DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU, “TARİHTE BİR KERE ÖZNE OLMUŞ MİLLETLERİN HİÇBİR ZAMAN TARİHİN NESNESİ YAPILAMAYACAĞINI” VURGULAYARAK, ''TÜRKLER DE TARİHTE YAŞADIKLARI O BÜYÜK TECRÜBELERİYLE, BÜTÜN ASYA VE AVRASYA COĞRAFYASINI KATEDEN O BÜYÜK BİRİKİMLERİYLE, TARİHTE NESNE YAPILABİLECEK, TARİHİN EDİLGEN UNSURU YAPILACAK BİR TOPLULUK DEĞİLDİR. HİÇBİR ZAMAN BİZ, TARİHİN EDİLGEN UNSURU OLMADIK, OLMAYACAĞIZ. (…) ŞİMDİ 100 YILIN MUHASEBESİ İÇİNDEYİZ. ARTIK HEP BERABER BU 100 YILIN MUHASEBESİNİ YAPMAK VE GELECEK 100 YILA MİLLETİMİZİ HAZIRLAMAK ZORUNDAYIZ'' DEDİ. Türk Ocakları’nın 100. Yılı, ülkenin çeşitli illerinde düzenlenen etkinliklerle kutlanıyor. Bu kutlamalar bağlamında, Türk Ocakları İstanbul Şubesi, “Büyük Türkiye’ye Doğru” konulu bir sempozyum düzenledi. Balkan faciası sonrasında Osmanlı’nın çözülüş sürecini tersine çevirmek amacıyla kurulan Türk Ocakları’nın 100. Kuruluş yılının, 400 yıl Osmanlı yönetiminde kalan Libya’nın İtalyanlar tarafından işgalinin de 100.yılına rastlaması, çok anlamlı bir rastlantıydı. Bilindiği gibi, 1911’de Libya’nın işgalinin hemen ardından etnik duyguların körüklenmesi ile başlatılan Balkan Savaşları, Osmanlı’nın Rumeli’de büyük acılar yaşamasına, yıpranmasına neden olmuştu. Balkanlarda yaşanan olumsuz gelişmeler sonrasında kurulan Türk Ocakları’nın amacı, milli uyanış hareketi başlatarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun çözülüş sürecini durdurmak ve tersine çevirmekti. Kurtuluş Savaşı ruhunun şahlandırılmasında Tür Ocakları’nın rolü çok önemlidir. Türk Ocakları İstanbul Şubesi’nin 100. Kuruluş yılı çerçevesinde, İstanbul’da, Ali Emiri Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Büyük Türkiye’ye Doğru” başlıklı sempozyum büyük bir ilgi ve katılımla gerçekleştirildi. SEMPOZYUMU DIŞİŞLERİ BAKANI DAVUTOĞLU AÇTI. Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun açış konuşmasıyla başlayan sempozyum üç oturum olarak gerçekleştirildi. “Milliyetçilik ve Demokrasi” ve “Büyük Türkiye’ye Doğru” başlılı oturumlarda ülkemizin önde gelen bilim adamları kendi uzmanlık alanlarında bu sempozyum için özel olarak hazırladıkları tebliğlerini sundular. Başkanlığını Dr. Cezmi Bayram’ın yaptığı 1. Oturumun konuşmacıları Nevzat Kösoğlu (Milliyetçilik Düşüncesinin Doğuşu), Prof. Dr. Vahdettin Engin (Abdülhamit’in Türkçülük Anlayışı), Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’dı. Başkanlığını Avrasya Bir Vakfı Genel Başkanı Şaban Gülbahar’ın yaptığı 2. Oturumun konuşmacıları, Prof.Dr. Vedat Bilgin (Milliyetçilik ve Demokrasi), Doç.Dr. Şenol Durgun (Demokrasi, Modernleşme ve Milliyetçilik) ve Doç.Dr.Aydın Başbuğ (Milli Devlet ve Hukuk)’du. Başkanlığıı Kocav Başkanı Av. Ali Ürey’in yaptığı 3. Oturumun konuşmacıları ise, M.Valisi Cengiz Aydoğdu (12 Eylül’den Günümüze Zihniyet Değişikliği), Yrd. Doç. Dr. Necdet Subaşı (Alevilik) ve Prof.Dr.Naci Bostancı (Küresel Meydan Okumalar ve Milliyetçilik)’ydı. “Büyük Türkiye’ye Doğru” konulu sempozyumun açılışında konuşan Dışişleri Ahmet Bakanı Davutoğlu, Türk Ocakları'nın Balkan Savaşı döneminde ayrıştırıcı mücadeleye karşı Türk milletini bütünleştirmeye çalışanlar tarafından 100 yıl önce kurulduğunu belirtti. