"Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylarıdır. İşte bu doğru hesaptır. O aylar içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekûn savaşın ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir."  

(Allah Teâlâ gökleri ve yeri yarattığı zaman Ay'ın hareketini öyle ayarladı ki ay sistemine göre bir yılda on iki ay meydana geldi ve bir yıl 355 gün oldu. Bu ayların isimleri şöyledir. Muharrem, Safer, Rabiülevvel, Rabîülâhir, Cemaziyelevvel, Cenaziyelahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade, Muharrem ve Recep aylarıdır ki, Tevbe Sûresi'nin 5. âyetinde "Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün!" buyrulduğuna göre, bu aylarda yasaklanmıştır.)  

Eşhur-u Hurum, haram aylar zilkade, zilhicce ve muharrem ayları bir arada olmakla birlikte döndüncü ay; "Receb'ül-Müfred" tek ay, recep, şaban ve ramazan aylarıyla birlikte üç ayları oluşturmaktadır.  

Dînî ve millî geleneğimizde ve kültürümüzde recep, şaban, ramazan'dan ibâret olan üç ayların önemli bir yeri vardır.  

"Receb-i Şerif Allah'ın ay'ıdır, şaban-ı Şerif benim ay'ımdır, ramazan-ı Şerif ümmetimin ay'ıdır." (Hadis)  

Recep ve şaban ayları, bu aylar içerisindeki Regâip, Mi'rac ve Bera'et geceleri mü'minleri Mübârek Ramazan-ı Şerif Ay'ına yaklaştıran birer ışık kuleleridir.  

Mü'minler bu aylarda ve Mübârek gecelerde tefekkür ederek, kendisini hesaba çekerek, i'tikadını tashih ederek mümkün olduğunca gündüzleri oruçlu geçirerek, geceleri riyâdan uzak bir şekilde nâfile namazlarla cismen ve rûhen kemâlatı ve faziletleri anlatılmakla bitmeyen Büyük ay, Mübârek Ramazan-ı Şerif Ay'ına hazırlanırlar.  

Bütün bu gayretlerin temel hedefi, esâsı, ramazan ayına hazırlıklı girmektir.  

KUR'AN-I KERİM'DE RAMAZAN:  

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği ay'dır. Öyle ise sizden ramazan ay'ını idrâk edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı ta'zîm etmeniz, şükretmeniz içindir. (Bakara 2/185)  

(Dinde güçlük yoktur. Allah orucu emretmiştir. Oruç tutma şartları kendilerinde bulunanlar oruç tutarlar. Hastalık, yolculuk gibi geçici bir engelden ötürü oruç tutamayanlar bilahere güne-gün kaza ederler. İhtiyarlık ve iyileşmesi kabil olmayan müzmin hastalık gibi devamlı özrü olanlar- bu durumları "Tabib-i Hâzık-ı Müslim" o hastalığın uzmanı ve verdiği rapor dolayısiyle Allah'a hesap vereceğine inanan mü'min bir hekim tarafından tesbit edilenler-beher gün için bir fidye verirler (Ftr, Fitre) her türlü zahmete rağmen kendi arzusu ile gönülden oruç tutanlar ve hayır yapanlar ise övülmüşlerdir)  

"Biz onu (Kur'an-ı) kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydın hayırlıdır. O gecede Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail) her iş için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar. (el Kadr 1-5)  

Bakara Suresinin 185. Ayetinde Ramazan Ay'ı Kur'ân-ı Kerim'in indirildiği ay olarak tavsif edilmiştir.  

el-Kadr Sûre'sinin 1. âyet-i Kerimesinde ise Kur'ân-ı Kerim'in Kadir Gecesinde indirildiği haber verilmektedir.  

Allah'ın Kelâm-ı Kur'ân âyetleri arasında hâşâ bir tenâkuz olmayacağına göre Kadir Gecesi Mübârek Ramazan-ı Şerif'in gecelerinden bir gecedir. Bizzat Cenab-ı Hakk'ın "Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır." buyurmasıyla Ramazan-ı Şerif'in gecelerinden bir gece'nin bin aydan daha hayırlı bir gece olması, ümmet-i Muhammed'e tahsis edilen Mübârek Ramazan Ay'ının kadr, şeref ve kıymetini bir kat daha artırmaktadır.  

Tüm Kemâlât-ı Zâtiyye'yi ihtiva eden (içeren) Kur'ân-ı Kerim ile, tüm hayırlar ve bereketleri toplayan Mübârek Ramazan-ı Şerif arasında tam bir münasebet vardır.  

Zirâ, Ramazan-ı Şerif Ay'ında yeryüzüne indirilen Berkât'ın yanında senenin, diğer bütün aylarında berekât ve rahmet, umman'dan bir katre (damla) gibi kalır.  

