Ahmedova: “Azerbaycan güvenlik konusundaki hedef ve kaygılarını sürdürülebilir bir seviyeye taşımış durumda…”

RÖPORTAJ: ÜLKER FERMANKIZI


Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclis Milletvekili Jale Ahmedova'nın özel röportajını okurlarımıza sunuyoruz:

Fermankızı: Sayın vekilim, bu kadar genç yaşta milletvekili olmak size zor değil mi?

Ahmedova: Biz buna zor demeyelim de, bir az sorumluluk gerektiren ve bir o kadar da onurlu bir görev diyelim. Çünkü milletvekili demek, halkın sorunlarını üst düzeye taşımak demektir. Bugün en azından diye bilirim ki, seçmenlerimi ilgilendiren sorunları çözmeye yardımcı olmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. 

Her zaman vatandaşlarımızın herhangi bir konuda benimle görüşme isteğini memnuniyetle karşılıyorum. Ben hep Azerbaycan'ın Salyan iline gidip seçmenlerimin problemlerini dinliyorum, bazen sorunu yerinde çözebiliyorum. 

Bundan başka düşünüyorum ki, milletvekili olmak için sadece seçmenlerin problemlerini dinlemek ve çözüm aramak değildir. Çünkü milletvekili olmak, aynı zamanda devletin çıkarlarını uluslararası kapsamda savunmak demektir.

Fermankızı: Jale hanım, uluslararası kapsamda derken, Azerbaycan'a, aynı zamanda Türkiye'ye karşı kamuoyun uyguladığı çifte standartlarla ilgili fikir bildirmenizi isterdim. Sayın Aliyev Karabağ zaferi ile Azerbaycan'a karşı yıllardır uygulanan çifte standartların var olduğunu duyurmuş oldu. Sizce çifte standartlara son vermek mümkün olacak mı?

Ahmedova: Düşünüyorum ki, Azerbaycan'a ve Türkiye'ye karşı uygulanan çifte standartlara son vermek mümkün olmayacak. Dediğiniz o çifte standartlar tarihin her aşamasında Türk'lere karşı hep uygulanmıştır. 

Türk milleti ve topluluğu tarihin her aşamasında adaletsizliğe, işgale, teröre, saldırıya, katliama uğramıştır. Karabağ Zaferi ile tabii ki, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev Azerbaycan'a karşı uygulanan çifte standartları dünya kamuoyunun yüzüne karşı açık açık söyledi, yıllardır herkesin sessiz kaldığı adaletsizliği herkese duyurdu. Ama Karabağ zaferinden sonra bile Batı, yine mağdur Azerbaycan'ı suçladı, işgalci Ermenistan'ı değil. Bunu biz örneğin, Fransa'nın açık açık işgalci Ermenistan'ı savunacak adımlarından da gördük. 

Batı, Azerbaycan'a yönelik çifte standardını sona erdirmelidir. Aynı muameleyi kardeş Türkiye'ye karşı da görüyoruz. İster göz önünde ABD’nin ermeni soykırımını tanımasını, isterse de Avrupa Birliği’ne üye olmak için aday ülkeler arasında Türkiye'yi Tanzanya, Suriye ve Livanya kategorisine ilave edilmesi olsun. 

Niçin? Türkiye terörle mücadele ettiği için mi? Türkiye Avrupa'nın hiçbir ülkesinin yürek etmediği mültecileri ülkesinde kabul ettiği için mi bu adaletsizlik? Yani aynı çifte standartlar Azerbaycan'a da uygulanıyor yıllardır. Düşünüyorum ki, çifte standartlarla mücadeleyi devam ettirmeliyiz. Bir Türk devleti için, özellikle başarılı ve güçlü politikaya sahip, yüksek inkişaf temposuna sahip ekonomi ile mevcut siyasi alanda çifte standartlarla karşılaşmamak mümkünsüzdür diye düşünüyorum.

Fermankızı: Sizce işgalci Ermenistan'a karşı yaptırımların uygulanmaması da, çifte standartların var olmasını ispat etmiyor mu?

