ABD de, Rusya da, Suriye’nin geleceği konusunda kesin karar vermeden önce, Türkiye’nin olası tepkilerini ölçmeye, itirazlarını törpülemeye çalışıyorlar. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonu yalnızca bir askeri operasyon değil. Ortadoğu’da denklemler çok süratli değişiyor. O nedenle Türkiye, yükleneceği risklerin karşılığını alabilmek için, adımlarını çok dikkatli atıyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyor, ama bu, ABD’nin bilgisi dışında tek taralı bir operasyon anlamına gelmiyor. Türkiye’nin hedefi terör yuvaları ve teröristler. Türkiye, öncelikle güney sınırlarının güvenliğini sağlama kararlılığında. Topraklarını güney sınırları boyunca kuşatacak bir “terör kuşağı”nın oluşmasına izin vermemek de, “operasyonun ana hedefleri” parantezi içinde. 

Ortadoğu’nun haritası yeniden belirlenirken, Türkiye’nin kararını önemi giderek artıyor. 

M. KEMAL SALLI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerikan askerlerine asla zarar vermeyecek şekilde, kendi planımıza uygun yerlerden Suriye topraklarındaki operasyonlarımıza hemen başlayabilriz” derken, ABD Dışişleri Bakanlığı Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Washington’daki bir toplantıda, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik tek taraflı bir askeri operasyon yapmasına sıcak bakmadıklarını, bu konudaki mesajın, Başkan’dan aşağıya her seviyede, Türk tarafına verildiğini söylüyordu. 

Birbiriyle çelişir gibi görünen bu iki konuşma çerçevesinde, Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon ve olası sonuçları konusunda değerlendirme yapmaya çalışıyoruz. Bir zamanlar ABD’nin Ankara Büyükelçisi olarak da görev yapan Jeffrey’nin konuşmasındaki, “tek taraflı” notuna dikkat etmek gerekir. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyor, ama bu, ABD’nin bilgisi dışında tek taralı bir operasyon anlamına gelmiyor. Türkiye’nin hedefi terör yuvaları ve teröristler; Türkiye öncelikle güney sınırlarının güvenliğini sağlama kararlılığında. Topraklarını güney sınırları boyunca kuşatacak bir “terör kuşağı”nın oluşmasına izin vermemek de, “operasyonun ana hedefleri” parantezi içinde. Özel Temsilci James Jeffrey’yi rahatsız eden de, Türkiye’nin bu konudaki kararlılığı olabilir. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Başkan Trump’la 14 Aralık Cuma günü yaptığı telefon görüşmesinin ardından Türkiye, Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon hazırlıklarını hızlandırınca, yazılı ve görsel basında, operasyonun hedeflerine ilişkin çeşitli değerlendirmeler yapılmaya başladı. “Bir gece ansızın gelecektik”, ama o gece hangi gece olabilirdi?.

Kimileri Türkiye’nin, bölgesel bir aktör olarak gelişmeleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek üzere harekete geçtiğini belirtirken, kimileri de operasyonun bütünüyle iç kamuoyuna yönelik olduğunu, Suriye’nin geleceğini, Putin ile Tump’ın 19 Haziran 2018’de gerçekleştirdikleri Helsinki Zirvesi’nde belirlediklerini savunuyor.  

Dünkü yazımızda, ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya Masası Müsteşarı Wess Mitchell’in ve “Suriye’de sonsuza kadar kalacağımız ve ‘Kürtler ülkenin kuzeydoğusu için tek çözüm’ gibi düşünceler, yanlış savlar” diyen Dışişleri Suriye Danışmanı Yarbay Richard Outzen’in Türkiye’ye övgüler yağdıran konuşmalarını değerlendirirken şerhimizi koymuştuk: 

“İlk duyduğumuzda hoşumuza gitse de, Müsteşar Mitchell ve Yarbay Outzen’in samimiyetlerini, konuşmalarının devamındaki göndermeler/uyarılar çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Yarbay Outzen’in, ‘Türkiye güçlü bir müttefik, ama diplomatik bir ortayol için yerel konseylerle de açık ilişkilere sahibiz’ ve Müsteşar Mitchell’in,  ‘ABD gemilerinin Kıbrıs açıklarında rahatsız edilmesini dostane bir davranış olarak görmeyeceğiz’ şeklindeki sözlerini, ABD’nin son günlerde Türkiye’ye yağdırdığı iltifatlar çerçevesinde, altını çizerek not etmeliyiz.”

Okyanus ötesinden Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon konusunda birbiriyle çelişen değerlendirmelerin duyulması yadırganacak bir durum değil; çünkü, karşımızda tek bir ABD yok. Washington kulislerinde ABD’nin yönetiminde etkin olmak isteyen grupların savaşı henüz sonlanmadı. Pentagon ile Rothschild Ailesi arasındaki mücadelenin Paris sokaklarına yansımalarını izlemekteyiz. 

