Şemdinli-Hakkâri-Şırnak civarında yoğunlaşan çatışmalar ve teröristlerin Gaziantep’te düzenlediği kitle katliamını müteakip basınımızın o değeri reklamından menkul “akil adamlarını” seyretmeyi artık midemin kaldıramadığını ifade etmek zorundayım.
Vicdanı olan, azıcık akıl gözüyle gelişmeleri takip eden herkes; başta insanları “ahmak” yerine koyan bu çokbilmiş akılsatar takımının söylemleri karşısında ancak kusma duygusunu bastırma derdiyle uğraşır. Hayatın hijyenini bozmama adına tabi...
Bu ülkenin çocukları katledilirken susmalı imişiz. Neymiş efendim; “terör örgütünün oyununa gelmemeli” imişiz. Adnan İSLAMOĞULLARI’nın Yeniçağ’daki köşesinde veciz ve duygulu ifadelerle yazdığı gibi “sessizce ölmeli” imişiz.
….
Bu nasıl vicdansızca bir harptir; bu nasıl bir cehalet, gaflet ve hatta ihanettir? Bu nasıl bir ucuz mantıktır ki; acılı, yürekleri yanık insanların hunharca katledilen evlatlarını kabristana taşırken dudaklarından dökülen tekbir sedalarını bile, “defin geleneğimizde slogan atmak yok” diyen ucuz mantığa dayanarak “provakasyon” olarak sunacaklar neredeyse?
Bu nasıl bir zihniyet, nasıl bir kafa karışıklığı ve vicdan kirliliğidir?
 Kan döken katilleri “hak arayan Kürt gençleri” olarak vasıflandırıp, maktülleri ebedi istirahatgahlarına uğurlayanları ise “kandan beslenenler” diye itham edecek kadar ahlak sefaletine düşenlerin muteber adam muamelesi gördüğü bir ülkemiz var.
“Efendim bunlar kendilerini kapattırmak istiyorlar. Oyuna gelmeyelim. Siyaset kanalı açık kalsın.Demokrasiyi işletelim biz, demokrasiyi…”
Bu ve benzeri cümleleri; siyasetçi sıfatı taşıyan siyasi teröristlerin dağdaki yoldaşlarını kucaklayan her söz ve hareketini müteakip bozuk plak gibi bağırmaya başlıyor kara propaganda uzmanları. Üstelik,terörün siyasi kanadı olduğunu gizlemeye bile artık gerek duymayan malum sözde partinin “suç dosyasının ne kadar kabardığını” sayıp döktükten sonra gelen cümleler bunlar.
Varsayalım ki ben siyasetten, dünyadan haberi olmayan bir yurttaşım ve size göre -çok şükür-(!) “basit”  olan akılcağızımla soruyorum:“Terörün oyununa gelmeme” cümlesiyle ifade ettiğiniz tutumu hangi demokratik kriterlere dayandırıyorsunuz? Terörün açıkça sözcülüğünü yapanlara bu mantıkla suç işleme ve cari düzeni çiğneme hakkını tanımış olmuyor musunuz?

Siyaset; siyasi mücadeleyi araç olarak değil amaç olarak benimsemiş ve oyunun son kuralı, minderin değişmez kaidesi olarak kabullenmiş insanlar için geçerlidir. Suçu övmeyi, şiddete ve nefrete çağrı yapmayı meslek edinmiş olanlar için değildir.
Yarın herhangi bir grup çıkıp “hak arama” adına benzer bir suç işleme imtiyazına sahip olmak için terör örgütlenmesine yönelirse mücadele etmek için gerekli kararlılığı bulabilir misiniz? Bu tip oluşumlara halk desteği oluşmasını nasıl önleyeceksiniz? Çünkü mevcut model yani terörle arkalanan şantaj siyaseti öncelikle çok karlı bir sektör. Her yerinden rant akıyor. Her türlü suçu rahatça işleyebilirsiniz. “Oyuna gelmeyelim” kelimeleriyle işletilen manipülasyon mantığı sizi kurtarıyor nasılsa. Meclisin namuslu ve şerefli temsilcilerine bir de bıyık altından gülüverirsiniz olur biter. Nasılsa onlar “hukuka saygı” gibi her geçen gün “out” olan bir değere inanmaya devam edecekler.
Sahip olduğu kamu gücünü, silahlı çetelerin temsilcilerine siyasetçi muamelesi yaparak kullanmaktan kaçınan bir devlet; bir şekilde terörü koruyan bir duruma düşmüş olmuyor mu?”
Yüzyılın başında Ziya Gökalp’i; “bir ülke ki meclisinde Boşo’ların yeri yok”  isyan ettiren  Devlet-i Aliyye’nin çöküş dönemindeki kadar zayıf olduğumuzu mu zannediyor bu efendiler? Sükûtumuzu çaresizlik olarak görmeye başladılarsa bunları uyandırmanın zamanı gelmedi mi? Dünyadaki hangi devlet kendi bütünlüğünü parçalama “özgürlüğünü” bir hak olarak parlamento çatısı altında kullandırmıştır? Türkiye mazoşist midir ki kendi meclis çatısı altında siyasi teröristleri barındırsın?
Şu yalın, basit gerçeği ne zaman kavrayacağız acaba: Terör “silahlı” ve “siyasi” diye parçalanamaz. Terör bir bütündür. Terörü savunan adama siyasetçi muamelesi yapmak, siyasetçiler kadar siyasete ve vatandaşlara bir hakarettir. Kravatlı terörist, poşulu terörist ayrımı ahmaklıkla iştigaldir.
Bu ülke ne yazık ki; “aydın olmanın ölçütü olarak, yıkıcı bir mantıkla devlet ve millet düşmanlığı yapmayı kabul eden zihinsel salgın hastalıkların normal sayıldığı bir ülke. Yıllarca “terör örgütünü derin devletin “kurdurduğu kara propagandası ile halkı uyuşturmaya, dikkatleri başka noktalara yönlendirmeye çalışanlar yine toplumsal morfin üretme makineleri olarak işbaşındalar. Medyadaki köşelerinden siyasetteki akil adam postlarından topluma her türlü uyuşturucuyu zer etmeye devam ediyorlar. 
Ne derseniz deyin, demokrasi ve özgürlük adına hangi yıkıcı hezeyanı kusarsanız kusun ben Alman Filozofu Hegel ile aynı kanaatteyim: “Özgürlük devlet ile mümkündür!”
Vatanı, milleti, devleti kısaca ÖZGÜRLÜĞÜ barbarlığa karşı korumak için canlarını veren aziz şehitlerimize ve gazilerimize ödenmesi gayri kabil olan şükran borcumuz; “bu taşındır diyerek Kâbe’yi diksem başına/ yine bir şey yapabildim diyemem hatırana”  ifadesiyle büyük AKİF’in ebedileştirdiği noktadadır.