Mili savunma sanayiimizi dışa bağımlı olmaktan kurtarabilmek uğruna ömürleri boyunca mücadele eden, gerçekleştirdikleri başarılarla ülkemizi savunma sanayiinde bir dünya markası yapan fedakar ve idealist kahramanlarımızı unutmamalıyız. 

Onlar bizlerin, özellikle gençlerimizin en umutsuz anlarında yollarını aydınlatan, başarının yolunu aydınlatan manevi önderleri olmalıdırlar. Onlara, vatanımızda yaşadığımız huzurlu ve güvenli günler için minnet ve şükran duymamız gerektiğini unutmayalım. 

Hem onları anacağımız hem de onlara olan şükran duygularımızı dile getireceğimiz bir “Milli Savunma Günü” ilan etmeliyiz. 

Unutmamalıyız. Yüreğinde vatan sevdası, elinde tek bir matkapla yola çıkıp ülkesinin savunma sanayiini bir dünya markası yapabilen Özdemir Bayraktar’ı gençlerimizin idolü yapmalıyız. Özdemir Bayraktar’ın hikayesi, yalnız gençlerimizin değil, büyük bir çoğunluğumuzun şuuraltlarına yerleşmiş olan “Biz yapamayız” ezikliğini kökünden kazıyıp atacak bir başarı hikayesidir. Etkisi uzun yıllar sürecek bir motivasyon dopingidir. 

Sağlığında onu bütün dünya tanıyor, istihbarat örgütleriyle adım adım izliyorlardı, ama bizler onu vefatından sonra yazılan ve anlatılanlardan tanıdık. Evet, bütün dünya onun neler yaptığını ve nereye varmak istediğini merak ediyordu ve yakından izliyordu. Rahmetli de farkındaydı bu ”ilginin”, “çevremiz casus dolu” diyordu. 

Özdemir Bayraktar, milli savunma sanayiimiz önündeki bütün zorluklara ve engellemelere rağmen hedefinden vazgeçmeyen, Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ, Nuri Killigil, Şakir Zümre gibi kahramanlarımızla birlikte anılıyor. 

İstanbul Sarıyer’de doğmuş Sürmene kökenli bir vatandaşımızdı. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden makine mühendisi olarak mezun olmuştu. Feyzini, büyük ölçüde, “Hocaları hocası” İsmail Hakkı Öz’den almıştı. 

Tarımın süratle makineleşmesine inandığı için, Turgut Özal’ı önderliğinde Burdur’da hayata geçirilen traktör fabrikası Burtrak’ın kuruluşunda çalışmıştı. 

Erbakan gibi “yerli motör” tutkunu olduğu için, bu konuda ilk adımını Sapanca’da, motör segmanları ve motör gömlekleri üreten İstanbul Segman’ı kurmuştu. 

Ülkesinin göklerini koruyan çelik kafesler oluşturan, radara yakalanmadıkları için düşmanlarının yuvalarına kadar sessizce ulaşabilen, çeşitli konularda savaş uçaklarından daha etkili olabilen ve bütün bu özellikleri dolayısıyla dünya savaş konseptlerini değiştiren çelik çekirgelerden oluşan filolar üreten Özdemir Bayraktar, bütün imkansızlıklara rağmen neler başarılabileceğinin hikayesidir. Bir başarı destanıdır. 

1960 İhtilalinin lideri Cemal Gürsel’in talimatı ile Türk mühendislerinin gece gündüz çalışarak ürettikleri, büyük bir bölümü el yapımı parçalardan oluşan yerli otomobil Devrim’in ilk gösterisinde uğradığı sabotaj onun yerli üretim tutkusunu daha da ateşledi. 

Bayraktar Makine A.Ş.2yi kurdu ve onu çatısı altında direksiyon kutusu, hidrolik pompa, firen silindiri gibi kritik parçalar üretmeye başladı. Onun kurduğu bu “atölye”, 80’lerin başında yaşanan döviz kıtlığı nedeniyle ithalat yapamayan otomotiv sanayiinin can simidi oldu. 