ABD’nin, baştan beri, Avrupa ülkelerini, doğalgazına bağımlı olmaktan kurtarmaya çalıştığı Rusya ile çatışma halinde olduğu bilinen bir gerçek. Bununla birlikte, Suriye’de “davetsiz misafir” konumunda olan ABD’nin Rusya ile dirsek temasında olduğu da bir başka gerçek. Uluslararası hukuk penceresinden bakıldığında, anayasa hazırlanıp seçimlerin yapılmasından sonra, ABD de Rusya da Suriye’yi terketmek durumunda; uluslararası hukuk öyle diyor. O nedenle, Putin ile Trump, Suriye’de daha fazla kalabilmek için, Helsinki Zirvesi’nde, uluslararası hukukun çevresinden dolaşarak bazı konularda anlaşmış olabilirler. 

Fırat’ın doğusuna yönelik operasyondan hedeflediğimiz sonucu alabilmek için, bölgesel gerçekleri hiçbir zaman gözden ırak tutmamamız gerekiyor. TSK’nın Suriye sınırını geçme konusunda bir sıkıntısı yok, ama olası tuzaklara karşı dikkatli olma mecburiyeti var. Ortadoğu haritasının yeniden çizildiği bir süreçte Türkiye, konumunu ve tarihinin, kültürel bağlarının kazandırdığı stratejik derinliğini korumak durumunda.  

KAMIŞLI MODELİ Mİ? 

Haber Türk Washington muhabiri Serdar Turgut, Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonun başlamasıyla birlikte, “Kamışlı Modeli”ni gündeme getiriverdi; “Operasyonun hedefi, ‘Kamışlı Modeli’ ile ilişkili olabilir” diyor. 

Nedir bu “Kamışlı Modeli”nin hedefleri?  

Merak edilen şu: ABD, Türkiye’ye iltifatlar yağdırarak Fırat’ın doğusuna operasyon yapmamızın önünü açmakla kendi planını mı hayata geçirmeye çalışıyor?

Öyle ya, Suriye’nin kontrolü altındaki bölgelerde inşa ettiği 22 askeri üsse ek olarak 5 gözlem noktası oluşturan ABD, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon yapmasına nasıl ve hangi amaçla izin veriyordu? ABD’nin Türkiye’nin Fırat’ın doğusunu hedef alan operasyonuna ilişkin gizli bir gündemi vardı? 

Türkiye’nin tek taraflı bir askeri operasyonuna asla sıcak bakmadıklarını söyleyen ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jefrey’nin, sözünü ettiği Türkiye-ABD işbirliğinin, yani “Kamışlı Modeli”nin çerçevesi ve hedefi neydi? 

“Kamışlı Modeli”ni, Putin ile Trump, 19 Haziran 2018’de gerçekleştirdikleri Helsinki Zirvesi’nde oluşturmuş olabilirler. Suriye’nin kuzey bölgelerindeki Kürtlerin geleceği konusu, zirve öncesinde de, Washington-Moskova arasında uzun uzun tartışılmış; iki tarafın da kabul edebileceği bir model hazırlanmış. Şimdi “Kamışlı Modeli”ne Türkiye’nin tepkisi test ediliyor. 

ABD, RUSYA VE TÜRKİYE’NİN HEDEFLERİ

Türkiye, PKK uzantısı YPG’yi terör örgütü olarak görüyor. ABD, eğitip donattığı YPG’nin koruması altında bir devlet yapılanması oluşturarak, bunu Suriye’de kalma gerekçesi olarak kullanmak istiyor. Rusya, Kürtlerin YPG çatısı altında kültür ve     ekonomi konularında özerk bir yapı kazanmalarını kabul etmekle birlikte, ABD’nin bu oluşumu Suriye’de uzun soluklu kalma gerekçesi olarak kullanmasına sıcak bakmıyor. 

Çünkü, “Kamışlı Modeli”ne göre Suriye Kürt Özerk Yönetimi, Kamışlı’da olduğu gibi, bölgenin yönetilmesinde merkezi hükümetle birlikte çalışacak, ama rejim güçleri özerk bölgede yetkili olmayacak. Özerk bölgede görev yapacak sınırlı sayıda rejim güçleri Rus güvenlik güçleri ile koordineli çalışacaklar. Bölgede gözlemci olarak görev yapacak Rus güvenlik güçleri, bölgeden Türkiye’yi hedef alacak herhangi bir terör saldırısının olmasına izin vermeyecek. 

“Kamışlı Modeli”, SGD’nin Washington Temsilcisi İlham Ahmed başkanlığındaki YPG heyeti tarafından, Esat’a da sunulmuş, ama net bir yanıt henüz alınamamış.  

ABD de, Rusya da, Suriye’nin geleceği konusunda kesin karar vermeden önce, Türkiye’nin olası tepkilerini ölçmeye, itirazlarını törpülemeye çalışıyorlar. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonu yalnızca bir askeri operasyon değil. Ortadoğu’da denklemler çok süratli değişiyor. O nedenle Türkiye, yükleneceği risklerin karşılığını alabilmek için, adımlarını çok dikkatli atıyor. Sonuçta, Suriye’nin geleceği konusunda Türkiye’nin de oyu alınmak zorunda.. Ortadoğu’nun haritası yeniden belirlenirken, Türkiye’nin kararını önemi giderek artıyor.

Astana ortakları olan Türkiye ile Rusya’nın, “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olmakla”  “Kamışlı Modeli”ni nasıl bağdaştırabilecekleri de ayrı bir konu..