Tarih Tekerrürden İbâret Derler, 
İbret Alınsa Hiç Tekerrür mü Eder? 
Sultan 2. Abdülhamid Han (M. 1842-1918). 
19. Asr’ın dördüncü çeyreğinde, Anayasa’ya dayalı, Meşrûtî bir idare kurmak üzere, Batılı devlet’lerin de desteğini alan, Midhat Paşa ve arkadaşları, önce Sultan Abdülazîz’i, bir saray darbesiyle katletmişler, Sultan Abdülaziz’in şehâdetinden sonra, Osmanlı Taht’ına oturttukları 5. Murad’ı da “Deli Yaftası” takarak taht’dan indirdiler. 
31 Ağustos 1876 bir Cum’a gecesi, Perşembe günü, Sultan Abdülhamîd taht’a çıktı. 
- Osmanlı Devlet-i Aliyye’miz bu günlerde en buhranlı günlerini yaşıyordu. Sultan Abdülaziz zamanında başlayan, Bosna-Hersek ve Bulgar isyanlarına, 5. Murad devrinde Sırbistan ve Karadağ muharebeleri de eklenmişti. Bu isyanların kışkırtıcısı ve destekleyicisi, Rusya, “Şark mes’elesi”ni halletmek üzere fırsat kollamaktaydı. Devletin içine düşürüldüğü malî imkânsızlıklar sebebiyle isyanlar bastırılamıyordu. Öte yandan, Abdülaziz’in son yıllarında, Mahmud Nedim Paşa’nın haricî borç’ların te’diyesiyle alakalı verdiği ba’zı kararlar, Avrupa ülkelerinde büyük tepkilere yol açmış, bu yüzden de, bir kredi alınması imkânsız hale gelmiş, bütün Avrupa kamuoyu, bütünüyle, Osmanlı Devleti aleyhine dönmüş durumdaydı. 
(Osmanlı Devlet-i Aliyye’mizin bu dönemi, Cumhuriyeti’mizin, 2002 yılına geldiğimizde vaz’iyyet-i Umûmî’ye ne kadar benziyor.) 
- Bütün bu şerâit içinde Sultan 2. Abdülhamîd büyük ümid ve son derece iyi bir niyet’le işe başladı. Osmanlı tarihinde o zamana kadar görülmemiş bir takım cemile ve güzel hareketlerle çok kısa bir müddet zarfında ordu’nun ve Osmanlı’daki bütün reâyâ’nın gönüllerini fethetti. O güne kadar hiçbir Pâdişah’ın yapmadığı ba’zı şeyleri, meselâ, Seraskerlik (Başkumandanlık) kapısında, her rütbe’deki subaylarla (Zâbitan) yemek yiyen Pâdişah, burada, “Serasker Paşa, Paşa’lar, beyler, efendiler” hitabıyla başlayan bir konuşma yapmıştı. 
Bütün hükûmet üyeleriyle Mâbeyn personelini Yıldız Sarayı’nda yemeğe da’vet etti. Burada yaptığı konuşmada da millî birlik ve beraberliğe duyulan ihtiyacı dile getirdi. 
Tersâne’ye giderek Bahriyeli’lerle birlikte sofraya oturup neferlerle birlikte yemek yedi. Bâb-ı Meşîhata giderek, Ulema ile birlikte iftar yemeğine katıldı. Haydarpaşa Hastahânesi’nde Balkan ceplerinden gelen yaralıları teker teker, ziyâret ederek onlara hediyeler dağıttı. Sadrazam ve diğer nâzırlarla birlikte bütün cami’leri dolaşarak halk arasında saf tutup namaz kılmıştı. 
Yeni Pâdişah’ın bu jest’leri, halk ve bütün ordu mensupları arasında büyük bir memnûniyet havası doğurdu. Özellikle, ordu’da meydana gelen moral düzelmesiyle Sırplar’la yapılan savaşlar’da, Osmanlı Ordusu önemli başarılar elde etti. 
Derken, “Derîn Devlet’le” ilk ihtilâfı mâbeyn kâtiplerinin ta’yini hususunda zuhur etti. Bu ihtilaf sebebiyle Rüştü Paşa istifa etmişse de istifası Pâdişah tarafından kabul edilmedi. 
Sırp’larla bir barış yapılmasını istemeyen bir gurubun Midhat Paşa ve arkadaşlarını öldürmeyi, 2. Abdülhamid’i taht’dan indirmeyi plânlayan komploları ortaya çıkarıldı. 400 kişi tevkîf edildi. 
(2012 çözüm hareketine ve çözüm istemeyenlerin direnişlerine, meşrû idareyi alaşağı edip, çözüm projesi başta olmak üzere, devletin bütün kazanımlarını tersyüz etmek isteyenle tam bir paralellik arzetmiyor mu?) 
- Anayasa hazırlığı için, müslim ve gayrimüslimler’den teşekkül etmiş bir komisyon kuruldu. Bu arada, Midhat Paşa ile ihtilâfa düşen Rüştü Paşa Sadaretten istifa etti. 19 Aralık 1876’da sadârete Midhat Paşa getirildi. 
Midhat Paşa’nın sadarete getirilmesinden dört gün sonra, İngiltere’nin teklifini kabul eden devletler İstanbul’da toplandılar. Aynı gün, yüz bir pâre top atışıyla Osmanlı Devleti’nin ilk Anayasa’sı olan Kanûn-i Esâsî, 23 Aralık 1876’da ilân edildi. 
