ABD/NATO ile Rusya’yı karşıkarşıya getiren “Ukrayna Krizi”, ABD Başkanı Biden’ın yılbaşından bu yana sürekli tekrarladığı, “Rusya Ukrayna’yı işgal edecek” söylemlerinin kazandırdığı ivmeyle, süratle “Ukrayna Savaşı”na dönüşüverdi. Yeni nesil enformasyon savaşı olarak nitelenen bu gelişmenin arka planındaki gerçek dinamikler ve fotoğrafın bütünü net olarak görülemediğinden, savaşın neden ve hedefleri konusunda birbirleriyle çelişen değerlendirmeler yapılıyor. 

11 gündür Rus ordusunu taşıyan askeri konvoyun başkent Kiev’e yürümesi ekranlara bir korku filmi olarak yansıtılırken, Rus ordusunun ülkenin bütün güney kentlerini ele geçirdiğinden, Ukrayna’nın Karadeniz’le olan bağlantısını koparıp bir kara ülkesine dönüştürdüğünden söz edilmiyor.

İşgalin 10. Gününde, Rusya’nın insani koridor açma adına Mariupol ve çevresindeki kentlerde ilan ettiği ateşkesi neden uygulanamadığı anlatılmıyor.  

Bugün Ukrayna’da, “uygarlığın beşiği” Avrupa’nın orta yerinde yaşananlar, küresel güçlerin Rusya’ya savaş açmamaları nedeniyle değil, Ukrayna’yı, bir bağımsız devleti ve masum insanları koruma adına hiçbir şey yapmamış olmaları nedeniyle, bütün insani değerlerin beyin ölümünün gerçekleştiğinin ilanıdır. 

​​​​

 ABD/NATO ile Rusya’yı karşıkarşıya getiren “Ukrayna Krizi”, ABD Başkanı Biden’ın yılbaşından bu yana sürekli tekrarladığı, “Rusya Ukrayna’yı işgal edecek” söylemlerinin kazandırdığı ivmeyle, süratle “Ukrayna Savaşı”na dönüşüverdi. Yeni nesil enformasyon savaşı olarak nitelenen bu gelişmenin arka planındaki gerçek dinamikler ve fotoğrafın bütünü net olarak görülemediğinden, savaşın neden ve hedefleri konusunda birbirleriyle çelişen değerlendirmeler yapılıyor. 

11 gündür Rus ordusunu taşıyan askeri konvoyun başkent Kiev’e yürümesi ekranlara bir korku filmi olarak yansıtılırken, Rus ordusunun ülkenin bütün güney kentlerini ele geçirdiğinden, Ukrayna’nın Karadeniz’le olan bağlantısını koparıp bir kara ülkesine dönüştürdüğünden söz edilmiyor.

İşgalin 10. Gününde, Rusya’nın insani koridor açma adına Mariupol ve çevresindeki kentlerde ilan ettiği ateşkesi neden uygulanamadığı anlatılmıyor.  

Bugün Ukrayna’da, “uygarlığın beşiği” Avrupa’nın orta yerinde yaşananlar, küresel güçlerin Rusya’ya savaş açmamaları nedeniyle değil, Ukrayna’yı, bir bağımsız devleti ve masum insanları koruma adına hiçbir şey yapmamış olmaları nedeniyle, bütün insani değerlerinin beyin ölümünün gerçekleştiğinin ilanıdır. 

Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin, Rusya işgali nedeniyle ülkesi üzerinde uçuşa yasaklı bölge ilan etmeyen NATO’ya, “Masum insanlar, çocuklar artık sizin yüzünüzden ölecekler” isyanı, bir insanlık dramının ilanı değil midir? 

Gelinen noktada herkes, “Putin bu tuzağa nasıl düştü?”, “Putin böyle bir stratejik hatayı nasıl yaptı?” ya da “Ukrayna kurban mı edildi?” sorgulaması yapmakta.. 

Petrol ve doğalgaz geliri dışında önemli bir gelir kaynağı olmayan Putin, açık etmek istemediği ekonomik zorunluluklar nedeniyle mi, Rusya’yı dünya kamuoyu önünde zorba, işgalci durumuna düşürecek böyle bir hamle yapmak zorunda kalmıştı, yoksa ABD/NATO ile AB ülkeleri arasında derinleşen gerginlikten yararlanarak, çarpıtılmış bir tarih okumasıyla “Rus toprağı” olduğunu iddia ettiği Ukrayna’yı bütünüyle kontrolü altına almak mı istemişti? 

Yoksa Putin, Biden’ın sık sık tekrarladığı “Rusya Ukrayna’yı işgal edecek” söylemleriyle kurguladığı “gel, gel” oltasına mı takılmıştı?  

