Bugün Suriye’de, Esat güçleri yanında rejim muhaliflerine karşı savaşan 12 bin kişilik deneyimli, donanımlı bir Fatmiyun Tugayı var. Bu tugayın bütün elemanları, yıllardır iç savaş yaşamakta olan Afganistan’dan kaçarak İran’a sığınmış Hazara Türklerinden oluşuyor. Aileleriyle birlikte İran’a sığınmış olan bu Türkler, Devrim Muhafızları tarafından geri gönderilmekle tehdit edilerek, 600 dolar aylıkla, Suriye’de “muhaliflere” karşı savaşmaya gönderiliyorlar. “Muhalif” dedikleri, Suriye Türkmenleri.. Yani Suriye’de, Türk’ü Türk’e kırdırıyorlar!
Bölgemizde, I. Körfez Savaşı’ndan (1991) bu yana bir “demografik temizlik” uygulaması yapılmaktadır. “Demografik temizlik”, belli bir bölgenin nüfus yapısını belli bir amaca yönelik olarak değiştirme operasyonlarıdır. I. Körfez Savaşı’ndan bu yana Ortadoğu’da bilinçli ve sistematik olarak uygulanmakta olan “demografik temizlik” operasyonları doğrudan, bölgedeki Türk varlığını hedef almaktadır. Acıdır, ama altı çizilmesi gereken bir gerçektir; Balkan Savaşları’nın 100. yılında, Ortadoğu’da yeni bir Balkan faciası yaşanmaktadır! Yüzlerce yıllık Türk yerleşim birimlerinde, Türklere yönelik, Birleşmiş Milletlerin tanımlamasına uygun bir soykırım uygulanmaktadır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen sonrasında yaşanan I. Körfez Savaşı’nda, “Kuveyt’i işgal etti” gerekçesiyle ABD ve koalisyon güçleri tarafından tepelenen Saddam’ın ülkesi 36. Paralel boyunca bölündü. Saddam’ın uçuşlarına yasaklanan Irak’ın kuzey parselinde, Batılıların 160 yıl önce tasarladıkları “Büyük Kürdistan” paravanasının çekirdek devletini oluşturma hazırlıkları başlatıldı. Kırım Savaşı (1853-56) sonrasında Rusların Kafkaslar üzerinden Basra Körfezi’ne uzanmalarını önlemek amacıyla İngiltere ve Fransa tarafından tasarlanan “Büyük Kürdistan” paravanası, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında “tek süper güç” konumuna gelen ABD tarafından sahiplenildi ve hayata geçirme çalışmaları başlatıldı.
ABD, değişen küresel koşullar paralelinde, küresel liderliğini uzun süre koruyabilmek için, dünya enerji kaynaklarının önemli bir bölümünü barındıran Ortadoğu’yu kontrol altına almayı ve bölgede İsrail merkezli bir enerji imparatorluğu kurmayı hedefliyordu. Bölgedeki 22 ülkenin haritasını değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bu amaçla uygulamaya konuldu. Kuzey Afrika’dan Afganistan’a uzanan coğrafyada, bu amacı hayata geçirebilmek adına “Arap Baharı” rüzgarları estirildi, ülkeler kaosa, iç savaşa sürüklendiler ve BOP’un hedeflerine uygun olarak parçalandılar. Bugünün siyasi haritalarında Irak, Suriye ve Libya diye bir ülke yok artık!
YAŞADIĞIMIZ GÖÇ DALGALARININ ARDINDA
BAŞKA GERÇEKLER Mİ VAR?