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “tarihte bir kere özne olmuş milletlerin hiçbir zaman tarihin nesnesi yapılamayacağını” vurgulayarak, ''Türkler de tarihte yaşadıkları o büyük tecrübeleriyle, bütün Asya ve Avrasya coğrafyasını kateden o büyük birikimleriyle, tarihte nesne yapılabilecek, tarihin edilgen unsuru yapılacak bir topluluk değildir. Hiçbir zaman biz, tarihin edilgen unsuru olmadık, olmayacağız. (…) Şimdi 100 yılın muhasebesi içindeyiz. Artık hep beraber bu 100 yılın muhasebesini yapmak ve gelecek 100 yıla milletimizi hazırlamak zorundayız'' dedi. “LİBYA’NIN DERDİNİ KENDİ DERDİMİZ GÖRÜYORUZ” Güncel gelişmelere de değinen Davutoğlu, bir hafta önce Katar'da bir sempozyuma katıldığını hatırlatarak, konuşmasına şöyle devam etti: ''Sempozyumda Tahran Meydanı'ndan, Tunus'tan ve Libya'dan gelen gençlerle siyasiler de vardı. Orada onlara da 'Bu 100 yılın muhasebesinin yapılmasının vakti geldi' dedim. Bizim için de geleceği inşa etmek için bu 100 yılın muhasebesini iyi yapmak gerekiyor. Bütün bir millet olarak, 100 yılın getirdiği yeni imkanlar ve risklerin değerlendirilmesi ihtiyacı ile karşı karşıyayız. Dış politikada bunu her an hissediyoruz. Trablusgarp Harbi'nin 100. yılında Türkiye tekrar Libya meselesinin en merkezinde, en önemli aktörü olarak Libya'daki kardeşlerimizle. Libya'nın derdini kendi derdimiz olarak görüyoruz. Çünkü 1911'de herkes Trablusgarp'ta, Bingazi'de bir vatan toprağı için mücadele ediyordu. Bizim için aziz olan, her bir köşesinde şehitlerimizin olduğu çok engin bir coğrafyanın mirasını taşıyoruz.'' Gelecek yıl,, Osmanlı’nın Avrupa’da büyük acılar yaşamasına neden olan Balkan Savaşları'nın da100. yılı olduğunu söyleyen Davutoğlu, konuşmasına hiçbirimizin unutmaması gereken tarihi gerçeklerin altını çizdi: “ (…) 2014 yılı Birinci Dünya Savaşı'nın 100. yılı. Yani bizim Ortadoğu'dan kopuşumuzun, bugün Suriye ile Türkiye arasında hiçbir kültürel demografik temeli olmayan sınırın, Türkiye ile Irak arasındaki sınırın, Kafkaslar'daki sınırların ortaya çıkışı. Kardeşin kardeşten kopuşunun tarihi. Yemen'de bıraktığımız binlerce canın tarihi. Sarıkamış'ın, Çanakkale'nin tarihi. Hep beraber bir muhasebe yapma ihtiyacı içindeyiz.'' Bakan Davutoğlu, 2015 yılının da Çanakkale'nin 100. yılı olacağını anımsatarak, ''Ermeni meselesi başta olmak üzere, bizim de tarihi hesaplaşma yapmak isteyenlerle yüzleşmenin yıldönümü olacak. 