Yıllardır yaşanan PKK terörünü, DEAŞ belasını, FETÖ alçaklarının darbe teşebbüsünü, Suriye’de yaşanan olayları, Suriye olaylarında terör örgütlerine verdiği destek nedeniyle ABD’yle yaşanan sıkıntıları, ülkemize sığınan milyonlarca Suriye göçmenin sorunlarını milletçe başarıyla savuşturmuş, böylesine büyük badireler sonrasında ülkemiz hiçbir şekilde beka sorunu yaşamamışken; yerel seçimlere çeyrek kala seçim meydanlarına çıkan Cumhur ittifakının temsilcileri, söylemlerinde bu seçimleri kazanamazlarsa, ülkenin bekası sorun olacak diyorlar?

  Millet ittifakına dâhil partileri öylesine ağır ifadelerle suçluyorlar,  öylesine hakaretler ediyorlar ki, yenecek yutulacak gibi değil! Tabii ki, bu ittifak partilerine oy vereceklere de söylemediklerini bırakmıyorlar!

 Geçtiğimiz Cuma günü AKP Ankara Belediye Başkan adayı Mehmet Özhaseki’nin ev sahipliğinde Ankara’da yapılan toplantıya davet edilen eski AKP milletvekillerinin yarısının, TBMM eski başkanlarından ise dördünün katıldığı bu toplantıda bir konuşma yapan AKP’nin kurucu isimlerinden Bülent Arınç:  ‘’Ülkede beka diye bir sorun yok. Nereden çıktı bu?’’ diyerek AKP’nin seçim stratejisinin doğru olmadığını ifade etmiştir. Bülent Arınç gibi çok tecrübeli, usta bir siyasetçinin bu söylemi oldukça dikkat çekicidir. 

  Sn. Arınç, bu toplantıda yapmış olduğu konuşmada bununla da kalmamış, Ankara’da görüştüğü çevrelerin belediye başkan adaylarının ismi açıklanmadan, özellikle esnafın ağırlıklı olarak 10 da 9’unun Ali Babacan’ı aday olarak görmek istediklerini söylemiş; ancak ‘’mademki aday gösterilmedi, Özhaseki’nin ziyaretlerine Babacan da davet edilsin, beraber gezsinler.’’ Demiştir. 

 Görünen ve anlaşılan o dur ki; AKP’nin özellikle Ankara adayı ile ilgili sıkıntılı bir süreç yaşanmaktadır. Onun için de Bülent Arınç hala Ali Babacan’ın ismini telaffuz edebilmektedir. Yapılan tüm anket sonuçlarında da Cumhur İttifakı adayı Mehmet Özhaseki’nin oy oranının, Millet ittifakı adayı Mansur Yavaş’tan geride olduğunu göstermektedir.

 Gelelim beka sorununa…

 Bu konu seçim meydanlarında neden konu edilmekte, seçimleri Cumhur ittifakı kazanmaz ise ülkemizde neden beka sorunu olur denilmektedir!

 Gerçekten de ülkemiz böylesine tehlikeli bir sorunla karşı, karşıya mıdır? Ancak ülkemizin mevcut durumuna baktığımızda böylesine tehlikeli bir durumun yaşanmadığı da çok açıktır.

 Ancak ülkemizde beka sorunu olmasa da, önemli bir ekonomik sıkıntı mevcuttur.

Ama hükümet almış olduğu tüm tedbirlere rağmen Türkiye, ekonomik açıdan büyük bir sıkıntıdadır. İş dünyası, çalışanlar, öğrenciler, ev hanımları, dış ilişkiler a dan z ye ülkemizde yaşayan her kesim, yaşanan ne varsa ekonomik sıkıntının etkisi altındadır.

  Dolayısıyla ülkemizin yönetiminde olanlar, seçim arifesinde yaşanan böylesine büyük bir sıkıntının üzerinde durmak yerine, ülkemizin yaşam geleceğini vurgulayan ‘’beka sorununu’’ gündeme getirmekte, hayati öneme haiz bu konu üzerinden seçim stratejisini yürütmektedir.

