“ELLÂ MEZHEBİYYE( MEZHEPSİZLİK- MEZHEPSİZLER) TARİHİ, BİD’ATLER DEVRİ!/.
Cumhuriyet Rejmi’nin kuruluşundan i’tibaren, iki büyük fobisi, şiddetli korkusu vardı.Büyük bir İslâm Devleti’nin külleri üzerine kurulduğu için, irtica ve tefrika,rejmin zimamdarlarının hem kokulu rü’ya’ları hem de, muhalifleri bastırmak-susturmak için en büyük istismar unsurlarıydı.
Millî Güvenlik Kurulu, 1961 Anayasa’sıyla Türk İdare sistemine dahil olmuştur.Millî Güvenlik Kurulu, Memleketi’n haricî ve dahili, düşman ve tehlikeyere karşı” Güvenliği,” için tedbirlerin istişare edildiği,burada alınan istişârî kararların tavsiye mahiyetinde, hükümetlere bildirildiği bir kuruldu. İlk yıllarda,ayda bir veya iki ayda bir olmak üzere toplanan bu kurulda tarz-ı Teşkil i’tibariyle,Cumhurbaşkanı’nın riyaset ettiği, kurulda ciheti Askeriyye’den katılanlar, ciheti siyasetten katılanlara göre,ekseriyyeti teşkil ediyordu.Ciheti Askeriyye’den, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma Umum Komutanı,Ordu komutanları, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ve M.İ.T, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı,( o devirde M.İ.T, Müsteşarları hep askerlerden, Orgenerel veya Korgeneral rübesinde bir asker olurdu.)Buna mukabil siyaset cephesinden, Başbakan, Başbakan yardımcısı- yardımcıları, Millî Müdefaa, dahiliye ve hariciye vekillerinden ibaret askerlere göre ekalliyyette olan bir hey’et. Tavsiye vasfında da olsa burada alınan kararlarda, ciheti askerijyye’nin te’siri ağırlı tartışılmaz...
1974 yılı’nın ilk aylarında,12 Mart 1971 Muhtırası ile, Milletin iradesiyle seçilmiş iktidar alaşağı edilmiş,kadim,ebed-müeddet bir C.H.P.’ li, Kandıralı, PRF.Dr. Nihat Eremi, bir gece’de bağımsızlaştırılmış ve onun riyasetinde diğer partilerden vesayet rejmi yanlısı, bir Hükûmet teşkil edilmişti.Aylık veya iki aylık Millî Güvenlik Kurulu toplantısına, M.İ.T. tarafından, bir rapor sunulmuş,- Ma’alsef, bu devirlerde, Millî İstihbarat Teşkilatı, Milletimizin İstihbarat Teşkilatı gibi değil de,C.İ.A.’ nın, bir şubesi,ileri Karakolu gibi çalıştırılıyordu.M.İ.T. Müsteşarları Anayasa ve Kuruluş kanuna göre, Doğrudan Başbakan’a bağılı olmaylları gereken, Başbakan’a hiçbir rapor veya bilgi vermezdiler. M.İ.T.’in, Millî Güvenlik Kurulu’na sunduğu rapor’da;Türkiye’de tefrika’nın, bölücülüğün en başta gelen sebebi, Mezheb’lerdir, Mezhep’ler ortadan kaldırılırsa, tefrika- bölücülük tehlikesi ortadan kalkar. Yukarıda arzetmeye çalıştığım gibi M.İ.T. bu raporu, C.