TÜKETİCİ DEĞİL, ÜRETİCİ TÜRKİYE

YENİ DÖNEM, YENİ BİR TÜRKİYE

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı “müjde” sonrasında yaşayacağımız  gelişmeleri çok dikkatlice irdelememiz gerekir. Kurgulanacak engellemeler, ülke yönetimini hedef alıyormuş gibi görünse de, aslında Türkiye’nin önünü kesmeye yönelik olacaktır. Her zamankinden daha soğukkanlı ve apolitik olmaya çalışmalıyız. 

Çünkü Karadeniz’in derinliklerinde “Fatih”in keşfettiği muazzam rezerv tam anlamıyla milli servettir, hepimizin malıdır ve hepimizin geleceğidir. 

Türkiye artık, enerji konusunda, yalnızca bir tüketici olmaktan kurtularak, bir üretici ülke konumuna gelmektedir. Bu gelişme, Türkiye’nin lig atlamasına neden olacağı gibi, çok daha değişik ve zorlu sorunlarla uğraşmasına da neden olabilecektir.

“Yeni bir dönem başlıyor.”

“Türkiye bir eksen dönüşümü yaşayacak.”

Günlerdir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cuma günü açıklayacağını haber verdiği ve Türkiye’de yeni bir dönem başlatacağını söylediği “müjde”yi konuşuyorduk.  “Müjde” açıklandı, şimdi de olası sonuçlarını, hayatımızı ve Türkiye’nin geleceğini ne yönde, nasıl etkileyebileceğini konuşuyoruz. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fatih sondaj gemimizin Zonguldak açıklarında, Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölge sınırları içinde, 800 milyar metreküplük bir doğalgaz rezervine ulaştığını duyurdu. 

“Müjde” mi?

Müjde.. Yılda 45-50 milyar metreküp doğalgaz kullanan ve karşılığında 12-13 milyar dolar ödeyen bir ülke için büyük bir müjde. 

Türkiye, bu muazzam doğalgaz rezervini günlük yaşantımıza aktarabildiği gün, doğalgaz konusunda dışa bağımlı olmaktan kurtulacağı gibi, ödemeler dengesinde de büyük bir avantaj sağlayacak. 

“MÜJDE”NİN ANLAMI

Bu ne demektir?

Türkiye’nin lig atlamasıdır. 

Sanayi Devrimi’ni, çeşitli engellemeler nedeniyle ıskalamış, gerilerde kalmış, pekçok konuda dışa bağımı duruma gelmiştik. Atmayı düşündüğümüz her adımda, “Amerika ne der, Rusya ne der, AB ne der?” sorgulaması yapar olmuştuk. Sanayimizin çarklarını döndürebilmek, evlerimizi, işyerlerimiz ısıtabilmek için kullandığımız hidrokabon konusunda dışa bağımlı olmak, siyasi konularda atacağımız adımlarda bazı hesapları yapmamıza neden oluyordu. 

Dün Osmanlı’nın kendi topraklarındaki petrol rezervlerine ulaşmasını, petrol üreten bir ülke olmasını engelleyenler, bugün de Türkiye Cumhuriyeti’nin Karadeniz’de keşfettiği doğalgaz rezervini çıkarıp kullanmasını, pazarlamasını, Doğu Akdeniz’de yeni hidrokarbon rezervlerine ulaşmasını engelleyebilmek için gizli açık ortaklıklar oluşturacaktır. 

TÜKETİCİ DEĞİL, ÜRETİCİ TÜRKİYE

Türkiye artık, enerji konusunda, yalnızca bir tüketici olmaktan kurtularak, bir üretici ülke konumuna gelmektedir. Bu gelişme, Türkiye’nin lig atlamasına neden olacağı gibi, çok daha değişik ve zorlu sorunlarla uğraşmasına da neden olabilecektir. 

Yaşanan 2008 küresel ekonomik krizin olumsuz sonuçlarını gidermeye çalışan ülkeler, şimdilerde, ekonomilerinin durmasına neden olan koronavirüs salgının oluşturduğu yaraları sarmak için mücadele ediyorlar. Türkiye de, koronavirüs salgının toplum sağlığında ve ekonomide açtığı yaraları sarmaya çalışırken, Karadeniz derinliklerinde keşfettiği doğalgaz rezervini biran önce günlük hayatımıza sokabilmek için mücadele edecektir. 

HEMEN ÇALIŞMAYA BAŞLAMALIYIZ

“Doğu Akdeniz’de ben de varım” diyen ve bütün gücüyle Akdeniz derinliklerinde hidrokarbon servetine ulaşmaya çalışan Türkiye, bütün dünyayı şaşırtan bir haberle, Karadeniz’in derinliklerinde, ilk saptamalara göre, 320 milyar metreküplük bir doğalgaz rezervine ulaştığını duyurdu. 

