BAV. Bilim Araştırma ve Millî Değerleri Koruma Vakıflarınca tertip edilen "DARWINİZM'İN ÇÖKÜŞÜ VE YARATILIŞ DELİLLERİ" adlı Sempozyum, geçtiğimiz hafta Cumartesi ve Pazar günleri Üsküdar Belediye'sinin Altûnîzâde Kültür Merkez'inde yapıldı.

Sempozyum'un ilk günü, Gazi Üniversitesi, Biyoloji Öğretmenliği Bölümü Öğretim Üye'lerinden Prf.Dr. Turan Güven'in "Evrim Aldatmacası" konulu konuşması, düşündürücü, doyurucu ve biraz da güldürücü idi. Güldürücü idi, çünkü, İlim adına kimlerin nasıl komik duruma düştüklerini bâzı kitaplardan iktibaslarla çok açık ve net biçimde ortaya koydu. "Köyden çıkıp Profesör olduğum için ara sıra ağızımdan argo benzeri kelimeler çıkarsa kusura bakılmasın", demesine rağmen, şehirlerden çıkıp, kollejlerde okuyup sözde Profesör olmuş pek çok kimseden daha fasîh bir konuşma yaptı. Rahle-i Tedrislerinde bulunduğum, rahmete kavuşmuş veya hâlen hayatta olan hocalarımdan Allah râzî olsun, ana, ilk def'a bu hoca'nın talebesi olmadığım için esef ettim.

***

Türk Millî Eğitim Sisteminde, -ne kadar Millî ise- uzun yıllar maalesef, ataist, Darwınist bir eğitim uygulanmıştır.

İnançları itibâriyle vahye dayanmadıkları için, hıristiyanlık'ta ve yahûdilik'te bocalamaların, eğitim sistemlerini ateist bir zemine oturtmalarının yadırganacak bir tarafı yoktur. Ancak, %99'u temeli vahiy olan bir inanca sahip milletin çocuklarına 50 yıla yakın bir zaman içinde Allah'ı, Yaradan'ı, yaratılışı yok sayarak, inkârcı, ateist, Darwınist bir eğitim vermek dünyada insanlara yapılabilecek en büyük zulümdür.

Pekiyi! Şu anda Eğitimimiz bütünüyle bu inkârcı, ateist, Darwınist saplantılardan bütünüyle kurtarılmış mıdır?

Hayır!.. Hasan Âlî Yücel ve Tonguçların Millî Eğitiminin yetiştirdiği, at gözlüğü takmış nesiller hâlâ Orta Öğretim'in bir kısmında ve neredeyse Yüksek Öğrenim'in tamamında işbaşındadırlar. Artık, Batı'da bile ciddî bilim adamları tarafından reddedilen köhnemiş Darwınizm, hâlâ üniversitelerimizde, TÜBİTAK'taki bazı

bilim adamları tarafından sürdürülmektedir. Geçenlerde bunlardan birisi bir "Açık oturum"da "Darwınizm'i bilim saymamak bilim dışılıktır", diye saçmalıyordu.

***

Prf. Dr. Turan Güven Hoca'nın alıntı yaptığı ve gerçekten dinleyicileri bir hayli eğlendiren kitaplar ne yazık, "TÜBİTAK" tarafından dilimize çevrilmiş, "TÜBİTAK" imzasıyla kültür âlemimize sunulmuştur. %99'u vahye dayanan bir inanca sâhip Aziz Milletimizin vergileriyle ayakta duran bu Kurumun idârecilerinin, ilm'e Milletimizin inancına yaptıkları kötülük ortadadır. Geçtiğimiz aylarda T.B.M.M.'si tarafından "TÜBİTAK" Kanunundaki ta'dilat etrafında koparılan gürültünün sebebi de çok iyi anlaşılmaktadır. Sempozyum'un ilk günü panalistleri olan genç ilim adamlarımız, Dr. Cenk Ilıcalı, Dr. Cihat Gündoğdu ve Araştırmacı Erkân Seyhan konularına hâkim, iyi hazırlanmışlar, konuşmalarını görsel malzeme ile takviye ederek bütün çıplaklığıyla Darwinizm'in saçmalığını, Tekvin ve Hilkati (yaratılışı) bütün sarahatiyle ortaya koymuşlardır.

***

Sempozyum'un asıl konuşmacısı, Prf.Dr. Turan Güven Hoca, konuşmaları esnasında "Hilkat ve Tekvîn" hususunda Kur'ân-ı Kerim'den bâzı âyet mealleri de dile getirdi. İnsan Sûresi birinci âyet-i Kerimesi:

"İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? Gerçek şu ki, insanları katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık: Onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık."