İ.A.’ nın, Ehl-i Salîp dünyasının ve Dünya Kiliseler Birliğinin süflesi olarak hazırlamıştı.Bu şer güçler,Dünya’da tek Ehl-i Sünnet Kal’ası olarak duran bu Kal’ayı da, Türkiyeyi de düşürmek istiyorlardı.Bu rapor, Askerlerin ekseriyyette bulunduğu Millî Güvenlik Kurulunda, arîz-amîk tartışıldı, görüşüldü.Siyasi kanattan ba’zıları, “ 1300 yıllık mezhepler tarihiinde, mezhepler arasında asla bin münakaşa-münaza’a vukû bulmamıştır, mezheplerin tefrikaya- bölücülüğe sebep olduğuna dair de tarih içinde hiçbir tespit yoktur,” dedilerse de i’tibar görmedi.Mezhep’lerin ortadan kaldırılması, Aziz Milleti’mizin, i’tikadî ve amelî Hak Mezheplere karşı, taklid Bağını koparmak mezhepsizleştirmek için çalışma grupları oluşuturulması, en başta da Diyanet İşleri Reisliği’nin bu işte başı çekmesi, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı, İmam- Hatip Mekteplerinde ve Yüksek İslam Enstitü’lerinde “Ellâ Mezhebiyye”’ nin ders olarak okutulması,Bu hususta, Diyanetçe Cum’a ve bayram hutbeleri hazırlanmısı, gibi kararların Hükûmetebildirilmesi, tavsiye edilmesi karraları alınmıştır.Devrin Diyanet İşleri Başkanlığı’nda, Din İğitimi veren Ortadereceli, (İmam- Hatip Mekteplerinde,) Yüksek Okullarad,( Yüksek İslâm Enstitü’lerinde)”Ellâ Mezhebiyye,”( Mezhepsizler- Mezhepsizlik mezhebinin mensupları) din hizmetlileri ve öğretmenler ekseriiyyette idilir. Pekiyi! Ne olmuştu da, Emevî’lerden, Abbâsî’lere,Büyük Selçuklu’lardan, Anadolu Selçuklu’larına, Osmanlı Devliti aliyye’miz dahil, büyük İslâm Devletlerimizin biribirlerinden tevârüs ettikleri, Ehl-i Sünnet Akidesi, hatta, Aziz Devletimizin Cumhuriyet Rejmi’ne geçiş sürecinde, Şeyhulislamlım Makamı yerine ikame edilerek te’sis edilen, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ehl-i Sünnet Akidesi üzerine ve Hanefî Mezhebi içtihadına uygun olarak bina edilmiştir. Nitekim,Diyanet İşleri Reaisliği adına hazırlanmasına karar verilen, meâl, tefsir ve hadis tercüme ve şerh’inin, Ehl-i Sünnet akidesine ve Hanefî Mezhebine uygun olarak hazırlanmaları şartı koşulmuştu.
1981 tarihine kadar Türkiye’de, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakülte’sinden başka, İlahiyat Fakültesi yoktu.Yüksek İslâm Enstitü’leri vardı. Ankara İlahieyat Fakültesi, Genel Lise çıkışlı öğrenci alıyordu. Öğretim aza’larından ekserisi, mason’du. İslâmiyet, akaid,ibadet,muamelat olarak yoktu.Bu mason öğretim üye’leri,Yüce İslâm Dini’ni, sadece, taharet ve sa’y’ya indirgemişlerdi. Doğrusu, taharet(temizlik) dinin yarısıydı, sa’y( helal rızk kazanmak için çalışma- alınteri dökme) İslâm dininde çok önemliydi, ama,İslâm Dini bunlardan ibaret değildi.
