KURTULUŞ SAVAŞI'MIZIN GERÇEK FİNANSÖRÜ OSMAN HOCA ANLATIYOR
"RUSYA ÜZERİNDEN 100 MİLYON ALTIN GÖNDERDİK"
İŞTE BELGELER!
"Kurtuluş Savaşı'mızın Gerçek Finansörü Osman Hoca(Kocaoğlu)" konulu yazımız oldukça büyük yankı uyandırdı. Hemen ardından, Murat Bardakçı Üstadımız, Haber Türk'teki "TARİHİN ARKA ODASI"nda, Cennetmekan Osman Hoca'nın oğlu Prof Dr. Timur Kocaoğlu'nun da katıldığı bir programla konuyu gündeme taşıdı. Gecenin 23.15'inden sabahın 5'ine kadar süren "Tarhin Arka Odası", tam anlamıyla tarihi bir program oldu. Programı birşeyler alabilmek için izleyenler, umduklarından fazlasıyla nasiplendikleri gibi, "İnönü Savaşı, Kurtuluş Savaşı oldu mu ki" diyenler de gerekli cevabı almış oldular.
Özetle söylemek gerekirse, Kurtuluş Savaşı'mızın kaderini değiştiren, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında en önemli katkıyı sağlayan maddi yardım, iddia edildiği gibi Ruslardan değil, Türkistan'daki kardeşlerimizden gelmiştir. 100 milyon altın ruble tutarında olan bu yardımın Türkiye'ye ulaştırılmasında en önemli rolü oynayan kişi de, zamanın Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca'dır!
Moskaova aracılığı ile 100 milyon altın ruble tutarında yardım ulaştıran Buharalı kardeşlerimiz, ayrıca, Buhara Meclisi'ni temsilen gönderdikleri bir özel heyetle, bize olan ilgi ve duygularını anlatan çok anlamlı hediyeler yollamışlardı. Bunlar, üç adet kılıç ve el yazması üç adet Kur'an-ı Kerim'dir.
Biri Mustafa Kemal Paşa'ya, biri İsmet Paşa'ya biri de İzmir'e ilk girecek komutana verilmek üzere gönderilen kılıçları, Buhara hazinesinden, o zaman orada bulunan Enver paşa seçmişti. Bu sayfada gördüğünüz Sakarya Savaşı sırasında çekilen fotoğraflarda, Gazi Mustafa Kemal ve İsmet Paşa'nın belindeki kılıçlar, Buharalı kardeşlerimizin göndedikleri üzerinde Fetih Suresi'nin bulunduğu kılıçlardır.
Binlerce kilometre uzaktan Kurtuluş Savaşı'mızın gidişatını yakından izleyen ve gözlerini kırpmadan gönderdikleri 100 milyon altın rublelik muazzam yardımla kaderimizi değiştiren, Türkistanlı kardeşlerimize ve onlara öncülük eden Osman Hoca'mıza minnet ve şükran borçluyuz.
Yakında, Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca'nın oğlu Prof. Dr. Timur Kocaoğlu'nun "Babam Osman Hoca" başlıklı yazı dizisini yayınlayacağız. Orada da bu konularda ayrıntılı bilgiler bulacaksınız. Biz bugün, 1962 yılında Yakın Tarihimiz adlı dergide yayınlanan ve Kurtuluş Savaşımızın kaderini değiştiren Buhara altınlarının gerçek hikayesini Osman Hoca'nın anlatımıyla sunuyoruz.
Buhara Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanı olan Osman Kocaoğlu, 3 Mayıs 1962 tarihli Yakın Tarihimiz Dergisi’ne yaptığı açıklamada, Buhara altınları konusunu şöyle anlatmış:
LENİN: "ANKARA YARDIM İSTİYOR, NE DİYORSUNUZ?"
“1920 yılında Buhara Cumhuriyeti kurulduktan sonra, ben ilk cumhurbaşkanı olarak, yanıma başvekilimiz rahmetli Feyzullah Hoca’yı alarak Sovyet Rusya büyükleri ve bu arada Lenin ile temasta bulunmak üzere Moskova’ya gitmiştim. Bizden bir müddet önce, temmuz ortalarında Türkiye’den de milli hareketi temsil eden ilk heyetin Bekir Sami Bey’in başkanlığında Moskova’ya gelerek Lenin, Çiçerin ve Karahan ile, bilhassa yardım temini konusunda müzakerelerde bulundukları anlaşılıyordu.
