Kalemiyle sadece öyküler, romanlar yazmayan, gerçek hayat hikâyelerine dokunan, kadınların yaşadığı sorunlara değinen, sevilen bir yazar Muhammet Daştan. 

Kendine özgü dili, ayrıntı seven anlatımı, ilk kitabıyla çoktan okurlarının kalbinde taht kurmuş olsa da yeni keşfedenler için eserlerinden biri olan 'Yaban Eller' ile başarılı  yazar yeniden karşımızda..

Hasret Dilek Delier: Muhammet Daştan'ı anlatır mısınız? 

Muhammet Daştan: Erzurum Aziziye ilçesinde doğdum. İlkokulu ve ortaokulu Aziziye ilçesinde, liseyi Erzurum'da okudum. İşim gereği çok seyahat ettiğim için farklı kültürler ve yaşamlarla karşılaşıyorum ve bu karşılaşma yazmam için bana ilham kaynağı oluyor.

Yazmaya nasıl başladınız?

Yazmaya lise döneminde ingilizce öğretmenin Deniz Biçer’in bize hayattan beklentimizi yazmamızı bir sonraki haftaya ödev verdi. Ben bir yaprak önlü arkalı doldurup teslim ettim. Sonraki hafta dersimize girer girmez, ismimi söyleyerek sözlüden yüz verdi. Çok başarılı bir yazı olduğunu söyledi. 

"Ders bitiminde beni çağırarak, sen de yazma yeteneği var, bu konuda önünü çok parlak görüyorum yazmalısın’’ demesiyle başladım. 

Öyleki her gördüğü yerde okul çıkışı, ders bitimi, okul koridoru, yani her fırsatta söyleyip kendimi geliştirmem için elinden gelini yaptı. İlk başta fazla önemsemedim.  Fakat daha sonra göçmen bir kadınla tanışıp hayatından etkilenerek karalamaya başladım. Hocamın söyledikleri aklıma geldikçe yazmaya gönül vermeye başladım. Zaman geçtikçe yazmak hayatımın bir parçası oldu. Hayatımda bu gelişmeler olurken çok geçmeden gerçek bir hayatı anlattığım kitabımı kaleme almaya başladım. 

2011 yılında Sivas’ta geçirdiğim bir kaza sonucu yazdıklarım kayboldu. Bu vahim kazadan sonra  yazmaktan vazgeçmişken Çanakkale’nin Eceabat ilçesinde yaptığım seyahatte tanıştığım bir yaşlı çobanın hayatı beni etkisinde bıraktığı için yeniden yazmaya karar verdim.

2019 yılında ‘’Göç ve Kadın’’ kitabımı okurların beğenisine sunarak, ikinci kitabım “Yaban Eller” 2021’de yayınlandı ve halen hocamın verdiği öğütlere geç kaldım diye bazen kızıyorum kendime. Ama şu an için üçüncü ve dördüncü romanımın yazım aşamaları bitirip düzenlemelerini yapmaktayım.

Ne zamandan beri yazıyor sunuz?

2004’te başladım yazmaya ama kitap nasıl basılır, şartlar nedir, düşüncesinde yazıyordum. İlerleyen yıllarda öyleki yazdıklarım tozlanmaya yüz tutmuştu, olurmu  olmaz mı düşüncesi içerisinde, yıllar geçiyordu ve ben içimdeki yazma aşkıyla mücadele ediyordum. Resmen savaş veriyordum. Olur mu olmaz mı? Yazmalımıyım? Yazmamalı mı? Diye kendime sorular sormaya devam ederken İngilizce hocamın Ankara'ya tayini çıkmıştı. Hemen yanına gittim. Aradan yıllar geçmişti belki hatırlamaz beklentisi içinde beklerken, yanıma ilk gelir gelmez hoş geldin dedikten sonra, hal hatır sormadan yazdın mı, hani imzalı kitabım? Dedi. 