2023, Cumhuriyetimizin 100. yılı. Nasıl ki 1911'den, Trablusgarp'tan başlayıp 1923'e kadar geçen o 12 yıl içinde büyük kadim bir medeniyetin siyasi merkezi olan bir devlet lime lime çözülmüş, o devletin kurucu unsurları birbirinden koparılmış, psikolojik ve tarihi olarak birbirinden uzaklaştırılmışsa; bu uzaklaştırmanın tarihi sonucunda 1923'te yeni bir Cumhuriyet, bir milli devlet olarak doğmuş ve geride kalanlarla o mücadelesini dünyaya belli bir değerleri taşıma mücadelesini üstlenmişse, şimdi de biz 2011'den 2023'e kadar bu kopan, ayrışan millet unsurlarını tekrar bütünleştirme ihtiyacı ile karşı karşıyayız'' dedi. “GELECEĞİMİZİ PLANLAMALIYIZ” '' (…) Onun için devletimizin ve Türk Ocakları gibi çok köklü geleneğe sahip kuruluşlarımızın, toplumumuzun, her kesimin başını iki elinin arasına alıp geleceği planlaması lazım. Bu kopan coğrafyalar nasıl birleştirilir, sorun bu. Onun için 'Büyük Türkiye'ye doğru' başlığı gerçekten doğru bir başlık. Küçültülmüş bir imparatorluktan, artık iddiaları bitmiş, zayıf bir cumhuriyet doğdu düşüncesiyle batının baktığı bir coğrafyadan, bugün o cumhuriyetin zor ve çetin şartlar içinde geçirdiği zorlu süreçlerden sonra tekrar bölgesine, çevre bölgelere ve küresel düzene mesaj ileten yeni bir dönemin eşiğindeyiz.'' Dışişleri Bakanı Davutoğlu, konuşmasına şöyle sürdürdü: ''Bir milletin eğer kendine güveni yoksa, öz güvenini kaybetmişse, tarihte var olacağına dair psikolojik zemini kaybetmişse gerçekten çok büyük sıkıntı vardır. Ancak ne kadar zor şartlarda, zor olursa olsun bir milletin fertleri, aydınları, gençleri 'Ben bu tarihte özne oldum, tekrar özne olacağım' iradesi taşıyorsa ve güçlü bir öz güvenle tarihe bakıyorsa, o milletin mutlaka tarihe sunacağı yeni değerler taşıyor demektir. Bizim tekrar keşfetmek zorunda olduğumuz ilk şey öz güvendir. Tarihte bir kere özne olmuş milletler hiçbir zaman tarihin nesnesi yapılamaz. O büyük kültür, medeniyet birikimi, nüfus gücü tarihin hemen öznesi haline getiriyor. Türkler de tarihte yaşadıkları o büyük tecrübeleriyle, bütün Asya ve Avrasya coğrafyasını kat eden o büyük birikimleriyle, tarihte nesne yapılabilecek, tarihin edilgen unsuru yapılacak bir topluluk değildir. Bizler bir kere bütün zorluluklar karşısında güçlü kimliğimizle, medeniyet ve kültür birikimimize güvenerek, tarihte tekrar güçlü bir özne olacağımızın inancını taşımamız lazım. Zorluklarla karşılaşabiliriz. Bir nesil zorluklar, diğer bir nesil başka şartlar da yaşayabilir. Ancak hiçbir zaman biz tarihin edilgen unsuru olmadık, olmayacağız.'' . “BÖLGEDE AKTİF TEMEL GÜÇ OLMAK İSTİYORUZ” …Geçen ay Avrupa'da yaptığı bir konuşmadan sonra bir Ermeni parlamenterin, ''Türk-Ermeni normalleşme süreci ve ilişkileri'' hakkında bir soru sorduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi: “ (…) Biz zihniyet devrimi yapmak istiyoruz. Aynı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerinde Atatürk'ün 'yurtta sulh cihanda sulh' dediği gibi. Biz de komşularımızla sıfır problemi deklare ederken, bu yeni politik ortamda, düşman veya potansiyel düşman bir komşu istemediğimizi söyledik. Komşularla sıfır problem ilkesi Ortadoğu'daki bu dönüşüm sürecinde uygulanmalı ki yerel dönüşümler, ulus devlet arasında problem oluşturma riski olmasın.'' 

