Geçenlerde okuduğum bir rapor üzerinden yine toplumun kanayan bir yarasına parmak basmak istiyorum. İki öğrencisi tarafından öldürülen okul müdürü vakasını hatırlayanlarınız elbet vardır. Olayın araştırılması için Maarif Müfettişi görevlendiriliyor. Müfettiş, öyle bir rapor düzenliyor ki, tüm anne babaların okuması ve kendilerine ders çıkarması gereken bir rapor. Türk gençliğinin içinde bulunduğu bir durumu analiz ediyor ve DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ ne işaret ediyor. Ben de ısrarla okunsun istiyorum ve yeni jenerasyonun nasıl kurulu bebekler olarak yetiştirildiğine bir kez daha şahit olunsun, çuvaldızı dönüp kendinize batırın istiyorum. Kan dondurucu raporu ve isim belirtmeksizin sayın müfettiş beyin kelamına yer vermek istiyorum. Rapor öncesi benimde söyleyeceklerim var. Birçok makalemde belirtmişimdir bu vahim gidişatı. Sizlerde farkında mısınız nasıl bir girdabın içerisindesiniz? Evlatlarınız nasıl bir dünyanın içerisinde sizleri nasılda çok güzel parmaklarında oynatıyorlar.

 Sakın Demeyin efendim! Aslı Hanım, kuşak farkı var artık yeni nesil öyle değil zaman  teknoloji devri. Katiyen katılmıyorum bu fikrinize. Siz ve sizin gibi düşünen bireyler ve şu sosyal medya, tv medyası alıştırdı size bunları. Kıyamıyorum dediğiniz o yegâne tomurcuk evlatlarınızda;

 Saygımı kaldı? Yok.

Sevgi mi kaldı? Yok.

Duygu mu kaldı? Yok.

Adap mı kaldı? Yok

Yetiştirdiğiniz evlatlar kafasını tablet ve telefondan kaldırabilse ah!

Birçok ailenin de işine geliyor. Adabı muaşeret sahibi bir ailede yetişen evlatları ve son zamanlarda ender rastlanabilen o müthiş ebeveynleri tenzih ediyorum elbette. Lakin büyük bir çoğunluk maalesef bu akıl almaz girdabın içerisinde. Hele oturup başından kalkmadığınız her güne bir dizi koyduğunuz evlatlarınızın da sizinle kahkaha atarak izlediği TV’ler. Geçenlerde bir göz atayım dedim aman Yarabbi! Televizyon programları çığırından çıkmış. Çıktığı gibi de nasıl bir normalize hale gelmiş bu durum.  Dizilerde kullanılan senaryoların vazgeçilmez unsurunu yasak aşklar, kimin eli kimin cebindekiler, saçma sapan hayatları özendirme vb. teşkil eder durumda. Hemen her dizide gayrı meşru bir çocuk var artık. Saçma sapan yaşama özendirilme çabalarına benzeyen uygunsuz içerikte sahneler reytingler kırıyor.

Elbette seçici davranmak gerekiyor ancak değil izlemek, bu tür yayınların varlığı bile rahatsızlık verici diye düşünüyorum. Ne olduğu belirsiz programlar, yok bilmem ne moda üzerine diye saçma sapan insanlar halleri tavırları düşünceleri ve bir de ağlamaları var. Sanırsın biraz daha ağlasa dizide başrol oyunculuğunu kapacak. Adamın evladı kaybolmuş çıkmış, TV’ye artist gibi gözünden bir damla yaş akmıyor. Bu nedir yahu? TV’de izlenecek adam akıllı bir program kalmamış. Spor programları desen kim ne söylüyor kimin ne dediği belli değil, tartışma bağrışma dizilere bakıyorsun bakmaz olsaydım. Davranışlar, basit konular, haberler desen zaten her taraf elem, vahim, acı, dert,  gözyaşı… Meclise bakıyorsun kavga gürültü… Eğitici öğretici programlar çok nadir ve zamansız saatlere koyuyorlar. Hele internet, bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey: şarjı bitmeyen bilgisayar, kesilmeyen bir internet ve yaşamaya yetecek kadar yemekse burada bir sorun olduğunu sorgulamak gerekiyor. Misafirliğe bile gittiğinizde ilk sorduğunuz şey internet şifresi değil mi?

İşte cinayet sonrası araştırma sonucu Müfettiş Bey’in yazdığı o rapor;

Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor. Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor. Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar. Kendileri için yapılan fedakârlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar. Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı. Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar. Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar. Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar. Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz. Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum. 20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak? Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek? Evlerini nasıl idare edebilecek? Ülkeyi nasıl yönetecek? Vatanı nasıl savunup can verecek? Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim. Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi. Çocuklar hayattan bihaber. Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz. Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar. Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar. Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz. Çocuklar hiç üşümüyorlar. Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar. Çocuklar hiç ıslanmıyorlar, evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz. Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz. Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar. Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar. İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye. Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz. Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar. Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar. Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar. Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz. Çocuklar hissetmiyor yaşamı, açlığı bilmediği için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor. Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar. Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyorlar. Acımıyorlar… Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın… Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize. Bu sorunu Devlet derinden hissetmeli. Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli. Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı. Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli. Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek…

Eğitim müfettişi

Kendini bilene ne kadar anlam dolu bir rapor değil mi? Ne yazık ki yitip giden bir can arkasına yazılmış bir rapor. Ben de birçok makalemde ısrarla diyorum ki; eline tableti tutuşturduğunuz o yavrular şimdi okullu değil tabletli olduk, sınıfları doldurduk diyorlar; başka da bir şey demiyorlar. Okuyabilen ama yazamayan bir kuşak geliyor. Nereye gidiyor insanlık. Anneler kurtulayım, azcık sussun, başımdan gitsin çocuk diye hemen çıkarıyor çantadan tableti, kuklalığı. Zaten şarj dolu vaziyette çantada bekliyor. Saatler sonra yemek yerse, su içerse o çocuk ne ala. İnanın sınavlarda artık cevap seçeneklerini işaretleyebilen ama o seçeneği neden işaretlediğini bir türlü anlatamayan bir kuşak geliyor. Al sonra eğitim ailede başlar diyoruz. Ne yapıyorsun yahu kadın desem bana geri kafalı muamelesi yapıyor. Varsın eski kafalıyım ben. Yok, efendim değişen devir değil sizlersiniz. Herkes işine geldiği gibi, rahatına nasıl gelirse. Sonra istismar da olur, şiddet de olur, cinayetler de olur… Bunun önüne geçemediğin gibi gün geçtikçe daha da artar hale gelir. Çünkü Kendini ifade edemeyen, sokakta oynamayan, park nedir bilmeyen, hayatı tablet oyunlarından ve TV kanallarındaki o meşru senaryolardan öğrenen huzursuz, doyumsuz, şiddete meyilli kuşak geliyor. Eskiden bu kadar etkin tüketmiyorduk zamanı ama usulü, erkânı, duyguyu, açlığı tokluğu, kimsesizliği, insana, ataya, saygıyı biliyorduk. Yeni jenerasyonun bu kadar bozuk bir gidişatla ilerlemesine müsaade eden sizce kimler?