İkitelli’de ilk insansız hava aracını (İHA) ürettikleri “Büyük Atölye”nin duvarında Atatürk’ün ünlü öğüdü yazılıydı: “İstikbal göklerdedir.” İlk İHA’nın üretildiği “Büyük Atölye”de Özdemir Bayraktara ve oğullarıyla birlikte bu konuya gönül vermiş 20 idealist mühendis çalışıyordu. 

Milli Savunma konusunda dışa bağımlı olmamamız gerektiğine inanan Özdemir Bayraktar, “Havacılık konusunda birçok fırsatı kaçırdık, Osmanlı döneminde Lagari Hasan Paşa, Hazerfen Ahmet Çelebi, Cumhuriyet döneminde de Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ, Nuri Killigil, Şakir Zümre.. Çalışmalar hep hezimete uğramış, Türkiye için kayıp olmuş. Güçlü ordu, güçlü Türkiye.” diyordu. 

İHA’LAR SİHA’LAR GÜNÜMÜZÜN ÇELİK KANATLI EBABİL KUŞLARIDIR

Lisanslı bir pilot olan Özdemir Bayraktar önderliğinde üretilen İHA’lar, SİHA’lar plastk gövdeli oyuncak uçaklar değiller. Onları savaş uçakları seviyesine yükselten başarının arka planında karbon fiber teknolojisi yatıyor, mekanik uçak mühendisliği deneyimi yatıyor,  elektronik yatıyor, yazılım becerisi yatıyor. 

2009’da üretilen ve kanat açıklığı 9 metre olan mini İHA’larla 18 bin feet’e kadar çıkılıyor. Bu arada, Sinop Havaalanı’nda Milli Savunma ve TSK yetkililerinin huzurunda yapılan ilk deneme gösterisinde İHA’nın Erfelek ormanlık alanına mecburi iniş yapmak zorunda kalması “Büyük Atölye” kadrosunun morallerini bozmuyor; “Ülkenin İHA teknolojisinde tam bağımsızlık ve dünya liderliği hedefine ulaşana kadar çalışmalarımız tüm varlığımızla durmaksızın devam edecektir” açıklaması yapılıyor. 

İkitelli’deki hummalı çalışma dönemi bu deneyimden sonra hızlanıyor. 

BABA İLE OĞULLARIN SOHBET KONULARI HEP TEKNOLOJİ

Bayraktar ailesinde, Baba Özdemir ile oğulları Selçuk, Haluk ve Ahmet arasındaki sohbetlerin ana konusu makine, elektronik ve uçak modelleri olurmuş. 

Yüreği vatan aşkıyla çarpan bir idealist baba ve o babaya bütün benlikleriyle inanmış üç evladın, tam bağımsız mili savunma sanayii kurulması için azimle, kararlılıkla yürüttükleri mücadele bugün hedefine ulaşmış sayılır. Türkiye, o çekirdek kadro ve onlara inanmış isimsiz kahramanlar sayesinde, çağımızın çelik kanatlı “Ebabil Kuşları” olan İHA ve SİHA konularında bir dünya markası olmuştur. 

Savaş uçaklarını geleceğinin insansız uçaklar ve robotik sistemler olacağını gören ve inanan “Büyük Atölye”nin çekirdek kadrosu Türkiye’yi bu konuda birinci lige taşımayı başardılar. 

Mühendisliğini para kazanmak için değil, ideallerini hayata geçirmek için kullanan bir dervişan olan Özdemir Bayraktar bir tevazu abidesiydi. İnsanı Yaradan’dan ötürü sevdiği için, her görüşe mensup renkli bir dostlar yelpazesi vardı. 

FETÖ’nün kurguladığı Ergenekon, Balyoz, Ay Işığı gibi kumpaslarla askerlerimiz linç edilirken, onları ceza evlerinde sık sık ziyaret edecek kadar da yürekli bir vatanseverdi, Özdemir Bayraktar. 

Hiçbir zaman öne çıkmak istemezdi. “Bu konularda bizimle çalışan, çok emek veren dostlarım var. Onları bir yana iterek öne çıkmak istemem” derdi. Sırlarını paylaştığı dostlarından hep bir ricası olurdu: “Bunlar aramızda kalacak.”