Ukrayna’daki gelişmeler konusunda kafalar gerçekten karışık. Fotoğrafın bütünü görülemediğinden, pekçok stratejistin ve askeri uzmanın dillendirdikleri, “Jeopolitik bir entrika mı oynanıyor?” sorusunun yanıtı henüz netleşmiş değildir. 

Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski ile bir telefon görüşmesi yapan ABD Başkanı Biden’ın, “Ukrayna’nın yanındayız, ama Rusya’ya silahlı bir müdahalede bulunamayız” açıklaması, “Ukrayna’nın şanlı direnişi”nden, “Ukrayna gizli bir anlaşmaya mı kurban edildi?” sorusuna uzanan geniş bir yelpazede değerlendiriliyor. 

BATILILAR UKRAYNA’YI YALNIZ BIRAKTLAR

Görüntüsünü kimin servis ettiği henüz anlaşılamayan “64 kilometrelik Rus askeri konvoyu”, Pazartesi gününden beri adım adım Kiev’e doğru yürürken, Ukrayna’da yerleşim birimleri füzelerle vuruluyor. Üzerlerine bombalar yağmakta olan insanlar, dehşet içinde sığınacak bir yer arıyorlar. Ukrayna’da, Avrupa’nın orta yerinde, 21. Yüzyıl’ın bir başka insanlık dramı yaşanıyor. 

ABD ve NATO, işgal öncesinde Ruslarla defalarca anlaşma masasına oturdular. Ruslar ısrarla, NATO’nun doğuya doğru daha fazla genişlemeyeceğine, Ukrayna’nın ittifaka alınmayacağına ilişkin yazılı garanti istiyordu. Bu istekleri dikkate alınmadığında, 2014 yılında Kırım’ı ilhak eden, Donbas bölgesinde iki bağımsız birim (Donetsk ve Lugansk) oluşturan Rusların, ilk fırsatta bir adım daha atarak, Ukrayna’nın Karadeniz ile olan bağlantısını kesecekleri anlaşılıyordu. Ne Ruslar’a net bir yanıt verildi, ne de Ukrayna’ya caydırıcı olacak nitelikte bir yardım yapıldı. “Batılılar Ukraynalıları, kendi gizli emellerini hayata geçirebilme adına ateşe attılar” dememek için, “Batılılar Ukraynalıları korumadılar, yalnız bıraktılar” diyoruz.

Göreve başladığı ilk günden beri eski Sovyetler Birliği’ni canlandırma, Çarlık Rusyasının düşlerini hayata geçirme çabası içinde olan Rusya lideri Putin, “Ukrayna diye bir devlet yoktur; Ukrayna Rus toprağıdır” diyordu. Bugün Ukrayna’yı Rusya karşısında yapayalnız bırakan Batılı dostları, Putin’in, ilk fırsatta bu söylemini gerçekleştirecek eylemde bulunacağını öngöremiyorlar mıydı?

Yılbaşından bu yana yaptığı açıklamalarda sürekli olarak, “Rusya Ukrayna’yı işgal edecek” diyen Nostradamus Biden, öngörülerinde haklı çıktı; Ukrayna’nın Donbas sınırına 120 bin asker konuşlandıran Putin, önce “Tatbikat bitti, askerlerimiz kışlalarına dönüyor” dedi, birkaç gün sonra da Ukrayna’yı işgal etmeye başladı. 

ABD istihbaratının uydulardan adım adım izlediği “64 kilometre uzunluğundaki Rus askeri konvoyu” Kiev’e doğru ağır ağır ilerlerken hiçbir dirençle karşılaşmaması kafalarda çeşitli soruların oluşmasın neden oluyordu. 

Askeri uzmanlar, Pazartesi gününden beri ağır bir tempoyla Kiev’e doğru ilerleyen konvoyun asıl hedefinin Donbas bölgesinde konuşlanmış Ukrayna ordusunu çevrelemeyi, Mariupol, Herson, Yolnovaha, Zaporajya ve Odesa’yı kontrol altına alarak Ukrayna’nın Karadeniz’le olan bağlantısını koparmayı hedeflediğini, Dinyeper nehrinin doğusunu kontrol altına alarak Ukrayna ordusunun etkisizleştirmeyi hedefleyen Rus askeri konvoyunun başkent Kiev’e girmesine gerek kalmayacağını savunuyorlardı. Gelişmeler, bu yönde yapılan değerlendirmeleri haklı çıkarıyor. 

Rusya’nın, daha sonra da, Dinyeper’in batısında istikrarsızlık yaratarak, Ukrayna’yı kaos üzerinden kontrol altında tutmayı, Avrupa ve eski Varşova Paktı üyesi ülkelere korku ve kaygı pompalamayı hedefliyor. 