Nitekim, Kremlin Sarayı’nda kendisi ile görüştüğümüz gün Lenin, önem verdiğini hissettirdiği “Türkiye”den söz açarak, bana
“- Ankara’dan bir Türk heyeti geldi. Vaziyetlerini anlatarak acele yardım istedi. Bu hususta sizin fikriniz nedir? “ dedi.
Hiç tereddüt etmeden kendisine:
“- Elbette yardım etmek gerek… ve vakit geçirmeden yapılmalıdır.” deyişim üzerine bu işte zaten kararlı olduklarını, fakat bazı zorluklarla karşılaştıklarını belirten bir ifade ile,
“-Yardım meselesi için bizi düşündüren iki zorluk var.” dedi ve devam etti.
”- Birincisi Türklerin istedikleri altın para bizde pek azdır.” deyince sözünü kestim.
“- Bizde altın para vardır! dedim. Verebiliriz de…”
Lenin memnun olduğunu belirten bir baş eğişiyle devam etti.
“- İkincisi, yol meselesidir. Çünkü Türklere yalnız para değil, her türlü harp malzemesi de vermemiz gerekiyor. Bunları emniyetle Ankara’ya ulaştıracak yol lâzım! Halbuki Kafkaslar’daki durum dolayısıyle yollar kapalıdır. Ne zaman açılabileceği malum değildir.”
Biz, bu hususta ayni kanaat ve fikirde olduğumuzu söyleyerek ilave ettim:
“- Kafkaslar’da kurulan cumhuriyetlerle anlaşmak mümkündür. Bu bölgede Müslümanlar çoğunluktadır. Gürcüler de menfaatleri icabı Müslümanlara yakındır. Ermeniler de keza… Çalışılırsa müşterek bir yol bulmak imkanı vardır.“ dedim.
Ayrıca paranın miktarını tespit etmek icap ediyordu. Bunu mütehassıslar tespit etsinler dedik ve bizim -aynı zamanda Hariciye Nazırı olan- Başvekil Feyzullah Hoca ile Rus mütehassıslardan mürekkep bir heyete havale ettik. Bu heyet uzun müzakereler sonunda yardım miktarını en az yüz milyon altın ruble olarak tesbit etti. Tekrar Lenin’le buluştuk. Lenin bu sefer yaptığımız konuşmada sözü tekrar para konusuna getirerek ne kadar verebileceğimizi sordu.
"DERHAL YÜZ MİLYON RUBLE VEREBİLİRİZ"
“- Yüz milyon ruble…” dedim.
Lenin tekrar etti:
“-Yüz milyon mu?”
“-Evet… Derhal verebiliriz!”
Çarlık zamanından kalma altın rublelerimiz çoktu. Buhara hazinesindeki bu paraya Ruslar el sürmezler, dokunmazlardı. Buhara bir Çar emâreti olduğu halde, idari ve mali işlerde müstakildi. Bu sebeple bizde altın belegan mâbelâg (haddinden fazla) çoktu.”
Lenin’le bu şekilde mutabık kaldıktan sonra, biz Buhara'ya döndük. Parlamento Reisi Abdülkadir Mirzaoğlu ile görüşerek meseleyi Meclis'e intikal ettirerek, halka ve Parlamentoya ben, Anadolu'daki Türklerin vaziyetlerini, Yunanlılar tarafından fena halde tazyik edilmekte olduklarını anlatarak, onlara yardım etmemiz gerektiğini iyice izah ettim.