Genetik, hücre ve biyoloji'deki baş döndürücü gelişmeler ve keşifler karşısında, bundan böyle Kur'ân-ı Kerim'deki Hilkat ve Tekvin (yaratılış ve oluş)le alâkalı âyet-i Kerimelerin tefsirinde (yorumun yapılmasında) Genetik ve Biyoloji uzmanlarından yardım alınması hususundaki zarûret ortadadır. Zirâ bu âyet-i Kerimeleri bu uzmanlardan yardım almadan tefsir etmek (yorumlamak) ve anlamak mümkün değildir...

***

Türkiye'mizdeki saf ve iyi niyetli müslüman zenginlerden toplanan zekât, fıtra ve diğer vesiylelerle toplanan paralarla oruç tutmayanlara beş yıldızlı otelde iftar verme bid'atı tekrarlanmıştır.

İftar diyemiyorum, zirâ iftar'ı Allah rızası için samîmî olarak oruç tutan müslümanlar, ya huzur dolu yuvalarında aile fertleriyle ya da diğer kardeşleriyle birlikte mütevâzî sofralarda yaparlar. Bunların yaptıkları gibi değil...

Hem sonra kuzum, bunların diyalog toplantılarına ve ramazan ziyâfetlerine hariçten ve dâhilden katılanlar nedense hep aynı kimselerdir. Dışardan katılanlar, ABD'nin BOP projesi çerçevesinde Amerikan emperyalizm'ine hizmet eden CİA desteğinde papazlar, hahamlar, içerden, istisnâlar hariç, çaptan düşmüş, Millet'den itibar görmeyen eski politikacılar, İslâmî ilimlerden nasibi olmayan içinde bulundukları Kurumun bir gecede Fakülteye dönüşmesi üzerine, dil bilmeden, her hangi bir konuda doktora çalışması bile yapmadan tesâdüfen titr sahibi olmuş kimi ilâhiyatçılar...

Amerika Birleşik Devletlerinde mukîm, "BARIŞ GURUSU"nun idare etitği iddia olunan, aslında, 20. Yüzyılın başlarında Memleketimizin muhtelif bölgelerinde Türk çocuklarına emperyalist İngiliz'lerin lisanını öğreten Amerikan kollejlerinin 21. asır versiyonları olan bu okullarda İngilizce'nin yanında çat-pat Türkçe öğrettikleri Hıristiyan ve komünist çocuklarını da bu ziyâfetlere dâvet ederek Türkiye'den kendilerine yardım edenleri aldatmaya devam ediyorlar.

Memleketimiz, Türkiye'miz, Eğitim'in her alanında ihtiyaç içerisindeyken, hâlâ mektepsiz beldeler, öğretmensiz mektepler, en gelişmiş bölgelerde bile 80-90 kişilik sınıflarla eğitim sürdürülüyorken, Milletimizin bir bölümünün enerjisini, maddî imkânlarını, her bakımdan çok iyi yetişmiş, yetiştirilmiş ve fakat rûhen, aklen, fikren iğdiş edilmiş insanların enerjilerini dünya'nın çeşitli bölgelerindeki, ateist, hıristiyan ve yahûdiler ieçin harcamalarının mâkul bir izahı var mıdır?

Neymiş Efendim! Dünya çocuklarına bu okullarda İngilizce'nin yanında Türkçe de öğretiyorlarmış, okullarında İstiklâl Marşı ve "Üsküdara gider iken aldı da bir yağmur", gibi şarkılar da öğretiyorlarmış...

A mübârekler! 20. Asr'ın başlarında açılan Amerikan kollejlerinde ve hâlen de tedrisata devam eden misyoner okullarında da asıl tedrisat dilinin yanında Türkçe de konuşulur, bu okullarda açılış ve kapanış merâsimlerinde İstikâl Marşı da söylenirdi. Ama, bilindiği gibi bu okullardan me'zun olanlar -belki bir kaç istisnâ hariçtir- birer ateist olarak yetişmediler mi?

Bunların kâhir ekseriyyeti ne yazık ki, dinine, devletine ve milletine, Müslüman-Türk'ün ruh köküne düşman olmadılar mı?

Bunların hemen hemen, tamamı, uluslararası derîn kuruluşların emrine girerek Memleketimizin menfaatlarını zebunu oldukları bu kuruluşlar için heder etmediler mi?

"Çılgın Türkler"i yazanlar, acaba günün birinde Milletine ve Memleketine ihânet etmiş Türkleri de bir yazsalar Türkiye'de neler olur?

Amerika'da mukîm "Barış Gurusu" geçmişte bu örnekleri göstererek teşkilatlandı, Devâsâ sermâyelere ve kuruluşlara bu sâyede sâhip oldu. Fakat, şimdilerde dünyanın dört bir yanında "öcü olarak" gösterdiği insanlar gibi insanların dünya'ya hâkim olmaları için çaba harcıyor!..