“DAĞDAN BAKAN GÖZLER”

UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ

“DÜNYANIN SIRADIŞI 100 ESERİNDEN BİRİ” SAYILAN 7665 METREKARELİK ATATÜRK PORTRESİNİ, MUSTAFA AYDEMİR ADLI BİR RESSAM ASKER BİR AVUÇ GÖNÜLLÜ ARKADAŞI İLE BİRLİKTE, KAYALARI MOZAİK GİBİ KULLANARAK OLUŞTURMUŞLARDI.

UZAYDAN BİLE RAHATÇA GÖRÜLEBİLEN DÜNYANIN EN BÜYÜK ATATÜRK PORTRESİNİN ÇİZİMİ TAM BİR “ÇILGIN TÜRK” HİKAYESİDİR.

Size, resim yapmak için kullanılan malzemelerden hiçbirini kullanmadan, tek kuruş maddi destek almadan, uzaydan bile görülebilecek büyüklükte bir portre çizmeniz istense yanıtınız ne olurdu?  Büyük bir olasılıkla ciddiyetten uzak soğuk bir şaka ya da sabrınızı sorgulayan bir yoklama derdiniz. 

Turgut Özakman, uzaydan bile rahatça görülebilen Atatürk portresinin nasıl oluştuğunu anlatan kitaba bir önsöz yazması için kendisine verilen notları okuduktan sonra şunları yazmıştı: “Yurdumuzu sadece sevmemiz yetmez. Onu çok sevmeliyiz. Gerekirse çılgınca… Bu kitapta bir “Çılgın Türk”ün hikayesini okuyacaksınız.” 

“Dağdan Bakan Gözler” tam bir “çılgın Türk” hikayesi.. 

Uzaydan bile rahatça görülebilen dünyanın en büyük Atatürk portresini çizen “Çılgın Türk” Mustafa Aydemir, ressam, yazar, koleksiyoner, dalgıç kısaca on parmağında yirmi marifet olan bir vatan sevdalısı. Aydemir bu şaheserini, 1982 yılında, Erzincan’da vatani görevini yaptığı sırada, “Büyük kurtarı”cıya olana vefa borcunun bir kısmını ödeyebilmek için oluşturmuş. 

Olayın en ilginç yönü, Atatürk’ün iki futbol sahası büyüklüğündeki portresini tuvale değil, Keşiş Dağı’nın yamacına, tek kuruş para harcamadan, dağın yamaçlarındaki kaya parçalarını, ordunun atık malzemelerini ve bir avuç gönüllü asker kullanarak oluşturmuş. Turgut Özakman’ın “Tam bir çılgın Türk hikayesi” demesini nedeni de, tablonun arka planındaki inanılmaz hikaye. 

Dağ başında, Mustafa Aydemir’in önerdiği teknikle boyanan taşların belli düzende yerleştirildikleri yerlerde sabitleyebilmek için gereken çimento devlet dairelerinden temin edilmiş. Siyah boya 3, Ordu’nun atık yağlarından, beyaz boya da, Erzincan yakınlarındaki bir fabrikanın atığı olan karpitin toz kireçle harmanlanmasından elde edilmiş. 

Bu muazzam Atatürk portresinin oluşturulmasında 600 ton kaya parçası kullanılmış. Bu kaya parçaları da, Keşiş Dağı eteklerinde zincir oluşturan askerlerin elden ele aktarıp tablonun nakşedildiği bölgeye ulaştırmasıyla sağlanmış. 

Sonuçta 7665metrekarelik, uzaydan bile rahatça görülebilen büyüklükteki Atatürk portresi, 30 güne, 300 kadar gönüllü askerin büyük bir heyecanla gece gündüz çalışmaları sayesinde oluşmuş. 

Bu heyecan verici çalışmaya tanık olmuş Em. Topçu Albay Eyüp Aslan o günleri şöyle anlatıyor: 

“Erzincan dağlarında komutan kimdi? Belli değildi. Er Mustafa Aydemir mi, Binbaşı Yılmaz Bahar mı, Teğmen Eyüp Aslan mı, Tuğgeneral Hidayet Güngör mü? Olacak şey değil… Askerlik kurallarına ters ve tarihte örneği olmayan bir uygulama…”

“DAĞDAN BAKAN GÖZLER”

“Dağdan Bakan Gözler”in hikayesi, Mustafa Aydemir’in askerliğini yapmak üzere gittiği Erzincan’da, Keşiş Dağları’na bakarken, bir çift mavi gözün kendisine baktığı hissine kapılır. Bu ilhamla büyük bir heyecana kapılan Mustafa Aydemir, bu “emrin” gereğini yerine getirmek için hazırlıklara başlar. 

Önce Keşiş Dağı yamacına nakşedeceği Atatürk portresini belirler. Aşağıdan bakanların da Atatürk’ü tam olarak görebilmelerini sağlayabilmek için perspektif hesaplarını yaparak taslak görüntüyü oluşturur.

