Müceddid, bizzat veya bilvâsıta ders okuturlardı. 
Azîz Osman Ertük ve Salim remzini kullanan kardeşlerimize cevap ve mutalâların devamıdır. 
Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid’in bizzat veya bilvâsıta ders okuttukları:
Müceddid, 1950’li yıllara gelinceye kadar umûmiyetle, talebe’ye, bizzat ders okuturlardı. 1950’li yılların başından i’tibâren, ta’kiplerin nisbeten hafiflemesi, talebe adedinin çoğalması, birbirine uzak mesâfelerde bulunmaları ve daha pek çok faktörler sebebiyle, Müceddid artık bizzat veya bilvâsıta ders okutmaya başlamıştı. 
Müceddid, 1953 yılının başlarında, Hâne-i Saâdet’lerini İstanbul’un Rumeli Yakasından Anadolu Yakasına, Üsküdar-Çamlıca-Kısıklı’ya taşıdıklarında, Konyalı olarak ma’aruf ve meşhûr, Merhûm Mustafa Doğanbey’in ve Tayyar Bey’in, Küçükçamlıca’da tahsis ettiği, köşk’lerde ve Bulgurlu Köyü’nün aşağılarında, şimdiki, Boğaziçi Köprüsü Yolunu Fatih Sultan Mehmed Köprüsü yoluna bağlayan (E-5, E-6’ya bağlayan) bağlantı yolunun Çamlıca-Libâdiye kısmında, talebe’nin kendi aralarında “Kırklar”, diye isimlendirdiği, bağevinde, bilâhere bunlara Küçükçamlıca’daki Çilehâne de ilâve edildi.- ya bizzat kendileri, kendileri İstanbul’un Selâtîn Cami’lerinde va’az-u Nasîhatta bulundukları ve başka tasarruflarla alakalı bulunduklarında da akşam saatlerinde, müsâid zamanlarda, ifade ve takrir kabiliyetleri di- ğerlerine nazaran daha kuvvetli talebe’sinden ba’zılarına bizzat okuturlar, onlar da köşklerde bulunan, Kırklarda ve Çilehâne’de bulunan diğer talebeyi okutuyorlardı. 
Kısıklı’daki ziyârethâne’de bizzat okuttukları ve köşk’lerde diğer talebe’yi okutanlar, nisbeten daha genç ve zeki olan, Hafız Hüseyin, (Hüseyin Kaplan), Hasan Arıkan, Mehmed Arıkan ve Fazıl Temizerler idi. (Aradan geçen yıllar içerisinde, çevre yolu’nun buradan geçmesi, Libâdiye Caddesi’nin açılması, bölgenin tamâmen meskûn hâle gelmesinden sonra, burada açılan Kız Kursu-Yurdu “Kırklar” olarak isimlendirildi. 
Libadiye Caddesi üzerinde bulunan Belediye Otobüs Durağının ve bu semtin adı da artık “Kırklar” olarak anılmaktadır.)
1940’lı yılların sonlarında ve 1950’li yılların başlarında, Devlethâneleri henüz, Rumeli Yakasında, Şehzâdebaşında iken, Müceddid, Şehzâdebaşında, ta-’kibe ma’ruz kaldıklarında, civardaki küçük cami’lerde, daha doğrusu bulabildikleri her yerde, adetâ, saklambaç oy- nar gibi, gezici olarak ders okutuyordu. 
Vefa’daki Taştekneler Cami’i’nde uzun müddet ders okuttular. Bu ders’lere Müceddid’in ma’nevî terbiyesi altına girmeden, Fatih Cami’i civarında Üçbaş Medresesi gibi ibâte ve iâşesini başka mekânlarda te’min edip, bu derslere katılanlar da vardı. 
