HACERÜ’L - ESVED’İN BA’ZI PARÇALARI İSTANBUL’A GETİRİLDİ!...
Geçmişte olduğu gibi, binâ’ye mübaşeret ve dört duvar aynen eskisi gibi. Tecdid olundu. Ulemâ ve sulahâ du’a ve sena ederek taşları kendi elleriyle nakletmişlerdir. Hacer-i Esved’in üst tarafından bir parça kırılmıştı. Ta’mir edildi, muhâfaza için imal edilen bakır zarfa gümüş kaplanmıp altın ile yaldızlandı. Nihâyet, duvarlar örüldü sakfı ( damı) inşa olundu. Kapı geçirildi, Ridası,( astarı ve örtüsü) örtüldü. “ Refea’llâhü Kavâide’l- Beyt” Ebced Hesabıyla Ka’be-i Muazzama’nın yenilenmesi için tarih düşülmüştür. ( Hicrî, 1040)... İmam-ı Mâlik Hazret’lerinin fetvasında bildirdiğine göre Beyt-i Şerîf’in ümera’nın oyuncağı olması endişesi olmasaydı,yenilemenin Hıcr-ı İsmail Ka’be dahiline alınmak suretiyle kavâid-i İbrahim aleyhisselâm üzere icrası temenni edilirdi, Peygamber’imizin arzusu da yerine getirilmiş olurdu.
SİTÂRE-İ ŞERÎFE = KA7BE ÖRTÜSÜ:
Şârih İbn-i Battal’ın İbn-i Cüreyre’den nakline göre, ba’zı ulemâ, Beyt-i Şerîf’e ilk kisve giydiren zât’ın İsmail aleyhisselâm olduğuna zâhib olmuşlardır. Mhammed İbn-i İshak ise, siyerinde, Yemen tübba’larından, “ Es’ ad Ebû Kerîb namındaki Tübba’ olduğunu haber verip şöyle izah ediyor. Es’ad Ebû Kerib bir kere Mekke canibine seyahat etmiş, Mekke’de amtı gün ikâmeti esnasında kurbanlar kesmiş, Mekke halkına dağıtmış, fukara’ya tasadduk etmiş, bu ikameti sırasında bir gece rü’yasında Beyt-i Şerîf’e kisve giydirmiş, Ferdası gün bu rü’yasını tahakkuk ettirerek, rü’yasında gördüğü kumaştan Beyt’e bir kisve geçirmiş. İkinci gece muafir denilen kumaştan bir rida giydirdiğini rü’yasında görmüş gündüz olunca bunu da fi’î’len yapmış, üçüncü gece de rü’yasında câr dediğimiz yollu bid Bürde-i Yemâniye geçirmiş, gündüzün bunu da tatbîk etmiştir. Bunun için Ebû kERÎb Beyt’e ilk kisve giydiren kimse olarak tanınmıştır.
İbn-i Kuteybe de bu kıssa’nın İslâm öncesi, dokuz yüz târihinde vâki’ olduğunu zikir ve te’yid etmiştir. Teberânî nin Mu’ceminde Sehl İbn-i Sa’d dan rivâyetine göre, “ Tübba’a sövmeyiniz! Çünkü Tübba’ ehl-i Tevhid’dir,” buyrulmuştur. “ Ensaâb-i Himyer” de de Zebur ile amil ve mu’tekîd oldukları bildirilmiştir. İbn-i İshak’ın kitabında da Peygamber’imizin dedesi, Abdülmuttalib Zemzem kuyusunu kazdırdığında altından iki geyik heykeli bulunduğu zaman Beyt-ie Şerîf’e bir kisve giydirerek ta’zim ve hürmet izhar ettiği bildiriliyor.
Resûl-i Ekrem tarafından da Beyt’e kisve giydirildiğine dair, haberler şunlardır: “ Vâkidî’nin İbrahim İbn-i Rebîa’dan rivâyetine göre, Cahiliyye devrinde Beyt’e yünden dokunmuş kumaş rida geçirildi. Resûlu’llâh sala’llâhu aleyhi ve sellem Yemen kumaşından, Ömer ile Osman radiya’llâhu anhüma Mısır’ın ince mensucatından kisve geçirmişlerdier. Zübeyr İbn-i Bekkâr, Dibac kumaşıhdan ilk örtü, Abdullah İbn-i Zübeyr tarafından yaptırıldığını iddia etmiş, Hafız İbn-i Hacer de, bu rivâyeti kabul etmiştir. Hazreti Aişe Validemiz, “ Müslümanlar Ramazan-ı Şerif farz kılınmadan evvel, Muharrem’in onuncu Âşûrâ günü oruc tutarlardı. O GÜNÜ ka’be’ye yeni örtü örtülürdü” demiştir...