Alelacele hazırlanarak İstanbul toplantılarının (konferansının) yapıldığı gün ilân edilen Anayasa ile Batılı devletlerin aşırı isteklerinin önünün kesilmesi amaçlanmıştı. Fakat, Batılı devletler bu hususu ciddî’ye bile almadılar. Daha önce Rus Elçiliğinde hazırladıkları tekliflerinin kabûlü için Bâbıâlî’ye sundular. Devlet-i Aliyye’nin bağımsızlığını tehlikeye sokacak derecede ağır hükümler taşıyan teklifler, Pâdişah’ın emriyle 18 Ocak 1877 günü toplanan, askerî, mülkî ve adlî üyelerle hükûmetin ve gayrimüslim ruhânî reis’lerin katılmasıyla vücud bulan, 180 kişilik Meclis-i Umûmî’de görüşülerek oy birliğiyle reddedildi. Yabancı devlet’lerin elçileri yerlerine birer maslahatgüzâr bırakarak İstanbul’dan ayrıldılar. 
- Midhat Paşa, İngiltere’ye Anayasa’nın uygulanmasının garanti altına alınması şartıyla Batılı devletlerle anlaşabileceğini bildirdi. İngiltere, Londra’da yeni bir konferans toplanması için tekrar faaliyetlere başladı... 
Midhat Paşa, gerek bu hareketi, gerekse yaygın olarak hakkında çıkarılan Osmanlı Hanedanlığı’na son vererek, kendi ailesini taht’a çıkarmak veya Cumhuriyet kurmak gibi rivâyetler yüzünden sadaretten azledilerek, 05 Şubat 1877’de yurt dışına sürüldü. (Sürgünün asıl sebebinin, Sultan Abdülaziz’in katledilmesiyle alakalı olarak, bu cinayette Midhat Paşa’nın dahlidir.) 
- Sultan 2. Abdülhamid, Kanûn-i Esâsî’nin mi’marlarından Midhat Paşa’yı Tâif’e sürdürdüğü halde Meşrûtî İdare’den vazgeçmedi. Anayasa gereğince seçimler üç ay içinde yapılarak 19 Mart 1877’de 1. Meşrûtiyet Meclis-i Mebusanı bizzat Pâdişah tarafından açıldı. 141 üye’den oluşan bu ilk Türk Parlamentosu’nun üye’lerinin 115’i meb’us, yirmialtısı da, âyân üyelerden teşekkül ediyordu. Mebus’ların 69’u Müslüman, 46’sı gayrimüslim teba’dan idi. 
- 24 Nisan 1877’de Rus’lar, Osmanlı’ya resmen harp ilân etti. Romenler, Sırp’lar, Karadağlı’lar ve Bulgarlar bu savaşta Rus’ların yanında yer aldılar. Malî ve askerî bakımdan Osmanlı, fevkalâde sıkıntılı bir vaziyete girdi. Saray, ordu ve Meclis-i Meb’usan farklı politikalar yürüttüler.  
Anayasa gereğince seçilen ikinci meclis, Ocak 1878 başlarında toplandı. Rusların İstanbul’a doğru ilerlediği bir sırada hemen bir muhalefet grubu oluşturan ba’zı mebus’lar, başta sadrazam olmak üzere hükûmetin azlini Rus-Türk-Osmanlı savaşında mağlûbiyete sebep olan kumandanların divân-ı harbe verilmesini istemeye başladılar. 
Saray ayrı telden hükûmet ayrı telden, Meclis-i Me’bûsan ayrı telden çalıyordu. Buna mukâbil, Rus’lar da ilerledikçe ilerliyorlardı. Pâdişah bu durum karşısında Meclis’in acilen bir karar almasını bekliyor, fakat Meclis bu hususta herhangi bir karar alamıyordu. Bu sırada, Ruslarla Edirne’de mütâreke imzalandı. (03 Ocak 1878) 
Pâdişah, Meclis’in istemediği adamları hükûmetten azletmeye kalkışınca Ahmed Hamdi Paşa’yı sadaretten azletti, yerine Ahmed Vefik Paşa’yı Sadrazam olarak ta’yin etti (04 Şubat 1878), Sadrazam’ın vazifesi, Meclis’in kabul ettiği kanunları Pâdişah’a arzetmek ve nâzırlar hey’eti’nin çalışmalarını tanzim etmekle tahdid edildi. 
Meclis’te kabul edilen kanunlar, Sadarette yeniden ortaya konulan prensipler Pâdişah’ın sarf ettiği bütün gayretler yeterli olmadı. Nihâyet, “Ben artık bundan sonra Sultan Mahmud’un izinden gitmeye mecburum,” diyen Pâdişah, Anayasa’nın kendisine tanıdığı yetkiyi kullanarak, 13 Şubat 1878’de Meclis-i Meb’usanı süresiz olarak ta’til etti. On ay yirmi beş gün devam eden bu ilk meclis denemesinden sonra Meşrûtî devlet şeklî ve i’tibârî olarak kullanılmakla birlikte devlet idaresi bütünüyle 2. Abdülhamid’in eline geçti. 03 Mart 1878’de Rusya ile Ayastefanos (şimdiki Yeşilköy) antlaşması imzalandı.