Müceddid, Anadolu Yakasında intikâl buyurduklarında, bu tedrisatı, Damadı, Merhûm, Kemâl Kacar Beyağabeyimiz bir müddet devam ettirmiştir. Bu ders’lere katılanlardan ba’zıları, İstanbul eski Vâiz’lerinden, Merhum Feyzullah Değerli ve Merhum, Mustafa Yumak ile Fatih civarında imamlık yapan Merhûm Mahmud Bayram hocalar’dır. 
Bizzât veya bilvâsıta Tedrisi biraz açayım:
1930’lu yılların sonlarında ve 1940’lı yıllarda Müceddid, talebe’yi bizzat okutmuştur. Bu yıllarda, ender olmakla birlikte Anadolu’nun bir-kaç şehrinde bilvâsıta okuttuğu talebesi de vardır. 
1930’lu yılların sonlarında bir müddet Müceddid’den ders okuyan Merhûm Mustafa Çırpanlı, Alanya’ya döner, A-lanya-Şekerhâne Mahallesindeki Portakal Bahçesinin içindeki iki katlı evinin birinci katını bu iş için tahsis eder, burada, Kalaycı Hoca Mehmed Oral, Demirci Hoca Mehmed Özdemir, Kıvrasıllı Mustafa Arıkan ve Zühdü’nün Hüseyin, Hüseyin Özge Hocaefendileri okutur. Yaz aylarında, Alanya’nın yaylalarından Türk-taş Köyü’nde, Şıh’ın Hacı Ahmed Efen-di’nin evinde tedrisata devam ederler. Bu arada talebe arasına Hüsnü Görgülüer’in de katılmasıyla talebe adedi beş’e yükselir. Bilvâsıta Tedrisat dediğimiz işte budur!
Mustafa Çırpanlı, rahat tedrisat için, 09.01.1940 tarihinde Portakal Bahçesi içerisinde evinin yanına yaptırdığı Çırpanlı Mescidi’ne imam-Hatip olarak ta’yin edilir. 
Mustafa Çırpanlı Hoca’nın Alanya’da bir müddet okuttuğu, Kalaycı Hoca, Mehmed Oral, Demirci Hoca, Mehmed Özdemir ile birlikte, İstanbul’a giderler. Bizzat veya bilvâsıta, tedrisata devam’la zâhiren ve bâtınen Tekâmül eder. 
Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid ve Müceddid, bunu, kendisine verdiği, 04 Eylül 1947 tarihli İcâzetnâme ile te’yid eder. Mustafa Çırpanlı, Alanya’ya tekrar döner, talebe okutmaya devam eder. Bu arada, Alanya Müftülüğü’nün 20.12.1947 tarih ve 49 Sayılı talep yazısına istinâden, Diyânet İşleri Başkanlığı’nın, 27.01.1948 tarih ve 317 Sayılı onayı ile Alanya Merkez Kur’ân Kursu muallimliği’ne tayin edilir. Yukarıda tarih ve numarası yazılı, Diyânet İşleri Başkanlığı’nın ta’yin mûcibinde, “İlçe’niz fahrî Kur’ân öğreticisi Refik Akçalı me’zun addedilmiş ve Mustafa Çırpanlı’nın bu vazifeye fahriyen vekâlet etmesi muvâfık görülmüştür. Refik Akçalı’nın vazifesi başına avdettiği tarihin bildirilmesi lüzumu beyan olunur,” denilmesi, daha önce, Alanya Merkez Kur’ân Kursu Muallim’inin, Müceddid’in ilk talebe’sinden, yine Alanya’lı, Refik Akçalı olduğu, bu tarihten i’tibâren kendisinin Diyânet İşleri Başkanlığınca bir başka vazife’ye ta’yin edildiği anlaşılmaktadır. 
Daha sonra gelişen hâdisâttan anlıyoruz ki, Refik Akçalı Merhûm, Alanya Merkez Kur’ân Kursu Fahrî Muallimi iken, Diyânet İşleri Başkanlığı’nın açtığı müftülük imtihanını kazanmış ve Manisa-Demirci Kazası Müftülüğü’ne ta’yin edilmiştir. Merhûm Mehmed Emre’nin, “HÂ- TIRALARIM” adlı eserinde verdiği bilgiler de bu durumu te’yid eder. 