Ahmedova: Çifte standartların var olmasına ispat aramak doğru değil. Çünkü çifte standartlar dediğimizde, en başta, yaklaşık 30 sene süren ve çözülemeyen Karabağ sorununu hatırlamak yeterli oluyor. Örneğin, dediğiniz gibi Ermenistan'a karşı hiçbir şekilde yaptırım uygulanmıyor. Batı genelde insan haklarını müdafaa ediyor, uluslararası hukuk prensiplerinden bahis ediyor. Neden Ukrayna krizi nedeniyle Rusya'ya zamanında yaptırım uygulandı. Fakat Karabağ'da yaşananlar nedeniyle Ermenistan'a hiçbir şey uygulandığı yok. Bu çifte standartlar değil de nedir? 

Yıllardır defalarca Cumhurbaşkanı İlham Aliyev uluslararası kamuoyuna seslenerek, saldırgan konumunda olan Ermenistan'a işgal ettiği topraklardan çekilmesi için baskı yapmalarını ve Karabağ sorununu sahada değil masada halli için uğraştı. Baktık ki, olmuyor. Çifte standartlar uluslararası kamuoyunun hayat biçimine dönüşmüş ve onların bundan vazgeçeceği yok. O yüzden Azerbaycan kendi sorununu kendi çözme kararı aldı. Masada uluslararası kamuoyunun çifte standartları ile arap saçına dönüştürülen Karabağ sorununu, sahada Azerbaycan ordusunun güçü ile çözdük…

Fermankızı: Jale hanım, Can Azerbaycan sonunda Karabağ zaferini bizlere yaşattı. Şu an Türk ve Rus Barış Güçleri Karabağ'da bulunuyor. Ama Karabağ'da bir gerginlik görünüyor. Karabağ Zaferden sonraki durumu merak ediyoruz. Şu an orada neler oluyor?

Ahmedova: Evet, 10 Kasım 2020 tarihinde Azerbaycan, Rusya ve Ermenistan arasında anlaşma imzalandı. Ermenistan yenilgi bildirisine imza attı ve diğer işgal altında olan topraklarımızı Azerbaycan'a geri verdi. 

Anlaşmaya göre Ermenistan'a Hankendin'de bulunan Ermeni'lere ulaşabilmesi için Laçın koridoru inşa etme imkanı tanınacaktı, Azerbaycan'ın ise Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne kara yolu ile gidip gelebilmesi için Zengezur Koridoru’nun inşası üzere anlaşma yapıldı. Bugün Ermenistan yine sözünü tutmuyor ve Zengezur Koridorunun inşasını engellemek için sürekli sorun çıkarıyor ve en iyi bildiği şey olan terörü de burada kullanıyor. Aslında Zengezur Koridoru sadece Azerbaycan ve Türkiye için değil, o koridor aynı zamanda Ermenistan ve İran için de çok iyi bir ekonomi ve ticari fırsata dönüşebilir.

Fermankızı: Sayın vekilim, ama diğer taraftan da Ermenistan iç politikası büyük sorun yaşıyor ve sürekli silahlı örgütlenmelerle “Karabağ” konusu ile silahlı örgütler tarafından atışmalar yapılıyor, kısacası teröre başvuruluyor…

Ahmedova: Doğrudur. Ermenistan Paşinyan'ın istifasından önce de sonra da iç politik sorunlar yaşıyor. Paşinyan yeniden seçimleri kazansa da, sürdürdüğü çelişkili politika ile devletin iç sorunlarını toparlamakta âciz görünüyor. Ama görünen o ki, Ermenistan devleti yenilgi bildirgesini imzalasa da, işgale ve teröre son vermiş değildir. Çünkü topraklarımızın, özellikle minalanmış toprakların haritasını Azerbaycan'a doğrudan vermemesi de, uluslararası hukuk prensiplerini aşan bir davranıştır. Kamuoyu burada devriyeye girmeli en azından. Sulh Barış güçleri devriyeye girmeli en azından...