 Pekiyi, bu seçim stratejisi halkımız üzerinde nasıl bir etki yapmakta, karşılığını bulmakta mıdır? Yapılan tüm seçim anketlerine bakıldığında, konuyla ilgili soruya vatandaşın vermiş olduğu yanıtlarda;  beka sorunu değil ama ülkemizin yaşadığı en önemli sorunun ekonomideki olumsuzluklar ve geçim sıkıntısının had safhada olduğu ifade edilmektedir.

 Cumhur ittifakının İstanbul adayı Binali Yıldırım’ın; ‘’ülkemizde beka sorunuyla ilgili bir endişe taşımıyorum’’ ifadesi de önemli bir tespittir.

 Son dönemde önemli artışlar gösteren sebze, meyve, bakliyat fiyatlarının aşağıya çekilmesi amacıyla ülke yönetiminde olanların büyük illerimizde başlattıkları tanzim satışları, bu satışların yapıldığı çadırların önünde uzayan kuyruklar, iş dünyasındaki konkordato ve iflaslar, binlerce küçük esnafın kepenk kapatması, işten çıkarmalar, yaşanan hayat pahalılığının en çarpıcı göstergesidir.

 İşçi, memur ve emekliye yılbaşında yapılan maaş artışı;  yiyecek, elektrik, su, ulaşım, akaryakıt zamları ile çoktan erimiş, ev bütçeleri bir-iki ay içinde eksiye geçmiştir.

 Hayat pahalılığına eklenen işsizlik artışı, enflasyonun hala iki hanelerde oluşu, vatandaşın geçim sıkıntısının had safhaya ulaşması; iktidar ve onu destekleyen Cumhur ortağının önümüzdeki seçimde oldukça sıkıntılı bir sonuçla karşı karşıya kalabileceğini işaret etmektedir.

 Her seçim öncesinde yaptırmış olduğu seçim anketleriyle seçim hazırlıklarının nabzını tutan, olası sonuçları titizlikle takip eden iktidar kanadından, bu seçim öncesinde yapılan anket sonuçlarının inandırıcı olmadığı yönünde açıklamalar duyulmakta, esas olan halkın sesidir, sandıkta Cumhur ittifakına vereceği destektir denilmektedir.

 Unutulmasın ki, ekonomik sorunların had safhaya ulaştığı ülkelerde, bunun sıkıntılarını büyük ölçüde yaşayan kitleler sandık başına gittiklerinde, faturayı ülkeyi yönetenlere kesmişlerdir. Ülkemizin siyasi geçmişi de bunun çarpıcı örnekleriyle doludur. 

  Evet, bu bir yerel seçimdir. Yerel yöneticiler seçilecektir. Ama seçileceklerin her birisi genel seçimlerde oylanan partilerin üyesidir. Ülkemizde yapılan her yerel seçimde olduğu gibi; üye özelliklerine göre değil, partilere göre oy verilecektir.

  İşte tam da bu noktada sorulması gereken soru şudur:

  Ülkemiz böylesine sıkıntılı bir ekonomik süreci yaşarken, bu sıkıntılı sürecin tüm olumsuzluklarını yaşayan halkımız sandık başına gittiğinde oy verirken ne düşünecektir?

 Ülkemizde yaşanan iki rakamlı işsizlik ve enflasyon rakamlarını mı? Birkaç kilo ucuz sebze, meyve alabilmek adına kış şartlarında tanzim satış çadırları önünde uzayan kuyrukları mı? Türlü zamlar nedeniyle çoktan eriyip giden maaşları nedeniyle ay sonunu nasıl getireceklerini mi?

  Yoksa  ‘’Bizlere oy vermezseniz ülkede beka sorunu yaşanır’’ diyenleri mi?