ikinci dönem için aynı makam’da ibkâ edildiler. Fakat, merkezî sistem ezan, merkezî sistem hutbe ve va’az berdevam.

Memleketimiz çapında en yaygın, Fazilet Takvimi ile İhlas Holding-Türkiye Gazetesi Grubu tarafından neşredilen Türkiye Takvim’inde temkin ve ihtiyat marj’ları, dakîka’ları gösterilmektedir. Müslüman’lar çok ucuz bir fiyatla, pek çok yerde ücretsiz olarak bu takvimleri elde edebilirler. Temkin ve İhtiyat bakımından Diyânet’in takvimine uymak mecburiyetinde değillerdir. Yorumlarınızı, tenkid, ihdâ ve irşad’ınızı bekliyoruz.

Değerli Kardeşim Ali Turgut Beyefendi.

Bendeniz, henüz, 15 yaşındayken, 55 sene önce, rahmet-i Rahmân’a kavuşmuş bir zât’a, niçin yükleneyim, niye onunla uğraşayım. Sizler, şarkird’ler, en yaşlısından (tecrübeli), en gencine kadar (tecrübesiz) Said Nursî’ye, bırakınız, velî’leri, Peygamber’ler üstü, Peygamberlerin bile muttasıf olmadıkları, Allah’ın zatına has sıfatlar hamletmekten vazgeçiniz. Meselâ, “O insanüstü, Hâriku’l-Havârık olarak yaratılmış, ilmü’l-Evvelîn ve’l-Ahirîn’e sahiptir,” gibi, Peygamber’ler dâhil, hiçbir beşer’in muttasıf olmadığı, yalnız ve yalnız, Allah’ın zatına mahsus sıfatları, Said Nursî’ye hamletmeyiniz, bu ibâre’leri, risâle’lerden çıkarınız. Filhakîka, şakird’lerin %99’u, risâleleri anlayacak durumda ve kapasitede değilsiniz. Risâleleri bir vird (zikir ve tesbihat) olarak görüyor, okuyan da, hiçbir tefsir (yorum) yapmadan okuyor, dinleyen de, zâten, huşû içerisinde öyle dinliyor. O zaman ben Said Nursî ile sizlerle niçin uğraşayım?!..

Şakird’ler, hiçbir ehl-i Sünnet kaynağında bulunmayan, aslında, bir Şîa palavrası olan, Cevşen-i Sağîr, Cevşen-i Kebir du’â’ları gibi du’a’lara, “Uhud Harbinden önce, Cibril-ü Emîn tarafından vahyin getirilmiş. (Bu du’a’yı oku! Sırtındaki zırh’ları çıkar, Allah seni koruyacaktır,) denilmiş, İmam-ı Zeynelâbidîn tarafından tevâtüren nakledilmiş,” demekten ve böyle inanmaktan vazgeçiniz. (Cibrîl-ü Emîn tarafından vahiyle getirilen ve Peygamber’imize tebliğ edilen ve tevâtüren ümmete nakledilen, “Âyet-i Kerime’dir, Kur’ân-ı Kerim’dir. Sizler risâle’lerde Cevşen’i ta’rif ederken, Kur’ân-ı Kerîm âyet’lerini ta’rif eder gibi ta’rif ediyorsunuz, tatbikatta da, Kur’ân okumuyor-okutmuyor, ısrarla Cevşen’in okunmasını ve okutulmasını tavsiye ediyorsun. Siz’ler, bundan vazgeçin, bu kayıt ve ibâre’leri risâle’lerden çıkarınız, ben Said Nursî ile, şakird’lerle niçin uğraşayım! “Bu duâ, Cevşen-i Kebîr, ayet ve hadis’lerden ve Esmâ-i Hüsnâdan, Üstadımız, Said Nursî tarafından tedvin edilmiş bir du’a’dır,” deyiniz. O zaman, ben sizinle ve Said-i Nursî ile niçin uğraşayım?!...

Ömrün’de bir gün olsun, Tasavvuf Terbiyesi almamış, aksine “Asr’ımız, tarikat-tasavvuf devri değildir, imanı kuvvetlendirme devridir,” diyen birisine, Mürşid-i Kâmil, Müceddid, demekten vazgeçiniz, ben, Said Nursî ile ve sizlerle niçin uğraşayım?!...