Fermankızı: Sayın vekilim, İran-Azerbaycan sınırında neler oluyor? İran cephesinden Azerbaycan’a yönelik sert ve tahrik edici açıklamalar yapılırken ülkenin kuzeybatısında Azerbaycan sınırında bir askeri tatbikat gerçekleştiriliyor. Türkiye, Pakistan ve Azerbaycan'ın 12 Eylül'de Bakü'de başlattığı askeri tatbikatın ardından gelmesi sizce bir tesadüf mü?

Ahmedova: Tabii ki, bu bir tesadüf değil. Azerbaycan, Karabağ savaşı ile güvenlik amaçlarını ve endişelerini sürdürebilecek konumda olduğunu göstermiştir. Öte yandan iki önemli gelişmenin İran ile Azerbaycan arasındaki gerilimi daha da artırdığını düşünüyorum. 

Birincisi, Azerbaycan bazı İran kamyonlarını durdurdu ve onların Karabağ'a yakıt taşımasına izin vermedi. Bu amaçla iki tır şoförü gözaltına alınmıştı. Daha sonra İran, Karabağ Savaşı'ndan sonra çözümsüz kalan Dağlık Karabağ bölgesini desteklemeye devam etti. Ermenistan ve işgal altındaki topraklar için önemli bir tedarikçiydi. İran birbirine çelişkili açıklamalar yaptı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir-Abdullah, "Siyonist rejimin sınırlarımızın yakınında ulusal güvenliğimize karşı varlığına ve etkinliğine tahammülümüz yok" dedi ve Azerbaycan İsrail yakınlaşmasını neden gösterdi.  

Kara Kuvvetleri Komutanı Kioumars Haydari tarafından bir başka açıklama yapıldı. Haydari'nin açıklamasında, "Azerbaycan, geçen yıl Karabağ savaşında DAİŞ'lileri çatışmaya soktu ve bundan endişe duyuyoruz" iddiasında bulundu. Bugün İran'ın Azerbaycan'ı açıkça hedef almaya cesaret edip edemeyeceğini sorarsak, bunun hiç de doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu durum öncelikle İran'ın kendi çıkarlarından kaynaklanmaktadır. Çünkü karşısında sadece Azerbaycan'ı bulmayacaktır. Bu arada 5-8 Ekim tarihleri arasında Azerbaycan ile Türkiye arasında "Sarsılmaz Kardeşlik 2021" askeri tatbikatı, sahada sadece Azerbaycan'ı bulamayacaklarını kanıtlamış oldu. 

Fermankızı: Savaştan sonra başta çeşitli ülke parlamentoları olmak üzere Ermeni lobisi Türkiye aleyhine Ermeni yanlısı kararlar almaya çalıştı. Ermenilerin Azerbaycan ve Türkiye aleyhine faaliyetlerini engellemek için Azerbaycan parlamentosu ne gibi önleyici tedbirler almaktadır?

Ahmedova: Ermeni lobisinin Azerbaycan ve Türkiye aleyhine propaganda yapmasını engellemek için Milli Meclis tarafından gerekli önleyici adımlar atılmıştır ve alınmaktadır. Tabii ki Ermeni lobisinin Azerbaycan aleyhine propaganda yapmasını engellemek için bu tür faaliyetlerin sayısını artırmalıyız. Bu mücadelede diplomatlarımıza, politikacılarımıza, aydınlarımıza, diasporalarımıza, yurt dışında yaşayan soydaşlarımıza, yurt dışında okuyan öğrencilerimize, STK'larımıza, medyaya ve genel olarak Azerbaycanlılar olarak büyük bir sorumluluğu vardır.

