HÂRİCÎ’ LER ( el- HAVÂRİC) !...

Dînî ve siyasî konulardaki aşırı görüşleri ve faaliyyetleriyle tanınan fırka( Fırakı dâlle’den birisi)...

Hâricî, “ çıkmak, itaatten ayrılıp ısyan etmek,” ma’na’larındaki hurûç kökünden ayrılan, ısyan eden ma’nasında bir sıfat olan” hâriç,” kelimesine nisbet ekinin ilave edilmesiyle meydana gelmiş bir terim olup topluluk ismi ismi için “Hâriciyye, Havâric,” kullanılır. Kendilerine karşı ısyan eden idarecilerle             fırkanın muhalifleri, “ Havâric,” ismini,” insanlardan, dinden, haktan veya Hazreti Ali’den uzaklaşan ve Halife’nin idaresine karşı ayaklanarak cennetten çıkanlar,” anlamında kullaünılmıştır. Şehristanî’ye göre. Haricî, ümmetin ittifak ettiği, meşru’ bir halife’ye karşı başkaldıran herhangi bir kemsedir.

Haricî’lerin Doğuşu: Hemen hemen, bütün tarihçiler tarafından Sıffın savaşında  hakem mes’ele’sinin ortaya çıkışına bağlanmıştır. Buna göre, havâric hakem ta’yinini( tahkimi) kabul etmesinden dolayı Ali bin Ebû Talip’TEN ayrılanların meydana getirdiği bir fırka-i dâlle’dir,

Fırka’nın doğuşunun böyle bir vak’a’ya bağlanması isabetli gibi görünürse de tahkimden çok önce, Hazreti Osman’ın hilafetinin son yıllarında vukû’  bulan sosyal karışıklıklar sebebiyle müslümanların zihinlerini meşgul eden ba’zı fikir ve davranışlar göz önünde tutulduğunda, hâricî’liğin tahkim vak’a’sı yüzünden birden bire varlık kazanmış bir fırka olmadığğı anlaşılır.Esâsen hâricî’lerin, “ Osman’ı hepimiz öldürdük,” şeklindeki sözlerine ve daha o dönemlerden i’tibaren ihtilalci unsurların devamı oldukları yolundaki hareketle menşe’lerinin Hazreti Osman’ın 35(656) yılında şehid edilmesinden önceki zamanlara kadar götürülmesi daha isabetli olur...

Hazreti Osman bin Afaan, Zi’n-Nureyn radiya’llâhu anh Efendimizin hilafeti’nin son yılında zuhur eden. “ Hâriciye,= Havâric,” Frkasının her hangi bir hedefi, da’va’sı, mukaddes’i yoktu.Tek düşünceleri, Halife’ye, meşrû’ idare’ye, otorite’ye başkaldırı ve ısyan idi.Halife Hazreti Osman tarafından Bilâd-i İslamiyye’ye gönderiln vali’lerin, Halife Hazreti Ebû Bekr es- Sıddîk ve Halife Hazreti Ömer bin el-Hattab, radiya’ll^ahu anhüma devirlerinde olduğu gibi, ahaliye adil davranmadıklarını, İslam Devletinde, Hazreti Osman ve Hazreti Muaviye bin Ebû  Süfyan ailelerinin daha nüfuzlu olduğu gibi iddialarla, Halife’ye meşrû’ Otoriteye karşı ayaklanmayı, ısyanı,Halife Hazreti Osman’ı önce ablukaya alıp, aç-susuz bırakma sonra da Kur’ân okurken şehid etmeye kadar vardırdılar.

Hazreti Osman’ın şehadeti üzerine Halife olan, Hazreti Ali Kerreme’llâhu  Vechehû  Hazret’leri, ilk iş olarak, Hazreti Osman’ı şehid edenin bulunması ve kısas ile cezalandırılması ta’limatını verdi.Yapılan ta’kibat ve tahkikat neticesinde, Hazreti Osman’ı şehid eden tespit edilemedi. Çünkü, haricî’ lerden her biri, Hazreti Osman’ı kendisinin şehid ettiğini iddia ediyordu.. Böylece de  gerçek katil bir türlü tespit edilip, kısas cezası tatbik edilemiyordu.

