- Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: (Namaz ve ibâdet için) hiçbir mescid’e sefer edilmesi (yolculuk) doğru değildir. (daha ziyâde sevap umarak) yalnız (şu) üç mescide sefer edilir. (yolculuk yapılır); Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebî-Resûl (aleyhi’s-Selâm) ve Mescid-i Aksâ (Kudüs-ü Şerifteki Beyt’il-Makdis)...
Buhârî’nin bu Ebû Hüreyre hadisinden başka Ziyâd İbn-i Ebî Süfyân’ın kölesi Kazaâ vasıtasıyla Ebû Said-i Hudrî’den de bir rivayeti vardır ki, bu rivâyet Ebû Hureyre hadisinden fazla daha üç hüküm ihtiva etmektedir. Kazaâ demiştir ki, Ebû Said-i Hudr’i radiyallahu anh’in Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’den dört şey rivâyet ettiğini işittim. Doğrusu bunlar bana hem hayret hem meserret (sürûr sevinç) bahşetti. Resûl-i Ekrem buyurmuştur ki:
1) Zevci (eşi) veya bir mahremi kendisiyle beraber bulunmayan her kadının iki günlük mesâfeye sefer etmesi (yolculuk yapması doğru değildir. (Kadının mahremleri, Ebediyyen nikah düşmeyen, babası, kardeşi, amcası, dayısı gibi erkeklerdir.)
2) Ramazan bayramının ilk günüyle Kurban bayramının dört gününden ibâret olan, Ramazan ve Kurban bayramı günlerinde oruç tutulmaz.
3) İki namazdan sonra da namaz kılınmaz: (Birisi) Sabah namazından sonra güneş doğuyup yükselinceye kadar, (öbürü) İkindi namazından sonra güneş batıncaya kadar.
4) Namaz kılmak için şu üç mescidden başka hiçbir mescide sefer edilmez (yolculuk yapılmaz): Mescid-i Harâm, Mescid-i Aksâ, bir de benim Mescidim. (Buhârî, Müslim, Tirmîzî, Nese’i ve İbn-i Mâce müştereken rivâyet etmişlerdir.)
Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ’nın haricindeki yeryüzü mescid’lerine, bulunduğu yerden para harcayarak, azık tedârik edilerek “Falanca zât’ın medf’un bulunduğu, falanca mi’mar’ın inşâ ettiği mesciddir,” diye uzak mesâfelerdeki mescid’lere gidilmez.
Ebû Basra bir kerre namaz kılmak için Tur-ı Sinâya gitmiş, dönerken Ebû Hüreyre radiyallahu anh’e kavuşmuştu. Ebû Hüreyre’nin nereden geldiğini sorması üzerine, Tur’dan geldiğini söylemiş, bunun üzerine de Ebû Hüreyre demiştir ki; “Eğer Tur’a gitmezden evvel seninle görüşmüş olsaydım hiç gitmezdin. Çünkü Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem: Üç mescidden başka mescid’lere (namaz) için sefer etmeyiniz,” buyurdu. Bunu kulağımla işittim.
Sefer edilerek, para harcanarak, azık ve nevâle düzerek, namaz kılmak maksadıyla gidilmesi meşrû olan, Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Beyti’l-Makdis (Mescid-i Aksâ’nın, fazileti hakkında hadis külliyatı ve siyer kitaplarında çok geniş izahat vardır. Ancak, biz bu seride kadınlarımızın, yanlarında mahremleri bulunmadığı halde sefere çıkmamaları hakkındaki hükümleri irdeleyeceğiz.
KADINLARIN YANLARINDA MAHREMLERİ BULUNMADIĞI HALLERDE YOLCULUKLARI:
1) Hasan-i Basrî, Zührî Katâde’nin mezhebidir. Bu Tâbiî devri uleması, Ebû Said-i Hudrî’nin hadisini huccet göstererek (şer’î delil kabul ederek) kadın için zevci veya bir mahremi bulunmaksızın iki gecelik bir mesâfeye seferi caiz değildir. Bundan az bir mesâfe için caiz’dir demişlerdir.
2) İbrahim Nehâî, Şa’bî mezhebidir. Bu Tabi’î imamları da uzak olsun, yakın olsun mutlâk surette kadının zevci veya mahremi birlikte bulunmaksızın sefer etmesi caiz değildir. (Burada sefer etmesi ta’birinden hem yolculuk, hem de uzak olsun, yakın olsun misâfirlik anlaşılmalıdır) demişlerdir. Bunların başvurdukları delilleri ise, Tahâvî’nin rivayet ettiği meâlini aşağıda verdiğimiz İbn-i Abbas’ın rivâyet ettiği hadistir. İbn-i Abbas radiyallahu anhumâ demiştir ki:
Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem bir kerre halka karşı irâd buyurdukları umûmî bir hutbe’lerinde, bir kadın, yanında mahremlerinden birisi bulunmadıkça sefer etmesin, yine bir kadın’ın yanında, mahreminden birisi bulunmadıkça ecnebî (mahremi olmayan, nikah düşen) bir erkek dahil olmasın! (Bulunduğu yere girmesin! buyurdu. Ashab’dan bir kimse ayağa kalkarak:
Yâ Resülellah: Ben, filan, filân (şu bu), gazalarda bulundum, maddî ve ma’nevî olarak her bakımdan çok istifade ettim. Şimdi hayat yoldaşımla (eşimle) birlikte haccetmek istiyorum, ne buyurulur? dedi. Resûl-i Ekrem cevap vererek:
- “Evet, sen zevcenle haccedebilirsin,” buyurdu.
