Yalçın Bayar Pazar günü okuyucunun gönlünü hoş edecek satırlar döktürmek yerine, İlber Hoca’nın (Ortaylı) Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nde verdiği konferansta söylediklerinden yola çıkarak kafamıza balyoz vurmayı tercih etmiş. Yılların kalem erbabı; vardır elbette bir bildiği.. Anlaşılan Balkan kökenli olan Bayar üstadımız İlber Hoca’nın söylediklerinden çok etkilenmiş. Saklamıyor da bunu zaten:  
“Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi, tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nde ‘Balkanlar’ üzerinde konferans verirken, ‘Türkler’ üzerine çarpıcı yorumlar yaptı.
Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya, üniversite rektörü Prof. Dr. Osman Şimşek başta olmak üzere salondan taşan bir öğrenci kalabalığı tarafından dinlenen Ortaylı, Balkanlar’ın çektiği sıkıntıları anlatırken, ‘Bizler Balkan İmparatorluğu’nu değil Rumeli’deki anavatanı kaybettik’ derken yürek sızlattı.”
Her yıl 24 Nisan’larda ,“ABD başkanları acaba soykırım diyecek mi, demeyecek mi?” diye papatya falları bakıp karalar bağlıyoruz, 1915’te yapılan zorunlu yer değiştirme olayını hatırlayarak. Doğu’da Osmanlı İmparatorluğu ile Çarlık Rusyası savaş halinde.  Ermeni çetecilerinin Ruslarla işbirliği yaptıklarını, Müslüman halka saldırdıklarını bir yana bırakalım; savaşların yaşandığı bölgelerde, sınırlarınız içinde kalan sivil halkı ne yaparsınız? Mecburen yer değiştirirsiniz.. 1915 olayı, yasalarla belirlenmiş kurallara göre uygulanmış bir yer değiştirme olayıdır. “Tehcir” sözcüğü bile sonradan icat edilmiştir.
1915 olayından 100 yıl sonra, aynı emperyalist aktörlerin estirdikleri “Arap Baharı” rüzgarı eşliğinde ve özgürlük ve demokrasi vaadi ile kandırıp iç savaşa sürükledikleri Suriye’de yüzbinlerce masum insan ölmüş, milyonlarca çaresiz insan Türkiye’ye kaçmak durumunda kalmıştır. 1915 olaylarının arkasındaki dinamiklerle bugün Suriye iç savaşının arkasındaki dinamikler aynıdır. Emperyalist emellerini hayata geçirebilmek için masum insanların ölümüne neden olmaktalar.. Ödenmesi mümkün olmayan bir vebaldir.
1915 olaylarının yaşandığı dönemde Balkanlarda ölen milyonlarca Müslüman Türk’ten nedense hiç söz edilmez. Milyonlarca insan, yüzlerce yıl nakış nakış işleyerek  vatanlaştırdıkları  toplaklardan sürülmüşler, katledilmişler, soykırıma uğramışlardır.
Balkan faciası insanlık tarihinin en korkunç kıyımlarından biridir; ama bizim tarih kitaplarımız dahil, olması gerektiği boyutta anlatılamaz, anlatılmamıştır hiç.. Balkan faciasının gerçeklerini  vatan yaptığımız o toprakları kaybedenlerin torunlarından saklamanın kime ne yararı vardır? Ama anlatılmaz. Mac Carthy gibi vicdanlı aydınlar, yazdıkları kitaplarda, “Balkanlarda milyonlarca insan yalnızca Müslüman oldukları için katledilmişlerdir!” diye feryat eder, biz bu gerçekleri dünya kamuoyuna duyuracak yerde,  24 Nisanlarda ABD başkanları “soykırım” diyecek mi, demeyecek mi diye yas tutarız.

MC CARTHY “ÖLÜM VE SÜRGÜN” ADLI ESERİNDE BALKAN GERÇEKLERİNİ ANLATIYOR, OKUYANIMIZ VAR MI?