Bu bakımdan mü'minin manevî hayatını, müktesebâtını ramazan haricindeki bütün senesi ve ramazan ay'ı olarak ikiye ayırırsak Ramazan-ı Şerif'i iyi değerlendirenler bütün seneyi de iyi değerlendirmiş olurlar. Ramazan ay'ını çok iyi değerlendiremeyenlerin bütün seneyi boşa geçirmiş olmalarından korkulur.  

Ramazan Ay'ı kendisinden memnun ve râzı olanlara ne mutlu!  

Ramazan ay'ını memnun ve râzı edemeyenlere binlerce def'a yazıklar olsun! Ramazan'da zaman mefhumu önemlidir, özelliklidir, ramazanda günleri-geceleri değil, saatler, dakikalar ve saniyeler bile heba edilmemelidir. Sahuru, imsâk vaktine kadar tehir, iftarda ise acele etmenin sünnet olması bu inceliktendir. Saniyesine kadar gününü gün olarak, gecesini de gece olarak değerlendirmek gerekir.  

RAMAZAN, SAVM (ORUÇ) VE KUR'AN AY'IDIR:  

"Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. (Bakara 2/183)  

"Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olupta) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır." (Bakara 2/184)  

Ümmet-i Muhammed'den önce geçmiş bütün ümmetlere ve onların peygamberlerine şu veya bu şekilde şu veya bu müddetde oruç farz kılınmıştı. Ümmet-i Muhammed'e de oruç farz kılındı ve oruç için ramazan ay'ı tahsis edildi. Ramazan orucu bizlere gün olarak farz kılınmadı. Tam olarak 30 gün oruç farz değildir. Kemarî ve İlâhî Takvime göre sene'nin gün sayısı 355 olduğu için, güneş Takviminde olduğu gibi, Şubat Ay'ı 28, dört senede bir 29, diğer aylar 30 veya 31 gün olmaz. Ya 29 ya da 30 gün, ramazan ay'ı 29 çekerse oruç 29 gün, 30 çekerse 30 gün olarak tutulur.  

Ay olarak farz kılındığı için noksan veya fazla tutulmuş olunmaz. Ramazan ve Kur'ân Münâsebeti:  

Ramazan ay'ının fazilet, bereket ve kemâlâtı, içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin bulunmasındandır. Kadir Gecesinin fazilet, bereket ve kemâlâtı, Kur'ân-ı Kerim'in bu gecede indirilmiş olmasındandır. Çünkü Kur'ân-ı Kerim, ramazan ayında ve Kadir gecesinde topyekûn levh-i Mahfuzdan Beytü'l-İzze denilen makama indirilmiş ve yine Kadir gecesinde ilk olarak Hira dağında Peygamberimize vahiy olarak gelmeye başlamıştır. Bu durumda ramazan ayının ve Kadir gecesinin üstünlüğü Kur'ân'ın bu ayda ve bu gecede indirilmesinden ileri gelmektedir. Bu üstünlükleri sebebiyle ramazan ayı, büyük bir ibâdet olan oruca tahsis edilmiştir.  

Cibril-ü Emîn, her ramazan ay'ında gelir, Peygamberimizle Kur'ân-ı Kerim'i karşılıklı olarak okurlar, hatmederlerdi. Her ramazan bir kerre hatmedilirken Peygamberimizin dâr-ı Bekâ'ya intikâline tekaddüm eden ramazan ay'ında karşılıklı olarak iki def'a hatmetmişlerdi. Bu husus, Peygamberimizin dünya hayatındaki son ramazan'ı olduğunun bir işâretiydi.  

Buna "Mukâbele" denildi, karşılıklı okuma, karşılama! Onun için asırlardır, özellikle ramazan aylarında Memleketimizde ve İslâm Alemi'nin diğer memleketlerinde Kur'ân hatimleri yapılır, mukâbele edilir.  

Selâtîn camilerin Vakfiyelerinde vâkıflar tarafından ramazan ay'ında başta Peygamberimizin ruhuna olmak üzere diğer peygamberân-i İzâm Hazretlerinin ruhu için hatimler okunması, mukabele yapılması şart koşulmuştur.  

Selâtîn cami'lerin en yenilerinden sayılan, İstanbul Yeni Cami'i'nin Vâkifesi, Hadice Turhan Valide Sultan'ın vakfiyesinde;  

Ramazan ay'ı müddetince öğleden önce 30 Hafız, münhasıran, Sevgili Peygamberimiz, Muhammed-Mustafa salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimizin ruhu için, öğleden sonra başka 30 Hafız, diğer peygamberlerin ruhu için hatim indirecekler ve mukabele edeceklerdir.  