Bizim o zaman Parlamentota'da dört partimiz vardı. Bunlardan Milli Birlik" ve "Kurtuluş" ile "Ahrar" partileri tamamen yardım lehinde idiler. Yalnız "Komünist Partisi" Reisis avamdan ve aslen Tatar olan Necip Hüseyinoğlu, bu işe akıl erdiremedi ve provaksiyon (provokasyon M.K.S.) yaparak halka, "Böyle yardım olmaz. Biz bu parayı İngilizlerle mütareke yapıp anlaşan Osmanlı sultanına veriyoruz. O sultan ki, şimdi emperyalistlerle anlaşmışlardır" diye havayı bulandırmaya teşebbüs etti. Bunun üzerine bizim "Türk Front" da buna karşı halkı aydınlatmak için geniş ölçüde propagandaya başladı. Fakat Necip Hüseyinoğlu yardım aleyhindeki kışkırtmalarında inat ettiğinden, hükümet kararı ile Buhara hudutları dışına atıldı.
"BUHARALILAR KAMİLEN TÜRK'TÜR"
Buharalılar zaten kamilen Türk'tür. Ne kadar Türk kolu varsa, hepsinden gelmiş halis Türklerdir. Türkistan'ın Buhara, Semerkant, Hokand, İzpara gibi büyük şehirleri halkının hepsi Türktür ve Türkçe konuşurlar. Kentlisi, köylüsü bütün Buharalıların, Türkistanlıların, Türk'e ve Türklüğe karşı yüreklerinde, ancak kardeşlik duygusu vardır. Ayni zamanda Türkiye, Tanzimat'tan beri, dışardaki bütün Türklere teceddüt, yani yenilik örneği olmuştur.
Buhara'nın o zaman dörtbuçuk milyon nüfusu vardı. Buhara Parlamentosu, Türkiye'ye yüzmilyon altın Ruble yardımını, tek itiraz sesi yükselmeden, bir anda ve tam oybirliği ile hararetli tezahüratlarla, alkışlarla kabul etti.
Parlamento'nun bu kararı üzerine, hemen ertesi günü gereken muameleyi tekemmül ettirdik ve parayı -derhal Ankara'ya yetiştirilmek üzere- Rus Hazinesi'ne teslim ettik.
Fakat, Buhara'nın Ankara'daki kardeşleriyle ilgisi bu kadarla kalmadı. Bu paranın gönderilmesinden kısa bir müdet sonra -İzmir'in kurtuluşundan evvel- Buhara'dan Ankara'ya bir murahhas heyeti ile yirmi kadar talebe de gönderildi. Ayrıca, bu heyetle, Mustafa Kemal Paşa'ya pek kıymetli -bizim karakulu dediğimiz- kalpaklık astragan derilerle, iki tane murassa antika kılıç da hediye gönderildi. Bu kılıçları hazineden seçmek vazifesi- o sırada orada bulunan- Enver Paşa'ya havale edilmişti. Enver Paşa Gazi Paşa'ya çok hürmetkardı. Kılıçları seçmek vazifesinin kendisine havale edilişine çok mütehassıs oldu. Ve bu kılıçları takdim mektubunu da bizzat yuazdı ki, onun hürmetkarlığının bariz bir delili olan mektuptaki şu cümle hala hatırımdadır:
"Milli Kahraman, Büyük Kumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri,
Yüksek huzurlarınıza takdim edilecek naçiz hediyelerden kılıçları seçmek şerefini, kardeş Buhara Cumhuriyeti bana havale etti. Bundan dolayı tarifi imkansız, büyük bir fahru gurur duyuyorum." (Yakın Tarihimiz, Cilt.1, Sayı:10 shf.292-293/ 03 Mayıs 1962)
Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca'nın (Kocaoğlu) anlattıkları kuşkuyla asla şans tanımayan gerçeklerdir. Aynı olayları, I. Dünya Savaşı'nda Ruslara esir düşen Türk subayı Raci Çakırgöz de, hatıralarında, benzer ayrıntılarla anlatmaktadır. Çakıröz, I. Dünya Savaşı'nda esir düştüğü Ruslardan Özbeklerin yardımıyla kurtulduktan sonra Türkistan’a gelmiş ve Taşkent’te öğretmenlik yapmış, Buhara ordusunun kurulmasında ve eğitilmesinde öncülük etmiştir. “Çarlık ve Bolşevik Rusya’da 10 Yıl” adıyla yayımlanan hatıralarında Raci Çakıröz, Sovyet yardımları olarak bilinen yardımların, aslında, Buhara Türkleri tarafından Moskova üzerinden Anadolu'ya gönderildiğini uzun uzun anlatmıştır.
