Trump son mesajlarıyla Türkiye’yi hedef alıyor gibi görünse de, aslında bu tehdit mesajları, Türkiye’nin yanı sıra, Suriye’de bayrak göstermekte olan herkese sesleniyordu. Bu mesajdan Rusya’nın da, İran’nın da, Esat’ın da ve hatta kanatları altına almaya çalıştığı Kürtlerin de payına düşenler vardı. Trump herkesten önce ABD’nin çıkarlarını koruyor; çünkü Trump, ABD’nin başkanı.  

Daha geniş bakarsak, Trump bu mesajıyla, ABD’nin “küresel lider” sıfatını tarihe gömmeyi hedefleyen herkese seslenmiş oluyor; “Yıkılmadık, ayaktayız; olayların akışını biz yönlendiririz” gösterisi yapıyor. Fakat, ABD’nin de, üstesinden gelmekte zorlandığı bir dizi sorunla boğuşmakta olduğu da biliniyor. Amaç, Suriye pastasından pay kapmak isteyenlerle Türkiye’yi karşı karşıya getirerek çatıştırmak ve aradan karlı çıkmak..

Kimseye danışmadan attığı “Suriye’den çekiliyoruz” duyurusuyla gündemi allak bullak eden Başkan Trump, bu defa da, Kürtlere kanat geren, Türkiye’yi açıkça tehdit eden bildirileriyle kafaları karıştırmaya devam ediyor. 

Hep birlikte, işi gücü bıraktık, “Trump ne demek istedi?” sorusuna yanıt arıyoruz. 

Pek inandırıcı olmayan “Çekiliyoruz” duyurusuyla Pentagon şahinlerini çileden çıkaran Trump, şimdi de, “Kürtlerime dokunamazsınız” çıkışıyla, Türkiye’nin sabrını test etmeye çalışıyor. Dışarıdan bir müdahale olmadığında, Türklerin tarihte hiçbir zaman Kürtlerle bir sorunu olmamıştır. Kürtler, Batılı Tarihçilerin yazdıkları gibi, ayrı bir millet, Kürtçe, özellikle Zazaca Altay dil grubundan ayrı bir dil değil ki. Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar “Kürtler Türklerin Neyi Olur?” kitabında tarihi gerçekleri ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Elegeş Anıtı atayurdumuzda hala ayakta.. Ayrıca tartışılacak bir konu..

Trump’ın “Kürtlerime dokunmayın” çıkışı, nereden bakarsanız bakın, bir rahatsızlığın, bir telaşın dışa vurumudur. 14 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşmede Başkan Trump, Türkiye’nin, kendisini güney sınırları boyunca kuşatacak bir Terör Kuşağı’na asla razı olmayacağını bir kez daha dinlemişti.  Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon konusunda ne kadar kararlı olduğunu gören Trump’ın YPG’yi Kürtlerle özdeşleştiren mesajı, suçüstü yakalanmışların ruh hallerini yansıtmaktadır. Suriye’deki varlık nedenini bugüne kadar DEAŞ’la mücadeleye dayandıran ABD, şimdi PKK/YPG’yi Kürtlerle özdeşleştiren bir senaryoya dayanmaya çalışıyor. 

TRUMP, “GÜVENLİ BÖLGE”MİZE SAHİP ÇIKIYOR

 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye krizinin patlak verdiği ilk günlerden itibaren önerdiği tampon bölge/ güvenli bölge konusu amacından saptırılmaktadır. Türkiye’nin duyarlılık gösterdiği konu sınır güvenliği ile sınırlı değildir. Türkiye’nin asıl hedefi, Astana mutabakatına sadık kalınmasının sağlanması, yani Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasıdır. 

Suriye’nin kuzey bölgelerinde, kuzey Irak’taki yapılanmanın devamı olacak bir devlet yapılanmasının önlenmesi ve Türkiye-Suriye sınırının Pakistan-Afganistan sınırına dönüşmesini önlemektedir. ABD ise, uzun yıllar kalabilmek adına, yazdığı senaryo çerçevesinde Suriye’yi parçalamayı hedefliyor. 

“ABD Savaş mı İstiyor?” başlıklı yazımızda şöyle demiştik: 

“ABD’nin korkulu rüyası “Bir Yol Bir Kuşak” projesi hızla hayata geçirilirken, Fransa ve Almanya da, Rothschildlerin baskısı ve desteği ile, Avrupa Ordusu’nu hayata geçirme konusunda ısrarlarını sürdürmektedirler. 