Müslim, İbn-i Mâce de Buhârî’nin yukarıda rivayetine benzer rivayetlerde bulunmuşlar ve hepsi de İbn-i Abbas hadisinin umumu ile, uzak olsun, yakın olsun mutlâk surette kadının yanında mahremi olmaksızın sefer’den (yolculuk ve misâfirlikten) men’edilmesine hükmetmişlerdir.
3) Ata, İbn-i Ebî Rebâh, Said İbn-i Keysân, zâhîrlerde bir kısmının mezhebidir. Bunlar da bir Berid’en az bir mesâfeye kadının yanında mahremi bulunmadan yolculuğuna cevaz vermişler. Tahâvî’nin Beyhakî’nin, Ebû Davud’un, Said-i Makbûrî tarıkıyle Ebû Hüreyre’den rivayet ettikleri ve meâli aşağıda bulunan hadisi delil göstermişlerdir:
Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem: Hiç bir kadın bir Berid Mesâfe’ye zevci yâhut bir mahremi bulunmadıkça sefer etmesin buyurmuştur. (Berid; ki, bazı’larına göre dört fersah mesâfedir. Bir fersah üç mil mesafedir. Bir mil dört bir zira takdir edilmiştir. Bir fersah üç mil olduğuna göre dört fersah 12 mil demektir. 12 mil kilo metreye vurulduğunda, “Berid”in kaç kilo metre mesafe olduğu ortaya çıkar.)
4) Evzâî, Leys İbn-i Sa’d, Mâlik, Şâfiî’nin mezhebidir.
Bunlarda bir günden az bir mesâfeye kadının yanında mahremi bulunmadan yolculuk etme hakkı vardır. Bir günden ziyâde bir mesâfe’ye kadın ancak zevci veya mahremlerinden birisi ile gidebilir, demişlerdir. Şu kadar ki, İmam-ı Mâlik ile İmam-ı Şâfiî bu bir günlük mesâfeyi gidilmesi vacip olmayan yolculuk hakkında bir ölçü olarak kabul etmişlerdir. Ve farz olan hac yolculuğuna kadının yanında mahremi olmadan da gidebileceği görüşünü ortaya koymuşlardır.
Bunların dayandıkları delilleri ise Müslimîn rivâyet ettiği şu meâldeki Ebû Hüreyre hadisidir. Resûl-i Ekrem:
- Allâhû Teâla’ya ve âhiret gününe iman eden bir kadın için yanında mahremi bulunmadan bir günlük mesâfeye yolculuk etmesi helâl değildir, buyurmuştur.
5) Süfyân-i Sevrî, A’meş, Ebû Hanife, Ebû Yusuf ve Muhammed’in mezhebidir. Bunlar da, kadının üç günlük ve daha ziyâde mesâfeye yanlarında mahremleri bulunmadan yolculuk hakkı yoktur. Üç günlük mesâfeden daha kısa olursa mahremsiz yolculuk edebilirler, demişlerdir. Ebû Dâvud’un Ahmed İbn-i Hambel tarıkıyla Nâfî’den, onun da Abdullah İbn-i Ömer radiyallâhu anhümâ’dan rivâyet ettiği şu meâldeki hadis-i şerif’i delil göstermişlerdir.
Resûl-i Ekrem: Hiç bir kadın, mahremsiz üç günlük uzak mesâfede bi mahalle (yere) yolculuk etmesin, buyurmuştur.
Yolculuk mesâfesi’nin üç gün ile kayıt altına alınması şüphesiz, bundan daha kısa bir mesâfeye yolculuğun mübah olmasının delilidir. Üç günlük mesâfe’den daha kısa bir yolculuğun mübah olmasının kabul edilmesi üç adedinin zikredilmesinin zarûri bir neticesidir. Eğer böyle bir neticeye varılmazsa, “Üç gün”ün zikredilmesi lağiv ve faydasız bir cümle haline gelirdi ki, Hakîm olan bir zât’ın faydasız ve boş sözler söylemesi gibi bir durum ortaya çıkardı ki, bu zât bunlardan masun ve mahfuzdur.
(Ehemmiyetine binâ’en konuyu tetkik etmeye devam edeceğiz.)