VEKİL İMAMLAR  ASALETE GEÇİRİLDİ!...

Necmeddin Erbakan Hoca’nın ve Partisi, Millî Selâmet Partisi’nin şiddetli muhalefetine rağmen, vekil imamların asalete geçirilmelerini derpiş eden  kanun ta’dil teklifi, Adalet Partisi,Milliyetçi Hareket Partisi ve muhalefetteki, Ana Muhalefet Partisi, C.H.P.’ nin de resteğiyle T.b.m.m.’ sin’de kabul edilerek Resmî Gazete’de neşr’edilerek mer’ iyyete alındı.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedi’sinde, ki- Ansiklopedi’yi hazırlayanlar, bu Ansiklopedi’ye madde yazanlar,  liyakat ve ehliyyeti değil de, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda, sadece diplomayı esas alan zihniyyete, kendi ta’birleriyle “İmam-Hatip Nesli, in den oldukları için, bu  pek zarûrî, kanun ta’dilini içlerine sindirememişler ve hayıf’la karşılamışlardır. İslam Ansiklopedi’si Diyanet Maddesinde,” 1965 tarih ve 633 sayılı kanun, 1982 ve 2088 sayılı kanunlarla iki def’a değiştirilmiştir. Bunlardan 24 Mart 1977 tarih ve 2088 sayılı kanunla yeter sayıda İmam-Hatip Lisesi me’zunu talip bulunmadığı için vekaleten göreve alınan yaklaşık, 12.000 ilkokul me’zunu imam-hatip asalete geçirilmiş, böylece, 633 sayılı kanunun öngördüğü nitelik prensibi zedelenmiştir.” ( Takribî, 12.000  sayısı, yalnız köy imamlarının sayısıdır. Şehir’lerin kenar mahallelerindekiler de bu sayıya dahil edildiğinde, toplam sayı, 15.000 civarında idi.Hangi nitelik’ten bahsediyorsunuz? Kanunun öngördüğü diplomalı cahillerin nitelikleri olsaydı, zaten bu kadrolara onlar ta’yin edilecekler ve herhangi bir kanun ta’diline ihtiyaç kalmayacaktı.Vasıfsız, sizin ta’birinizle niteliksiz diplomalılar  talip olmadıkları- olamadıkları, olmayı göze alamadıkları bu kadro’lara, diplomasız, ama, yapılan imtihanlar neticesinde liyakat ve ehliyyetlerini ispat etmiş, diplomasız ve fakat  nitelikli, vasıflı, ehliyyetli kimseler ta’yin edilmişti. Aslında, bu kanun ta’dili ile 633 sayılı kanunda yaüpılan vahim hata’dan  dönülmüştür. Bu da bir ta’viz değil, zarûret idi.

24 Mart 1977 tarih ve  2088 sayılı kanunun mer’iyyete alınmasıyla, bütün vekil imamların asalete geçirilmesi memleket çapında    büyük bir memnuniyyetle karşılanmıştı. Hergün vazife’den alınma, kapının önüne konulma tehdidi altında, huzursuz bir şekilde vazife görmekte olan vekil imamlar derin bir huzura kavuşmuşlar, herbirisi yeniden doğmuşcasına vazife’lerine dört elle sarılmışlar, Aziz Milletimize, İslâmî-Dinî  mevzû’larda uzun yıllar  hizmet verdiler,Zamanı gelince de, tıpkı diğer devlet me’murları gibi, tüm zâtî- malî haklarını, ikramiyelerini,aldılar,emekli maaşları bağlandı, Aziz Milletimize ve Devletimizin bekâ ve temâdî’sine du’a’lar ederek, aileleriyle birlikte  huzurlu köşelerine çekildiler.

Vekil imam’ların asalete geçirilmesi hususunda  sarf’ettiğimiz çaba ve gayretlerimizi yakından bilenler. Vazifede oldukları yıllarda ve emekli edildikten sonra, tesadüf ettiğimizde, minnet- şükran ve hayır du’a’larını hep ifade etmişlerdi Halen irtibat halinde olduğumuz pekçok kardeşimiz vardır....