Bu arada, Trump’ın “çekiliyoruz” kararına tepki olarak istifa eden ABD Savunma Bakanı Mattis de, kurmaylarıyla birlikte, konferanslar vermek üzere Avrupa turnesine çıkmaya hazırlanıyor. Biliniyor ki, Mattis’in niyeti, Avrupa Ordusu kurmakta ısrar edenlere konferans değil, gözdağı vermektir.”

Trump istifa eden Savunma eski Bakanı Mattis’i sevmiyor, ama onun gibi, karşısındakileri tehdit yoluyla ikna etme yolunu tercih ediyor. Trump da, son duyurusuyla, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon yapmasını önleyebilmek için tehdit silahını kullanıyor: “Türkiye söz dinlemezse, ekonomisini altüst ederiz.” 

TRUMP, ASLINDA NE YAPMAK İSTİYOR?

Trump son mesajlarıyla Türkiye’yi hedef alıyor gibi görünse de, aslında bu tehdit mesajları, Türkiye’nin yanı sıra, Suriye’de bayrak göstermekte olan herkese sesleniyor. Bu mesajdan Rusya’nın da, İran’nın da, Esat’ın da ve hatta kanatları altına almaya çalıştığı Kürtlerin de payına düşenler var. Trump herkesten önce ABD’nin çıkarlarını koruyor; çünkü Trump, ABD’nin başkanı.  

Daha geniş bakarsak, Trump bu mesajıyla, ABD’nin “küresel lider” sıfatını tarihe gömmeyi hedefleyen herkese seslenmiş oluyor, “Yıkılmadık, ayaktayız; olayların akışını biz yönlendiririz” gösterisi yapıyordu. Fakat, ABD’nin de, üstesinden gelmekte zorlandığı bir dizi sorunla boğuşmakta olduğu biliniyor. Amaç, Suriye pastasından pay kapmak isteyenlerle Türkiye’yi karşı karşıya getirerek çatıştırmak ve aradan karlı çıkmak.. 

ABD öncelikle, Suriye’den çıkıyormuş gibi yaparak, oluşacak otorite boşluğundan yararlanmaya çalışacak Astana Süreci ortaklarını bir çıkar çatışmasına sürüklemeyi hedeflyor. Çünkü, BOP’un en önemli hedeflerinden biri olan Terör Koridoru/Kürt Koridoru’nun önündeki en büyük engel Astana üçlüsü.. Pentagon şahinleri, Rusya, İran ve Türkiye dayanışmasını kırabildikleri gün, işlerinin çok kolaylaşacağını biliyorlar. 

ABD’nin Suriye’deki hedeflerini gerçekleştirebilmesi için, üstesinden gelmesi gereken küresel çapta sorunları da var; Çin’in “Bir Yol, Bir Kuşak” projesini önleyemediği ya da kontrolü altına alamadığı sürece ABD’ye rahat uyku yok. Ayrıca, Fransa’nın kurulmasına öncülük ettiği Avrupa Ordusu’nu önleyemediği takdirde ABD artık süper güç olamayacak. 

Trump’ın mesajı öncelikle Türkiye’yi hedef alıyordu. Amacı, Fırat’ın doğusuna operasyon yapmakta ve buralardaki terör yuvalarını dağıtmakta kararlı olan Türkiye’nin bu inadını kırmaktı. Trump, 17 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı konuşmada varılan mutabakatı bir kenara itmiş, Türkiye’ye sert bir çıkış sergilemişti: “Kürtlerime dokunursa, Türkiye’nin ekonomisini tepe taklak edeceğiz. 20 millik bir güvenli bölge oluşturacağız ve aynı şekilde Kürtlerin de Türkleri provoke etmelerini istemiyoruz.”  

Savaş nedeniyle yerlerini yurtlarını terketmek zorunda kalan Suriyeli mülteciler için “Güvenli bölge” oluşturmayı, Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllar önce dilendirmişti. Trump’ın sözünü ettiği, Türkiye-Suriye sınırı boyunca uzanacak “güvenli bölge”, ABD’nin Suriye’nin kuzey parselinde kurmak istediği bağımsız devlet oluşumunun coğrafyası. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “güvenli bölge”si ile Trump’ın sözünü ettiği “güvenli bölge” çok farklı.. ABD ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesinin nedeni, “güvenli bölge”ye çok başka anlamlar yüklemelerinden kaynaklanıyor. 