Bu sefer de, aynı haricî  Gruplar, Hazreti Osman ve Hazreti Muavciye ailelerini kışkırttılar,” Hazreti Osman’ın kanı yerde kaldı, katil ve katiller yakalanıp kısas çezasına çarptırılmadılar, Kureyşî olan, Halife Hazreti Ali, katillerin yakalanıp cezalandırılmasını ihmal etti savsakladı,” diyerek  zaten tutuşmakta olan  büyük fitne’nin ateşini iyice körüklediler...

“ Onları,( size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürür. Sizi   çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram’da onlar sizinle savaşmadıkca siz de onlarla savaşmayın. Eğer size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kafirlerin cezasğı böyledir.” ( Bakara/ 2 / 191) ( Fitne, katl’den( adam öldürmekten) daha zararlı ve daha şiddetlidir. Devlet İdaresinde bir kimse bir başka kimseyi öldürürse cezası bellidir, kısas. Devlet reisinin emriyle bu hüküm infaz edilir, iş orada biter. Fitne zuhur ettiği zaman, Haricî’lerin Halife Hazreti Osman’ı şehid etmeleri gibi, Yeni Halife Hazreti Ali ve mai’yyetindekiler   bütün ta’kibat ve tahkikata rağmen, Hazreti Osman(ın katilini tespit edemediler ve böylece, İslam Tarihinin en büyük fitnesi zuhur etti. Fitne zuhur ettiğinde artık, haklı-haksız aranmaz, bir an evel her çareye müracaat edilerek fitne ateşinin söndürülmesine bakılır. Bu büyük fitne’de, Cemel ve Sıffın vak’a’larığnda taraflar, asla biribirine  kılıç çekmedi, silah kullanmadı, Zira, “ lâ ilâhe  ille’llah,” diyene kılıç çekilmez, hiç bir müslüman bir başka müslümana silah doğrultmaz. Cemel ve Sıffın vaka’larında şehid düşenlerin tamaı  Haricî’ler tarafından şehid edilmişlerdir, Hazreti Ali Kerreme’llâhu Vechehu, Kerbela’DA      Hazreti Hüseyin ve beraberindeki Evlâd-i Resûl Hârici’ler tarafından şehid edilmişlerdir.

Haricî’ler, elebaşılarının tevcihiyle, aklını fikrini, şuurunu, kullanmayan ipleri başkalarının elinde kuklalar gibi, niçin ölüme gittiğini, niçin öldürdüğünü bilmeden ölüme giden ve öldüren, hiç bir değeri olmayan  “ Mankurt,” lardır.Tarihin seyrinde, benzerleri, Hasan Sabbah’ın haşâşî’leri, Hasan Sabbah bu haşâşî’lerine, Alamut Kalesinden atlayın, diye emir verdiğinde, hiç tereddüt etmeden peşpeşe atlayıp intihar ederlerdi.Tıpkı, koyun sürüsü gibi, Koyun sürüsünde koyunlardan birisi kazara bir uçurumdan aşağıya düşerse  bütün koyunlar onun peşinden atlayarak sürünün tamamı intihar eder, yok olur.

F.E.T.Ö.’ nün haşâşî’leri de tıpkı haricî’ler gibi, tıpkı, Hasan Sabbah’ın haşâşî’ leri gibi, hiç akıllarını şuurlarını kullanmadan,  meczup  bir Deccâl’in  peşinden gioerek, koyun sürüsü gibi, aile’lerine, dinlerine,   vetanlarına, Milletlerine ihanet içerisinde olmaya devam ediyorlar.

Vatan haini olduğu, İslam dininin amansız düşmanlarıyla işbirliği içerisinde olduğu, kendisinin, Manastırdan Kilise’den   gelmeyen ve fakat, Papa’nın seçiminde rey sahibi, iki kardinal’den birisi olduğu, bir diğeri Güney Kore Mon Tarikatinin başında bulunan bir zat   açık açık tavazzuh ettiği, ayan-beyan ortaya çıktığı halde, halâ   onun arkasından giden Mankurt’lar, Modern çağın Haricî’leridirler...