Garip bir soru olacak ama insanın en büyük düşmanı olan Şeytan’ı ne kadar tanıyorsunuz?
Yoksa “şeytan görsün yüzünü, tanıyıp da ne olacak?” mı diyorsunuz?
Aslında biz en büyük düşmanımız olan Şeytanı tanımasak da o bizi çok iyi tanıyor.
Bizim ayağımızı kaydıracak bütün yolları iyi biliyor. Nereden saldıracağını, nasıl alt edeceğini, hangi şeylere zaafımız olduğunu vs. vs.
Yani eminim bizi bizden daha iyi tanıyor.
Peki, biz niye bu büyük düşmanımızı tanımıyoruz?
Çünkü Şeytan’ın desiselerine baktığımızda en büyük oyunu bu da onun için. Yani Şeytan’ın insana yaptığı en büyük oyun kendisini insana unutturmasıdır.
İnsan en büyük düşmanı olan Şeytan’ı unutunca da ona karşı savunmasız kalıyor.
Günlük hayatımıza baktığımızda bu savunmasız anlarımızda Şeytan tarafından ayağımıza atılan çelmelerin neticeleriyle çokça karşılaşmamız mümkün.
Mesele güzel bir bayan gördüğünüzde gözünüzle takip ediyorsanız ve bu devamlılık arz ediyorsa farkında olmasak da Şeytan bize ciddi bir çelme takmış demektir.
Ya da bir şey satarken malın ayıbını müşteriye söylemiyorsak başka bir açıdan yine Şeytan’dan çelme yemişiz demektir.
Bunu günlük hayatımız içerisinde işlediğimiz günahların hepsinde aynen görmemiz mümkündür.
“Şeytan size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.”
Evet, şeytan bize her gün yüzlerce, belki de binlerce şey fısıldıyor. Biz şeytanı hakkıyla tanıyamadığımız zaman bu fısıltılara kulak verip yerine getirmemiz ise elbette kaçınılmaz oluyor.
Meselâ gençlerden çok duyuyorum. “Niye namaz kılmıyorsun?” dediğimde “Daha gencim!!!” diyor. Biraz orta yaşlılara aynı soruyu soruyoruz; onlar da “Emekli olunca kılarız” diyor. Sanki emekli olacak yaşa kadar yaşama garantisi almış. Aslında bunları söylettiren Şeytan ama o farkında değiller.
İşlenen günahlarda da aynı şey söz konusu. “Niye yapıyorsun, haram” dediğimizde “Bir defayla bir şey olmaz” diye cevaplanıyor. Haramın bir defası veya çoğu fark eder mi? Haram adı üstünde yapılması yasaklanan fiil. Bunu söylediğimizde cevabı da hazır zaten: “Allah kalp temizliğine bakar. Benim kalbim temiz.”
Allah daha da temiz etsin ama ne ile temizledin ki?
Kalpmatik isimli bir deterjan olduğunu zannetmiyorum. Kalpler ancak Allah’ı anmakla, hatırlamakla, ibadetle ve zikirle temizlenir. Bunları yapmadan temizlemenin yolunu da bilmiyorum.
Şeytan’ın en çok fısıldadığı cümlelerden biri de “Zaman size değil siz zamana uyun.” Şeklinde kendini gösteriyor. Ya zamanda ahlâksızlık hâkimse? Ahlâksız mı olalım? Evet, Şeytan insanın ahlâksız olmasını istediği için bunu kulaklara fısıldıyor.
“Bir şey olmazmış, Allah affedermiş.” Bunu nereden öğrendin? Kur’an yazıyormuş! Peki, aynı Kur’an günah işleyenin cezasını çekeceğini de yazıyor. Sen bilerek günah işle, Allah’ın emirlerini yerine getirme; sonra Allah seni affetsin! Niye? Allah (cc) ile dostluğun iyimi ki, affetsin? Sen her gün beş vakit Allah’a (cc) “sen emrediyorsun ama bak ben kılmıyorum” diye meydan oku; sonra da Allah affetsin! Böyle bir anlayışı İslâm asla kabul etmez/etmiyor.
Günah insana mahsus bir şey. İnsan günaha düşebilir; ancak ona düşen farkına vardığı an tevbe etmesi ve Allah’a sığınmasıdır. Ama böyle olmuyor maalesef. Günah günahı çekiyor ve birbiri ardına hudutlar çiğneniyor. “Madem Şeytan’a uyup yaptın, bari tevbe et” dediğimizde ise cevap hazır: “Bu kadar günahtan sonra Allah beni zor affeder.”
Allah kendisine sığınanı asla geri çevirmez. Adam gibi tevbe edenlerin pişmanlıklarını kabul edeceğini Kerim kitabında açıklamıştır. Allah (cc) asla sözünden dönmez. Tevbe edin affedeyim diyorsa affeder.
“Yahu niye tevbe edeyim ki? Nasılsa Cehennemde bir süre yandıktan sonra Cennete gideceğiz!!!!
Sanki garantiyi almış aslında ateşe karşı bu tür bir cesaret gösterisi cahillikten, yani ateşin gücünü bilmemekten gelir. Bir de ateşlerin en büyüğünün mekânı olan Cehennemi düşün. Burada bir kibrit ateşine elini bile tutamayan birinin Cehennem’de yanması bunca hafife alması tam anlamıyla bir Şeytanî üflemenin neticesidir.
Şeytan, günümüzde oldukça faal. Bakın etrafınıza bunun ne derece açık olduğunu görürsünüz. Meselâ alışveriş merkezleri tüketim tapınağı gibi çalışıyor. Şeytan bu tapınaklara gelenlerin kulaklarına hep “Bol bol harca. Borç al, kredi kullan. Ne olacak ki?” gibi telkinler veriyor olmalı ki, ihtiyaç olmasa da birçok şeyin satın alındığını görüyoruz.
Bu alışveriş tapınakları Şeytan’ın işini kolaylaştıracak mekânlarla doldurulmuş zaten. Cafeler, sinemalar, Bowling salonları vs. ağzına kadar dolu. Konuşulan şeyler ise ya top ya da pop.  Çünkü bunlar popüler. Tuttuğu takımın futbolcularını çok iyi tanıyanlar ne hikmetse kendilerini ve en büyük düşmanları olan Şeytan’ı tanımaktan çok uzak. Şeytan buna fırsat vermiyor çünkü.
Şu ayetler Şeytan’ın insana nasıl sapıttıracağını çok açık anlatıyor:
“İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!”
“Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi? Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.”
Evet, en büyük düşmanımız olan ve sadece bu hayatımızı değil, ahiretimizi bile yok etmeye çalışan Şeytan’ı ne kadar tanıyorsunuz?