“Müjde” mi? 

Elbette müjde; hem büyük bir müjde. Fakat, beraberinde bazı çabalar gerektiren ve bazı sıkıntılar getirme olasılığı olan bir müjde. 

Enerjiye ihtiyacı olan, doğalgaz konusunda Rusya’ya bağımlı olan Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin keşfettiği doğalgaz rezervine biran önce ulaşabilmesi için, bugüne kadar yaptıkları gibi, Yunanistan’ı desteklemekten vazgeçerek Türkiye’nin yanında yer alacaklardır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de de hidrokarbon rezervleri bulabilmesi konusunda gizli-açık destekçileri olacaktır. Göreceksiniz, Yunanistan’ın Türkiye karşıtı tutumu, davranış ve söylemleri son bulacaktır. 

Türkiye’nin kararlı tutumu nedeniyle, Doğu Akdeniz’de dengeler değişecektir. Enerji üreticisi bölgesel ve küresel güçler, Türkiye’nin saf değiştirerek, tüketici ülke konumundan üretici konumuna yükselmesini engelleyebilmek için ellerinden gelen engellemeleri yapacaklardır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı “müjde” sonrasında yaşayacağımız  gelişmeleri çok dikkatlice irdelememiz gerekir. Kurgulanacak engellemeler, ülke yönetimini hedef alıyormuş gibi görünse de, aslında Türkiye’nin önünü kesmeye yönelik olacaktır. Her zamankinden daha soğukkanlı ve apolitik olmaya çalışmalıyız. Çünkü Karadeniz’in derinliklerinde “Fatih”in keşfettiği muazzam rezerv tam anlamıyla milli servettir, hepimizin malıdır ve hepimizin geleceğidir. 

Bu rezerv, devletimize ve milletimize olan bağlılığımızı, güvenimizi ve sadakatimizi artıran bir etken olacaktır. 

“RÜZGAR NEREDEN ESERSE ESSİN”

Karadeniz’in azgın dalgaları üzerine platform kurulması, deniz altından boru hattı döşenmesi, Zonguldak sahillerinde kurulacak merkezlerde depolanması, Azerbaycan-Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanan TANAP boru hattına basılması gibi zor bir süreç yaşayacağız. 

Türkiye’nin, Avrupa ülkelerinin doğalgaz tedarikçisi konumuna gelmesi, ABD’nin de Rusya’nın da işine gelmeyecektir. Düne kadar, Rusya’nın Avrupa ülkelerine doğalgaz ulaştıran TürkAkım boru hattında çalışan Türk şirketlerine yaptırım uygulayacağını söyleyen ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Türkiye’nin Avrupa’ya doğalgaz pompalamasına ne diyecektir? 

Daha da önemlisi, Astana Süreci ortağımız, Libya’daki hasmımız, Derinkuyu Nükleer santrali yapımcımız, S-400 Hava savunma sistemimizin tedarikçisi Rusya’nın, Avrupa ülkelerine doğalgaz pompalama konusunda  kendisine rakip olacak Türkiye’ye bakış açısı ne olacaktır? 

Maliye Bakanı Albayrak’ın, “Rüzgar nereden eserse essin” uyarısı, bu konuda yaşayabileceğimiz olası sıkıntılara dikkat çekmektedir, ama kararlı olmak ve başarmak durumundayız. 

Batılıların “Kızıl Sultan” olarak andıkları II. Abdülhamid Han döneminde yaşananları, neden ve sonuçlarını bir kez daha hatırlamakta büyük yarar var. 

SULTAN ABDÜLHAMİT’İ RAHMETLE ANARKEN…

Geldiğimiz bu tarihi noktada, Sultan II. Abdülhamid’i rahmetle anmak isteriz. ”Kızıl Sultan” II. Abdülhamid, petrolün gelecekteki önemini kavramış, gizli davet ettiği Alman bilim adamlarına imparatorluğun petrol haritasını yaptırmıştı. 

Bugün küresel petrol üretiminin yüzde 60’a yakını Abdülhanid’in petrol haritasında gösterilen merkezlerden sağlanmaktadır. Fakat, Abdülhamid’in bu kaynakları kendine tapulamakla ne yapmak istediğini farkedemeyen İttihatçılar, Selanik’e gönderdikleri Sultan’ın bu tapulu arazilerini devlet hazinesine iade ettiklerinde, bunu millete bir başarı olarak anlatmışlardı. 

“Müjde” büyük, bizi bekleyen süreç zorluklar içeriyor. Fakat, “Rüzgar ne yönden eserse essin” diyerek yola devam etmek durumundayız. 

Allah yardımcımız olsun