Devleti aliyye’mizde, 1839 Tanzimat Fermanına paralel olarak, Mısır’da, Câmiatü’l-Ezher 8 Ezher Üniversitesi) masonların eline geçti.Bu tarihten i’tibaren, Ezher Şeyh’lerinin( Bizde karşılığı Üniversite rektörleridir.) tamamı, müderrislerin ekserisi, masondur. Bunların en meşhurları, İran asıllı, Cemaleddin Efgânî ve Şeyh Muhammed Abduh’tur. Millî Mücadelea’de, Cumhuriyetin ilanında, Birinci T.B.M.M.’si’nin teşkilinde Mustafa Kemal Paşa’ya kayıdsız,şartsız, tam destek veren Mehmed Akif Bey,İkinci Meclise da’vet edilmeyince, 03 Mart 1924’den i’tibaren Medrese’lerin kapatılması, Şer’iyye ve Evkaf Vekaletinin lağvi, Anayasa’dan Devletin Dini Din-i İslâm’dır,” Maddesinin çıkarılması, Bir Milleti “Millet”bütün değerlerin yasaklanması ve Kemalist dğevrimlerin zorla Millete dikte edilmesi üzedrine,derin bir nedamet ve ye’s ile, Mısır’a gitmiş, bir müddet Ezher Üniversitesi’nde, Türk Lisanı müderrisliği yapmıştır. Mısır’da kaldığı müddet zarfında, Masonlar, Şeyh Muhammed Abduh ve Cemaleddin Efgânî ile çok yakın ve samîmî münasebetleri olmuştur. Zaman zaman yaz aylarında İstanbul’a dönmüş burada,” Asr’ın İdrakini söyletmeliyiz, İslâm’a,” masonik reformist şiirlere yazmış, mason’lar, Cemaleddin Efgânî’yi ve Şeyh Muhammed Abduh’u göklere çıkaran medhiye şiir’leri yazmıştır.
Türkiye’de,199924’den i’tibaren, Medreseler kapakıldığı, her kadamadaki din eğitimi bütünüyla yasaklandığı için, Anadolu’nun ba’zı yerleriden genç’ler Suriye Hududundaki mayınlı tarlalardan, kaçakcılar yardımı ve delaletiyle geçtiler. Üç yıl kadar burada tahsilden sonra, Mısır’a geçip Ezher’den me’zun olup Yurdumuza döndüler. Döndüler dönmesine hiçbiri birer İslâm alimi olarak değil,birer “Müceddid,” olarak döndüler. Yanlış anlaşılmasın, bunların müceddidliği, Sünnetleri ihya, bid’atleri imha için bir tecdid hareketiu değil, Ehl-i Sünneti, mezhepleri inkar, hâşâ! Hıristiyanlık’ta, Protestanların yaptıkları İslâm Dinin’de refor yapmak isteyen reformist’ler olarak döndüler.Bunlar da tıpkı masonlar, Cemaleddin Efgânî, Şeyh Muhammed Abduh gibi, mu’cizeleri inkar ediyor,Fil Suresinde kıssa edilen Fil vak’a’sındaki Ebabil Kuşlarını bulaşıcı hastalık çiçek hastalığı olarak tefsir ediyorlardı.
1959-1960 Eğitim ve Öğretim yılında, Türkiye’de bir ilk olarak açılan İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’ne hoca olarak ta’yin edilenlerden, Ömer Nasuhî Bilmen ve Bulgaristan göçmeni, Merhum Ahmed Davudoğlu dışındaki hocalar, Merhum, Mahir İz ve arkadaşları “ Ellâ Mezhebiyye,” ( Mezhepsizlik Mezhebi veya mezhepsizler mezhebi,) mensubu, müceddîdî,” lerdiler.Bu Enstitü’den me’zun olanlar, hem bu Ensititü’ye hem de başka illerde açılan yeni Enstitü’lere hoca olarak ta’yin edildiler. Böylece Hem Yüksek İslâm Enstitü’sü talebesine hem de İmam- Hatip Mektebi talebesine, mezhepsizlik, dinde reform fikri aşılandı,Talebe’ye “ Size anlatılan, amelde Hak Mezhepler, Hak Mezhep imamları diye tanıtılanlar, İmam-ı A’zam, Ebû Hanife, İmam-ı Şâfi’î, İmam Ahmed bin Hanbel ve İmam-ı Mâlik sıradan birer imamdılar. Onlar içtihad yaptıysalar sizler haydi haydi yapabilirsiniz. Üstelik Sizlerin ileride doktora, Doçentlik, Profesörlük giubi titr ve unvanlarınız da olacak,” diye telkinde bulunmuşlardı...