"Ölüm ve Sürgün" (Death and Exile), ondokuzuncu yüzyılla yirminci yüzyılın başlarında Balkanlarda, Ortadoğu'da ve Asya'da milyonlarca Müslümanın öldürülmesi ve tehcir edilmesinin tarihi olduğu kadar Müslümanların maruz bırakıldıkları etnik ve dinsel kıyımların nasıl ortaya çıktığının da tarihidir.
    Rus İmparatorluğu'nun yayılmacı siyasetinin tarihi ve Balkanlar'da yeni ulusların tarih sahnesine çıkışları, geleneksel olarak, Osmanlı İmparatorluğu'ndan koparılan Hıristiyan ulusların bakış açısından anlatılmıştır. "Ölüm ve Sürgün" bu gelişmeleri, ilk defa olarak emperyalizmin, milliyetçiliğin ve etnik çatışmaların kurbanı olan Türklerin ve öteki Müslümanların bakış açısından dile getiriyor.
    "Ölüm ve Sürgün", Ortadoğu ve Balkan halklarının tarihine bakışımızı kökten bir değişikliğe uğratıyor ve bugün de devam etmekte olan çatışmaların daha iyi anlaşılmasını mümkün kılacak perspektifler sunuyor.” Okuyanımız anlayanımız, anlatanımız var mı? Ölü toprağı serildi sanki üzerimize..  
Değerli işadamı Şükrü Server Aya’nın, yıllar yılı kendi servetini harcayarak yabancı kaynaklarada yaptığı çalışmaların sonuçlarını kaleme aldığı kitapları okuma fırsatı bulamayanlar şu linki tıklayıp gerçeklerin kapısını aralasınlar : http://www.lightmillennium.org/lmtv/sukru-server-aya-2015-p1.mp4

YA İLBER HOCA NELER DİYOR?


Mc Carty’den dönelim, Nobel Ödülü zokası yutup, “milyonlarca Ermeni kestik” tuzağına düşmeyen tarihçilerimize.. Bakın geçen gün Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nde verdiği konferansta neler söylemiş İlber Ortaylı Hoca:
“Balkanlar’dan çekilirken orası yıkıldı. Rumeli’deki bütün zenginliklerimiz gitti; hem kültür hem ekonomik anlamda demek istiyorum. Osmalı imparatorluğu’nun temeli çöktü. Bu Rumeli’den gelenler de, aslında, Cumhuriyet’i kurdular. Zaten I. Cihan Harbi’ne, Balkanlılığın getirdiği şuurla ve kimlikle girdik.
Bu bütün Şark’ta çok önemli bize özgü bir veçhedir. Yani Türklük öyle öğreniliyor.; kitaptan okuyarak değil… Türklerin milli hafızası budur.
… Türklerin Balkanlar’dan çekilmesiyle Rumeli’deki sosyal denge bozulmuştur, ancak, Anadolu’da öbür yarısını yaşatmaya başladı.
… Balkanlar’dan gelenler ekilmeyen toprakları ziraate açtılar; onlar sayesinde modern ziraat gelişti. 1895’te Yunan savaşında ordu, ilk kez Anadolu’da ekilen buğdayın ekmeğini yedi.
Balkan devletlerine bakarsak… Milli sınırlarının tespiti için çok uğraştılar… Aslında bu mümkün değildir. Çünkü hepsinde azınlıklar vardır. Ayrıca her Türk azınlığı, o ülke için bir talih olmuştur. Bu tarihi bir vakıadır. Mirastır.
… Balkanlar’da enerji sorunu vardır, çünkü bütün Balkanlar’da ne ziraat ne de maden kaynakları, hele de sadece bir dönem sadece Romanya’nın çıkardığı petrol vardı; o da bitti. “

TÜRKİSTAN’DAN VE BALKANLAR’DAN ANADOLU’YA UZANAN KAYNAKLARIN GİDEREK KURUDUĞUNUN FARKINDA MIYIZ?


Rumeli’den, atayurdumuz Türkistan’dan uzanan maddi ve manevi kaynaklarımızın giderek kuruduğunun, kurutulduğunun farkında mıyız?
Kırım Savaşı’dan bu yana, Anadolu’yu, kendisini besleyen kaynaklardan koparmayı hedefleyen emperyalist oyunlar, yeni aktörlerin de eklenmesiyle, aynı hızla devam etmektedir. Türkiye tehlikeli bir yalnızlığa ve kuraklığa sürüklenmek istenmektedir.
 Türkistan coğrafyasından, Balkanlar’dan gelip bu toprakları vatan yapanlar, emperyalistlerin tezgahladıkları küresel ekonomik ve siyasi oyunlara karşı çok dikkatli olmamız gerekiyor.