Bütün bu anlattıklarımıza rağmen, kafalarında hala "Acaba?" lar dolaşanlar için son olarak söylemek istediğimiz birkaç not var.. Buhara Cumhurbaşkanı Cennetmekan Osman Hoca'nın (Kocaoğlu) anlattıkları, döneminin saygın tarih dergilerinden olan "YAKIN TARİHİMİZ"in 03 Mayıs 1962 tarihli 10. sayısının 292 ve 293'üncü sayfalarında yayınlanmıştır.
Anlatılanların hepsi doğrudur. Buhara'dan yola çıkan 100 milyon altın Rublenin ne kadarının Ankara'ya ulaştırıldığı, ne kadarının Ruslar tarafından iç edildiği bazı kaynaklarda kuruşu kuruşuna kayıtlıdır. Buharalı kardeşlerimizin gönderdikleri altınlar, bizlerin olduğu kadar, Rusları da maddi yönden rahat nefes almalarını sağlamıştır. Bugün ülkemizin en büyük bankalarından biri olan İş Bankası'nın temelinde de Buharalı kardeşlerimizin gönderdikleri altınlar vardır.
OSMAN HOCA BUNLARI ANLATTIĞINDA İNÖNÜ DE CELAL BAYAR DA HAYATTAYDI; YALANLAMADILAR
Lütfen buraya dikkat! 3 Mayıs 1962 tarihinde, yani Osman Hoca'nın hatıralarının YAKIN TARİHİMİZ dergisinde yayınlandığı tarihte, Osman Hoca'nın Buhara'dan gönderdiği altınları teslim alan, altınlardan ayrı olarak, bir özel heyetle gönderilen çok değerli üç kılıçtan birini Sakarya Savaşı'nda gururla beline takarak fotoğraf çektiren İsmet Paşa (İnönü) hayattaydı. Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda son günlerini yaşadığı bir sırada, Rus baskılarına direnemeyerek Türk Kurtuluş Savaşı'nın gerçek finansörü Osman Kocaoğlu'nun yurt dışına çıkarılma kararını imzalayan ( 24. 09.1938 tarihli Resmi Gazte) dönemin Başvekili Celal Bayar da hayattaydı. Buhara altınlarının kimler tarafından, nasıl gönderidiğini bütün ayrıntılarıyla bilen İsmat İnönü de, Celal Bayar da Osman Kocaoğlu'nun Yakın Tarihimiz dergisinde yayınlanan bu anılarına herhangi bir yalanlama göndermemişlerdir. Derginin ilerki sayılarında bu konuda herhangi bir kayıt yoktur.
Buhara Cumhurbaşkanı, kurduğu cumhuriyetin Ruslar tarafınadan yıkılmasından sonra Türkiye sığınmış ve Gazi Mustafa Kemal tarfından gururla Türk vatandaşlığına alınmıştı. Osman Hoca, İstanbul'da Yeni Türkistan adlı bir dergi çıkarmış ve burada yazdığı yazılarla Rusları topa tutmaya devam etmişti. Gazi Mustafa Kemal döneminde de Ruslar Osman Hoca'nın yurtdışına çıkarılması konusunda baskı yapmışlar, fakat başarılı olamamışlardı. Cennetmekan Osman Kocaoğlu'nun Rusların baskısıyla yurt dışına çıkarılması, tarihimizin yürek yakan vefasızlık örneklerinden biridir.
İŞ BANKASI KURTULUŞ SAVAŞI'MIZIN GERÇEK FİNANSÖRÜ OSMAN KOCAOĞLU'NA BİR ANIT MEZAR YAPMALIDIR
İş Bankası'nın temelinde de Buhara altınlarının payı vardır. İş Bankası kültür hizmeti bütçesinden oluşturacağı bir fonla, Osman Kocaoğlu'nun anıt kabri için bir yarışma yapmalı ve uygun bulunan projeye göre, Kurtuluş Savaşı'mızın gerçek finansörüne layık bir anıt mezar yapmalıdır. Bu, bu vatanda yaşayan herkesin görevidir.