Hatırlayacaksınız, BOP uygulamalarının başlangıç noktası olan I. Körfez Savaşı sürecinde, Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye büyük bir göç dalgası yaşanmıştı. Saddam’ın sarin bombalarından kaçtıkları söylenen bu insanlardan çoğu Türkiye’deki akrabalarının yanlarına yerleştiler. Güney ve güneydoğu illerimizin demografik yapıları değişti. Bu demografik dalgalanmanın neden ve sonuçlarını irdeleyen bilimsel çalışmalar yapılmış olmalı. 2011’de başlayan Suriye krizi sürecinde de 2.5 milyon göç aldık. Bu iki büyük göç dalgasının ülkemizin ve bölgemizin demografik yapısını ne yönde nasıl etkilediğinin ayrıntılı olarak araştırılması gerekir. Çünkü şu iki sorunun yanıtı, bölgenin ve ülkemizin geleceği açısından çok önemlidir:
1) Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) hayata geçirme operasyonları bağlamında yaşanan demografik dalgalanmalarda, neden özellikle bölgedeki Türk varlığı hedef alınmaktadır?
2) BOP’un kapsama alanındaki 22 ülke parçalandığında, Ortadoğu’da yeni yeni Türk devletlerinin ortaya çıkma olasılığı kimleri, neden tedirgin etmektedir? Irak ve Suriye’de IŞİD/DEAŞ, PYD/PKK ile Rusya ve İran destekli Esat güçlerinin Türkmenlere yönelik katliamların gerçek nedeni, bölgede ortaya çıkabilecek Türk devletlerinin oluşumunu engellemek midir? I. Körfez Savaşı’nda ve Suriye krizi sürecinde yaşadığımız mülteci akınlarının arka planında başka gerçekler mi var?
11 Eylül 2001’de, ABD’de yaşanan İkiz Kuleler şoku, Afganistan ve Irak’ın işgali için gerekçe olarak kullanılmıştı. Irak’ın işgalinin ilk günlerinde, hatırlayacaksınız, Kerkük, Erbil gibi yüzlerce yıllık Türk yerleşim birimlerinde tapu ve nüfus daireleri yağmalanmış kayıtlar yakılmıştı. Amaç, “Büyük Kürdistan”ın Irak bölümündeki Türk varlığının “temizlenmesiydi”. Parçalanacak Irak’ta Türklerin kendi devletlerini oluşturmalarını önlemekti.
Irak’ın işgali döneminde de, IŞİD/DEAŞ’ın ortaya çıktığı Suriye krizi döneminde de hedef yüzlerce yıllık Türk yerleşim birimleriydi, Türkmenlerdi. “Kürt Koridoru”nu, Irak’ın kuzey Parseli ile Suriye’nin kuzey parselini birleştirerek Akdeniz’e bağlamaya çalışan ABD’nin de, Esat’a destek vererek Suriye’deki varlığını sürdürmeyi hedefleyen Rusya’nın da, Ortadoğu’da bir Şii coğrafyası oluşturmak peşinde olan İran’ın da hedefinde, Türkmen dediğimiz Türkler vardı. Hatırlayacaksınız; Eylül 2015’te Suriye’deki çatışmalara hava saldırıyla katılan Rusya, ilk olarak, “IŞİD/DEAŞ’ı vuruyorum” kamuflajı altında Bayır-Bucak Türkmenlerini bombalamıştı. (Bkz: “Rusya Türkmenleri Neden Vuruyor?” )
Suriye’deki çatışmaların yoğunlaştığı günlerde, çok eski bir Türk yerleşim birimi olan Halep ve çevresindeki Türk varlığını korumak üzere, Türkiye’nin yaptığı çeşitli girişimler Rus askerleri tarafından engellenmişti.
Ortaya çıktığı günden beri bir örgüt aklıyla değil, bir devlet aklıyla hareket eden IŞİD/DEAŞ’ın hedefinde de hep Türk yerleşim birimleri vardı; mezhep ayrılığı gerekçesiyle hep Türkmenler katledildi ve göçe zorlandılar.
TÜRKMENLER NEDEN HEP HEDEFTE?
Türkiye’yi Ortadoğu denkleminin dışına itmek isteyenlerin hedefi hep Türkmenlerdi. Türkiye’ye, tarihinin ve kültürünün kazandırdığı stratejik derinlik yok edilmek isteniyordu. Ne yazık ki, Balkan Savaşları’nın 100. yılında, Ortadoğu’da, yeni bir Balkan faciası yaşamaktayız. Hedef, Balkanlar’dan sonra, Ortadoğu’da yüzlerce (Sümerler’den başlarsak binlerce) yıllık geçmişi olan Türk varlığını da tarih sahnesinden silmektir.
