İslâmî kardeşliğin perçinleşmesine vesile olan/olması gereken bu mübarek günler, Müslümanların sevinç ve mutluluk günleri olması gerekir. Zira Peygamber Efendimiz (sav) Mekke'den Medine'ye hicret ettiği zaman, Medinelilerin iki bayramı olduğunu öğrendi. Medineliler bu bayramlarında oyun oynar ve eğlenirlerdi. Bu durumu gören Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah (cc) size kutladığınız bu iki bayrama bedel olarak daha hayırlısını, Ramazan Bayramı ile Kurban bayramını lütuf olarak vermiştir." (Ebu Davut, Nesaî)
Gülmenin ve güldürmenin membaı olan bu mübarek günlerde Müslümanların yüzü gülmeli ve yaptıkları ibadetlerden elde ettikleri semereleri düşünerek mutlu olmalıdır. Ancak yaşadığımız dünyada bayramları, gönül rahatlığı içerisinde gülerek/güldürerek geçirebildiğimi henüz hatırlayamıyorum.
Nasıl hatırlayayım ki?
Dün olduğu gibi bugünde dünyanın neresine bakarsak bakalım, inanan insanlar zalim ve kâfirlerin zulüm ve baskıları altında inim inliyor, akla hayale gelmedik işkencelere maruz kalıyor ve öldürülüyor.
“Yeryüzünün en büyük zalimi” unvanını kimseye kaptırmak istemeyen ABD, İngiltere, Çin, Rusya, İsrail vb. ülkeler küresel hegemonyalarını sürdürmek ve dünyayı daha iyi sömürebilmek için yapmadıkları rezalet bırakmıyor.
Afganistan, Irak, Suriye, Arakan, Doğu Türkistan, Çeçenistan, Arakan, Filistin ve burada ismini sayamadığım kadar çok halkı Müslüman olan ülkelerde emperyalistler her türlü ahlaksızlığı irtikâp ediyor. Yeni sömürge alanları bulmak için zalimliklerini sergilerken de adeta alay edercesine “Özgürlük, demokrasi ve barış” getireceklerini iddia ediyorlar. Hâlbuki getirdikleri tek şey kan, ölüm, gözyaşı ve çile…
Tarihe yaptıkları Kızılderili, Kara Kıta katliamları, Nagazaki ve Hiroşima’ya attıkları Atom bombaları ile bir anda yüz binlerce insanı katleden ülke olarak geçen ABD, şimdilerde Irak, Afganistan, Suriye ve dünyanın benzeri yerlerinde kendi menfaati uğruna binlerce Müslüman’ın ölmesine göz yumuyor. Yaptığı katliamları makul göstermeye çalışıyor.
Yaptıkları rezaletler ve sergiledikleri ahlaksızlıklar sebebiyle Allah’ın (cc) Kur’an’da “Lanetli” damgasının vurduğu Yahudilerin kurdukları ve ABD’nin himayesinde büyüyerek adeta bir vampire dönen işgal devleti İsrail ise, Ortadoğu’nun göbeğine paslı bir kama gibi saplanmış, adeta saplandığı yeri kangren haline getirmiş. Dünyanın en gelişmiş teknolojik silahlarıyla donatılmış ve başında çağımızın en kanlı vampirlerinin bulunduğu Siyonist İsrail ordusu, her gün daha yaşları 5’i, 10’u geçmeyen Filistinli çocukları öldürmekten asla çekinmiyor, evleri yıkıyor, bulduğu erkekleri tutuklayarak zindanlara hapsediyor, kadın ve kızlara akla hayale gelmedik baskılar uyguluyor.
Yine çağımızın en büyük firavunlarının yönettiği Rusya, “arka bahçem” dediği Kafkaslarla tam anlamıyla bir soykırım gerçekleştiriyor. Medeni(!) olduklarını iddia eden bir dünyanın gözleri önünde, dünyanın en büyük ordularına ve teknolojisine sahip Rusya, sayısı bir milyonu geçmeyen Çeçenleri yok etmek için elinden gelen her türlü ahlaksızlığı işliyor, vuruyor, öldürüyor, bombalıyor, yakıp ve yıkıyor. Bugünlerde Suriye’de zalim Beşşar Esed’in yaptığı katliamlara destek vermekten de geri durmuyor.
Yine tarihin en büyük katil devletlerinden biri olan Çin, Doğu Türkistan’daki Müslümanları yok etmek için tam anlamıyla bir soykırım uyguluyor. 120 milyon Müslüman her türlü baskı, zulüm ve işkence altında inim inim inliyor. Çin’in yaptığı nükleer denemeler sebebiyle on binlerce Doğu Türkistanlı Müslüman radyasyon sebebiyle ölümle karşı karşıya bulunuyor. Radyasyon sebebiyle sakat doğan çocukların sayısı ile on binlerle ifade ediliyor.
Cezayir’de Moro’da, Eritre’de, Somali’de, Keşmir’de, Burma’da ve isimlerini sayamadığım dünyanın birçok bölgesinde, inanan insanlar sadece inandıklarından dolayı çeşitli zulümlere ve baskılara maruz, öldürülüyor, yaralanıyor ve yurtlarından ediliyor.
Ülkemizde de Müslümanların gördüğü zulümler şimdilik azalmış gibi görünse de aynen devam ediyor. Başını örten bir Müslüman kadın devlet dairelerinde, okullarda görev yapamıyor. Akıl baliğ olmuş kız çocukları başlarını örterek okullarına gidemiyor. Genç bir nüfusa sahip olmamıza rağmen gençlerimiz geleceklerinden endişe ediyor. İşsizlik girdabı her geçen gün gençlerimizi daha da ümitsiz yapıyor. Her gün yeni bir şehit haberi alıyoruz. Yaralıların sayısını ise şimdilik hatırlayan bile yok.
Başta da değindiğim gibi, bayramlar Rabbimizin bize hediye ettiği gülmenin ve güldürmenin membaı olan mübarek zaman dilimleridir. Ancak şimdi herkes elini vicdanının üzerine koysun ve bana hak versin:
“Yaşadığımız böyle zalim ve gaddarların adeta cehenneme çevirdiği bir dünyada, ümmetin çocuklarının ayaklar altında ezildiği bir zaman diliminde bayramları, gönül rahatlığı içerisinde gülerek ve güldürerek geçirebildiğimi henüz hatırlayamıyorum” demekle haksız mıyım?
Gölgesi üzerimize düşen Ramazan bayramının Müslümanların kurtuluşuna vesile olmasını diliyor ve bütün Müslümanların Ramazan bayramlarını tebrik ediyorum.