Türk Musikisi Vakfı, Okayama Türk Kültür Merkezi ve NİTTOKAİ Derneği’nin işbirliğiyle, Türkiye ile Japonya arasında kültür köprüleri kurmak, kültürel işikilerimizi geliştirmek amacıyla hazırlanan "UZAK ÜLKE YAKIN DOST" adlı etkinliklerin ilki, 17 Ağustos gecesi, İstanbul Heybeliada Su Sporları Kulübü’nde,  Japon sanatçıların mehter takımı eşliğinde verdikleri görkemli konserle başladı. Konsere büyük ilgi gösteren İstanbullular, konser sonrasında konuk Gossoda Waso Korosu'nu ve mehter takımını dakikaşarca ayakta alkışladılar.

Japon insanına her zaman hayranlık ve saygı duymuşuzdur. Osmanlı zamanında Japon İmparatoru Meici'nin II. Abdülhamit'e Japonya'nın en büyük nişanını göndermesi ve Osmanlı Sultanının buna Ertuğrul Fırkateyni ile gönderdiği aynı saygınlıktaki bir madalya ile karşılık vermesiyle derinleşen dostluk ilşikilerimiz, günümüzde karagün dostlukları ve kültürel etkinliklerle sürdürülmektedir.
 Türk Musikisi Vakfı, Okayama Türk Kültür Merkezi ve NİTTOKAİ Derneği’nin işbirliğiyle, Türkiye ile Japonya arasında kültür köprüleri kurmak, kültürel işikilerimizi geliştirmek amacıyla hazırlanan "UZAK ÜLKE YAKIN DOST" adlı etkinliklerin ilki, 17 Ağustos gecesi, İstanbul Heybeliada Su Sporları Kulübü’nde,  Japon sanatçıların mehter takımı eşliğinde verdikleri görkemli konserle başladı. Konsere büyük ilgi gösteren İstanbullular, konser sonrasında konuk Gossoda Waso Korosu'nu ve mehter takımını dakikaşarca ayakta alkışladılar.
Japon Korolar Birliği’ne bağlı Gossoda Waso Korosu ile  Kültür ve Turizm Bakanlığı Tarihi Türk Müziği Topluluğu Mehter Bölümü’nün birlikte sahne aldıkları bir konser büyük bir coşku ve beğeni ile izlendi.
 İki yetkin ve güçlü müzik topluluğu, Türk ve Japon kültürlerine ait eserlerden oluşan çarpıcı bir repertuarla karşısına çıkacakları İstanbullulara unutulmaz bir müzik şöleni sundular.
Etkinliğin ikinci adımı ise Mayıs 2014  tarihinde Japonya’nın Tokyo ve Okayama şehirlerinde  gerçekleştirilecek.

"UZAK ÜLKE YAKIN DOST"
Japon ve Japonya denildiğinde, hepimizin belleğinde, tarihine, kültürüne saygılı, hayatı dürüstlük ve vefa üzerine kurulmuş bir insan tipi canlanır.
Belleğimizdeki Japon insanı, gelenek ve kültürüne bağlı olduğu kadar namuslu ve gururludur. Başkasının malında, başarısında asla gözü yoktur. Toplumsal dayanışma, başkasının hakkını gözetme ve koruma, yazılı olmayan, fakat asla gözardı edilmeyen bir yasadır. Bu saydığımız özelliklerinden dolayı Japon insanını daima gıpta ile izlemiş, örnek göstermişizdir. Japonları, her zaman, hepimiz, uzak bir ülkede yaşayan çok yakın bir dostumuz olarak benimsemişizdir.

JAPON İNSANINNIN BİRBİRLERİNE OLAN SAYGISINI YÜREKTEN ALKIŞLADIK
Uzaklara gitmeye gerek yok; son Fukişima felaketinde Japonlar, disiplinlerini asla kaybetmediler. İhtiyaç maddeleri için kuyruklar oluştu, fakat hiçbir zaman izdiham yaşanmadı. "Biz bir felaket yaşıyoruz; devamı gelir mi, gelmez mi" diye asla düşünmediler, dağıtılanlardan yalnızca ihtiyaçları olduğu kadarını aldılar. Televizyonlarda izledik, gazetelerde okuduk ve Japon insanın insani değerlere ve birbirlerine olan saygısını bütün yüreğimizle ayakta alkışladık.
Japon insanı, birlikte yaşadığı insanların haklarını, kendi hakkı gibi korumakla görevli hisseder kendini. O nedenle, Japonya'da rüşvet ve hırsızlık, başkasının hakkına el uzatma çok büyük bir ahlaksızlık olarak kabul edilir hiç de hoş karşılanmaz. Böyle insanlar aşağılanır. Şiddet içermeyen öyle bir toplumsal baskı uygulanır ki, böyle bir suç işlemiş olan Japon, herkesten önce kendisi cezalandırır kendini. Harakiri , geleneksel Japon ahlakına  istemeyerek olsa leke sürmüş birinin hayatına kendi eliyle son vermesidir. Harakiri, Japon ahlak yasasında saygın bir davranıştır; suçlunun, gözünü kırpmadan, kimsenin müdahalesine gerek kalmadan, kendine en ağır cezayı uygulamasıdır.  "hata yaptım, cezamı çekmeliyim" hükmüdür.