Başımı öne eğmekten başka bir şey yapmadım karşısında. Elini omzuma koydu ve dedi ki;  hiçbir şey için geç kalmış değilsin, kaldır başını. Oturup çayımızı içerken, tekrar tekrar o eşsiz ışığıyla yol gösterdi ve bu kez söz verdim. Sözümde durmaya çalışıyorum yazdığım eserlerle..

Şu an a kadar kaç roman yazdınız ve kaçı yayımlandı?

Şimdiye kadar düzenlemeleri bitirilmemiş 5 romanım var. Bunların dışında, 2019 yılında Göç ve Kadın, 2021'de Yaban Eller isminde iki romanım raflarda yerini aldı..

Eserlerinizde en çok neye dikkat edersiniz?

Eserlerimde en çok romanda ismi geçen karekterlerin tamamen gerçek hayattan olmasına dikkat ediyorum. Günümüzde kiminle konuşsam hayatı roman olacak o kadar insan varki, hayal etmeye gerek kalmıyor. Öyle ki ülkemizde kadınlar çok üzülerek söylüyorum; hak etmedikleri ne varsa onlarla karşılaşabiliyorlar, bunun yanında çok güçlü olmayı öğrenip, her şeye rağmen hayatta tutunabiliyorlar. Göç ve Kadın romanım da olduğu gibi Yaban Eller’de bu güçlü kadınların hayatından ilham alarak bu iki eserimi yazdım. Zaten bana yazmalısın diyen hocamda bir kadındı. Bu iki kitabımın temeli yıllar önce atılmış oldu. Buradan sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Ve bu vesile ile Deniz Biçer hocama şükranlarımı iletmek istiyorum. Hocamın bana gösterdiği yolu anlatacak bir kelime bulamıyorum maalesef. 

Yazılarınızı çalışma odanızda mı yazıyorsunuz? Aklınıza gelen betimleri hemen kaleme döker misiniz ve ilham kaynağınızı nasıl açıklarsınız?

Yazılarımı hiçbir zaman çalışma odamda yazmadım. Açıkcası çalışma odamda yok. İşim nedeniyle sürekli seyahat halindeyim, bu nedenle bilgisayar kullanmıyorum, deftere yazıp en son aşamasında bilgisayara yazıyorum. Aklıma gelen betimlemeleri telefonumun not kısmına kaydediyor sonra yazıyorum. ilham kaynağım ise sürekli seyahat halinde olduğum için, Türkiye'nin dört bir yanına gidiyorum. Gittiğim ilde aylarca kalabiliyorum. O ildeki insanlarla tanışıyorum. Kültürleri, hayat kriterleri, yaşam öyküleri, yaşam mücadelesi ve olumsuz olan her şeyi görüp duyuyorum. Dediğim gibi her insanın bir romanlık hayatı vardır. Ben de dikkatimi çeken olayları not alıp sonra bir kitapta buluşturuyorum..

Bir yazar için hayal gücü ne demektir ve yazar adayları için tavsiyeleriniz nelerdir?

Bir yazar olarak benim için hayal gücü çok önemli değil. Ama romanda bulunan karakterleri yazarken birebir o duyguyu, üzüntüyü, acıyı, sevinci, başarıyı ve karakteri yaşamak gerek. Ben şahsen öyle yapıyorum öyle ki Yaban Eller’de sol kolu olmayan Yaprak hanım karakteri var. Tek koluyla onlarca insanın hayatını kurtarıp ve iyilik yaptıkça, ben de Yaprak hanımın başarısına sevinip, mutlu oluyordum. Her yazar benim gibi yazdığı karakterde mutlu olup üzülür mü bilmiyorum.

Yazar adayları için tavsiyelerim; dediğim gibi her yerde hayatı roman olacak insan var en yakınımızda olabilir. Anne, baba, komşu, arkadaş, akraba, veya iş yerinde mutlaka çevrelerindeki insanların hayatlarıyla başlayarak kolay bir yol çizebilirler. Asla benim gibi yazmayı ertelemesinler, başarmak için başlamak gerek.

