Yunanistan’ın sıradışı bilim adamlarından biri olarak anılan Prof. Dr. Panayiotis İokimidis, Ta Nea gazetesinde yayınlanan makalesinde, Rusya-Ukrayna savaşının Türkiye’nin bölgedeki rolünü, dolayısıyla önemini artırdığını savunuyor. Prof. İokimidis’e bu tarafsız değerlendirmesinden dolayı teşekkür ederiz. Yalnız, Sayın İokimidis de çokiyi bilir ki, Türkiye’nin önemi yalnızca Ukrayna kriziyle öne çıkmış değildir.

Türkiye’nin çabalarıyla oluşturulan Tahıl Koridoru’ndan bugüne kadar 12 milyon tondan fazla tahıl taşınmış olması, Türkiye’nin insanlık adına oynadığı rolün büyüklüğünü net olarak ortaya koymaktadır. Tahıl Koridoru, küresel aktörler arasında yaşanmakta olan amansız paylaşım mücadelesine rağmen sorunsuz çalışmakta ve zengin fakir ayırt etmeksizin her ülkenin gıda sorununa çözüm oluşturmaktadır. Bunun da ötesinde, oluşacak bir açlık sorunun bir küresel çatışmaya dönüşmesini önlemektedir.

Türkiye’yi önemli ve vazgeçilmez kılan çok önemli nitelikleri vardır. Türkiye, herşeyden önce, tarihinin ve kültürel coğrafyasının sağladığı stratejik derinlik sayesinde, siyasi sınırlarının çok ötesine uzanan bir etki alanına sahiptir.

Yunanistan’ın sıradışı bilim adamlarından biri olarak anılan Prof. Dr. Panayiotis İokimidis, Ta Nea gazetesinde yayınlanan makalesinde, Rusya-Ukrayna savaşının Türkiye’nin bölgedeki rolünü, dolayısıyla önemini artırdığını savunuyor. Prof. İokimidis’e bu tarafsız değerlendirmesinden dolayı teşekkür ederiz. Yalnız, Sayın İokimidis de çokiyi bilir ki, Türkiye’nin önemi yalnızca Ukrayna kriziyle öne çıkmış değildir.

Doğrudur, Rusya-Ukraya savaşı Türkiye’nin bölgedeki önemini rolünü ve önemini artmıştır, ama aynı zamanda sorumluluklarını, bu sorumluluklar bağlamında risklerini  de artırmıştır. Bu açıdan Türkiye, tarihinin ve kültürel coğrafyasının kazandırdığı stratejik derinlikten yararlanarak, bölgesel oyun kurucu rolüyle küresel aktörlerin ve küresel medyanın yakından izlediği bir ülke konumundadır.

Dışişleri Bakanlığı eski danışmanlarından olan Prof. İoakimidis Ta Nea’da yayınlanan yazısında, Ukrayna hükümetinden üst düzey bir yetkilinin kendisine anlattıklarını şöyle aktarıyor: “Türkiye bizim için çok önemli. Birincisi, bize silah ve özellikle İHA tedarik ediyor. İkincisi, Rusya ile savaş esirlerinin takasında arabulucuk yapıyor. Üçüncüsü, Ukrayna’daki en büyük yatırımcı Türkiye. Dördüncüsü de dünyada bir gıda krizinin yaşanmasını önleyerek, tahıl ihracatının gerçekleşebilmesini sağladı. Bu dördüncü neden yüzünden de Afrika halkları Türkiye’ye çok şey borçlu.”

“YUNANİSTAN’IN ROLÜNÜ ABARTMAYIN”

Prof. İokimidis yazısında “Yunanistan’da, Türkiye’yi sürekli şamar yiyen, sürekli yenilgiye uğrayan, dünyada tek başına kalmış gibi gören ve sadece Menendez’in (ABD Senatosu Dış İlişkiler komisyonunun Yunan-Rum dostu başkanı) ne dediğine kulak veren pek çok kimse, kabullenmek istemese de, Türkiye ile ilgili gerçekler böyle. Ukrayna savaşından sonra Türkiye’nin bölgede rolü arttı”diyor ve Türkiye’yi küçümserken Yunanistan’ın rolünün abartılmasının yanlış değerlendirmelere yol açtığı vurguluyordu.

