Bu seçimler, Türkiye’nin, kuvvetler ayrılığını olumsuz etkileyebileceği savunulan başkanlık sisteminde gerçekleştirdiği ilk seçimler olması açısından önemliydi. Bu bakımdan, yüzde 85 katılımla bir kutlu tören havasında gerçekleşmiş olmasından dolayı bir demokrasi zaferidir. Demokratik yönetimin toplum tarafından özümsendiğinin göstergesidir.

Seçim sonuçlarını değerlendirirken önemli olan, yorum kirliliği nedeniyle, aslında neleri görmemiz gerektiğini ıskalamamaktır. Önemli olan, küresel aktörler arasında dünya barışını tehdit eden çok ciddi sürtüşmelerin yaşandığı bir dönemde, hem ülke yönetimi hem de millet olarak nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğidir. 

“Beka sorunu”nun, hala ciddiyetini koruyan çok önemli bir uyarı olduğunu dikkate alarak, seçim sonuçlarını küresel gelişmeler paralelinde değerlendirmek durumundayız. Herşeyden önce, “güçlü bir Türkiye” için elele vermemiz gerektiğinin bilincinde olmalıyız. 

İstanbul yerel seçim sonuçlarının seçim gecesi açıklanmamasına bakarak, “Sandıktan belirsizlik çıktı” ya da oyların başabaş olmasından dolayı “Sandıktan kararsızlık çıktı” diyemeyiz. 2019 yerel seçimlerde milletin sandıklar aracılığı ile siyasilere verdiği mesaj gayet nettir: “Çevrenize bakın, didişme değil, birlik olma zamanıdır.”

Bu seçimler, Türkiye’nin, kuvvetler ayrılığını olumsuz etkileyebileceği savunulan başkanlık sisteminde gerçekleştirdiği ilk seçimler olması açısından önemliydi. Bu bakımdan, yüzde 85 katılımla bir kutlu tören havasında gerçekleşmiş olmasından dolayı bir demokrasi zaferidir. Demokratik yönetimin toplum tarafından özümsendiğinin göstergesidir. 

“Efendim İstanbul seçimleri..” diyenler unutmamalıdır ki, demokrasinin yılmaz savunucusu Amerika’da, G.W. Bush’un başkan olduğu seçimlerde oylar, mahkeme kararıyla 1 ay boyunca defalarca sayılmıştı. 

Bu seçimlerde sandıktan çıkan sonuçlar üzerinden, hem iktidar partisine hem de muhalefet partilerine verilmiş net mesajlar vardı. Her partinin yöneticileri bu mesajları almış ve not etmiş olmalılar. 

Bu seçimlerde seçmenlerin oylarını öncelikle ekonomik sorunlar ve beka sorunun etkilediği anlaşılıyor. Bir tarım ülkesi olan Türkiye’de raf ömrü oldukça uzun olan soğan ve patates sıkıntısı yaşanması, anlatılması zor bir durumdur. Tarımın, çiftçinin Özal döneminden bu yana ihmal edilmesinin sonucudur. Tarım, tarım, tarım.. Ülkenin topraklarını nadasa yatırıp soğanı patatesi ithal etmenin, tamiri çok sor sorunlar ürettiğini çok ciddi olarak görmek durumundayız. 

Ayşe Teyze’nin hergün tenceresinde pişirdiği yemeklerine lezzet katan, aynı zamanda doğal antibiyotik olan soğanın fiyatının el yakar düzeye tırmanması, tanzim satış çadırları, “Fırat kenarında kaybolan kuzudan sorumlu” yöneticileri sıkıntıya sokması beklenen bir sonuçtur.  Bu seçimlerde, hem iktidar hem de muhalefet partilerinin orta sınıfının, özellikle evin tenceresinin kaynatılmasından sorumlu ev kadınlarının oyları sonuçları etkilemiştir. 

Ülke ekonomisinin tencerelere yansıttığı mutluluk, seçim sonuçları üzerinde her zaman etkili olmuştur. Vatandaş ekonomik sorunlarını beka sorunuyla birlikte teraziye koymamış olsaydı, sandıklardan yöneticilere çok farklı mesajlar çıkabilirdi.

KÜRESEL KONJONKTÜRÜN SANDIKLARA YANSIMALARI 

Seçim sonuçlarında ekonomik sıkıntılar da, beka sorunu da etkili olmuştur, ama bunları yerel yalnızca yerel dinamiklerle açıklamak mümkün müdür? 

Ülkeyi yönetenler, sandığa giden seçmenlere “beka” uyarısı yapıyorsa, o seçimlerde küresel konjonktürün sandıklara yansımalarını gözardı edemeyiz. 