Ülkemiz de çok başarılı yazarlar çıkmış ama bazı yazarlar sosyal medyalarda genelde yabancı yazarların sözlerini alıntı yapıyorlar ve örnek alıyorlar. Oysa ki Türkiye'nin geçmişinde onlarca başarılı yazar var, isimleri saymakla bitmez. Bu yazarları örnek alırsak kendi ülkemiz adına dünyada daha çok başarıya imza atmış oluruz.

Sizce kitap okuma alışkanlığını kazandırılmak için neler yapılmalı?

Maalesef ülkemizde kitap okuma alışkanlığı bir dönem yok gibiydi ama şu an metro ve benzeri şehir içi ulaşımlarında genç nesilin elinde tablet ve telefon yerine kitap görüyorum bu beni çok mutlu ediyor. Türkiye'nin her bölgesine gittiğimi söylemiştim. Bazı il ve ilçelerde kütüphane yok. Yerel yöneticiler her mahalleye ve özellikle köylerde muhtarlıklara bir kütüphane kursalar kitap severler onlarca kitabı hemen gönderip o kütüphaneyi ağzına kadar doldururlar hiç tereddüt bile etmeden. Ve böylece o kütüphanenin yakınında yaşayanlara kolay erişim sağlayıp kitap okuma alışkanlığı sağlanabilir. Benim de bu konuda birkaç kitap isteğine arkadaşlarla el ele verip koli koli kitap göndermişliğim vardır.

Yazmak yetenek işi midir, Öğrenilebilir mi?

Yazmak yetenek işimi bilmiyorum. Bence yazmak için başlamak gerek. Başladıktan sonra zaten kendini bir görev içinde hissediyorsun. Bu öyle bir görev ki sürekli bir karekter bulmak için çiçeğe, böceğe, uçan kuşa, doğaya, denize her şeyin ne kadar güzel olduğunu dikkatlice inceliyorsun. Öyle ki çevrendeki güzel şeylerin farkına varıp değerini biliyorsun. İzlediğin bir film, içtiğin bir çay ve arkadaşının bir merhabası bile daha bir manalı geliyor..

Türkiye’de kitap yayınlamak zor mudur?

Türkiye'de kitap yayınlamak hiç zor değil ama bir pazar payı var. Emek veren değilde bazı yayınevleri bu işi ticarete dökmüş maalesef. Çogu yazar yanlış yayınevi seçimi nedeniyle ilk kitabında hayal kırıklığına uğrayabilir. Bu nedenle çok iyi araştırma yapmaları gerek. Bunun yanında çok iyi yayınevleride var. Doğru adımları izleyerek başarıya ulaşabilirler.

Sosyal projelerde bulunuyor musunuz?

Sosyal projelerde her zaman elimden geldiği kadar bulunuyorum. Her insan gibi benim de gücümün yettiği kadar elimi taşın altına koyuyorum. Genelde kitap kardeşliği adı altında kitap okumayı sevip ama alamayan kitapseverlere kitap toplayıp gönderiyoruz.

Ayrıca yine sizin başlattığınız cezaevlerine kitap gönderme projesine katılmak beni mutlu etti. Kitap göndermemi ve bu projede yer almamı sağlayıp, tüm yazarları teşvik ettiğiniz için teşekkür ederim.

Şimdi ise Senarist yazar Feridun Hocalar ve eşi Ayten Hocalar sayesinde sokak hayvanlarına ilgim fazlasıyla arttı. Bana karşılıksız yardımları sayesinde kendimi bir adım daha geliştirdim. İyi insanları örnek almak doğru yolda ilerlemektir. Ben de bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum. Gazeteci yazar yani siz Hasret Dilek Delier, iyiliğin bir bedel olmadığını bir ayna gibi öğrettiniz. Buradan size ve sayesinizde tanıdığım yürekleri sevgi dolu Feridun Hocalar ve kitabımın kapak tasarımını yapan eşi Ayten Hocalar’a sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.

Rica ederim. Projelerimizde yer alarak katkı sağladığınız için ben teşekkür ederim.