Fermankızı: Sayın vekilim bir konu dikkatimizi çekiyor ve bir hukukçu olarak isminizin birçok milletvekiline örnek olmasını temenni ediyorum. Takip ettiğimiz gibi, "BİZ SİZE BORÇLUYUZ" kampanyasının Girişim Grubu üyesi olarak siz de Büyük Vatanseverlik Savaşı şehitlerinin Karabağ'daki evlerine gidiyor ve şehitlerimizi aileleriyle birlikte anıyorsunuz. Milletvekilinin sivil toplum mensupları ile birlikte böyle bir girişime katılması, gerçek anlamda insanlık adına çok önemli bir adımdır. Ama ilginç olan bu tür adımların hukuk devleti inşası açısından önemi nedir?

Ahmedova: Şehitlerimiz her birimizin çocuklarıdır. Yerlere ayırmadık, şehit tüm Azerbaycan'ın şehididir. Şehitlerimizin her biri gururumuz, genç kahramanlarımızdır. Altını çizmek istediğim nokta, Azerbaycan'da sivil toplumun gelişmesinin hukuk devletinin temel unsurlarından biri olduğu ve hükümetin sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapması ve bu yönde atılan adımlar ortadadır. Ülkemizde STK'lar da dahil olmak üzere, sivil toplum yapılarının geliştirilmesine sürekli olarak odaklanılmaktadır ve faaliyetleri konuya göre organize edilmektedir.

Fermankızı: Sayın vekilim, milletinize ve devletinize bağlı bir milletvekili olduğunuz, ruhunuz ve sözleriniz ile aşikardır. Sizinle bu röportajı yapmadan önce Türkiye'de yaşayan birçok Azerbaycanlı kardeşlerimizden mektuplar aldık. Türkiye'deki Azerbaycanlı kardeşlerimizin sorunları ile ilgili bir sorumuz olacak. 

Karabağ savaşı sırasında ve sonrasında Azerbaycan ile Türkiye arasında sarsılmaz bir kardeşlik bağı oluşmuştur, ama bugün Türkiye'deki Azerbaycanlı kardeşlerimiz hem çalışma izinleri, hem oturma hem de vatandaşlık konusunda büyük sıkıntılar yaşıyor. Biraz önce yurt dışında lobicilik gibi konulardan bahsetmiştiniz. Lobicilik ve yurtdışındaki diaspora gibi konuların ele alınması için altını çizdiğim sorunların çözümünü kolaylaştıracak adımlar atılması daha mantıklı olmaz mı sizce? 

Ahmedova: Doğru. Türkiye'nin Azerbaycan ile ilişkileri çok boyutlu ve stratejiktir. Yoğun karşılıklı ziyaretler, ilişkinin arkasındaki en önemli itici güçtür. Kardeş ülke Türkiye, Dağlık Karabağ sorununu Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü ve egemenliği çerçevesinde barışçıl yollarla çözmek için her zaman çok çalıştı. Karabağ savaşı sırasında manevi açıdan kardeş Türkiye'nin Azerbaycan'a, iki devlet tek millet olarak verdiği destek, bölgede iki kardeş ülkenin hükümetlerini kurmuştur. Ama bence iki ülke arasında sosyal siyasi ilişkilerin geliştirilmesine ihtiyaç var. 

Azerbaycan'ın bağımsızlığının ilk yıllarında Türkiye'ye göç eden yüzlerce Azerbaycanlının geçerli kimlikleri yok veya son kullanma tarihi paylaşılıyor. Türkiye ile Azerbaycan arasında bu konuda geniş görüşlü toplantılar yapıldı ve çözüm odaklı kararlar alındı. Bugün çalışma izni, oturma izni ya da kardeş ülkede vatandaşlık gibi konuların bir an önce çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bence Azerbaycan uyruklu vatandaşlarımız kardeş ülkede hiçbir koşulda yabancılık hiss etmemelidir. Özellikle onların sosyal siyasi sorunlarının bir an önce çözülmesi gerekiyor.

Fermankızı: Sayın Milletvekili, ayırdığınız vakit, güzel sohbetiniz, önemli konulara temas ettiğiniz için en içten teşekkürlerimizi, saygı ve hürmetlerimizi sunarız.

Ahmedova: Rica ederim.  Ben teşekkür ederim.