Özdemir Bayraktar’ı en verimli olduğu yaşlarda kaybettik, bu ülkemizin bir talihsizliğidir. Özdemir Bayraktar adını, hem gençlerimiz bir idolü olarak hem de bir vefa borcu olarak yaşatmak görevimizdir.  

ADINI KALBİMİZE YAZDIK, AMA YETER Mİ

Özdemir Bayraktar’ı elbette kolay kolay unutmak mümkün değildir. Vasiyeti üzerine Sarıyer’de, doğduğu köy olan Garipçe’deki aile mezarlığında toprağa verildi. Adını kalplerimize yazdık, ama yeter mi?

Özdemir Bayraktar, milletine karşı olan görevini fazlasıyla yaptı. Bugün Türkiye Ortadoğu’da,, Doğu Akdeniz’de, Afrika’da, Libya’da, Karabağ’da oyu kurucu-oyun bozucu bir aktör olarak kendinden söz ettiriyorsa, bu başarıda “Büyük Atölye”nin uykusuz gecelerinin payı unutulur mu? 

Şimdi görev sırası millette. Ömrünü vakfederek yaptığı çalışmalarla milli savunma sanayiimize çağ atlatan ve ürettiği İnsansız Hava Araçları’yla (İHA), Silahlı İnsansız Hava Araçları’ya (SİHA), Taarruzi İnsansız Hava Araçları (TİHA) olan Bayraktar Akıncıları’yla, Bayraktar TB2’leriyle elde edilen başarılarla, çok umutsuz olduğumuz dönemlerde başımızı göklere erdiren Özdemir Bayraktar’a hepimiz çok şey borçluyuz. 

O tevazu abidesi muhterem insana hepimizin büyük bir vefa borcu var. O’nun adını, gelecek kuşaklara daima hatırlatacak şekilde anıtlaştırmalıyız. Adını bir meydana ya da bir caddeye vermenin, heykelini bir parkın köşesine dikmenin ötesinde bir hatırlatma vesilesi bulmalıyız.  

Elbette yalnızca onu değil, onun gibi ömürlerini milli savunma sanayiimizin geliştirilmesi uğruna vakfeden gençlere uçma aşkını aşılayan Vecihi Hürkuş’u, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ürettiği uçakları yurtdışına bile ihraç edebilen Nuri Demirağ’ı, Kurduğu silah fabrikasıyla birlikte havaya uçurulan, vücut parçalarının tamamı bulunamadığı için cenaze namazı kılınmadan defnedilen Kafkas İslam Orduları Komutanı, Bakü Fatihi Nuri Killigil Paşa’yı, kurduğu silah ve mühimmat fabrikası kapatılınca soba üretmek zorunda kalan Şakir Zümre’yi ve ömrü boyunca ülkesini fabrikalar üreten fabrikalarla donatma hedefine yürüyen Necmettin Erbakan’ı… da anacağımız bir vefa günü oluşturmalıyız. 

MİLLİ SAVUNMA GÜNÜ

Hayatlarını ülkelerinin savunma sanayiini dışa bağımlı olmaktan kurtarmaya adamış olan bu kahramanlarımızın ortak hedefleri dikkate alınarak, “MİLLİ SAVUNMA GÜNÜ” ilan edebiliriz. O günlerde bu kahramanlarımızın mücadelelerin, başarılarını anlatarak gençlerimizi motive edebiliriz. 

Mili savunma sanayiimizi dışa bağımlı olmaktan kurtarabilmek uğruna ömürleri boyunca mücadele eden, gerçekleştirdikleri başarılarla ülkemizi savunma sanayiinde bir dünya markası yapan fedakar ve idealist kahramanlarımızı unutmamalıyız. 

Onlar bizlerin, özellikle gençlerimizin en umutsuz anlarında yollarını aydınlatan, başarının yolunu aydınlatan manevi önderleri olmalıdırlar. Onlara, vatanımızda yaşadığımız huzurlu ve güvenli günler için minnet ve şükran duymamız gerektiğini unutmayalım. 

Hem onları anacağımız hem de onlara olan şükran duygularımızı dile getireceğimiz bir “Milli Savunma Günü” ilan etmeliyiz. 

Mekanları Cennet olsun inşallah..