Kitabı yayınlamak için hangi süreçlerden geçmelidir?

Kitabı yayınlamak için herhangi bir süreç veya kalıp yoktur ama yazar adayları önce kendisini inandırmalı başarmak için, sonrasında elinden geldiği kadar sosyal medya üzerinde yazarlara mesaj yoluyla aklına takılan soruları sorabilir ve geniş bir bilgi sağlayabilir kendisine. Ama kesinlikle kendi yazım uslubu ve kalıbından çıkmamalıdır. Aksi takdirde yazdığı eser istemsiz olarak yazım kalıbını taşırabilir ve zor bir sürece girebilir yazar adayları.

Yaban Eller romanınız hakkında ne söylemek istersiniz?

Yaban Eller'i aslında dördüncü romanım olarak yayınlamak istiyordum ama içindeki eksik karekterler gittiğim bazı illerde sürekli karşıma çıkmaya başladı ve yayınlatmak üzere olduğum ikinci romanla yer değiştiler. Her şeyde bir hayır vardır, hakkımda hayırlısı neyse onu diliyorum. Yaban Eller romanımın içeriğinden kısaca bahsedecek olursam, birden çok hayat ve karekterlere geniş yer verdim. Tamamına yakın yaşanmış bir hayat öyküleriyle dolu roman. Romanı özetleyecek olursam; "Sağır ve dilsiz kız kardeşi için kendisinden vazgeçen Osman'ın, çaresizlikler ve travmalar içinde hayata tutunmaya çalışan Kader'in, solmuş bir hayatı yeşertmeye çalışan iyi niyetli iş adamı Sami beyin, uzun zaman yalnızlığıyla ve zorluklarla mücadele etmek zorunda kalan Yaprak hanımın, tüm tehditlere rağmen suçun suçlunun peşini bırakmayıp hep adalet peşinde koşan Başkomiser Taşkın beyin, zorlu mesleğinde karşılaştığı tüm entrikalara rağmen onurunu hiç kaybetmeden işine devam eden gardiyan Ali'nin, ve kahramanların hapishanelere, hastanelere, köşklerden huzurevlerine, karakollardan çöplüklere uzanan zorlu yaşam öykülerini" kaleme aldım.

Kitabınızın adı Yaban Eller gurbeti mi anlatıyor?

Yaban Eller ismi iki farklı anlam taşıyor, el ve eller, romandaki karakterler birbirlerini hiç tanımıyorlar ama bir şekilde tesadüfen bir araya gelip birbirlerine el uzatıp yardımlaşıyorlar. Yabancı insanların birbirlerine uzattıkları elleri sayesinde tanışıp yardımlaşıyor ve hayatlarını sürdürüyorlar. Bu nedenle romanımın adı Yaban Eller oldu. Gurbetle bir benzetmesi yok, tamamen aynı ilde yaşıyorlar..

Çocukluğunuzda kitapla ilişkiniz nasıldı? Kitap edinmek zor muydu, bulması ya da satın alması?

Çocukluğumu birleştirilmiş sınıfta okudum. ilkokul ulaşımı çok zor bir köyde geçti. Kitap bulmak ve okumak imkansız gibi bir şeydi. Bazen okulun yolunu bile kar ve tipi nedeniyle zor bulurduk. Dönüp çocukluğuma baktığım zaman ordaki öğrencilerin örnek alabileceği hiçbir şey yoktu. Oyleki televizyon bile 2000 yılların başında gelmeye başlamıştı. Biz haberleri radyodan dinlerdik oda elektirik olduğu zamanlarda, ama radyo tiyatrolarını hiç kaçırmazdım ki Erzurum'da -35 derece soğukta sobanın verdiği sıcakla çok keyifli gelirdi. O anın tadı halen bende var, günümüzde bile internet üzerinde radyo tiyatrolarını dinlerim.

Verdiğiniz röportaj için gazetemiz ve kendi adıma teşekkür ederim.

Bana kendimi ifade edebilme şansı verdiğiniz için ben teşekkür ederim.