Ahmed  Sezai  Karakoç,   emsali ba’zıları gibi yalnız,  şair değildi;Kâmil ma’na’da, bir İslâm Şairi olduğu gibi,fikir çilesi hamulesinin de, muvaffak bir hamalıydı.

“ Şeytanların kime ineceğini  size haber vereyim mi? “  “ Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne  inerler. “  “ Bunlar( şeytanlara) kulak verirler ve onlardan çoğu yalancıdırlar. “  “ Şairler(e gelince),  onlara da azgınlar( sapıklar) uyarlar.”  “ Onların  her  vâdide  başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? “  “ Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çok çok ananlar ve haksızlığıa uğradıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe( hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.” (  Şuarâ 221-227)

( Sahih hadis külliyatında  pek çok hadisten de anlaşılacağı üzere, kötülüğü ifade etmeyen insanları dalalete düşürmeyecek ve iyi maksad’larla yazılan, insanları hidayete, iyi işlere  teşvik ieden mahiyette yazılmış şiirler yukarıda zemmedilen şiir’lerden istisna edilmiştir. Nitekim, Sahabe-i Kiram arasında Resûl-i Ekrem’in takdirlerini kazanmış pek çok şairler bulunmaktaydı.Mesela Hazreti Peygamber’in Hassân   bin  Sâbit’e, “ müşrikleri( şiirlerinle) hicvet, bil ki, Muhakkak Cebrail de seninle beraberder,” buyurduğu rivayet olunmuştur. Âyeti Kerime’nin ifadesine göre, İstisnalar hariç,bütün şaiirler, kendilerine, sapıkların, azgınların tabi olduğu, her vadide başıboş dolaşıp, söylediklerini, başkalarına tavsiye ettiklerini kendileri riayet etmeyen insanlardır...  Cahiliyye devrinin bilhassa, Arap şairleri aralarında,  şiir müsabakaları neticesinde birinci olan şiir’leri Ka’be-i Muazzama’nın duvarının en üst kısmına asılan, bir dahaki müsabakaya kadar orada asılı kalan” Muallakat,” şair’leri, hep şirki,küfrü,zulmü, cehaleti müdafaa etmişlerdi. Cumhuriyet dönemi sözde şairleri ise,rejmin uşakları, Tâgût’u ve Deccali göklere çıkaran Faşizm’i ve zulmü terennüm eden, kendilerine ancak sapıkların ve azgınların tabi olduğu kimselerdi.Cahiliye dönemi şairlerinden istisna edilenler,” iman edip iyi işler  yapanlar, Allah’ı çok zikredenler ve en önemlisi haksızlığa uğradıklarında   şiir, san’at ve kalemleriyle kendilerini savunanlar. Cahiliye döneminide, Peygamber’in takdirine ve medhine mazhar Şair, Hassân bin Sâbit’dir,Cumhuriyet döneminde, Hassân  bin Sâbit ve arkadaşlarının  temsilcileri, Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek ve Ahmed Sezai Karakoç ve başkalarıdır.

Üstad, Necip Fazıl Kısakürek’in bir “ Kaldırımla,” Şairi olduğu dönemi olduğu gibi, Ahmed Sezai Karakoç’un “ Monna Rosa,” Şairi dönemi vardır.

                           Mona Roza, Siyah güller ak güller,

                           Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

                            Kanadı kırık kuş Merhamet ister

                            AH, senin yüzünden kana batacak

                            Mona Roza siyah güller, ak güller

                            Ulur aya karşı  kirli çakallar

                            Ürkek ürkek bakar taşanlar dağa

Mona Roza bugün bende bir hal var, yağmur iğri iğri düşer toprağa, ulur aya karşı kirli çakallar, Açma pençereleri perdeleri çek, Mona Roza seni görmemeliyim,  bir bakışın ölmem için yetecek,  Anla Mona Roza, ben bir deliyim,  Açma pençereni perdeleri çek,  Zeytin ağaçları söğüt gölgesi,  Bende çıkar güneş aydınlığa, Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi,   seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları söğüt gölgesi...

Üstad Necip F azıl Kısakürek’in, “ Sakarya Türküsü,” gibi, Ahmed Sezai Karakoç’un dillerde destan olan, Muhterem Cumhurreisi, Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta  okuduğu, Şiir’i :

“Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır.

Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır.

Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mi’mar vardır.

Yanmışsam  külümden yapılan bir hisar vardır.

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.

Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır.

Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır.

Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir damar vardır.

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim...

Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı.

Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.

Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın.

Ben yaşamıyor gibi yaşıyorum..

Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.”

Bütün ömrünü da’va’sına iddiasına. Diriliş nesline vakfeden,Şiir’inde, “ Uzatma düyna sürgünümü benim...” niyaz ve temennisi Rabbi’miz tarafından kabul edilen. Merhum, Ahmed Sezai Karakoç,dünya’dan,bütün dünyevî hislerden ve zevklerden uzak, Müstağnî bir derviş olarak    “Dünya Sürgünü’nü,” tamamladı...