...Dünden Devam

Tabiidir ki, 60 yılların gençliği sadece ülkenin siyasal çalkantıları içerisinde kalmadı, yaşamadı! O dönemin gençliği gibi benim de hissettiğim, yaşadığım, paylaştığım ve bir daha asla geri dönmeyecek ‘duygusallığa ve romantizme odaklı’ bir yaşam biçimimiz de vardı…

Özellikle buluğ dönemini İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerimizde yaşayan gençlerimiz, bizler şanslıydık. Çünkü bu güzel şehirlerin doğal büyüsü içerisinde, duygu yoğunluğunu fazlasıyla yaşadık…

Aslında Anadolu’nun diğer şehirlerinde ve kırsalında yaşayan gençlerimiz, biz şehirlerde yaşayanlardan daha şanslıydılar. Onlar her şeyi ve doğayı gerçek tadında yaşarken, bizler aynı şeyleri o dönemde de büyük şehirlerin, büyüyen sorunları arasında yaşamıştık!

İşte o duygu yoğunlukları, insan ilişkilerimizin mükemmelliği ve romantizmin ön plana çıktığı yaşam biçimimizden bazı örnekler:

Örneğin o yıllarda kız, erkek ilişkileri günümüzde ki gibi değildi! Olması da düşünülemezdi zaten. Zira dönemin toplumsal adabımuaşeret kuralları, günümüzdeki gibi değildi! Genç bir erkek ile genç bir kızı değil sarmaş dolaş; el, ele bile göremezdiniz.

Her şey öyle ulu orta yapılmazdı. Her şeyin bir adabı, her güzel duygunun, o duygudan taşan hareketlerin estetiği, yeri ve yordamı vardı… Öyle yolun orta yerinde genç bir kızı, bir hanımefendiyi öpmek; ulu orta ondan hoşlandığını belirtmek, toplumun ayıp olarak vasıflandırdığı ve hiç de hoşlanmadığı hareketlerin başında gelirdi. Zaten böylesi davranışları ulu orta sergilemek, dönemin romantizmine de uymazdı…

Bir de bu ilişkilerin mahalle ve aile tarafı vardı ki, hiç unutamam! Bir mahallenin genç kızına yan gözle bakmak, laf atmak; o mahallenin namus bekçiliğini yapan mahalle ağabeyleri tarafından asla affedilecek bir hareket değildi! Bu yüzden İstanbul’un pek çok mahallesinde kavgalar çıkardı…

Ayrıca bu mahalle ağabeylerinin; düşkünün, yardıma ihtiyacı olanların yanında olması, mahalleliden bu amaçla yardımlar toplaması da o dönemin unutulmaz insan manzaraları arasındaydı…

Pekiyi 60’li yılların gençleri nasıl eğlenir? İçlerindeki gençlik ateşini nasıl söndürürlerdi?

O yıllarda; lise ve üniversite gençliğinin etkilendiği ve ilişkilerini odakladığı daha ziyade müzik, dans, folklor ve futbol gibi etkinlikler öne çıkardı.

Tabii ki, çocukluğun ilk aşkları, gerçek anlamda yaşanan ve dillere destan olan nice aşklar da duyulur, kulaktan kulağa yayılırdı… Ama her şey dozunda ve toplumsal kurallara göreydi. Asla ve asla ne müptezel bir görüntü, ne de yadırganacak bir davranış biçimi güncel yaşamın içine yansımazdı. Çünkü böylesi duygular, gözlerden uzakta; öyle ulu orta kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde yaşanırdı...

İstanbul’da âşıkların en çok tercih ettikleri yerlerin başında; Kalamış, Çamlıca tepesi, Boğaz’da Aşiyan sırtları, Kanlıca, Rumeli Hisarı, Küçüksu’ya yakın Sevda Tepesi ve tabii ki, adalar öne çıkardı…

Kalamış’ta yaşanan gün batımının, şarkılara söz olan o eşsiz görüntüsü, gerçekten de seyrine doyum olmaz bu manzara, sevgilileri romantik duygulara sürüklerdi…

(Günümüzün Kalamış’ında ise o muhteşem koy görüntüsünün yerini, taş yığınlarının oluşturduğu bir marina; yüzlerce tekne ve atık sularıyla kirlenmiş bir deniz, sahilin hemen dibinden geçen iki şeritli asfalt yol almıştır. Hoyratça yok edilen doğanın tüm güzelliklerinin üzerinden adeta bir buldozer geçmiş; 60’lı yıllarda ve öncesinde burada yaşanan tüm aşkların, sevgilerin izleri yok edilmiştir! O güzel koydan, o muhteşem doğa görüntüsünden geriye; insanoğlunun erişemeyeceği, yok edemeyeceği, sadece güneşin batışında oluşan o harika görüntü kaldı.

Umarım bir gün, güneşin batışında oluşan o muhteşem görüntüyü de yok edip, tarihin derinliklerine gömmeyiz…)

O yıllarda İstanbul’da akşam saatlerinde, bazı semtlerin düğün salonlarında, kardeş okulların düzenlediği ‘çay toplantıları da’ çok popülerdi. Bu toplantılara, katılan genç erkekler; kız arkadaşlarıyla birlikte katılırlar ve bol, bol moda dansları yaparlardı.

Buralarda genelde içki olarak ‘Bol’ adı verilen geniş kâse, ya da kadehlerle, çok hafif bir içki servisi yapılırdı. Bu içkiyi hazırlarken, genel olarak bir tek ana içki tercihen beyaz şarap, ilave olarak da limon, portakal, vişne veya ananas suyu konur; bazen de mevsimsel meyve parçalarıyla lezzeti arttırılırdı.

Devam Edecek...