Tüm dünyada popülist rüzgarların esmekte olduğu bir dönemde yapılan seçimin  sonuçlarını, yükselmekte olan milliyetçilk akımları çerçevesinde değerlendirmek durumundayız. Arap Baharı gibi, bu popülist akım da, spontane oluşan bir gelişme değildir. Osmanlı’yı parçalanma sürecine sürükleyen dönemde olduğu gibi, bu akımın arkasındaki küresel diamikleri ve hedeflerini görebilmemiz gerekir. 

Seçim sonrasında oluşan rengarenk Türkiye haritasını, estirilen küresel rüzgarlar paralelinde okumak durumundayız. 

“Beka” uyarısıyla birlikte, sandıklarla küresel gelişmeler arasında bileşik kaplar ilişkisi oluşmuştur. “Seçim sonuçlarında ekonomi ile beka sorunu etkili olmuştur” derken, seçmenleri etkileyen küresel gelişmelerin ülkemize yansımalarını ve bu yansımaların sandıklarda oluşturduğu etkileri çok iyi değerlendirmemiz gerekir. 

Bir tarım ülkesi olan Türkiye’de soğan ve patates gibi raf ömrü uzun yiyecek maddelerinde sıkıntı yaşanması, tanzim satış birimlerinin önlerinde kuyruklar oluşması, pazarlarda bile domates ve biber fiyatlarının el yakan düzeylere ulaşması yalnızca yerel etkilerle açıklanamaz. Sandıktan çıkan sonuçlarda, Trump’ın, “Fırat’ın doğusuna girerseniz ekonomizi mahvederiz” tehdidinden Yeni Zelanda’da Müslümanları katleden caninin silahı ve şarjörü üstüne nakşedilmiş mesajlara, ABD ile Çin arasında yaşanan ekonomi savaşlarına, Venezuela’daki sivil darbeye, Avrupa Ordusu’na, Afrika derinliklerinde yaşanan rekabete, Suriye’ye, İran’a uzanan bir dizi etmen söz konusudur. 

Cumhur İttifakı’nın ve Millet İttifakı’nın oluşumunda küresel çapta yaşanmakta olan paylaşım savaşlarının etkili olmadığı söylenebilir mi? 

EKONOMİ VE BEKA SORUNU

“Seçim sonuçlarında ekonomi ve beka sorunu etkili olmuştur” derken, aslında bu sonuçları doğuran dış dinamiklerden söz etmiş olmuyor muyuz? İçinde bulunduğumuz konjonktürde, 15 Temmuz deneyimi yaşamış bir Türkiye için, hiçbir gelişme yerel değildir. 

Seçim sonuçlarını gösteren renkli Türkiye haritası, bölgemiz ve ülkemize ilişkin hesapları olanların kurguladıkları oyunlar ve bu oyunlara karşı siyaset sahnesindeki  aktörlerin “daha güçlü bir Türkiye” adına “Cumhur İttifakı” ve Millet İttifakı” çatıları altında oluşturdukları ortaklıkların sonuçlarını aksettirmektedir. 

Çeşitli bakış açılarına göre, seçimden kimin kazançlı çıktığına ilişkin değişik yorumlar yapılabilir. Sandıktan çıkan sonuçları değerlendirirken, Ülke genelinde ençok belediye başkanlığı kazanarak yüzde 50’ye yakın oy alan Ak Parti’nin hala 1. Parti olduğunu ortaya koymuş olmasından, oylarını artıran CHP’nin başkent ve İstanbul Büyükşehir başkanlığını kazanmış olmasından, İyi Parti’den az oy almasına rağmen kazandığı belediye başkanlıklarını artırmasından, milliyetçi oyları bölmekle eleştirilen İyi Parti’nin MHP’den fazla oy almasından dolayı başarılı oldukları söylenebilir.  

Seçim sonuçlarını değerlendirirken önemli olan, yorum kirliliğinin etkisyle, aslında neleri görmemiz gerektiğini ıskalamamaktır. Önemli olan, küresel aktörler arasında dünya barışını tehdit eden çok ciddi sürtüşmelerin yaşandığı bir dönemde, hem ülke yönetimi hem de millet olarak nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğidir. 

“Beka sorunu”nun, hala ciddiyetini koruyan çok önemli bir uyarı olduğunu dikkate alarak, seçim sonuçlarını küresel gelişmeler paralelinde değerlendirmek durumundayız. Herşeyden önce, “güçlü bir Türkiye” için elele vermemiz gerektiğinin bilincinde olmalıyız. 

Son haber: ABD, Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Yarbay Mike Andrews, “Türkiye’nin S-400’ler alımından vazgeçtiğine ilişkin net bir karar beklediğimiz bu süreçte, Türkiye’nin F-35 operasyonel kabiliyetine ilişkin tüm teslimatlar ve faaliyetler askıya alınmıştır” dedi. Her zamankinden daha fazla elele olmamız gerektiğine ilişkin başka birşey söylemeye gerek var mı? 

Seçim sonuçlarının ülkemize hayırlı olmasını diliyoruz.