-''2023 YILINDA AB'YE ÜYE OLACAĞIZ''- Ahmet Davutoğlu, 2023 yılında, Cumhuriyetin 100. yıldönümünün kutlanacağını anımsatarak, ''Hedefimiz bölgede sadece iki ya da üç egemen devletin olması ve diğerlerinin de bunları takip etmesi değildir. Bölgede her insan eşittir, hepimiz aynı coğrafyayı paylaşıyoruz. 2023 yılında, kapsamlı olarak güvenlik istikrar ve özgürlüğü bütün bölgede istiyoruz. Bu bizim gelecekteki dış politika vizyonumuzdur. 5-10 yıl öncesine kadar kimse, örneğin Türkiye ve Suriye arasındaki vizelerin kalkacağını düşünmezdi. Bir tek Türkiye ve Suriye'de değil, Sırbistan, Lübnan ve etrafımızdaki birçok ülkeyle... Neden bunu istiyoruz? Bunu, tarihi normalleştirmek için istiyoruz'' dedi. Türkiye'nin Avrupa Birliğine (AB) üye olmak kararlılığında olduğunu da vurgulayan Bakan Davutoğlu, ''Rusya'ya karşı değil ya da Ortadoğu'yu bırakarak değil. Biz Rusya ile olan ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Ancak bu Amerika'ya karşı hareket ediyoruz demek değil ki. Biz ABD ile model bir ortak olmak istiyor ve deklare ediyoruz. Ama bu Rusya'ya karşı hareket ediyoruz demek değildir. Bizim Amerika ile model bir ortaklığımız, Rusya ile vize muafiyeti ve ekonomik entegrasyon politikamız var. Kesinlikle 2023 yılında AB'ye üye olacağız. Aynı zamanda çevreleyen bölgede aktif temel güç olmak istiyoruz'' diye konuştu. NECMİ BAYRAM: “DÜNYYA GÜÇLÜ MESAJLAR VEREN BİR MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞINA İHTİCIMIZ VAR” Balkan faciası sonrasında milli uyanış hareketini başlatarak, Osmanlı İmparatorluğunun en az zararla toparlanmasını sağlamak amacıyla kurulan Türk Ocakları, 100. yıl dönümünü çeşitli etkinliklerle kutlayacak. Sempozyum öncesinde, basına konuyla ilgili bilgi veren Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı Dr. Cezmi Bayram, 1912 yılında Balkan faciası sonrasında kurulan derneğin hedefinin milli uyanış hareketini başlatarak Osmanlı İmparatorluğun en az zararla toparlanmasını sağlamak olduğunu vurgulamıştı. Bayram, Türk Ocakları’nın milli mücadelede önemli çabaları olduğunu belirterek, derneğin ana çalışma alanının Türk kültürü, medeniyeti, tarihi, dili ve Türk milletinin diğer ihtiyaç duyduğu alanlar olduğunu belirtmişti: “2012, Türk Ocakları’nın kuruluşunun 100’üncü yılı. Balkan faciası sonrasında kurulan Türk Ocakları’nın hedefi, milli uyanış hareketini başlatarak, imparatorluğun en az zararla toparlanmasını sağlamaktı.  Bu gayretler, Milli Mücadele’nin sona ermesiyle, 780 bin km karelik vatan toprağında Milli Devletin kurulmasını sağladı. Yani, o günkü Milliyetçilik, mevcut milli değerlerin ortaya çıkarılması, geliştirilmesi ve dış taarruzlara karşı müdafaasıydı. Bugün 73 milyon nüfusu, eğitimli insan gücü ve büyüyen ekonomisiyle dünyaya güçlü mesajlar veren bir milliyetçilik anlayışına ihtiyaç var. Derneğimizin kuruluşunun 100. yılında, bu yıla mahsus olmak üzere, tüm yıl boyunca yapacağımız çalışmalarla, bu anlayışı ortaya koymak ve tartışmaya açmak arzusundayız. Bu sempozyum, bir anlamda bu sürecin başlangıç faaliyeti olacaktır.” “ (…) Atatürk’ün ocaklara bakışı, ziyaretlerinde defterlere yazdıklarına
bakarsak son derece müspet. Mesela Adana ocağını ziyaretinde, deftere ‘Bu
ocağı kapatanın ocağı sönsün’ diye yazmış. Ocağın milli mücadeledeki
hizmetini Atatürk yakından biliyordu.” “ (…) Türk Ocakları’nın 100 yıldır faaliyetlerini sürdürmesinin
sırrı, ocaklıların ocağa sahip çıkması ve sonraki nesillerin bunu devam
ettirmesidir.”
