Bir Ermeni baba’nın, Yahûdî asılı ana’nın çocuğu olarak dünya’ya geldi. Bir müddet, Müslüman, hatta, din adımıymış gibi yaşadı. Yaman bir Takiyyeciydi, Bilindiği gibi, “Takiyye,” isteyerek, bilerek, gerçekleri gizlemek, olduğunun tam tersi görünmek, inançlarının tam tersini uygulamaktır. Askerlik çağından i’tibaren, hep başkaları tarafından kullanılmıştır. Er olarak askerlik yaparken, devrin M.İ.T.’i tarafından, İrticâî faaliyyetleri ta’kip ve ihbar ile vazifelendirilmişti. Daha sonraki yıllarda, hem, M.İ.T, hem de, derin devlet, vesâyetçiler tarafından, demokrasi ve Müslümanlar aleyhine kullanmışlardı. İzmir, Bornova vaizliğinden, Çanakkale’ye naklen ta’yin edilmişti. Fakat, Çanakkale’de bir gün bile vazife yapmadığı halde uzun yıllar kendisine maaş ödenmeye devam olunmuştu. İzmir, Sıkıyönetim Başsavcılığı tarafından, Yurdumuzun her yerinde aranmasına, nerede yakalanırsa tutuklanarak, İzmir’e mevcudlu olarak gönderilmesi ta’limatına rağmen, Ankara’da, İstanbul’da ve diğer şehirlerde fing atmasına rağmen, bir türlü yakalanamıyor, yakalansa bile görmezden geliniyordu. Sonraları ne olmuştu da, İstanbul’da, Süleymeniye Cami’i’nde, İzmir’de, Hisar Cami’i’nde kalabalık cemaatlere ajite edici, konuşmalar yapıyordu. Hâşâ! “Hazreti Peygamber tecessüm etti, bu Cami’i teşrif etti, biraz önce Kürsü’den konuşan oydu,” diye hezeyanlar savuruyordu.

Ahbese Fetö, Mon Tarîkati’nin Türkiye Temsilcisi, Kasım Gülek vasıtasıyla, A.B.D., Mon Tarîkati’nin ve Dünya Kiliseler Birliği’nin kontrolüne girdi. Dünya Kiliseler Birliği, “Birinci Milenyum’da, bütün Avrupa, Kuzeyiyle, güneyiyle bütün Amerika kıt’a’sını, İkinci Milenyum’da, doğusu, batısıyla bütün Afrika Kıt’a’sını Hıristiyanlaştırdık. Üçüncü Milenyum’da sıra başta Türkiye olmak üzere, ön Asya’yı, bütün Asya Kıt’a’sını Hıristiyanlaştırmak için, bütün imkânlar kullanılacaktır,” diyordu.”

Dünya Kiliseler Birliği, her yıl, Türkiye’deki Misyonerlik faaliyyetlerinin finansı için, 15 Milyar Dolar gönderiyordu. Bu meblağın büyük bir bölümü, Fetö’ye, Fetö Çetesine tahsis ediliyordu.

Okulllar, dershaneler, Yayınevleri, Gazeteler, Televizyon Kanaları, Banka, Ticârî kuruluşlar, Kargo şirketleri, bu paralarla kuruldu. Bu zamana kadar, Milliyetçi- Muhafazakâr cephede görülmemiş, sosyal ve içtimâî, faaliyyetler. Abant Toplantıları, Lüks Otellerde da’vetler, ziyafetler... Şanlıurfa, Hatay, Mardin gibi, Hıristiyanlık tarihi bakımından önemli illerimizde, “Dinlerarası Diyalog,” toplantıları, Semâvî Dinler, İbrahimî Dinler hezeyanları, Müslüman Meryem ile Hıristiyan Papaz nikahı palavrası... Fetö Terör Örgütü’nün idare ettikleri mektepler başta olmak üzere, İmam- Hatip Mekteplerinde ve İlahiyat Fakültelerinde, plânlı, kesif bir şekilde Hıristiyanlık propagandası. Türkçe Olimpiyatlar komedisi..

Fetö, 09. Şubat 1998 tarihinde, Vatikan’da, Papa 16. Benedikt’i ziyaret etti, elini öptü. “Bize, göstereceğiniz, hedefler istikametinde vereceğiniz bütün vazifeleri, yerine getireceğimizi, yüklendiğimiz misyonu hakkıyla yerine getireceğimiz hususunda söz veriyoruz,” dedi.

Papa 16. Benedikt, kendisine arz- ubudiyyet eden, Fetö’ye, “Yüz yıldır, ilk def’a olarak, Dünya’da, Manastırdan, Kilise’den, Hıristiyanlık Medeniyyetinden gelmediği halde, iki kişiye, Papalık Seçiminde rey hakkına da haiz, iki kişiye Kardinallik unvanı ve yetkisi veriyoruz, birisi, Güney Kore Mon Tarîkati’nin temsilcisi olan zat, bir diğeri ise, Siz, Fethullah Gülen’dir.”