İlk bakışta çok uçuk gibi görünen bu saptamalar bölgemizin gerçekleri değil midir? Çok vektörlü dış politika izleme konusunda giderek deneyim kazanan Türkiye’nin Prof. Kitsidis’in görüşlerini, bölgesel barış adına, emperyalistlerin oyularını bozma adına gündeme getirmesi çok uzak bir olasılık olarak görülmemeli 

TÜRKİYE’NİN ÖNEMİ

Türkiye’yi önemli ve vazgeçilmez kılan çok önemli nitelikleri vardır. Türkiye, herşeyden önce, tarihinin ve kültürel coğrafyasının sağladığı stratejik derinlik sayesinde, siyasi sınırlarının çok ötesine uzanan bir etki alanına sahiptir. Bugün Anadolu coğrafyasında yaşayanların, Büyük Okyanus’tan Kafkasya’ya, Kafkasya’dan İskandinavya’ya Macaristan’a ve AdriyatikDenizi’ne, diğer yandan Sibirya’dan Hint Okyanusu’na, Basra Körfezi’ne, Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz’deki adalara uzanan coğrafyada yaşayanlarla genetik bağları olduğu genetik bilimi verileriyle ispatlanmıştır. Bu bağların günlük hayatımıza, ülkeler arası ilişkilere yansıması konusunda, genetik verilere bağlı olarak geniş kapsamlı çalışmalar yapılmaktadır.

TÜRK KÜLTÜR COĞRAFYASI

Bütün asimilasyon ve soykırıma yönelik katliamlara rağmen, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Türkiye ve Macaristan’ın biraraya gelmesiyle oluşan Türk Devletleri Teşkilatı, Türk kültür coğrafyasının ne kadar engin ve ne kadar gerçek olduğunun en önemli göstergesidir.

Batılı bilim insanlarının insanlık tarihini ve uygarlığı kendileriyle başlatan tarih kitapları, peşpeşe gerçekleşen arkeolojik keşiflerle giderek değer yitirmektedir. Henüz çok küçük bir bölümü gün yüzüne çıkarılan bir Göbeklitepe bile, insanlık tarihinin yeniden yazılmasını zorunlu kılmaktadır. Gerçek insanlık tarihi yazıldığında, uygarlığın temelindeki Türk kültürüyle birlikte, ortaya çıkacak Türk kültürüyle birlikte, Türk Devletleri Teşkilatı’nın da dolayısıyla Türkiye’nin de önemi çok daha fazla artacaktır.

“FIRAT KALKANI”, “ZETİN DALI”, KARDEŞ AZERBAYCAN İLE BİRLİKTE YAZILAN KARABAĞ DESTANI VE “KUŞAK VE YOL PROJESİ”

Türk Silahlı Kuvvetleri, 15 Temmuz savrulmasına rağmen, sınırlarının namusu söz konusu olduğunda, bütün olumsuz koşullara rağmen gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla, “meskun mahalde gizlenmiş teröristlerin nasıl temizleneceği” konusunda bütün dünyaya ders vermiştir. 

Türkiye, Ermenilerin saldırısına uğrayan kardeş Azerbaycan’ın yanında durarak, yalnızca Karabağ zaferinin kazanılmasına destek olmamıştır. NATO üyesi olmayan Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi aldığı için CAATSA yaptırımlarıyla cezalandırılan ve parasını ödediği halde F-35’leri verilmeyen Türkiye, Ermenilerin 30 yıldır işgal altında tuttukları öz topraklarını geri almak için savaşan kardeş ülke Azerbaycan’a verdiği İHA ve SİHA’larla, daha da önemlisi moral desteği ile, bölgede oyun kurucu bir aktör ve olayların akışına yön verebilen bir güç olduğunu da ortaya koymuştur.

Karabağ zaferiyle yalnızca Azerbaycan’ın Ermeni işgalindeki toprakları kurtarılmamıştır; kurulmaya çalışılan yeni dünya düzeninin en önemli oluşumlarından biri olan, 3 kıta ve 65 ülkeyi karadan ve denizden birbirine bağlamayı hedefleyen ve küresel dengeleri temelden etkilemekte olan “Kuşak ve Yol” projesinin güzergahının, en önemli geçidinin kimlerin elinde olduğunu gösterilerek, ABD’ye, Çin’e ve Rusya’ya net mesajlar verilmiştir.

TÜRKİYE’NİN ÇOK VEKTÖRLÜ DIŞ POLİTİKASI UKRAYNA’YI HARABEYE DÖNÜŞMEKTE KURTARABİLİRDİ

Rusya-Ukrayna savaşında izlediği çok vektörlü dış politika bağlamında Montrö Sözleşmesi’ni ödünsüz uygulayarak ve savaşan iki tarafa da eşit uzaklıkta durarak bu ülkelerle diyoloğunu sürdürmeyi başarmıştır. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini Avrupa Birliği’ni dağıtmak ve AB ülkelerini NATO çatısı altında toplama fırsatı olarak kullanmakta olan ABD’nin bu amacına yönelik müdahaleleri olmasa, bu savaşı Ukrayna harabeye dönmeden yalnızca Türkiye sonlandırabilirdi.

Buna rağmen Türkiye tarafları İstanbul’da biraraya getirmeyi başarmış ve dolaylı yoldan diyalog kanalının savaş boyunca canlı kalmasını sağlamıştır. Çok olumsuz savaş koşullarına rağmen Türkiye, oluşturmayı başardığı Tahıl Koridoru’yla dünyanın bir beslenme krizi yaşamasını önleyebilmiştir.