Ve yine Risâle’lerde, açıkça ifade edildiği gibi, ömrün’de, ne çocukluk, ne de gençlik yıllarında tahsil görmüş, aslâ, formel bir eğitim almamış, ve yine risâle’lerde ifade edildiğine göre, sadece, üç aylık bir dînî tedrisat görmüş birisine “Müçtehiddir,” demekten vazgeçiniz, ben de, Said Nursî ve şakird’lerden bahsetmeyip, uğraşmayın!...

Pek değerli, Git-Gez remzini kullanan Kardeşim.

Öncelikle, geçmiş olsun, dilekleriniz için teşekkür eder, bu zemine katkı vermenizi ve bizi yalnız bırakmamanızı istirham ederim.

Önce Vatan Gazete’mizin şahsımla alakalı, duyurusunu vermişsiniz. Teberrüken tekrarlayayım. “Yazarımız hastahane’den taburcu olmuştur. (edilmiştir, olsaydı, daha münasip olurdu.) ve Evin’de istirahatine devam etmektedir. Tüm yorumlarınız ve “geçmiş olsun” dilekleriniz için Yazarımız adına teşekkür ediyor, du’â’larınızı bekliyoruz.” Bendeniz de bu nezâket dolu, duyuru, dilek ve temennilere sonsuz teşekkür ediyor, bu zarif hareketlerinden dolayı, Gazete’mizdeki bütün arkadaşlarımı kutluyor, gözlerinden öpüyorum.

Yalnız, Değerli Kardeşimin Ali Turgut’a bir sualim var.

Ali Turgut’un, “Uşağı olduğunuz, diploması sahte, şahsı eleştirin,” ve cümlesini burada yazmaktan haya ettiğim, sizlerin de çok garipseyeceğiniz, galiz bir kelime ile bitiriyor. Ba’zılarının seviyesini tespit ve düştükleri derekeyi göstermesi bakımından ki, dereke de aşağılık ve aşağılarda olsa da, bir seviye’yi ifâde eder. Üstad Necip Fazıl Merhûm’un ta’biriyle “Kubur Çukuru”ndakilerin seviyesini görmek-göstermek bakımından o galiz kelimeyi, hicap duyarak ve kahrolarak yazıyorum. “Yiyorsa”! Tüm okuyucularımızdan ve yorumcularımızdan özür diliyorum. Gerçekten de bu sahte diplomalı kimmiş, söylese de biz de öğrensek. Ben, yetmiş yaşına kadar hiçbir kimseye uşaklık etmedim, bundan sonra da etmem. Keşke, Sahib-i Zaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid’in kapısına kapaklanıp, ömrümün sonuna kadar kendisine uşaklık edebilme mazhariyetine nâil olsaydım!..

Bir Bî SERUPA remzini kullanan, Aydın’dan, şifa du’â’larını ve selâmlarını gönderen Kardeşimiz, bir an önce sıhhatimize kavuşmamızı Yüce Rabbi’mizden niyaz etmektedir ki, en kalbî ve derîn teşekkürlerimi arz eder selâm’larına aynıyla mukabele ederken, bu zemin’e katkılarının devamını istirham ederim.

M.Öztürk remzini kullanan değerli kardeşim. Allah’a şükür şimdilik sıhhat ve âfiyetteyim. Beklediğiniz kitap-kitaplar, için şimdiden bir tarih teleffuz etmemiz doğru olmaz. Fakat, hep beraber o sebeplerin oluşması için du’â edersek, Rabbim kısa zaman’da, İnşâ Allah! Muvaffak kılar. Selâm eder, bizi ta’kip etmenizi istirham ederim. Efendim.

Karaman’dan, Hemşehrim, Kardeşim, Hüseyin Şimşek Beyefendi. Selâmı’nıza mukabele eder, bu zemin’e, daha fazla katkı vermenizi diliyorum.

Değer’li Kardeşim Hakkı Burhan.

Geçmiş olsun,” ve acil şifa dileklerinize çok teşekkür eder, irtibatı devam ettirmenizi istirham ediyorum.

ARADIĞIMIZ, İRTİBAT KURMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ BEŞ ZÂT DAHA!...

1) Ali Rıza Bakırtaş/Hüseyin/Konya/1942/Karaman/Selerek

2) Ahmet Taş/Osman/Afyon/1947/Afyon/Bahçecik

3) Hasan Taş/Özer/Afyon/1946/Afyon/Bahçecik

4) Salahaddin Yıldırım/Kütahya/1949/Kütahya/Aslanapa

5) Mustafa Erdoğan/Hasan/Antalya/1949/Gazipaşa/Beyobası.