Siyaset, siyasetçilerle münasebet ve meşveret böylesine hayırlı hizmetler için yapılırsa, çok değerlidir.Yoksa, hiç hak etmediği bir makama gelmek, hakkı olmadığı halde, devlet imkanlarından faydalanmak, bir yakınını hiç te hak etmediği bir yerlere getirmek için yapılırsa, siyaset çirkinleşir...

Başta devrin Büyüğü, İmam-ı Rabbânî Avladı’nın Kemal Bey Ağabey’i,Merhum, Kemal Kacar, Kütahya ve İstanbul’dan,Adalet Partisinden, Milletvekil, Merhum, Hilmi Türkmen, İçel  ve Samsun’dan, Adalet Partisi ve Demokratik Parti Milletvekili,Hasan Akçelioğlu, Adalet Partisinden, Antalya Milletvekili, Cevdet Akçalı, Adalet Partisinden Adana  Milletvekili, Merhum, Ali Ak, Adalet Partisinden Mersin Milletvekili,Hüsnü Yılmaz, Adalet Partisinden Balıkesir Milletvekili, Merhum, Arif Ahmed Denizolgun Refah Partisinden, Antalya Milletvekili, Mehmed Beyazıd Denizolgun, Ak Partiden 2 dönem İstanbul Milletvekili olarak Parlamento’da bulundular, siyaset yaptılar.Ama, bunlardan hiçbirisi, Camia’mıza, Cemaatimize söz getirmediler. Aksine, Parlamento’da ve mensup oldut-kları partilerde kendilerini yakından tanıma fırsat ve imkanını bulanlar, onları tanıdıkca onlara ve Camiua’mıza sevgi ve hürmetleri artmıştı.Çünkü onlardan hiç birisi, içinden çıktığı Camia’yı istismar etmemiş, onları götürüp birilerinin kuyruğuna eklemlememiştilar.

Devrin Büyüğü, Merhum, Bey Ağabey’imiz, Kemal Kacar, bizlere sık sık,” Benim, Adalet Partisinde siyaset yapmam, sizlerin de bu partiye rey vermenizi gerektirmez. Bulunduğunuz yerlerdeki, partilere, adaylara, bilhassa MahallΠ İdarelerde,sakın açıktan siyaset yapmayın, propaganda faaliyyetlerine katılmayın, taraflardan kim kazanırsa kazansın, üzerinize husumetini çekmeyin, nihayet, perdenin arkasına geçtiğinizde vicdanınıza danışın, gönlünüz kimi istiyorsa reyinizi o partiye ve o şahsa veriniz,” diye sıkı sıkı, tenbih’te bulunurdu.

Demem odur,ki,Her birini rahmetle,minnetle ve şükranla yad ettiğimiz, bu ağabeyler, Camia’mızı hep partilerüstü bir yere oturtmuştular.Biz’ler Asr’ın Mürşidi ve Müceddidi’nin, ihda ve tecdidiyle vazifeli olarak, hangi partiden olursa olsun,Ümmet-i Muhammed’in bütününün hidayetine ve irşadına talibiz, dolaysiyle herhangi bir parti tercihimiz olmaz-olamaz- Ancak, küfrü mutlak ve zahir, İttihad ve Terakkî  bakiyesi, Ebed-müddet Dinimizin, Milletimizin, bizi biz yapan, tüm Millî  ve ma’nevî  değer’lerimizin ebedΠ düşmanı ve onun kuyruğuna yapışmış particikleri desteklemek, Hazret-i Peygamber’e karşı Ebû Cehl ve avanesine destek vermek gibi bir şey olur. Unutulmamalıdır,ki küfre rıza küfür, küfre destek vermek katmerli küfürdür.Aklını peynir ekmekle yemiş veya aklını birilerine kiraya vermiş birisi çıkar da, sizi, Mutlak küfre veya  mutlak küfrün kuyruğuna takılmış, aynı istikamette gitmekte olan birilerine destek vermenizi isterse, asla itaat etmeyiniz, “ Halıka ısyan olan herhangi bir şeyde, asla mahluka itaat olunmaz,” Sevgili Peygamber’imizin fermanıdır.Haşê! bize emredildi, biz de “ Semi’nâ ve Eta’nâ,”dedik,” diyerek mes’uliyyetten kendinizi kurtaramazsınız. Ancak, Allah’ın ve Resûlü’nün emirlerine,” İşittik ve itaat ettik,” denilir...