Müceddid’in ilk talebe’sinden olan, kendisinden bizzat ders okuyanlardan, Refik Akçalı, Demirci, uzun bir müddet Manisa ve daha sonra da Sinop Müftülüklerinde bulunmuştu. Çırpanlı Mustafa Efendi, bir taraftan, gece’leri evinin birinci katında Ulûm-u Diniyye’yi okuturken, diğer taraftan, Alanya Merkez Kur’ân Kursu Muallimi sıfatıyla gündüzleri gelen Zarûrat-ı Diniyyeleriyle, Kur’ân-ı Kerim’i yüzünden okuyanları okutuyordu. Anadolu’nun muhtelif yerlerinden, Ulûm-u Diniyye’ye tedris ve tahsil için İstanbul’da, Müceddid’in Zâhiren ve bâtınen yetiştirdiği ve İcâzetlendirdiği, Mustafa Çırpanlı’ya, Konya’dan, Adana’dan, Mer- sin’den, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden kesif müracaatlar vâki olmaya başlamıştı. 
Üç-beş talebe’yi kabûl etmek ve onların iâşe ve ibâtesini te’min etmek bile zordu. Fakat imkânsız değildi. Daha fazla talebe’nin müracaatı ve kabûlleri halinde, bunlar, nerede barındırılacak, zarûrî ihtiyaçları nasıl karşılanacak? Mustafa Çırpanlı, Kıvrasıllı, Mustafa Arıkan, Kerim Ağa, Kerim Çağrıcı, Zühdü’nün Hüseyin, Hüseyin Özge Kalaycı Hoca Mehmed Oral, Demirci Hoca, Mustafa Özdemir kendi aralarında müzâkere ediyor, çâreler arıyorlardı. Kıvrasıllı, Mustafa Arıkan, Çırpanlı Mustafa Efendi’den Ulûm-u Diniyye’yi tedris ve tahsil için Alanya’ya hicret etmeye hazırlanan, Muhâcirîn talebe’ye, ilk Ensâr olabilme niyet ve arzusuyla, çiftliği’nin bulunduğu A-lanya-Oba Köyü’nde, yatılı bir Kur’ân Kursu binası yaptırmaya karar verdi… 
Değer’li Kardeşimiz, Hasan Güneş’ten haber var ve kendisiyle irtibat kurduk. Hasan Güneş Kardeşimiz, 1953 Vezirköprü-Samsun doğumlu olup, Ulûm-u Diniyye tahsiline Samsun-Vezirköprü’de başladı. Diyânet İşleri Başkanlığı’nın açtığı imtihanları kazanarak imamlık yaptı ve imamlık’tan emekliye ayrıldı. Bir dönem muhtar seçildi, halk ile devlet arasında köprü vazifesi gördü. Hayırlı evlâd yetiştirdi. İkisi irfan ordusunda, biri emniyet hizmetlerinde babalarının bıraktığı yerden, daha doğrusu bırakmadığı hâlen devam ettirdiği noktada, kendisine refakat etmeye başladılar. Kendilerine selâm ve muhabbetlerimizi gönderiyor, muvaffakıyetlerinin devamını Rabbimizden niyaz ediyoruz. 
Mülâkatımızda, ba’zı bilgiler de aldık. Aydın-Kuyucak, Samsun-Vezirköprü, Sivas-İmranlı Vâizi, Cemil Aykutlu, ebediyete intikal etmiştir. Rabbimizin Vâsî rahmeti üzerine olsun. Samsun-Kavak eski müftü’lerinden, Mustafa Çoşkun hâlen hizmetlerine bu bölge’de devam etmektedir. Muvaffakıyetler temenni ediyoruz…