Asr-ı Saâdet’le Hulefâ-i Râşidîn zamanlarında Ka’be’nin örtüsü sene’de bir def’a değiştirilirdi. Hazreti Muaviye zamanında sene’de iki def’a tecdid edilmiştir. Me’mû n ise, bunu üçe çıkarmıştır. Yevm-i Terviye’de( arafe gününden bir gün evvel) kırmızı dibâce, Receb’in ilk günü, kaput, Ramazan-ı Şerif’in yirmi yedinci günü de beyaz bir dibâce ile Beyt’in örtüsünü yenilerdi. İbn-i Dihya : Mehdî’ nin de müteaddid mensucattan Beyt’e kisve örttüğünü ve aşağıdan yukarıya kadar Ka’be duvarlarını misk ve amber ile kokulandırdığını haber veriyor. Zübeyr İbn-i Bekkâr, Fâtimî’ler zamanında beyaz dibâc’ten kisve ittihazının mu’tad olduğunu, Sultan Mahmûd Sebüktekin sarı dibâce’yi tercih ettiğini bildiriyor. Nâsır-i Abbâsî tarafından ilk önce yeşil dibâc’ten yapılmış, sonra siyah renkle değiştirilmiştir, ki, bu siyah renk astar-ı Şerîf’e, (siyah renkli Ka’be örtüsü), zamanımıza kadar devam edegelmiştir. Bundan sonra İslâm melîk’lerinden hiçbirisi, Ka’be-i Muazzama’ya kisve örtmeyi terk etmemiştir. Nihayet, yedi yüz elli küsur târihinde, Salih İsmail İbn-i Nâsır Kahire taraflarında bir köyt Ka’be örtüsü için vakfetmiş bu vakıftan örtü te’min ve tecdid edilmiştir
Ka’be’nin örtüsü değiştirilince eskisinde nasıl tasarruf olunurdu? : Bu hususa dair, Buhârî Sahîh’inde, ( Kisvetü’l- Ka’be) unvanlı açtığı bir babında Ebû Velîd’den şu haberi rivâyet ediyor ki: bir kerre Şeybe ile Ka’be’nin içerisinde serîr üzerinde oturmuştum. Şeybe bana dedi ki : Şu kürsiye Ömer radiya’llâhu anh de oturmuştu. Sohbet sırasında bana : - İsterim ki, Ka’be’nin içinde altın, gümüş ve ne kadar kıymetli eşya varsa bunların hiç birisini bırakmayıp hepsini fukarâ-i Mü’minin arasında taksim edeyim, demişti. Ben de: - Yâ Emîre’l- Mü’mininin! Senin iki sahibin ( arkadaşın) Resûlu’llâh ile Ebû Bekr bu işte bulunmadılar, dedim. Hazreti Fâruk : - Onlar mürüvvet sahibi iki kâmil insan idi. Ben de onların izilerini ta’kib eden, uyar ve ittibâ’ ederim. Onların işlemedikleri bir şeyi ben de işlemem, buyurdu...
Ka’be’nin örtüsüyle alakalı rivâyetlerde, Resûl-i Ekrem ilei birlikte, ilk halifei’lerin de sayılması, Ka’be Kisvesinin ehemmiyyetini ifade eder. Hafız, Bedrüddîn Aynî’nin beyanı vechiyle Ka’betullah’ı örtüsünden tecrîd etmek, İslâm’ı rencide eder, müslümanların kalplerini za’af’a uğratır. ŞÂRİH İbn-i Battal da: - Ka’be’ye hedieye edilen eşya ve bu meyanda Sitâre-i Şerif’e, vakıftır, vakıflar hakkındaki ahkama tâbidir, değiştirilmesi caiz değildir. Bunda İslâm’ı ta’zim, düşmanları tevbih= kınama vardır. Sâhib-i Telhis, Ka’be-i Müşerrefe’nin örtüsünü satmak caiz değildir, demiştir. Yine böyle Ebü’l- Fazl da : - Ka’be’nin örtüsünü kesmek ve bundan bir parça ayırmak caiz değildir. Nakli, ( taşınması), alınıp- satılması da caiz değildir. Herkes tarafından yapılan ve Benî Şeybe’den satın8 alınan bu parçaların reddedilmesi lâzımdır, demiştir. Râfi’î’ de bu hususta Ebü’l-Fazl’a muvafakat etmiştir. İbn-i Salah da : Ka’be ve örtüsü hakkında emr-ü tasarruf imâma’ aid’dir. Beytü’mâl için satıbilir, icabında ata ve ihsan olarak da verilebilir, demiştir. Ezrâkî de : Ömer radiya’llâhu anh’in Ka’be’nin kisvesini her sene yenilediğini ve eski kisve’nin haçılar arasanda taksim ettiğini nakl etmiştir. Yine Ezrâkî, İbn-i Abbas, Âişe, Ümm-i Seleme radiya’llâhu anhüm’den Ka’be’nin örtüsünün bir parçasını giymenin caiz olduğunu rivâyet etmiştir . İbn-i Ebî Leylâ’’dan Ka’be’nin astarından bir parça çalmanın, hırsızın elinin kesilmesini icab etmediğine dair, bir içtihadı rivâyet etmiştir. Bütün bu rivâyet’ler teberrük kasdına mahmûl’dür.
Bütün bu görüşler ve içtihad’lar hulasa edilerek, zâhir olan mezhebe göre, değiştirilen eski örtüler, gün geçtikce tamamen yıpranıp, fasid ve harabe haline geleceğine göre, taksim edilmesi, ve Beytü’l-mâlce lüzumuna göre kullanılmalıdır, denilmiştir.
MİFTÂH-İ KA’BE= KA’BE’NİN ANAHTARI: Cahiliyye dönemlerinde, Ka’be’nin Anahtar’ını taşıma şerefi, Osman İbn-i Talha ailesine aid idi. Şeybe, İbn-i Osman Hucbî Kabilesine mensuptur.Mekke’nin Fethi günü, Ebu Süfyan bin Harb ile birlikte müslüman olmuştur. O günü, Beyt-i Şerif’in Miftahı= Ka’be’nin Anahtarı), ResûL-İ Ekrem tarafından Şeybe ile amca-zâdesi, Osman İbn-i Talha’ya ihsan buyrulmuştur. Anahtarı verirken, : Ey Ebû Talha oğulları! Ka’be’nin miftahdarlığını size ebedî bir vazife olrak tevcih ediyorum. Sizden bu vazifeyi almaya kimsenin hakkı yoktur. Alan olursa zâlim’dir, buyurmuştur. Zamanımıza kadar bu mukaddes vazife Benî Şeybe uhdesinde devam edegelmiştir. Şeybe, ( Hicrî, 59) târihinde vefat etmiştir...