60'lı yılların gençliği genelde rock and roll – twist – vals- tango - cha, cha ve samba gibi dansları yapmayı tercih ederlerdi. O yıllarda yaz tatillerimin geçtiği Heybeliada'da ünlü yorumcu Sayın Erol Büyükburç'un verdiği konserlerde:
Elvis vari söylediği rock'n roll parçalarını yorumlarken, ortaya çıkan müzik ziyafetini dinleyen genç kızların, neredeyse Erol Büyükbuç'un üstünü başını paralamak istediklerini daha dün gibi hatırlıyorum.
(Heybeli'de Ayyıldız sinemasında verdiği konserlerde, Erol Büyükburç'un yorumladığı,'Little Lucy' isimli o ünlü parçasını her gece defalarca söylediğinin en yakın tanığı olduğumu söylemeliyim…)
Tüm bu dansların yanı sıra okullarımızın pek çoğunda, Anadolu'muzun tüm ezgilerini içeren yöresel folklor grupları da çok revaçtaydı. Bu folklor grupları, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında katıldıkları yarışmalarda, dünya çapında mükemmel başarılara imza atmışlardır. (Kız kardeşim Nesrin de; gerek okul hayatında, gerekse çeşitli folklor derneklerinde yıllarca görev almış, yurt dışında ülkemizi başarıyla temsil ederek şampiyonluklar kazanmış iyi bir folklorcudur.)
O dönemin son yıllarında 68-69 yıllarında Kumkapı - Yenikapı sahilleri boyunca uzanan salaş balıkçı meyhanelerinde kömür ateşinde ızgara yapılan o taptaze uskumruların, palamutların, lüferlerin mis kokularını, doyumsuz lezzetini unutmak mümkün müdür?
Genellikle üniversite gençliğinin bu sahil şeridinde akşam saatlerinden itibaren kızlı, erkekli arkadaş grupları ile dolan bu salaş balıkçı meyhanelerinde; gecenin ilerleyen saatlerine, kimi gruplarda gitar sesleri, kimilerinde yabancı şarkı güfteleri, kimilerinde ise Türk sanat musikisinin eşsiz besteleri eşlik ederdi… (50'li yıllarda bu sahil şeridinin doldurulmasıyla oluşan sahil yolu; günümüzde balık hali ve Deniz Otobüsleri iskelesi v.d uygulamalı sahil işgalleri; o güzelim sahil sohbetlerini, dönemin unutulmaz lezzetlerini de beraberinde bitirmiştir.)
60'lı yılların benim için en önemli olayı ise; 1967 yılının 30 Ağustos'unda Harbiye'den mezun olarak, Teğmen rütbesi ile mensubu olmaktan onur ve gurur duyduğum Türk Silahlı Kuvvetlerinde göreve başlamış olmamdı.
12 yaşında başlamış olduğum askerlik mesleği; bundan böyle benim hayatıma yön veren, kader çizgimi belirleyen, ülkemin gözü yaşlı yıllarının önemli olaylarında görev aldığım bir yaşam biçimim olacaktı artık…

70'Lİ YILLAR:
70'li yılların Türkiye'si dendiğinde, yaşamımızı etkileyen ve yakın tarihimizde yerini alan üç önemli olay akla gelir!
Bunlardan birincisi ve en önemli olanı; tüm dünyayı etkileyen 1968 öğrenci olaylarının Türkiye'yi de etkisi altına alarak, öğrencilerimizin ön plana itildiği toplumsal olayların yaşanması, bu olayların zamanla siyasi ve ideolojik bir içerik kazanması ve hatta terör eylemlerine dönüşmesi sonucunda; milletimizin çok ağır bir bedel ödemesidir.
İkinci olay; ülkede yaşanan bu kargaşa ve terör eylemleri ile dolu döneme son vermek maksadıyla 12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'e bir muhtıra vererek, partiler üstü bir hükümetin kurulmasını istemeleri,
Üçüncü olay ise; İstiklal Savaşımızı kazanmamızı takiben ilan edilen cumhuriyet'imizden 21 yıl sonra, ilk kez ülkemizin dış politikasında ve milli menfaatlerimizi ilgilendiren bir konuda, T.B.M.M çatısı altında alınan bir savaş kararı, 20 Temmuz 1974'de Kıbrıs adasına yapılan askeri müdahaledir.
Bu üç önemli olay; milletimizin çok ağır siyasi, ekonomik ve sosyal bir dönem yaşamasına neden olmuştur.
Ama öncelikle 70'li yıllarda ülkemizin o dönemini yansıtan ve toplumun sosyal yapısından öne çıkan bazı unutulmaz nostaljik olaylarına şöylece bir göz gezdirelim:
 Televizyon Çocukları:
Türkiye'de ilk TV yayınları TRT'den önce Nisan 1952'de İTÜ'de yapılan deneme yayınlarıyla gerçekleşerek, İTÜ'nün televizyon yayınları TRT2nin 31 Ocak 1968'de yayına başlamasına kadar sürmüştür. 1970'li yıllar, Türkiye'nin televizyon ile tanıştığı yıllar olmuştur. Ülkenin her yanı; 70'li yılların başından sonuna, çatılar çatallı TV antenleriyle kaplanmıştır.
O yıllarda televizyonu olmayan aileler, olanların evine misafirliğe giderdi. Çok iyi hatırlıyorum, bizim oturduğumuz İstanbul'daki evimizin bulunduğu Bakırköy semtinde; televizyonu olan kimi ailelerin evine akşamları toplanılır ve saatlerce televizyon seyredilirdi. Samimiyetle ifade etmem gerekirse; ben de ilk televizyonu ve özelikle de renkli yayın yapanını, 1974 yılında görev aldığım Kıbrıs'ta görmüştüm.