Türkmenler.. Yani canımız, kanımız olan kardeşlerimiz, bölgesel ve küresel güçlerin desteklediği saldırılara karşı, vatan bildikleri topraklarını koruyabilmek adına destansı bir direniş sergilediler. Fakat gelinen noktada direnmeleri artık mümkün değil. Rusya, hem düşürülen uçağın intikamını almak, hem “Kürt Koridoru”nun önünü kapatarak Cenevre’deki masaya eli daha güçlü olarak oturabilmek, hem de Halep ve Lazkiye’den Türkiye’ye uzanan bölgenin demografik yapısını değiştirerek buralarda bir Türk devleti kurulmasını önlemek amacıyla Bayır-Bucak bölgesine bomba yağdırıyor, etnik temizlik uyguluyor. Suriye’nin parçalanması durumunda Halep’te, Bayır-Bucak bölgesinde kendi gökbayrakları altında yaşamayı düşleyen Türkmenler tarihlerinin en karanlık günlerini yaşamaktalar. ABD PYD/YPG’nin sırtını sıvazlarken, Rusya Suriye’deki Kürt kantonlarının Moskova’da temsilcilik açmalarına izin veriyor, Cenevre’de temsil edilmelerine öncülük ediyor..
“TÜRK’Ü TÜRK’E KIRDIRIYORLAR”
Suriye cehenneminde yaşanmakta olan çok acı bir gerçekten de söz etmek isteriz. Halep çevresinde ve Bayır-Bucak bölgesinde Türkler Türkleri kırıyor.
İlk duyduğunuzda belki inanmak zor gelebilir, ama gerçek bu.. Türkçe Konuşan Ülkeler Uluslararası HYPERLINK "http://www.milliyet.com.tr/gazeteciler/" \o "" \t "_blank" Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Güngör Yavuzaslan durumu, “Türk’ü Türk’e kırdırıyorlar” şeklinde özetlemiş;çok doğru bir saptama..
Bugün Suriye’de, Esat güçleri yanında rejim muhaliflerine karşı savaşan 12 bin kişilik deneyimli, donanımlı bir Fatmiyun Tugayı var. Bu tugayın bütün elemanları, yıllardır iç savaş yaşamakta olan Afganistan’dan kaçarak İran’a sığınmış Hazara Türklerinden oluşuyor. Aileleriyle birlikte İran’a sığınmış olan bu Türkler, Devrim Muhafızları tarafından geri gönderilmekle tehdit edilerek, 600 dolar aylıkla, Suriye’de “muhaliflere” karşı savaşmaya gönderiliyorlar. “Muhalif” dedikleri, Suriye Türkmenleri.. Yani Suriye’de, Türk’ü Türk’e kırdırıyorlar!
Güneydoğumuzda da benzer bir aymazlık yaşadığımızın farkında mıyız? Aynı tarihi ve aynı kültürü paylaşan insanlar, küresel güçlerin kendi amaçları doğrultusunda yazdıkları bir senaryo çerçevesinde, PKK üzerinden yıllardır çatıştırılıyorlar..
PKK kimdir? Kim kurdu bu örgütü; yıllarca kimler barındırıp silahlandırdı? Bugün Güneydoğu’da, PKK kamuflajı altında bir “serhildan” provası yapanlar kimlerdir? Türkler Kürtler’in nesi olur, ne uğruna, neden savaşıyoruz?
Ortadoğu’yu Balkanlaştırmak isteyenlerin hedefleri nedir? Türk’le Kürt’ü çatıştıran Haçlı ruhu, Haçlı Seferleri boyunca yan yana durarak İslam’ın sancaktarlığını yapan Türkler’den ve Kürtler’den intikam mı almaktadır? Suriye’de çıkar çatışması yaşayan ABD ile Rusya’nın Türkmenler ve İslamiyet söz konusu olduğunda yan yana gelmelerinin nedeni Haçlı dayanışması mıdır?
Asıl yanıtını bulmamız gereken sorular bunlardır.