64 KİLOMETRELİK KORKU KONVOYU

Peki, ilerleyişi uydulardan kolaylıkla izlenebilen 64 kilometrelik Rus konvoyu neden engellenmiyor? Neden bir hava saldırısına uğramadan Ülkenin içlerine doğru kolayca ilerleyebiliyor? 

Bazı askeri uzmanlar, uydu fotoğrafları da yayınlanan bu ürkütücü yürüyüşe karşı bir hava operasyonunun yapılmamasını ve bu çapta bir askeri gücü Kiev’e kadar gelmesinin beklenmesini “bir planlama hatası” olarak değerlendiriyorlardı, ama bir ülkenin sonunu getirecek böylesine büyük bir askeri konvoyun başkente ilerleyişini dizi film duyarsızlığı içinde izlemenin, “planlama hatası” ya da “basiretsizlik” dışında bir açıklaması olması gerekmez miydi? Çünkü, “64 kilometrelik bir askeri konvoy tanımlamasının askeri literatürle asla uyuşmadığı” belirtiliyordu. 

Ülkelerini işgal eden büyük bir askeri güce karşı milletçe bir direniş hazırlayan askeri ve sivil otoritelerin “düşmanı çiçekle karşılamak” gibi hata yapmaları mümkün müydü? Böylesi bir tepkisizlik, “direniş görünümlü bir kabulleniş” değil miydi? 

İşte bu sorgulama, giderek yaklaşmakta olan bir askeri konvoya karşı bu tepkisizlik, “Ukraynalılara kurulmuş bir tuzak mı?” sorgulamasına neden oluyor. 

“Kiev’in savunması Kiev’in coğrafi sınırlarının çok ötesinden başlar” diyen bazı askeri uzmanlar, “Kiev’in savunması Kiev’de yapılırsa, yalnızca Kiev değil, Ukrayna’nın o direnişçi ruhu da yıkılır” diyorlardı. 

ABD ile İngiltere, Ukrayna’yı, böylesi sonuçlar üretebilecek çapta bir savaşa sürüklerken, ona, uydulardan bile kolayca görülebilen bir askeri konvoya karşı koruyacak özellikte silahlar, örneğin balistik füzeleri avlayabilecek, uçak ve helikopter saldırılarını önleyebilecek hava savunma sitemleri ve hava taarruz sistemleri vermeleri gerekmez miydi? Silah gücü açısından olabildiğince bir denge sağlanmış olsaydı, Ruslar, “64 kilometrelik bir askeri konvoyla” Ukrayna’ya girebilirler miydi? 

Görünen o ki ABD ve NATO, ayakları üzerinde durabilen bir Ukrayna değil, kendi yörüngelerinden çıkmayacak bir Ukrayna ile NATO’yu bir güvenlik garantisi olarak kabul eden bir Avrupa oluşturmayı hedefliyorlar. 

Ukrayna krizinin sonuçlarından biri de, ABD ve İngiltere’nin, kendileriyle aynı yolda yürümeye gönüllü olmayan kıta Avrupası ülkelerini bu inatlarından vazgeçirerek, NATO’nu kanatları altına sığınmaya razı etmiş olmalarıdır. Düne kadar, Fransa ile birlikte, nükleer gücü de olan bir Avrupa Ordusu (PESCO) kurma peşinde koşan Almanya, şimdilerde bu hedefini unutmuş görünüyor. 

Krizin başlangıcında, dalga geçer gibi, Ukrayna’ya 500 adet kask gönderen Almanya Başbakanı Olaf Shultz, şimdilerde 500 milyon Euroluk askeri yardım göndermekten söz ediyor. Doğudan yaklaşmakta olan tehlikenin ülkesine yansımaması için, Ukrayna’yı güçlendirmeye çalışıyor.

GÖRÜŞMELER, GÖRÜŞMELER…

Rusya’nın da, Ukrayna’nın da maksimilist isteklerle oturmalarından dolayı, görüşmelerden yakın bir gelecekte bir çözüm, bir anlaşma çıkması beklenmiyor. Ukrayna merkezli çatışmanın gerçek aktörlerinin kendi çıkarları doğrultusunda atacakları adımları dikkatle izlememiz gerekiyor. Çünkü, baştan beri söylediğimiz gibi, Ukrayna krizi yalnızca sahnede görülen aktörlerin hedefleriyle sınırlı değildir. Gelişmelerin arka planındaki dinamikleri görmek ve değerlendirmek durumundayız. 

Küresel aktörler arasında, Çin sınırından Avrupa içlerine uzanan bir coğrafyada, yeni bir dünya düzeni oluşturmaya yönelik olarak yaşanan mücadelenin kısa zamanda noktalanacağını sanmıyoruz. 

Türkiye, Ukrayna merkezli gelişmeleri, kendi çıkar ve riskleri açısından değerlendirmek durumundadır.