JAPONLARA OLAN HAYRANLIĞIMIZ YENİ DEĞİL
Japonlara olan hayranlığımız yeni değildir. Tarihin derinliklerinde yanyan yaşamış olmaktan kaynakalanan bir sevgi olmalı. Ay ve su gibi bazı kelimelerimiz de ortaktır. Huylarımız, geleneklerimiz de benzer motifler içerir. Japonlara komşu olan atayurtan kopup geleli yüzyıllar olmuş, ama Japonlara duyuduğumuz sevgi ve saygı duygularımızda bir değişiklik olmamış. Uzaktan uzağa hep hayranlıkla izlemişizdir Japonların başarılarını. Uğradıkları felaketlere bizim başımıza gelimişcesine üzülmüş kahrolmuşuzdur.
Japonlar da bizim gibi vefa duyguları çok güçlüdür. Ertuğrul Fırkayeyni'nin Japonya'ya sevgilerimizi götürürken batmış olmasını hiçbir zaman unutmamaışlardır Japon kardeşlerimiz; her zaman saygıyla anmışlardır. Aynı şekilde, Fukuşima Nükleer felaketini yaşadıklarında duyduğumuz acıyı, felaketzede Japon kardeşlerimize nasıl yardım edebiliriz" arayışımızı da bir kalplerinin bir köşesine not etmişler Japon kardeşlerimiz. Van depreminde yaralarımızı sarmak, enkaz altında kalanları kurtarabilmek için koşup gelen Japon doktor Atsushi Miyazaki de maalesef artçı bir sarsıntıyla yıkılan otelde hayatını kaybetmişti. Miyazaki'yi Türk milleti hiçbir zaman unutmadı, unutmayacak. Van depreminde hayatını kaybeden Dr. Miyazaki'nin anısını yaşatabilmek için, Manisa Şelimşahlar İlköğretim Okulu'nun teknoloji laboratuarına onun adı verildi.

ERTUĞRUL FIRKATEYNİ JAPONYA'YA KALPLERİMİZİ GÖTÜRMÜŞTÜ
Batılı ülkelerin sömürgeleştirme çabaları, Osmanlı Padişahının da  Japon İmparatorunun da onayladıkları bir politika değildi. Biririnden coğrafi olarak uzak olmalarına rağmen pekçok konuda aynı değerleri benimsemiş olan Osmanı İmparatorluğu ile Japon imparatorluğu, 19.yyın sonlarına doğru ikili ilişkilerini geliştirme arayışına girdiler. İkili ilişkileri geliştirme konusundaki en önemli atılım,  Japon Prensi Komatsu Akihito’nun İstanbul’u ziyareti sırasında oldu.  Japon İmparatoru Meici'nin dostluk mesajını Padişah II.Abdülhamit’e ileten Komatsu ve Japon heyeti padişah tarafından büyük iltifatlarla ve konukseverlikle karşılandı. İstanbul’da bulundukları sürece Dolmabahçe Sarayı'nda ağırlanan Komatsu ve heyeti, II.Abdülhamit tarafından madalya ve nişanlar ile onurlandrıldı.
Japon heyetinin İstanbul’da Padişah II. Abdülhamit tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmaları, nişanlarla, madalyalarla onurlandırılmaları üzerine Japon İmparatoru Meici, II.Abdülhamit’e memnuniyetini belirten bir teşekkür mektubu gönderdi.
Bir yıl kadar sonra, Japonya hükümetinden gelen bir başka mektupta,  Padişah II. Abdülhamit'e Japonya’nın en büyük nişanı olan “Büyük Krizantem Nişanı” vermeye hazırlandıkları belirtiliyor ve Osmanlı Devleti'nin Japon imparatoruna uygun bir nişan  vermeyi düşünüp düşünmediği diplomatik bir dille soruluyordu.. Osmanlı Hükümeti mektuba hemen karşılık veriyor ve aynı derecede bir onur nişanının Japon İmparatoruna takdim edileceğini bildiriyordu.
1889 yılında İstanbul’dan Japonya’ya doğru törenle yola çıkarılan Ertuğrul Fırkateyni, Osmanlı Hükümeti'nin Japon İmparatoru Meici'ye verilmesini kararlaştırdığı Osmanlı'nın en büyük onur  nişanını,  padişahın özel elçisi Osman Paşa tarafından takdim edilmek üzere, Japonya'ya götürüyordu.
II. Abdülhamit büyük bir stratejistti. Osmanlı'nın en üstün nişanının Japon İmparatoru'na götürülmesi vesilesiyle dış ilişkilerde yankı yaratacak bir program uygulanması kararlaştırıldı.  

JAPON İMPARATORUNA OSMANLI'NIN EN BÜYÜK ONUR NİŞANINI GÖTÜREN ERTUĞRUL FIRKATEYNİ DÖNÜŞ YOLUNDA BATTI, AMA...
Avrupa devletlerinin, özellikle de İngiltere'nin Osmanlı topraklarında karışıklık çıkarmaya yönelik politikasını etkisizleştirebilmek için, Osmanlı sultanlarının halifelik sıfatından yararlanıldı ve Ertuğrul Fırkatey'ni, yolu üstüdeki Osmanlı topraklarına da uğrayarak büyük bir güç gösterisi yaptı. Japonya ziyareti yolunda Hint ve Pasifik okyanuslarında Osmanlı bayrağını dalgalandıran Ertuğrul Fırkateyni, uğradığı Bombay,Kolombo,Singapur ve Honkong gibi şehirlerde de halkın yoğun ilgisi ile karşılandı.
  Bu güç gösterisi yararlı oldu ve güçlendirilen hilafet kurumu sayesinde, Osmanlı'nın dağılma sürecini geciktirmiş oldu.
Ertuğrul Fırkateyni dönüş yolunda kazaya uğrayıp battı, ama Türklerle Japonlar arasındaki dostluk ve kardeşlik bağları giderek arttı.
İki ülke arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkileri günümüzde karagün dostlukları ve kültürel etkinliklerle sürdürülmektedir.