Bütün hazırlıklarını tamamladıktan sonra da, projesin bir dosya halinde komutanlarına sunar. 

Komutanların hayal gücüyle Mustafa Aydemir’in hayal gücü aynı frekansta olmadığı için, başlangıçta projesini kabul ettirmede oldukça zorlanır. Sonunda Aydemir’in ısrarlarına daha fazla dayanamayan komutanı, “Bak, bu işe tek kuruş maddi destek vermemiz mümkün değildir. Hesabını kitabını iyi yap, kararını ver” der.  

Mustafa Aydemir’in tek istediği askeri araçlarının yanık yağları ve bu işte gönüllü çalışacak yeterli sayıda askerin verilmesidir. 30 gün içinde bu portreyi tamamlayacağına söz verince izin çıkar ve hummalı çalışma başlar. Dağ başında kurulan atölyede kaya parçaları siyaha ve beyaza boyanarak, Aydemir’in çizdiği taslakta gösterilen yerlere yerleştirilmeye başlanır. 

Mustafa Aydemir ve kendisine inanmış gönüllü askerlerin fedakarane çalışmaları sonunda, bugün Washington Smthsonion Müzesi’nin belgesinde belirtildiği gibi, “Dünyanın sıradışı 100 eserinden biri” olarak anılan Atatürk portresi hayata geçirilmiş olur.

OKYANUS ÖTESİNDEN GELEN BİR TELEFON

2009 yılında, Mustafa Aydemir evinde konuklarıyla birlikte yemek yerken Washington Smithsonion Müzesi’nden bir telefon gelir. Müze yetkilileri, Aydemir’den, 28 yıl önce Keşiş Dağı eteklerine nakşettiği Atatürk portresini, “Dünyanın sıradışı 100 eserinden biri” olarak seçtiklerini ve bu portreyi hazırlamakta oldukları Atatürk konulu belgeselde kullanmak üzere izin istiyorlardı. 

Aydemir telefonu kapattıktan sonra konuklarından ve özellikle de konukları arasında bulunan Prof. Dr. Turan Yazgan’ın izin konusundaki görüşünü sorar. 

Turan Hoca olayın hikayesini dinledikten sonra Mustafa Aydemir’e bu konuyu ayrıntılarıyla anlatan bir kitap yazmasını ister. Bizler bugün uzaydan bile rahatlıkla görülen Atatürk portresinin hikayesini de “Dağdan Bakan Gözler” sayesinde öğrenmiş oluyoruz. 

ATATÜRK’Ü KİMLER SİLMEK İSTİYOR? 

Yapılış hikayesini gururla dinlediğimiz, bütün dünyanın hayranlık duyduğu Atatürk’ün Keşiş Dağı yamaçlarına Mustafa Aydemir’in nakşettiği muazzam Atatürk portresi 2016 yılında maalesef bazı kendini bilmezler tarafından tahrip edilmiş. Öylesine tahrip edilmiş ki, portreyi oluşturan kaya parçaları yerlerinden sökülerek götürülmüş, yok edilmiş. 

Mustafa Aydemir, “Dünyanın sıradışı 100 eserinden biri” olan portresinin son durumu hakkın şunları söylüyor: 

Bunun üzerine ben 2017 yılında Erzincan’a gittim ve portreyi tekrar boyadım.

Ama temellerine kadar sökülen portrenin zemininde kalan toprağını boyadım.

Erzincan’da validen başlayarak hiçbir yetkili Atamıza sahip çıkmadı.

Bu portrenin mutlaka ve mutlaka (bir daha sökülememesi için) çelik betonarmeye alınması gerekiyor.

Yoksa portre Atatürk düşmanlarının istediği gibi ebediyen oradan yok olacak. Bir ay kadar önce oradaydım.

Şimdiden portrenin üzerini otlar bürümüştü. Sizin haberiniz bir farkındalık yaratabilir.”

Bu vatanın kurtuluşunu O’na ve O’na inanmış vatan evlatlarına borçlu olduğumuzu unutamayız. Bu toprakları vatan yapan şehit ve gazilerimize can borçluyuz, can. Bu borcu ödemek hçi de kolay değildir.

Atatürk’ümüzün, Keşiş Dağı’ndaki “Dünyanın sıradışı 100 eserinden biri” sayılan  portresine sahip çıkmak hepimizin görevi değil mi? 

NELER DEMİŞLERDİ:

Akılcı bir dille yazılmış, doğru ve güçlü mesajlar verilmiş. Gençlerimizin bu kitaptan alacağı mutlaka çok kıymetli dersler vardır.

Prof. Dr. Turan Yazgan – TDAV Genel Başkanı

Müthiş bir eser, müthiş bir kitap, müthiş bir film senaryosu… Kitap yayınlanınca bu eseri yakından görmek için çok sayıda ziyaretçinin Erzincan’a gideceğine inanıyorum.

Prof. Dr. Oktay Aslanapa