TRUMPTIR, NE YAPSA YERİDİR

Trump’ın son mesajı, “Trump’tır, ne yapsa yeridir” şeklinde yorumlanacak bir mesaj değildi. ABD derin devleti tarafından kaleme alınmış, Türkiye ile birlikte başka odakları da hedef alan bir duyuruydu. “ABD Kürtlere kanat geriyor” görüntüsü verilen bu mesaj, aslında, dünya kamuoyunu yanıltmayı hedefliyordu. Dünya gündemiyle pek ilgilenmeyen herhangi biri, Trump’ın telefonundan yayınlanan bu mesajı okuduğunda, Türklerin Suriye’de Kürt katliamı yaptığını sanabilirdi ve arzulanan da aslında buydu. Fakat Türkiye, sosyal medyayı da, küresel yayın organlarını kullanmayı da öğrendi artık; hedefinin Kürtler değil, yalnızca terör örgütlerini olduğunu tüm dünyaya anlatabilecektir. Zor olsa da bunu başaracaktır. 

Yeri geldiğinde hatırlatmışızdır, böylesine çetrefilli durumlarda, perde arkasında nelerin döndüğünü, olayların ne yöne evrildiğini görebilmenin en kestirme ve en sağlam yolu, döviz fiyatlarının çizdikleri grafikleri izlemektir. Eğer döviz fiyatlarında  çok rahatsız edici bir dalgalanma gözlenmiyorsa, taraflar bir orta yol bulma arayışına girmiş denilebilir. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fırat’ın doğusunu işaret ederek, “Bir gece ansızın gelebiliriz” kararlılığı sergilediği günlerde, ‘dostumuz’, ‘müttefikimiz’ dediğimiz bir ülkenin başkanı attığı mesajlarla sizi çıktığınız yoldan çevirmeye kalkıyorsa, ilişkileriniz şekil ve boyut değiştirmiş demektir. Varlığınız ve gücünüz birilerini rahatsız ediyor demektir.

KARTLAR YENİDEN DAĞITILIYOR, HERKES DAHA FAZLA PAY KAPMAK İSTİYOR

Ayrılıkçı Kürtlerin, I. Körfez Savaşı (1991) sonrasında Irak’ın kuzeyinde sergiledikleri politik üslup, ABD’nin ve daha sonra da Fransızların desteklemesiyle gerçekleştirmeye çalıştıkları ayrılıkçı çalışmalar Suriye tarafından dikkatle izleniyordu. Esat, Türkiye’ye karşı yıllarca kullandığı Kürt kartının, gelişmeler paralelinde, birgün kendisi için de tehdit oluşturabileceğini görüyor ve bu yapılarla aralarına mesafe koyuyordu. Fakat Türkiye’nin, 2011 öncesinde, Suriye politikasında çok keskin dönüşler sergilemesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünü tartışılır duruma getiren bir sürecin başlatılmasına destek vermesi, Esat’ın intikam politikası izlemesine neden olmuştu. Esat, fırsat bulduğu an YPG kartını Türkiye’ye karşı kullanmak isteyecektir. 

Rusya Çarlık Rusyası’nın düşlerin gerçekleştirip Akdeniz kıyısında iki önemli askeri üs elde etti, ama Suriye pastasının bölüşülmesi henüz tamamlanmadı. Suriye coğrafyasında bayrak gösteren her devlet gibi Rusya da pastadan daha büyük bir dilim kapmaya çalışıyor. Türkiye, Rusya ve ABD gibi emperyal pratikleri oldukça gelişmiş olan devlerin çatıştıkları bir coğrafyada kendi çıkarlarını korumaya çalışıyor. 

ABD ve Rusya için, Astana ve Soçi mutabakatından önce, yeni bir Yalta Anlaşması daha çekici olabilir. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, kafasındaki plana uygun yeni bir Ortadoğu haritası oluşturabilmek için, Rusya ile Türkiye’yi, bir süreliğine de olsa, karşı karşıya getirmenin yollarını arıyor. “DEAŞ’la mücadele için Suriye’deyim” masalı artık geçerliliğini yitirdiği için, ABD, şimdi de YPG çatısı altında varlığını sürdürmenin yollarını arıyor. ABD’nin Kürtlere olan aşkı bu nedenle tazeleniverdi. 

Bu arada Suriye’de elde ettiği kazanımlarını kaybetmemek isteyen İran, alandaki örgütleri aracılığı ile, Irak sınırından Lübnan’a uzanan Şii Kuşağı’nı korumaya çalışıyor. 

Ortadoğu tarih boyunca zor bir coğrafyaydı. “Doğu cephesinde değişen bir şey yok.”