Hafızlara cüz dağıtan kimesne'ye (kimse) şu kadar Akça verile" diye şartnâmeler vardır.  

Devlet-i Aliyye'mizde ve Cumhuriyet döneminde de Selâtîn cami'lerde hatim ve mukabele geleneği devam ettirildi. (Zaman, zaman aksasa da)  

Ramazan ay'ında ve senede bir def'a bir belde'nin Merkezî Cami'inde mutlaka Kur'ân Hatmi ve mukabele yapılmalıdır.  

Filhakîka, Hatm-i Kur'ân ve mukâbele Sünnet-i Kifâye'dir. Belde'nin bir cami'inde kimi mü'minlerce Kur'ân Hatmi yapılır, mukabele edilirse o Belde de mukîm olan diğer mü'minler bu sünneti yerine getirmiş sayılırlar. Ama, beldede hiç hatim indirilmez, mukabelede bulunulmazsa belde halkının tamamı sünneti terketmiş olurlar.    

Unutulmaması gereken bir başka husus da, Kur'ân Hatmi ve Mukâbele her ne kadar sünnet ise de tıpkı, ezan gibi "Şeâir-i İslâm"dandır. "Yâni İslâm'ın alâmetlerinden birisidir. Terk edilmesi halinde belde halkının tamamına belâ isâbet eder.  

RAMAZAN'DA İ'TİKAF:  

İ'tikâf, lugatte bekleme ve bir şeye devam etmek demektir.  

Şer'î Istılahta ise İ'tikâf niyyetiyle bir mescide kapanıp mümkün olduğunca dünyadan ve dünyevî nîmetlerden elini-eteğini çekmek demektir. Kapandığı cami'den ancak, zarûrî ihtiyaçlarını gidermek için ve bulunduğu cami'de Cum'a namazı kılınmıyorsa Cum'a namazının kılındığı en yakın cami'e gitmek için çıkabilir, İ'tikâf Mahallinden Cum'a namazı kılacağı cami'e giderken Cum'a'ya yetişebileceği mâkul bir zamanda çıkmalı, Cum'a namazı kılındıktan sonra mâkul bir sürede i'tikâf mahalline dönmelidir. Cum'a kıldığı cami'de veya gidip-gelirken yolda geçireceği lüzumsuz vakitler İ'tikâfın butlarına sebeb olabilir.  

İ'tikâf nezredilmiş ise (adanması halinde) Vâciptir. Ramazan-ı Şerif Ay'ının son on gününde Sünnet-i Müekkede'dir, senenin diğer günlerinde ise müstehaptır.  

İ'tikâf'da, Hatm-i Kur'ân gibi Sünnet-i Hüdâ olup "Şeâir-i İslâm'dandır" Bir belde'nin cami'inde bir veya birden fazla zât, İ'tikâf'a girerse bu sünnet diğerlerinden düşer, günümüzde olduğu gibi bütün fertler tarafından terk edilirse o beldede yaşayan bütün mü'minler bu önemli sünneti "Sünnet-i Hüdâ'i" terk ettikleri için Allah Muhafaza buyursun; Allah hepisine birden belâ gönderir, gönderir de artık bu belâları salihlerin dua'ları da defedemez.  

İ'tikâf'ın sebeb-i hikmetlerinden birisi şüphesiz, Kadir Gecesinin ramazan ay'ı içerisinde gizlenmiş olmasıdır. Cenab-ı Hakk, Ümmet-i Muhammed'e öylesine merhametle davranıyorki, ramazan ay'ının her saniyesi, her dakikası târifi imkânsız, hayırlar ve bereketlerle dolu ki, Rabbimiz, bu Mübârek ay'ın hiçbir anı'nı boşa geçirmeyelim, Allah'ın rahmet ve bereketinden azâmi derecede faydalanalım, diye ramazan ay'ı içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesini gizlemiştir.  

Ancak, Sevgili Peygamberimiz, Hazret-i Aişe Vâlidemizin suâli üzerine "Kadir Gecesini ramazan'ın son on gününde tek gecelerde ara" buyurmuştur. Pekiyi; Yâ Resûlüllâh; Eğer ramazan ay'ının son on günü içerisinde Kadir gecesine rastlarsam ne yapayım?  

Peygamberimiz: Şöyle dua et! buyurdular. "Allahım! Sen afedicisin, af etmesini seversin, beni de affet."  

Ramazan'ın son on gününde İ'tikâf edenlerin, diğer mü'minlere nazaran Kadir gecesini bulma ihtimalleri pek fazladır.  

Bu serî yazıyı Peygamberimizin bir hadisinin meâli ile noktalıyoruz. "Her kim, inanarak ve karşılığını yalnız Allah'tan bekleyerek oruç tutarsa bütün geçmiş günahları bağışlanır.