Böylece, daha önceleri bir misyoner olarak, Hıristiyanlık propagandası, faaliyyetleri yürüten, Fetö, artık, bundan sonra, Kardinal olarak faaliyyetlerine devam etti.

Fetö, baba Ermeni, anne Yahûdî, bir aile’nin çocuğu olarak, hıristiyan olarak dünya’ya geldi. Çocukluğu ve gençlik yılları, Müslümanmış gibi, geçti. Hatta, bir müddet, müezzin- kayyım, vaiz olarak Hademe-i Hayrat arsına girdi. Sonra, “Her şey aslına döner,” umûmî, kaidesine göre, Hıristiyanlığı döndü, çok kesif bir şekilde Hıristiyanlık propagandası, misyonerlik yaptı. Hıristiyanlık tarihinde, Manastırdan, Kilise’den Hıristiyanlık medeniyyetinden gelen nîce Kardinallerden daha ziyade, Hıristiyanlığa hizmet ettiği için, Papalık Seçimlerinde rey hakkı olan, en yüksek rütbeli, Kardinallikle taltif edildi.

Bundan sonra, Vatanımızda yaşadığı müddet zarfında ve daha sonra firar ettiği ve sığındığı, Diyar-ı Küfür’de, İslâm düşmanı, Milet düşmanı, vatan haini olarak yaşadı. Nesileri, önce anne- babalarına, ailelerine, milletine ve vatanına, en önemlisi dinlerine birer düşman olarak yetiştirdi, yetiştirilmeleri için gayret sarf’etti.

Amel-ü Kavm-i Lût ile muallel, bir Ahbes, diğer bütün şen’î sıfatlarının yanında, âhirzaman decâcilesinin en şerîr Deccâli idi.

Âkibeti de, tüm diğer, Ahbes Deccâl’lerin âkibeti gibi olmuş, “Hasireti’d- Dünya ve’l-âhire,” = hem dünyası ve hem de âhireti hüsran oldu.”

Fetö, Kardinal olarak yaşadı, Kardinal olarak öldü, bir Kardinal gibi gömüldü.

Nîce tecrübelerle sabittir ki, Ahbes’ler, “Amel-ü Kavm-i Lût,” = Lût Kavminin hasetiyle ma’ruz,= kimseler, ölürken, cehennemdeki derekelerine gördükleri için kolay kolay ölemezler. Karyolalar kırılır, yorganlar çarşaflar parçalanır, öküzler gibi böğürerek yakınında bulunanlar rahatsız olurlar.

Fetö’nün Ahbes’liğine şahid’lik eden az sayıdaki Fetö, çete mensubu, bu Mel’u’nun âkibetinden endişe ettikleri için, yaşamakta olduğu çiftlikten, ancak, bir-kaç kişinin bildiği bir yere kaçırdılar. Son günlerini nasıl geçirdiğini ve nasıl geberdiğini bu bir-kaç kişiden başka kimse bilmiyor. Son günlerini geçirdiğini ve vefat ettiğini iddia ettikleri bir hastahane’nin bir odası gösterildi. Fakat, gösterilen hastahane odasında bir yattığını, hele hele, ağır hasta, ölüm döşeğinde birisinin yattığını gösteren hiçbir emare yoktu. Na’aşının nerede ve nasıl muhafaza edildiği bilinmiyor. Beş gün sonra, A.B.D., Newjersey Eyaletinde, Skyland Stadyumunda, kimlerin katılabileceği önceden tesbit edilmiş, ancak karekodlarını okutarak, az sayıda kimse katılmıştır. Gasl, Techiz-ü Tekfin, İslâm fıkhına göre yapılmamıştır. Stadyumda cenaze namazı değil, cenaze töreni tertip edilmiştir. Civar Eyaletlerde, İslamî usullere göre Cenaze kaldırma şirketi bulunmasına rağmen, bir Ortodoks Cenaze şirketiyle anlaşma yapıldı. Cenaze Merasimi sırasında tekbir getirmek yasaklanmıştı. Cenaze namazının farzı 4 Tekbir olduğuna göre, Tekbir de yasak edildiğine göre, Fetö’nün cenaze namazı kılınmamıştır. Merasimde, bir Ortodoks papaz, sözde İncil’den, İngilizce âyetler okumuştur.

Bu Ahbes’in cesedinin toprak tarafından kabul edilmeyip dışarı atacağından korktukları için, cenaze’yi civar Eyaletlerde Müslümanlara aid, mezarlıklar bulunduğu halde, hatta, Pensilvanya’da Fetö Çetesi mensuplarının ve aile’lerinin defn’edildiği, adına, “Gurbet Mezarlığı,” dedikleri bir mezarlık da bulunmasına rağmen, buralara defn’etmediler, Çiftlikte, Malikane’nin arkasında, Hafriyat Makina’larıyla bir çukur kazıldı, 25 bin dolarlık Hıristiyanlara mahsus “Haç”’lı, bir taput ile o çukura atıldı. Atılırken de, ne fatiha ve ihlas okundu, ne de telkîn verildi. (La’netü’llâhi aleyhi, ilâ cehenneme Zümerâ!...