Gıda krizi hafife alınacak bir konu değildir. Küresel savaşların temelinde, derin ekonomik sorunlar ve gıda temini sorunları olduğu unutulmamalıdır. Türkiye, Tahıl Koridorunun oluşturulmasındaki başarısıyla, Avrupa ve Afrika’nın pekçok ülkesinde beslenme sorunlarının, gıda krizinin yaşanmasının ve bir adım ötesinde de küresel bir çatışma yaşanmasının önüne geçmiştir.

BM İLE İMZALANAN ANLAŞMA

Türkiye ile Birleşmiş Milletler başkanlığında, 22 Temmuz’da imzalanan Karadeniz Tahıl Girişimi Belgesi kapsamında Müşterek Koordinasyon Merkezi kuruldu. Bu merkez sayesinde Ukrayna limanlarından 500’den fazla gemiyle dünyanın çeşitli ülkelerine 12 milyondan fazla tahıl, yani ekmek, yani hayat ulaştırıldı.

Türkiye’nin çabalarıyla oluşturulan Tahıl Koridoru’ndan bugüne kadar 12 milyon tondan fazla tahıl taşınmış olması, Türkiye’nin insanlık adına oynadığı rolün büyüklüğünü net olarak ortaya koymaktadır. Tahıl Koridoru, küresel aktörler arasında yaşanmakta olan amansız paylaşım mücadelesine rağmen sorunsuz çalışmakta ve zengin fakir ayırt etmeksizin her ülkenin gıda sorununa çözüm oluşturmaktadır. Bunun da ötesinde, oluşacak bir açlık sorunun bir küresel çatışmaya dönüşmesini önlemektedir.

Aspen Enstitüsü’nü Romanya’nın başkentinde düzenlediği 11. Bükreş Forumu’nda konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin Rusya- Ukrayna savaşında gerilimi azaltacak adımlar attığımızı anlatırken özellikle Tahıl Koridoru’nu ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’yla Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu yetkililerinin Zaporojya nükleer santralinin güvenliğini sağlamak üzere İstanbul’da biraraya gelmelerini örnek gösterdi.

“Montrö Sözleşmesi’ni çok sıkı bir şekilde uygulayarak Karadeniz’de gerilimin artmasını engelledik” diyen Çavuşoğlu, Türkiye’nin çabalarının başlangıçta olumlu sonuçlar verdiğini, fakat insani kayıpların artması sonrasında çözüme ulaşmanın zorlaştığını belirtti.

AB HATASININ CEZASINI ÇEKİYOR

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, AB’nin genişlemesinin Balkanlar, Gürcistan, Ukrayna ve Moldova’ya uzanması gerektiğini vurgulayarak, “Elbette ki bu bölge Türkiye olmadan hiçbir zaman tamam olmaz” diyerek, Türkiye’yi onyıllarca kapıda bekleten, “Rusya ne ne der?” kaygısıyla Ukrayna’nın NATO üyesi yapılmasını engelleyen ve ABD’nin Rusya- Ukrayna savaşını kendi emperyal hedefleri doğrultusunda başarıyla kullanmasıyla giderek çözülme sürecine giren Avrupa Birliği ülkelerine tarihi bir ders vermiş oldu.

Türkiye, Kaddafi döneminde yaşanan kopukluğa rağmen, köklü tarihsel bağları olan Libya ile sürdürdüğü sıcak ilişkiler sayesinde deniz yetki alanlarına ilişkin imzaladığı anlaşmayla,hem Libya’nın hem de kendisinin Akdeniz’deki haklarına sahip çıkmış,EstMed boru hattı önünde büyük bir engel oluşturmuştur.

Türkiye yalnızca Libya ile değil, diğer Afrika ülkeleriyle de sıcak ilişkiler kurmuş ve devam ettirmektedir. Türkiye’nin Arap ülkeleriyle ve de “nükleer sızıntı” kaygısıyla özellikle Pakistan ile olan ilişkileri yakından izlenmektedir.

Küresel enerji devleri, Doğu Akdeniz’de çıkaracakları doğalgazı Avrupa’ya, EastMed boru hattı yerine Türkiye üzerinden pompalamanın yollarını aramaya başlamışlardır. Zorlu bir kış yaşaması durumunda Avrupa, onyıllardır üye yapmakta nazlandığı Türkiye’nin önemini çok daha iyi anlamış olacaktır.

Not: Yeni bir dünya düzeni kurma mücadelesi çalkantılarıyla Batı ittifakının çatırdadığı, yeni ortaklıkların oluştuğu bir süreçte, bölgesel oyun kurma rolü dolayısıyla küresel çaptaki gelişmeler bağlamında anılıyor olması Türkiye’nin önemini ortaya koymaktadır. O nedenle okurlarımızın bu yazımızı, partilerüstü bir bakışla değerlendirerek, küresel aktörler arasında yaşanmakta olan liderlik mücadelesi çerçevesinde yapılmış bir durum değerlendirmesi olarak okuyacaklarına inanıyoruz.