 ”21. YÜZYIL MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI” Cezmi Bayram, sempozyumda yaptığı konuşmasında, Türk Ocakları’nın gayretleriyle milli mücadelenin sona ermesiyle 780 bin kilometre karelik vatan toprağında milli devletin kurulmasının sağlandığını anlattı: “O günkü milliyetçilik, mevcut milli değerlerin ortaya çıkarılması, geliştirilmesi ve dış taarruzlara karşı müdafaasıydı. Bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan, hala savunmada kalan bir milliyetçilik anlayışı değil. Bugün Türkiye’nin 73 milyon nüfusu, eğitimli insan gücü, büyüyen ekonomisi ve en önemlisi de dünyada meydana gelen bütün olayların komşu ülkelerde yada kültür coğrafyamızda gerçekleştiği düşünülürse Türk milliyetçiliğinin yeni bir hedef ortaya koyması gerekir. Yani dünyaya güçlü mesajlar veren bir milliyetçilik anlayışına ihtiyaç var. ’21. yüzyıl milliyetçiliği’
diyorum ben buna. Artık ihtiyacımız olan korumacı, içe kapanık bir milliyetçilik anlayışı değil, dışa dönük bir milliyetçilik anlayışı. Madem bir tarihi miras sahibiyiz, Osmanlı ve Selçuklu varisiyiz diyoruz, o zaman onlar gibi yeni bir insanlık idealini bütün insanlığa vermek ve insanlığın maruz kaldığı haksızlığa, zulme ve adaletsizliğe tavır koyan bir milliyetçilik anlayışı ortaya koymak lazım. Derneğimizin kuruluşunun 100. yılında bu yıla mahsus olmak üzere, tüm yıl boyunca yapacağımız çalışmalarla, bu anlayışı ortaya koymak ve tartışmaya açmak arzusundayız. Bu sempozyum, bir anlamda bu sürecin başlangıç faaliyeti olacaktır.” Bayram, ”Türk Yurdu Dergisi”nin yayın hayatına başlamasının 100. yılı
dolayısıyla da bu yıl 12 özel sayı yayınlanacağını kaydetti. ORTA DOĞU VE KUZEY AFRİKA’DAKİ OLAYLAR Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da meydana gelen olaylara da değinen Türk Ocakları İstanbul Şubesi Başkanı Cezmi Bayram, yaşananların kendisini rahatsız ettiğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Bizim anlayışımız şunu gerektiriyor; eğer İslam coğrafyasında veya
kültür coğrafyamızda insan hakları ihlalleri, halkına zulüm eden zalimler
varsa, bunu cezalandıracak ya da buna ‘dur’ diyecek bir mekanizmamızın
olması gerek. Bunu bizim dememiz lazım, Obama ya da Sarkozy’nin değil. Bu
nedenle uluslararası koalisyon güçlerinin Libya’ya operasyonuna Putin’in
‘Haçlı Seferleri’ benzetmesi yapması doğru. Bu ‘Haçlı Seferleri’ne karşı
dün nasıl Kılıçaslan ile, Selahattin Eyyübi ile karşı durmuşsak yine bizim
karşı duracak bir anlayışla hazırlanmamız lazım.”